• Sonuç bulunamadı

2.7. Erkeklik Hareketleri

2.7.1. Erkeklikçilik

Anti-feminizm genellikle daha yüksek bir düzenin varlığına gönderme yapmış- tır. Gücünü, tanrının iradesi, insan doğası, ulusal kader, ya da sosyal istikrarın olması gibi görüşlerden alır. 1980’lerden sonra anti feminizmin yeni bir formu ortaya çık- mıştır; bu Erkeklikçilik Hareketi’dir. Erkeklikçi hareket, erkeklerin bir kriz içinde olduğunu ve acı çektiğini savunur ve bu krizin feminizmin etkisini azaltıp erkekliğin yeniden değerlendirilmesiyle aşılacağını düşünür (Blais ve Dupuis-Deri, 2012:22).

Erkeklikçilik temelde beyaz heteroseksüel erkeklere odaklanır. Fakat bu konu- nun yanında feminizmin hem kamusal hem de özel alanda sözde etkileriyle de ilgile- nir. Erkeklikçi görüşün savunucularının temel varsayımı, toplum içinde erkek baskın- lığının, genelde kadın değerleri özelde ise feminist değerlerin üstünde olduğudur (Blais ve Dupuis-Deri, 2012:23).

Erkeklikçi görüş, erkeğin doğasında var olan hayatta kalma içgüdülerinin, onun erkeksi görüntüsünü korumasını sağlayan büyük bir güç olarak görmektedir. Örne- ğin, bir erkek, "korkak" ya da "erkek olmamak" gibi şeylerle çağırılmaktansa bir sa- vaşta ölmeyi tercih eder (Goldberg, 1976:3).

Erkeklikçi görüşe göre, dünyanın birçok yerindeki farklı toplumlar genellikle erkek egemendir ve erkeklere odaklanır. Dünya erkeklerin etrafında döner, erkeklerin ihtiyaçları, erkeklerin problemleri, erkeklerin çıkarları, erkeklerin arzuları ön planda- dır (Nathanson ve Young, 2001:5).

Erkeklikçilik toplumda birçok açıdan değerlendirilebilir. Bunlardan biri aile hayatıdır. Evlilikle birlikte erkekler, eşlerinin ve çocuklarının bakımı gibi ailesi için birçok ödemeyi karşıladığından çoğu zamanını çalışarak harcar ve bu durum erkek- lerde psikolojik bir çöküntüye yol açar. Bu psikolojik çöküntü erkeği alkol almaya, kendini güçsüz hissetmeye ve en sonunda da intihara kadar götürebilir (Farrell, 1993:13).

Eğitim açısından bakıldığında ise Erkeklikçi hareket, erkeklerin refahı için karma eğitimin kaldırılması gerektiğini savunmaktadır. Bu noktada feminizm savu- nucusu kurumlara çok fazla kamu yardımı yapıldığını erkeklerinse bundan yararla- namadığını düşünmektedirler. Şiddet konusunda ise, Erkeklikçilik, cinsler arasındaki şiddetinde gerçekte benzer olduğunu, ev içi şiddete uğrayan erkeklerin yaygın olarak bunu sakladığı için bu konunun gündeme gelmediğini savunur ve ev içi şiddete ma- ruz kalan erkekler arasında yüksek oranda intihar eğilimi görüldüğünü söyler (Blais ve Dupuis-Deri, 2012: 23-24). Ayrıca, dünyanın birçok yerinde şiddet konusunda er- kekler açısından bir çifte standart olduğunu savunmaktadır. Kadınlar erkeklerden şiddet gördüğünde bu yasadışı olarak kabul edilir ve olay mahkemelere taşınırken er- kekler kadınlardan şiddet gördüğünde bu durumun kurumsallaşmış olduğunu ve ola- ya gülünüp geçildiğini söylemektedir (Farrell, 2000:166).

Mesleki açıdan bakıldığında, Erkeklikçi eleştiri, erkeklerin iç mimar, kadın ku- aförü ya da moda tasarımcısı olmasını kabul etmez. Bu mesleklerle uğraşanların bü- yük çoğunluğunun eşcinsel kişiler olduğuna inanır. Çünkü, bu meslekler kadınlara özgü mesleklerdir. Ancak diğer taraftan, mühendislik, nükleer fizik gibi erkeklere hi- tap eden mesleklerde çalışan kişiler çok kuvvetli bir şekilde öz yapılarını erilleştirmiş kişilerdir. Bu açıdan bu meslekler erkekliğin toplumsal inşasında çok büyük bir rol oynar (Lemke, 1994:7).

Erkeklikçi hareket, Erkek Kurtuluş Hareketi’ni suçlar ve bu hareketi, erkekçilik hareketi için bir utanç kaynağı olarak görür. Çünkü Erkek Kurtuluşçuluğu feminist söylemleri tekrar dile getirmektedir. Ancak bu Erkeklikçiler tarafından başarısızlığa mahkûm olarak nitelendirilir. Birçok erkeğin bu harekete eşlerini ya da kız arkadaş- larını etkilemek için katıldığını savunmaktadır. Bu durumun erkekler arasındaki re- kabeti daha fazla arttığını söylemektedir (Goldberg, 1976:5). Bunun yanı sıra Erkek- likçilik bir erkeğin yeni bir fikir akımı ile değişim geçirdiği zaman, sadece dış görü- nüş olarak değişeceğini ve içindeki maço erkek imajını hiçbir zaman kaybetmeyece- ğini sadece bu imajı gizleyeceğini düşünmektedir. Bir erkek dışarıdan bakıldığında, çekici, aydınlanmış, duygusal ya da eşitlikçi olarak görülebilir ancak derinlerde o hiçbir zaman değişmemektedir. Toplumda erkeğin değiştiğine yönelik olarak, erke- ğin şiir yazması, yemek pişirmesi, çocuklarla vakit geçirmesi, duygusal olması ve ağ- laması erkeğin artık maço olmadığına işaret eden fikirler olarak görülmektedir. An- cak, hiçbir erkek maçoluktan kurtulamaz, her erkek karısının çalışmamasını işini bı- rakıp evde çocuklarına bakmasını isterken kendi her gece arkadaşlarıyla eğlenmek için çıkmayı istemektedir. Erkeklerin maçoluktan kurtulduğunun sanılmasını Erkek- likçilik, özgürlükçü hareketlerin topluma yaydığı bir yanılmasa olarak görmektedir (Goldberg, 1987:172-173).

Erkekliği kültürel ve tarihsel olarak inşa eden normlar, erkek kimliği ve davra- nışlarını da düzenler. Geleneksel erkeklik rolü, eve ekmek getiren, evin geçimini sağ- layan kişi olarak belirlenmiştir. Belirlenen bu rol erkek egemenliği için bir iktidar temeli hazırlar ve kültürel mesajlarla birlikte erkek üstünlüğü ailede ve toplumda sü- rekli olarak üretilir. 1970’lerin ortalarından itibaren feminist hareketle birlikte kadın- larında iş hayatına girmeleri ve erkeklerle eşit haklara kavuşmaları geleneksel erkek- lik normlarına zarar vermiştir (İkeda, 2007:112). Bu anlamda Erkeklikçi Hareket, toplumun ataerkil bir düzene göre organize edilmesini, erkeklerin iş yerinde olmasını ve eve ekmek getirmesini, kadınların ise evde olmasını ve ev işleriyle ilgilenmesi ge- rektiğini söylemektedir. Toplumdaki rollerin ataerkil düzene göre organize edilmesi durumunda, erkeğin daha olumlu ve üretken olacağını savunmaktadır. Bu yüzden, Erkeklikçi görüş, erkeğin baskınlığının ve gücünün kadının üzerinde olmasını doğal bir süreç olarak görmektedir (Ashe, 2004:198).