• Sonuç bulunamadı

Erinlik ve Ergenlik Dönemi ile İlgili Kuramlar

Belgede T.C. MALTEPE ÜN (sayfa 52-55)

1.9 Erinlik Dönemi

1.9.3 Erinlik ve Ergenlik Dönemi ile İlgili Kuramlar

G.Stanley Hall’ın kuramı: Hall, psikolojiye ergenlik dönemi kavramını kazandırmış ve özellikle bu dönemdeki bireyin gelişimini incelemiştir. Darwin’in evrim teorisinden etkilenen Hall, onun görüşlerini çocukluk ve ergenlik dönemindeki gelişmeye aktarmıştır.

Ergenlik, Hall’a göre; insan evrimindeki ilkellikten uygarlığa geçişi simgelemekte, bu dönemdeki genç ise yabanilik ile uygarlık arasında bir yerde kalmaktadır. Bu birey eğitilebilir ve bir kalıba sokulabilir niteliktedir. Düşünebilir ve mantık yürütebilir. Sanatın, bilimin ve dinin değerini anlayabilir. Bu dönemde ergen, kendi kültürünün gerçek bir parçası haline gelerek, bu kültür içinde kendi konumunu algılamaya başlayabilir.

Hall, ergenlik dönemini, Almanca’daki bir edebiyat akımının isminden hareket ederek fırtına ve stres (storm and stress) dönemi olarak değerlendirmiş, bu dönemde erkeklerin ve kızların farklı çizgilerde geliştiğini belirtmiştir.

(Akt.: Mukaddes, 2000; Akt.: Kulaksızoğlu, 1999)

Psikoanalitik kuram: Bu kuram çocukluk dönemi ile ilgilenmiş, ergenlik dönemine ikinci derecede önem vermiştir. Buluğ dönemi gerginlikleriyle birlikte meydana gelen fizyolojik değişimler ve ergenlik döneminde gencin cinselliğe karşı geliştirdiği savunma mekanizmaları sonucu ortaya stresli ve fırtınalı bir devre çıkar. Freud’a göre çocukluktaki çelişkiler buluğda ortaya çıkmaktadır. Eğer ergenlikteki çelişkiler çocukluğun bir yansımasıysa o zaman ergenlik çok önemli bir gelişme dönemi değildir. Buluğla birlikte tekrar ortaya çıkan birtakım cinsel duygular yüzünden ergen çocukluk dönemindeki gibi yine karşı cinsten olan ebeveynine karşı ilgi ve istek, kendi cinsinden olan ebeveynine karşı da düşmanlık hissetmeye başlar.

Anna Freud’a göre, ergenlik dönemindeki genç için bu duygulardan kurtulmanın tek yolu anne ve babasından duygusal olarak uzaklaşmaktır. Genç anne-babası ile aralarında oluşan boşluğu doldurmak için yeni ilişkilere ihtiyaç duyar ve

ailesi dışında özdeşleşebileceği insanlar aramaya başlar. Bu arayış sık sık arkadaş değiştirerek, bugün dost olduğuyla yarın kavga ederek devam eder. A.Freud’a göre bu kararsızlık ve dengesizlik gencin iç dünyasında meydana gelen isyanların ve çelişkilerin dışa vurmuş işaretleridir. A.Freud, bu kararsızlık döneminin ergenliğin gerekli bir bölümü olduğuna inanmış ve asıl bu süreç içinde tutarlı bir dengenin korunmasını “anormal” olarak görmüştür. Gencin bu dönemi yaşamadan olgun bir yetişkin olamayacağını düşünmektedir (Akt.:Kulaksızoğlu,1999) .

Öğrenme kuramı: McCandless(1970), sosyal öğrenme kuramının esaslarını ergenliğe uyarlamaya çalışmıştır. O, insan davranışının dürtüler tarafından yönlendirildiğine inanmakla birlikte hayal kırıklığı, saldırganlık, endişe, merak ve bağımlılık gibi öğrenilmiş veya öğrenilmemiş dürtü ve isteklerin bireyi harekete geçirdiğini belirtmektedir. Ergenler bu dürtülerin kültürlerinde ele alınış biçiminden ve bu dürtülere atfedilmiş davranış biçiminden dolayı yoğun baskı altında hissedebilirler. Örneğin,özellikle erkek ergenler, buluğ döneminde vücutlarında meydana gelen biyolojik değişmelerden dolayı yoğun cinsel dürtüler hissetmektedirler.

Bir diğer öğrenme kuramcısı olan A.Bandura’ya göre ergenlik bunalımlı bir dönem değildir. Araştırmalarına dayanarak düzenli, istikrarlı ve sevecen ailelerden gelen ergenlerin bu dönemi rahat geçirdiklerini belirtmiştir. Ona göre, ergenlik döneminde bunalım geçirenler yeterince sosyalleşmemiş olanlardır

(Akt.:Kulaksızoğlu,1999).

Erikson’un Kuramı: Erikson’un ortaya attığı psiko-sosyal kişilik kuramı ergenliğe özellikle önem vermiştir. Ona göre insan hayatı sekiz çekirdeksel çatışmadan oluşmaktadır ve bunları insanın sekiz çağı diye adlandırmaktadır. Ergenliği beşinci gelişim fazı olarak olarak değerlendirip “kimliğe karşı kimlik karmaşası” olarak tanımlamaktadır. İnsan hayatında önemli bir yeri olan ergenliğin kendisinden önce çocukluk döneminde meydana gelen bütün çekirdeksel çatışmaları özümsemesi ve yetişkinlikte meydana gelecek olan çatışmaları da sezinlemesi beklenir.

Erikson’a göre,gencin ergenlik döneminde cinsel kimliğini tanımlama çabaları, toplum içinde yerini bulma çabaları ve mevcut ideolojiler arasında kendi değer yargılarını oluşturmaya çalışması onu yetişkinlikteki çatışmalara hazırlamaktadır. Gencin bu mücadelesi sağlıklı bir kimlik kazanmasıyla sonuçlanabilir. Erikson kimliği “tecrübenin devamı için bilinçsizce çabalama”, “grup idealleri ile bütünleşme hissi ve bireysel eşsizliğin bilinçli olarak hissedilmesi”,

“çocuğun bağımlı olduğu insanlara benzemek istediği ve çoğu zaman da buna zorlandığı zaman yaptığı özdeşleşmenin bir toplamıdır.” şeklinde açıklar.

Buluğ, bireyin kendi cinselliğinin farkına varmasını sağlar. Ergenlik döneminde ise birey toplumsal yerini, mesleksel konumunu ve cinsel kimliğini yerine oturtmaya çalıştığı bir dönemdir. Erikson bu çabaya “kimlik bunalımı” diyerek, bunun her ergenin kimlik kazanması için bilinçli ve bilinç dışı bir savaşım olduğunu belirtmiştir. Bu savaşın bazı bireylerde daha gürültülü olabileceğini, bu bunalımın coşkulu bir ırmağın yatağını bulması gibi olduğunu ve böyle bir durumda bocalayan ergenin aşırı uçlara sapabilirliği, yetersizlik duygularına kapılabildiği, bunaltıya panik durumlara düşebildiği, bazılarında ise bunalımın yıllarca sürebildiğinden bahsetmiştir. Erikson her bireyin farklı olduğunu düşünüp ergenliğin kişisel bir mesele olduğuna inanmıştır (Akt.:Mukaddes,2000;Akt.:kulaksızoğlu,1999).

Sullivan’ın kuramı: Sullivan’a göre insanın her şeyden önemli olan ihtiyacı güvenlikte olduğunu hissetmesidir. Bu ihtiyaç aslında endişeden arınmış olma ihtiyacıdır. Endişe, bebeğin başkalarına bağlı ve muhtaç olmasından kaynaklanmaktadır. Ona göre, bebekle ilgilenen kişi -annesi- bir şeye üzülünce bebek hissedecek, annenin onu kucağına almasından veya yüzünün ifadesindeki bir değişiklikten bu durumu kavrayacak ve hoş bir duygu olmayan endişe ile tanışmasına neden olacaktır.

Çocuk buluğ dönemine girince cinsel organlarının farkına varır. Cinsel organları bir zevk kaynağı haline gelmeye ve cinsel rahatlama önemli olmaya başlar.

Geçmiş yaşantılarında cinsiyetiyle ilgili yasaklarla karşılaşan ergen için cinsel istekleri tatmin etme duygusu, endişeden arınma ihtiyacı ile çelişir. Bu dönemde

kendisinden karşı cinsten birisiyle yakın ilişki kurmasının beklendiğini algılayan ergen, daha önceleri onun için endişe kaynağı olan cinselliğinin de önem kazanmasının beklendiğini fark eder. Ergenin karşı cinse ilgisiyle ebeveynler kendilerinin duyduğu birtakım endişeler yüzünden, baskıcı davranışlar içerisine girebilirler. Böylece onların gerilimli, endişeli bir hayat sürmelerine neden olurlar.

Birey bu gerilimlerden kurtulmak için karşı cinsten uzak durmayı deneyebilir.

Sullivan’a göre ergenlik dönemi,ergen ne yaparsa yapsın cehennem hayatına dönecektir (Akt.:Kulaksızoğlu,1999).

Belgede T.C. MALTEPE ÜN (sayfa 52-55)