• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.4 FRANSA’DAKİ İKİ DİLLİ TÜRK ÇOCUKLARININ ANADİLİ EĞİTİMİ PROBLEMLERİ

2.4.3. Entegrasyonla İlgili Şüpheler

Bugün Batı Avrupa’yı meşgul eden ve göçmen çocukların dil eğitimi konusunda başlıca sorunların başında gelen “entegrasyon” da başka bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. ELCO derslerinin bir gün mutlaka dönecek göçmenlerin ve çocuklarının kendi ülkelerine dönüşlerinde anadillerini ve kültürlerini unutmamaları, zorluk çekmemeleri için düşünülmüşken bugün asli unsular haline gelen göçmen çocuklarına artık uygun olmadığı konusu ağırlık kazanmaktadır. Bu çocuklar mademki burada dünyada geldiler ve buradan anavatanlarına dönmeyecekler öyleyse bu derslerin devam ettirilmesinin çok büyük bir amacı olmadığı konusu ön plana çıkmaktadır. Ancak, siyasetçilerin alanına girmeyen bu konuda böyle bir yanılgıya düşmeleri bu derslerin geleceği hakkında çokta olumlu şeyler getireceği öngörülmüyor.

Yıldız (2012) Alman okul sisteminin, hem yabancı vatandaşların topluma uyumunu hem de geri dönüşü eş zamanlı olarak sağlayabileceği (çift strateji) görüşünün terk edilmesi ve yeni bir uyum perspektifinin kabul edilmesiyle ana dili dersinin değerinde kısmen eylemsel, kısmen de düşünsel anlamda bir kayıp meydana gelmiştir demektedir.

Anadil öğretimi, bulunulan ülkenin dilini öğrenmede en büyük engel olarak görülmektedir. Allophone çocuklar bütün gayretlerini anadil yerine bulunulan ülkenin dilini öğrenmeye gayret etse çok daha başarılı olur düşüncesi hâkim olmaktadır. Zira iki dilli göçmen çocukları diğer çocuklara göre ders başarılarında geri kalmaktadır. Bunun nedenlerini eğitimciler ve politikacılar anadile bağlamaktadırlar. Bu nedenle

45

bazı Avrupa ülkeleri bu dersleri tamamen kaldırma adına çeşitli çalışmalar yapmaktadır.

Bertucci (2007) yayınladığı makalede gerçeğin 1982 yılından itibaren daha karmaşık olduğunu ve yayınlanan kanunların göçmen çocukların okuldaki entegrasyonuna problematik bir boyut kazandırdığını belirtmektedir.

“Ancak artık geri dönüş söz konusu olmadığı için anadili eğitiminin de artık gereksiz olduğu iddia edilmektedir. Anadili öğrenimi bulunulan ülkenin dilinin öğrenilmesine bir engelmiş gibi gösterilmektedir (Yağmur, 2006).

Politikacılar, dil bilimciler, akademisyenler bu derslerin kaldırılması için çeşitli kampanyalar gerçekleştirmektedirler.

Bertucci’nin (2007) Lorcerie’den (2000) aktardığına göre gerilen uluslararası ilişkiler, terörizm riski, laiklik tartışmaları ve kamu hayatında dinlerin ve özellikle İslam’ın yeri bir güvensizlik ortamı yaratmaktadır ve ELCO’ya ve bu çerçevede Arapça eğitimine karşı bir şüphe sürdüğünü ve 1985 yılından itibaren, Berque’in sonra Milli Eğitim Bakanlığının 1992 genel teftiş raporu öğrencilerin marjinalleşme veya marjinalleşme riskini, organizasyon zorluklarını, metotların ve programların uyumsuzluğunu, Fransız eğitim sisteminin prensiplerine ve laikliğe çelme taktığını işaret etmiştir. Yine Entegrasyon Yüksek Konseyinin önce 1995 sonra 2000 yılındaki Cumhuriyette İslam adlı raporda ELCO’lara yeni bir yaklaşım üzerine durulması gerektiğinin altını çizmiştir.

Yine Bertucci (2007) Stasi komisyonunun ELCO’ları kamu politikasından gelen ve entegrasyona karşı doğru giden bir ayrımcılık olarak tercüme ettiğini ve komisyona göre bu cemaatçi mantığın menşei ülkelerin eğitim içeriklerini sabitlediğini ve öğretmenlerin ücretinin ödendiği bir mekanizma tarafından uyarıldığını belirtir. Bunun öğrencilerin entegrasyonuna ve özellikle iki dil Türkçe ve Arapça gibi Fransızcanın ilerlemesine bir fren olduğunu belirtmektedir.

Yani ELCO’ların kaldırılmasının yerinde olacağı kanaati ağırlık kazanmış, bu derslerin aslında yaşayan diller kategorisine alınarak herkese açık hale getirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Aslında bu derslerin programları muhatap ülkeler tarafından Milli Eğitim Bakanlığına sunulması ve bütün muhataplar tarafından içerikleri bilinmesine rağmen bu derslere olan önyargılar ve yaşanan vehim hadiseler gözlerin bu derslere yoğunlaşmasını sağlamaktadır.

FCPE, (Fédération des conseils de parents d’élèves des écoles publiques) Kamu Okulları Öğrenci Aileleri Konseyi Federasyonu (2004, 2007) 2004 yılında ve 2007 yılında tekrar gerçekleştirilen kongresinde (URL7) ELCO’ların kaldırılmasını istediği 13. Maddesinde; bugün bu göçten gelen öğrencilerin artık Fransız vatandaşı olduğu ve

46

artık Fransa’da sürekli yaşayacakları eğilimi vardır. Ücretini menşe ülkelerin ödediği yabancı öğretmenler tarafından sağlanan bu eğitim cemaatçi bir sapma konusu olmuş ve göçten gelen öğrencilerin entegrasyonuna karşı gidiyor denilmekte ve anadil derslerinin ilk ve ortaokullarda herkese açık ve Fransız Milli Eğitiminin öğretmenleri tarafından verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Görüldüğü gibi ELCO üzerinde bitmek bilmeyen tartışmalar olduğu görülmektedir. Auger (2007) Puren’nin (2004:11) tezinde okulda verilen ana dili ve kültür derslerinin sosyo-tarihsel veriler ışığında iki grup arasındaki uçurumu artırdığını belirtmektedir. Bu gruplardan biri okulda verilen kültür derslerinin kültürel soykırım olduğunu haykıranlardır. Diğeri ise anadili ve kültür derslerinin cemaatçi ve kabileci köklere sahip göçmen çocuklarına etno-kültürel çoğulcu bir eğitim anlayışına kapı açtığını söyler.

Yani bir kısım araştırmacı çocuklara olumlu katkı sunduğu söylerken diğer bir taraftan ve çoğunluk olan bir kısım bu derslerin artık hem gereksiz hem de entegrasyon karşıtı olduğunu belirtmektedir. Yani işin dilsel boyutundan başka, bu derslerin kültürel boyutunun da bulunulan topluma zarar verdiği kanısı da yerleşmiştir.

Oysaki Yıldız (2012: 299) hem kendi hem aktarmalarla fikrilerini şu şekilde belirtmektedir:

“Bir dilin, özellikle de ana dilin gelişimine olanak tanımak, o dille eğitim görmek, yaşamla diyaloğu o dil üzerinden sürdürmek önemlidir. Özellikle çocukluk çağında dilde yaşanabilecek bir sakatlanma, düşünce dünyasını bir bütün hâlinde sakatlayabilir. Hele ki, hiçbir dili tam olarak kullanma ve yaşama imkânı bulamayan, “iki arada” kalan çocuklar için sorunlar çok daha boyutludur. Bu nedenle dile müdahale, yaşamın bütününe müdahale sayılır. Heringer, “Balık için su ne ise, insan için de dil odur.” der. Siyaset bilimci ve yazar Rossi Landi ise “Eğer dil geliştirilmemiş Olsaydı, insan insan olarak yaşayamazdı.” der. Alman Filozof Heideger de “Dil insanın evidir.” demektedir. Dil bireylere kültürün bir parçası olarak aktarılır, ama kültür de gene dil yoluyla aktarılır. Dil ile kültür birbirinin içine girmiş iki gerçekliktir. Kısaca dil, kimliğin ayrılmaz bir parçası olduğu gibi, kişiliğin de vazgeçilmez parçasıdır diyerek yine anadil eğitimini vazgeçilmezliğini vurgularken bütün bu gerçekler büyük resmi tasvir ederken entegrasyon bahanesiyle küçük resimde takılıp kalınıyor mu acaba? Yabancı dil olarak anadilin verilmesi sayılan bütün vasıfları göçmen çocuklarına verebilecek mi?”

Entegrasyona engel olduğu düşünülen bu derslerin ne olacağını bekleyip görmek gerekecek. Aslında entegrasyon diye dillendirilen kelimenin arkasında belli önyargılar ve çekincelerin olduğunu görmek mümkündür. Diğer bir neden de artık öyle bir nesil var ki aileleri anadillerini konuşurken çocuklar sadece bulunulan ülkenin dilini konuşuyor. Ailesi anadilde konuştuğunda çocuk anlıyor ancak cevabı okulda öğrendiği dilde veriyor. Çocuklar artık bulunulan ülkenin dilini konuşmakta, üçüncü nesil olan

47

anne ve babaları da aile içerisinde toplumun dilini konuşmaktadır. Bu nedenle anadil derslerine gerek olmadığı düşünce yapısı ortaya çıkmaktadır. Okuldaki öğretmenler bile bu derslerin amacı konusunda yeterince bilinçli olmadığı aşikârdır.