• Sonuç bulunamadı

14

 Bir kent parkı kullanılışlığı ve yararlılığı, kullanım kapasitesi ve rahatlığı ile doğrudan ilişkilidir. İlk planda kolay ulaşım ve güvenli dolaşım en önemli hedefler arasında sayılmalıdır.

 Kent parklarının kullanıcılar için rahat ve huzur veren bir dinlenme ortamı olması plan ve karakteri ve yapılan tasarımlarla doğrudan ilişkili sayılmalıdır. Bu amaçlar için yapılacak su yüzeyleri, bitkilendirme ve çevreleme, plan özelliklerini doğrudan belirleyici olabilir.

 Kent parkı, yıl boyu kullanılabilir yapıda projelendirilmeli, gerekli olan bölüm ve imkanları gece saatlerinde de yararlanılabilen özellikler göstermelidir. Yoğun kullanışlar için uygun yüzey kaplamaları ve güvenli materyaller planlama safhalarında ele alınmalıdır.

 Yapılan plan ve uygulamalar, daha ileri yıllarda bakım ve süreklilik hizmetlerinde sorunlar çıkarmamalı ve mekanizasyona olanak verebilecek yapıda tasarlanmış olmalıdır (Uzun 1990).

15

Yetersizlik: Bir faaliyeti normal biçimde veya normal kabul edilen sınırlar dahilinde gerçekleştirme yetisinin bir özür sonucu azalması ya da kaybıdır.

Engellilik: Yaş, cinsiyet ve kültürel faktörler çerçevesinde normal olarak kabul edilen görevlerin yerine getirilmesinde sınır ya da engel teşkil eden bir kusurun ya da yetersizliğin bir sonucudur.

Bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal özelliklerinde belirli bir oranda işlev kaybına neden olan organ yokluğu veya bozukluğu sonucu normal yaşamın gereğine uymayacak düzeyde engellenmiş kişiye “sakat”, “özürlü”, engellilik durumuna “sakatlık” veya “özürlülük” denir (Bekiroğlu 2002).

Trenk‟in (1989) hukuksal çerçeve içinde belirlediği tanıma göre engellilik altı aydan fazla süren ve bedensel kural dışılık, zihinsel güçteki eksiklik, ya da ruhsal rahatsızlık nedeniyle önemli ölçüde toplumun üyesi olmayı güçleştiren yahut olanaksızlaştıran durum (Federal Sosyal Yardım Yasası, Madde 39) ya da altı aydan uzun süren (yaşlılık durumundan meydana gelmeyen) bedensel, zihinsel veya ruhsal kural dışlılıkta fonksiyon eksikliğinin etkisi olmasıdır. Almanya‟da yürürlükte olan engellilik tanımları, dayanağını yasa hükümlerinden almaktadır (Ölçen 1991).

TSE‟ye göre ise engelli, vücut fonksiyonlarını, kullanımında fiziki kısıtlılık veya kayıp olan kişidir (TSE 1999).

Ülkemizde yapılan yeni düzenlemelerle, engelli tanımı yeniden gözden geçirilmiş ve daha kapsamlı hale getirilmiştir. Daha önceden engelli bedensel, zihinsel ve ruhsal özelliklerinde belirli oranda fonksiyon kaybına neden olan organ yokluğu ve bozukluğu sonucu, toplumsal rolünü gerçekleştirebilmesi için bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi olarak ele alınırken, bugün doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle normal yaşamın gereklerine uyamama durumunda olup;

korunma, bakım, rehabilitasyon danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyacı olan kişi olarak tanımlanmaktadır (Seyyar 1999).

16 2.4.1 Ulusal Mevzuatta Engelli Tanımları

Ülkeden ülkeye değişiklik gösteren engellilik tanımları ülke içinde ki kurumlar arasında da farklılıklar göstermektedir.

1475 Sayılı İş Kanunun 16.03.1987 tarih ve 19402 Sayılı Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Sakatların İstihdam Hakkında Tüzük‟ün” 2. maddesinde özürlülük gücü esas alınarak “Bedensel özürleri yüzünden çalışma güçlerinin en az % 40‟dan, en çok % 70‟inden sürekli olarak yoksun bulunanlarla, %70‟inin üstünde yoksun bulundukları halde bir işte verimli şekilde çalışabilecekleri sağlık kurulu raporu ile belgelenenler özürlü sayılabilir. 1475 Sayılı iş kanunu ülkemizde çalışma hayatını düzenleyen bir yasadır. Kanunun değişik 25.

maddesinde, özürlülerin toplumsal yaşama kazandırılmaları konusu göz önüne alınarak elli ve elliden fazla işçi çalıştıran işyerlerine %2 oranında özürlü kimseyi istihdam etme yükümlülüğü getirmiştir (URL-3 ,2010).

4857 Sayılı İş Kanunu 22.05.2003 tarih ve 25134 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Eski Hükümlü ve Terör Mağduru İstihdamı Hakkında Yönetmeliği‟nin” 30.

maddesinde bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerinde engelleri nedeni ile çalışma gücünün en az % 40‟ından yoksun olduğu sağlık kurulu raporu ile belgelenenleri ifade eder şeklinde tanımlanmıştır (ÖZİ 2008).

607 sayılı Devlet Memurları Kanunu 14.07.1965 tarih ve 12056 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Çalışma gücü esas alınarak yapılan engelli tanımı şu şekildedir. Sürekli olarak çalışma gücünden en az % 40 oranında yoksun olanlar ve sakatlığın görevi yapmasına engel olmadığı, resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenen özürlü sayılmaktadır (ÖZİ 2008). 16.09.2004 tarih ve 25585 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Özürlülerin Devlet memurluğuna Alınma Şartları ve Yapılacak Yarışma Sınavları Hakkında Yönetmelik‟ e göre ise; özürlü, doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetenekleri bakımından özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı % 40 ve üzerinde olduğunu, 06.02.1998 tarih ve 98/10746 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konan özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik hükümleri gereğince, sağlık kuruluşlarınca verilecek sağlık kurulu raporu ile belgeleyenler olarak tanımlanmaktadır (URL-4, 2010).

2828 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kanunu 24.05.1983 tarih ve 18059 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun 3. maddesinin (c) bendinde; Özürlü,

17

doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle normal yaşamının gereklerine uymama durumunda olup; korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyacı olan kişi olarak tanımlanmıştır,

5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun 44. maddesinde; Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya duçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçilere (malul) denir şeklinde tanımlanmıştır. Malul sayılabilmek için, çalışma gücü kıstası ele alınmıştır. İlgili yönetmelikte, çalışma ve iş gücü % 40-70 oranında kaybedenler “sakat”, % 70‟in üzerinde kaybedenler “malul” olarak belirlenmiştir.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 12. maddesinde, engellilik iş kazası ve meslek hastalığı olarak iki sebebe dayandırılmıştır ve çalışma gücü ve meslekte kazanama gücü kıstası ele alınmıştır. Sürekli iş göremezlik hali bakımından kazanma gücünün en az %10‟unun azalmış olması, maluliyet hali bakımından çalışma gücünün en az 2/3‟ünün azalmış olması veya meslekte kazanma gücünün en az %60 kaybetmesi öngörülmüştür (ÖZİ 2008).

1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunun da ise, çalışma gücünün en az 2/3 oranda azalma görülen kişiye engelli denmektedir.

2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanuna göre yapılan engelli tanımı; 65 yaşını doldurmadığı halde başkasının yardımı olmadan hayatını devam ettirmeyecek şekilde malul olduklarını tam teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayanlarla, durumlarına uygun bir işe yerleştirilemeyen sakatlar şeklindedir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunun, 31.12.1960 tarihli ve 10700 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun engelliler için özel indirimler öngörmüş ve kanun engellileri, aşağıdaki gibi üç dereceye ayırarak tanımlamıştır.

 Birinci derece engellilik, çalışma gücünün %80‟inden fazlasını (%80 dahil) kaybetmiş bulunan birinci derece hizmet erbabı birinci derece özürlü sayılır.

 İkinci derece engellilik, çalışma gücünün %60‟ınden fazlasını (%60 dahil) kaybetmiş bulunan ikinci derece hizmet erbabı ikinci derece özürlü sayılır.

18

 Üçüncü derece engellilik, çalışma gücünün %40‟ınden fazlasını (%40 dahil) kaybetmiş bulunan üçüncü derece hizmet erbabı üçüncü derece engelli sayılır (ÖZİ 2008).

2.4.2 Uluslararası Belgelerde Engellilik Tanımları

Engellilik, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler (UN) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından kendi faaliyetlerine yönelik olarak farklı şekillerde tanımlamışlardır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO):

Dünya Sağlık Örgütü engellilik tanımına yeni bir boyut getirmiş, kişinin kendini engelli görmesi bir yana toplumun onu nasıl kabul ettiğini vurgulamıştır. Dünya sağlık örgütünün, eylem planında verilen 1980 yılında yaptığı sınıflandırmada tanımlar şu şekilde belirtilmiştir.

 Noksanlık (Impairment): Sağlık bakımından noksanlık psikolojik, anatomik veya fiziksel yapı ve fonksiyonlardaki bir noksanlığı veya dengesizliği ifade eder (Artar ve Karabacakoğlu 2003). Bu bozukluk kalıcı veya geçici olabilir ve zihinsel fonksiyon sistemi de içinde bulunduran, bir kol, bacak, bir organ, doku veya vücudun diğer bir bölümündeki anormali, eksiklik veya kaybın bulunması veya ortaya çıkmasını kapsar (Gümüş 2001).

 Özürlülük (Disability): Sağlık alanında sakatlık bir noksanlık sonucu meydana gelen ve normal sayılabilecek bir insana oranla bir işi yapabilme yeteneğinin kaybedilmesi veya kısıtlanması durumunu ifade eder (Artar ve Karabacakoğlu 2003). Bir insan için normal olarak kabul edilen şekilde veya düzeydeki bir etkinliği, bir bozukluğun sonucu olarak, gerçekleştirebilme eksikliği veya kısıtlığıdır. Bir özür kalıcı veya gerilemeyen ve ilerleyen veya ilerlemeyen nitelikte olabilir (Gümüş 2001).

 Maluliyet (Handicap): Sağlık alanında malubiyet bir noksanlık veya sonucunda belirli bir kişide meydana gelen o kişinin yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel durumuna göre normal sayılabilecek faaliyette bulunma yeteneğini önleyen ve sınırlayan olumsuz ifade eder. Bu nedenle engellilik özürlüler ve çevreleri ile ilişkili görülebilir. Kültürel, fiziksel veya toplumsal engeller, yapılı çevredeki hareketlilik için engellerdir (Gümüş 2001).

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), tıbbi açıdan özürlülük tanımını şu şekilde yapmıştır. Sağlık yalnız hastalık ve özürlülüğün olmaması değil, aynı zamanda bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal yönden tam bir iyilik durumudur. Özürlülük ise bedensel, zihinsel ve ruhsal özelliklerden belirli bir oranda ve sürekli olarak fonksiyon ve görüntü kaybına neden olan

19

organ yokluğu, bozukluğu sonucu kişinin normal yaşam gereklerine uymama durumudur.

Sağlıklı birey tanımı ise; ölüme neden olabilecek risklerin, yaralanmaların ve kalıcı özürlerin olmadığı durumlar sağlıklılık olarak tanımlanmıştır (Artar ve Karabacakoğlu 2003).

BirleĢmiĢ Milletler (BM):

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‟nun İnsan Hakları Bildirgesine ek 09.12.1975 tarihli 3447 sayılı kararı ile “Sakat Kişilerin Hakları Bildirisi” yayımlanmıştır. Bu bildirinin 1. maddesine göre “Kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendine yapması gereken işleri, (bedensel ya da sonradan olma) herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlara sakat denir” ifadesine yer verilmiştir (ÖZİ 2005).

Uluslararası ÇalıĢma Örgütü (ILO):

Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 20.06.1983‟de kabul edilen ve Türkiye tarafından da 08.07.1999 yılında kabul edilen 159 sayılı Sakatların Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Sözleşmesi‟nin 1. maddesine göre “sakat” terimi, kendisine uygun bir iş temini, bu işin muhafazası ve kendisinin işinde ilerleyebilme hususundaki beklentileri, kabul edilmiş fiziksel veya zihinsel bir özrü sonucunda önemli ölçüde azalmış olan bir bireyi ifade eder şeklide tanımlanmıştır (ÖZİ 2005).

2.5 ENGELLĠLĠK NEDENLERĠ, TÜRLERĠ ve TANIMLARI