• Sonuç bulunamadı

Coğrafi Bölgelere Göre Engellilerin Dağılımı

1. Bölüm Genel hükümler

2.8 ENGELLĠ KĠġĠLERĠN KENTSEL YAġAMA UYUMLARI

2.8.1 Kentsel YaĢama Uyumu Kısıtlayan Etmenler

Engelli insanların diğer insanlar gibi bazı sosyal ihtiyaçları vardır. Ancak engellerinden dolayı, birçok kısıtlama ile karşılaştıkları, toplum tarafından yanlış anlaşıldıkları ve çevreden gelen sosyal baskılardan dolayı da yalnızlığa itildikleri görülmektedir. Sosyal çevreden gerekli ilgiyi ve yardımı bulamayan engelli ise daha birçok sınırlamalar ve etkenlerle yüz yüze kalmaktadır (Polat 1998).

Engelli kişilerin kentsel yaşama uyumlarını etkileyen en önemli etmenleri fiziksel etkenler ve sosyal etkenler olarak iki başlık altında toplayabiliriz.

Fiziksel Etkenler

Engelli bireylerin yaşamı daha evin kapısında başlamaktadır. Ancak dış mekanlar, yürüyen, gören ve duyan insanlar için tasarlanmıştır. Sokağa çıkmayı düşünen bir engelli için merdiven basamakları, asansör kabini, kaldırımlar, yaya geçitleri, ulaşım vasıtaları vb. aşılamaz engellere dönüşmektedir (Yıldız 2003).

Fiziksel çevre, hem kuramsal hem de uygulamalı olarak, mekanın devamlılığı ile birebir ilişkili kavramdır. Fiziksel çevrede engelsiz tasarımlar yapmak ve uygulamak, kullanılan mekanın devamlılığının sağlanması ve o mekanın erişebilirliliği ile doğrudan bağlantılıdır.

Böylece engelsiz mekanlara ulaşılır.

Toplumla bütünleşebilmenin, buradan hareketle kentle ve kentsel işlevlerle bütünleşebilmenin, engellilere özgürce ve bireysel olarak kullanılabilecekleri fiziksel mekanlar hazırlanmakla ve sunmakla başlayacağı söylenebilir. Eğer, engelli kişi mekanı tek başına kullanabiliyorsa ve mekan engelsiz ise kişi, bir anlamda engelli sayılmayacaktır.

Bunun için ise tasarım ve planlama aşamasında, yolların, konut alanlarının, kamusal alanların

60

ve yapıların çalışma alanlarının ve dinlence, eğlence, spor kullanışlarının en küçük ayrıntıda ele alınması ve buna uygun düzenlemeler yapılması gerekmektedir (UN 1994).

Planlama ve tasarım sırasında engelsiz mekanlar ve kentler yaratabilmek için;

 Yeterli genişlik,

 Yeterli hareket alanı,

 Yeterli yükseklik,

 Yeterli yüzey,

 Yeterli yönlendirme ve uyarma

Yeterli estetik değerler, adı altında 6 ana unsur göz önünde bulundurularak uygun ölçülendirme, uygun malzeme, uygun renk kullanılması gereklidir (ÖZİ 1999).

Yalnızca standart gereksinimlere göre biçimlenmiş fiziksel çevreler sağlıklı kentsel çevreler oluşturamamaktadır. Sorun, engellilerin gereksinimlerinin sağlanması biçiminde tanımlanmak yerine insan gereksinimlerinin sağlanması biçiminde ele alınmalıdır. Engellilerin toplumun bütünleşmiş bir parçası olduğunun kabul edilmesi tasarımın bütünleştirici, çoğulcu ve ayrımsız bir işleyişe sahip olmasını getirmektedir. Ancak bugün sokağa çıkmak, kaldırımda hareket edebilmek gibi sınırlı aktiviteler için bile çok sayıda engel bulunması nedeni ile kentlerimizin büyük bölümü ve yapıların çoğu engelliler için erişilmez durumdadır. Sosyal hizmetler alanındaki sınırlamalar da fiziksel çevredeki olumsuzluklar eklendiğinde engeller artmakta, parklarda, sokaklarda, kısaca yaşam çevrelerimizde tek başına tekerlekli sandalye, yürüteç kullanan, beyaz bastonlu ile yürüyen engelli bireylere çok az sayıda rastlanmaktadır.

Yalnız bu gösterge bile engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımının ne kadar kısıtlanmış olduğunu, bağımsız hareket edebilme olanaklarının ne ölçüde sınırlandırıldığını kanıtlamaktadır (ÖZİ 1999).

Sosyal Etkenler

İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal olamayan yada sosyal yaşama uyum sağlamakta zorluk çeken bireylere toplum anormal olarak bakar. Ancak her toplumun kendine ait bir yaşayış tarzı ve kuralları vardır. İnsanların toplum içinde bir takım rolleri vardır. Bu roller, bireylere toplum tarafından öğretilir. Kişi toplumun istediği rolü iyi oynarsa toplum o bireyi kabul eder;

tersi durumda ise dışlanır. Engelli bireylerin gerek fiziksel gerekse ruhsal kısıtlılıklarının toplumda daha çok göze batmaktadır. Bir bireyin sosyal yaşama uyumu çok zor bir süreç

61

değildir. Zor olan bu uyumu sağlayan koşulların bir araya getirilmesidir. Uyumu zorlaştıran koşullar, her engelli grubu için değişmektedir (Yıldız 2003).

Engelli bireyin sosyalleşmesinde, temel varsayım sosyal devlet anlayışında yatmaktadır.

İnsanlığa yaraşır yaşam biçimini güven altına almak ve kişiliğin serbestçe gelişiminin koşullarını yaratmak sosyal devletin temel görevidir (Ölçen 1991).

Kaynakların dağılımının, sosyal olanaklardan faydalanmanın, kentsel yaşamın gerektirdiği tüm alanları kullanabilme hakkının eşit olarak paylaşılmasının sağlanması, sosyal bakımdan olduğu kadar yasal olarak da gerekmektedir. Anayasamızın 42. maddesinde devlet durumları sebebi ile özel eğitim ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. 50. maddesinde bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar ve 61.

maddesinde de devlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Bu amaçla gerekli teşkilat ve tesisler kurar ve kurdurur demektedir (Polat 1998).

2.8.2 Kentsel YaĢama Uyumda Engellilerin KarĢılaĢtıkları Sorunlar

Engellilerin sosyal hayata katılabilmesinin en önemli koşulu, ulaşabilirlikle ilgili şartların elverişli olmasıdır. Ulaşabilirliğin temel unsurları; fiziki altyapı (yol, kaldırım, bina, altyapı, tesis, açık alan), ulaşım araçları, bilgiye erişim ve iletişimdir.

Ulaşabilirliğin geliştirilmesi için, daire ve binaların girişleri başta olmak üzere; kaldırım, sokak, cadde ve diğer açık alanlar ile ulaşım araçlarının engellilerin rahatça kullanabileceği şekilde tasarlanmış olması gerekir. Binalardaki girişlerin ve asansörlerin her özür grubunun binaya rahatça girip çıkabilmesine elverişli olması gerekir. Ortopedik engelliler için merdivenin yanında uygun eğimli bir rampa, uygun bir asansör, işitme ve görme engelliler için belli şekillerde sesli ve ışıklı uyarıcılar gibi donanımların bulunması zorunludur.

Gerek kamu binaları gerekse özel binalar, engellilerin ulaşımı açısından önemli engeller barındırmaktadırlar. En gelişmiş illerimizde bile birçok kamu kurumunun binası engellilerin ulaşımına uygun değildir ve uygun hâle getirilmesi hususunda bir çalışma da yapılmamaktadır.

Ulaşabilirliğin diğer önemli bir faktörü taşıtlardır. Konuttan başlayarak, kaldırım, sokak, cadde gibi mekanların elverişli hâle getirilmesinin yanında, ulaşım araçlarının kullanımının da

62

elverişli olması gerekir. Otobüs, tren, vapur gibi taşıtlar, engellilerin rahatça binip inmesi ve oturabilmesi için gerekli donanıma sahip olmalıdır. Öncelikle taşıtlara erişimin elverişli olması gerekir. Otobüs, minibüs, taksi durakları, tren ve vapur istasyonları ve havaalanları, engellilerin yön bulması ve taşıta ulaşmasına uygun düzenlemeler içermelidir. Toplu taşıma ve diğer ticari yolcu taşıtlarının özürlülerin kendi başlarına binip inmelerini ve yolculuk boyunca içeride uygun rahat bir şekilde durabilmelerini mümkün kılacak şekilde tasarlanmış olması gerekir (DDK 2009).

Engellilerin kentsel yaşama uyum sağlarken karşılaştıkları fiziksel etkenleri bir önceki başlıkta incelemiştik ve bu etkenler engellilerin yanı sıra onların ailelerini ve toplumu da etkilemektedir. Engellilerin mekanları fiziksel olarak kullanabilmeleri için gerekli olan 6 önemli yeterlilik bulunmaktaydı. Engellilerin bu yeterlilikler doğrultusunda günlük yaşantılarında karşılaştıkları sorunları bu başlık altınca inceleyeceğiz.

Yeterli GeniĢlik

Engellilerin kent yaşamından eşit yararlanabilmesi için teknik düzeyde kurallar belirlenmiştir.

Ülkemizde de bunların ölçüleri saptanmış, standartları yani en asgari düzeyleri oluşturulmuştur. Türk Standartları Enstitüsü, yapıların iç ve dış düzenlemelerinde, yollarda uygulanması gereken ölçüleri belirlemiş ve bunları da yayınlamıştır. Ancak bunlar tavsiye niteliğinde kalmış, yasa ile uygulanma zorunluluğu getirilmediğinden yaşama geçirilmesi, keyfiyete bırakılmıştır.

Yönetmeliklere girebilmiş standartların ise büyük ölçüde uygulanmadığı bizzat bu işin içinde bulunan teknik insanlar tarafından belirtilmektedir. Dolayısıyla engelliler; özellikle ortopedik ve görme engelliler, yaşlılar konutlardan yollara, ulaşım araçlarından ortak kullanım alanlarına varıncaya kadar bir şehrin temel bütün unsurları içinde kendi başlarına hareket edebilme ve yaşayabilme olanağından yoksun bırakılmaktadır (URL-7, 2010).

Yeterli Hareket Alanı

Özellikle yaya mekanlarındaki yaşlı, çocuk ve birtakım eşyaları kullanan ya da taşıyanlar için gerekli genişliğin yanında yeteri kadar rahat hareket edebilecekleri bir alan gerekir (URL-8, 2010).

Kamusal alanlarda, kapalı mekanlarda oturma, bekleme, dinlenme yerlerinde, asansörlerde, merdiven ve geçiş alanlarında ortopedik engelliler ve fiziksel kısıtlılığı olanlar için yeterli

63

hareket alanının sağlanmamış olması, kullanıcılarının çeşitli sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Kentsel dış mekanlarda, çevre düzenlemesi yapılan yürüyüş yollarında önerilen genişlik (120 cm) tek tekerlekli sandalye geçişi için uygun olmaktadır. Aynı yolda iki sandalye kullanılmak isteniyorsa hareket alanı genişletilmelidir (Polat 1998).

Yeterli Yükseklik ve Boy Hizası

Kişinin ihtiyaçları paralelinde boy hizasının değiştiğini söylemek mümkündür. Ancak gerek özürlüler, uzun boylu, kısa boylu kişiler, yaşlılar ve gerekse çocuklar için ortak bir boy hizasının olması mümkün değildir. Bu amaçla herkes için uygun seviyelendirme yapılması gerekmektedir.

Bir yaya mekanının boyutsal olarak yatayda ve dikeyde de engeller oluşturacak ve/veya tehlikeli olacak her türlü düzensizlikten ve engelden arındırılması gerekmektedir. Her yayanın, yaya mekanını verişilebilir şekilde kulamsı için en düşük baş hizasının 220 cm olması gerekmektedir.

Kamusal alanlarda, iç ve dış mekanlarda tasarım insan ölçeğine göre yapılmış olmaması engelli insanlara çeşitli sorunlar yaşatmaktadır. Para bankoları, telefonlar, posta kutuları, işaretlemeler, bilgilendirme panoları engelli kişiler düşünülerek tasarlanmalıdır. Oturan yada ayakta olan her kullanıcının önemli elemanları görebilmeleri için engelsiz bakış açısının sağlanması ve bütün elemanlara rahat uzanması amaçlanmalıdır (Polat 1998).

Yeterli Yüzey Elemanları

Bir yaya mekanın yüzeyi ve yüzey kaplaması engeller oluşturmamalı ya da engel yaratacak her türlü düzenlemeden arındırılmış olmalıdır. Yer döşemelerinin, hareketliliği kolaylaştıracak, rahat yürümeyi sağlayacak ve ışık yansımalarını önleyecek malzeme seçimiyle gerçekleştirilmesi önemlidir. Kaymayı önleyecek bir üst düzlem ve ayak takımlarını önleyecek bir düzen kurulması engelliler için gereklidir (URL-8, 2010).

Gerek kapalı alanlarda, gerekse açık mekanlarda yapılan uygulamalarda tekerlekli sandalyeye bağımlı yada her hangi bir yarımcı yürüme elemanı kullanan bedensel engelliler için kullandıkları aracın zemin ile ilişkisinde kayma başlı başına bir sorundur. Farklı düzeylerde oluşturulmuş döşeme seviyeleri, bu mekanları kullanan herkes için bir takım olumsuzluklar oluşturur. Merdivenler standart dışı yapılmışsa birçok kişi basamakları güçlükle çıkar.

Tekerlekli sandalye kullanan kişiler rampa ve asansörlere bağımlı durumdadır ve birçok yerde

64

asansör ve rampa mevcut değildir. Merdivenlerin ve basamakların kullanımlarında ise kısıtlamalar vardır. Bazı yapılarda ise asansörler çok dar ve sıkışı, rampalar ise çok dik ve dar olabilmektedir. Bina girişlerindeki geniş ızgaralar tekerlekli sandalye kullananlar, koltuk değneği kullananlar ve bastonlular için binaları ulaşılmaz yapar (Polat 1998).

Yeterli Yönlendirme ve Uyarma Araçları

Yaya mekanlarında yaya yollarında araç yollarında ve bunların kesiştikleri alanlarda, yayayı gitmek istediği yere ulaştıracak, herhangi bir tehlikeyi veya olumsuz durumu gösterecek, bilgilendirme sağlayacak bir takım yönlendirme ve uyarma donanımlarına ihtiyaç vardır.

Bunlar dokunma görme ve duyma duyularıyla ilgili düzenlemelerdir. Tüm engelliler için ve hatta açık ve kapalı, mekanları kullanan herkes için yönlendirme ve uyarma araçlarının insan boyuna göre, çeşitli renklerde boyutlarda ve dokunma ile algılanacak şekilde yapılmaması çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Madde ve doku farkı görme engellileri bilgilendirmek için çok önemlidir. Örneğin; bitişik, parlak yüzeyli, tek renkli döşemeler ve döşemeden tavana cam yüzeyler uyum sorunlarında karışıklık ve tehlike oluşturmaktadır (Polat 1998).

Yönlendirme ve uyarma araçlarına en çok ihtiyaç duyan engelli grubu görme engelli veya kısmen görme engellilerdir. Yaya mekanının kesin olarak tanımlayan bariyer, engel, merdiven, rampa gibi kullanımları önceden uyaran, fark edilebilir işaretlemelere bağlıdır. Bir mekan kullanmak için gerekli işaretleme açıkça, kolay görülebilir ve anlaşılabilir olmalıdır.

Görsel bilgi için şunlar gerekmektedir:

 Bilgi ve arka fon arasında yeterli zıtlık (kontrast) sağlanması,

 Klasik renkler kullanılmış kolay anlaşılan semboller kullanılması (Tokmak 1995).

Ortopedik engellilerin sosyal yaşama uyum sağlayamamasındaki en önemli neden mimari engellerdir. Kentsel dış mekanların ortopedik engelli olmayan insanlara göre düzenlendiği görülmektedir. Burada sorun sadece kültür, sanat ve spor aktivitelerine katılamamak değil aynı zamanda üretimde bulundukları mekanları kullanmakta karşılaştıkları zorluklarıdır.

Görme engellilerin sosyal yaşama uyum sağlama sorunları biraz daha farklıdır. Ortopedik engellilerin üretim araçlarını kullanmaktaki zorluğun getirdiği verisizlik problemi, yerini üretim araçlarının algılanamamasından kaynaklanan verimsizliğe bırakır. Ayrıca mimari engeller ve onları uyarıcı sinyaller olmadığı için kentte özgürce dolaşamamakta ve sosyal yaşamdaki yerlerini alamamaktadırlar. İşitme engelliler, ortopedik ve görme engellilerin yaşadıkları sorunları yaşamazlar. Toplumla olan diyaloglarında özel bir işaret dili kullanırlar

65

ancak toplumun çok büyük bir kemsi bu dili bilmez. Zihinsel engelliler ise toplumla iletişimi hemen hemen sağlayamamaktadırlar. Bu nedenle bir eğitime ihtiyaçları vardır. Eğitimin amacı da en asgari düzeyde de olsa engelli ile iletişim kurmaktır (Yıldız 2003).

2.9 ENGELLĠLERĠN KENTSEL TASARIM ĠLKELERĠ VE STANDARTLARI