• Sonuç bulunamadı

Enerji Tüketimi İle Doğrudan Yabancı Yatırımlar İlişkisi

2.1. Enerji Tüketiminin Belirleyicileri

2.1.3. Enerji Tüketimi İle Doğrudan Yabancı Yatırımlar İlişkisi

Doğrudan yabancı yatırımlar, geleneksel olarak çok uluslu işletmelerin kendi ülkelerinden ev sahibi ülkelere bilgi, teknoloji, yönetim uygulamaları ve sistemlerinin aktarılması ile ilişkili bir akış olarak ifade edilmektedir. Birçok araştırmacı, yalnızca daha iyi uygulamaların ve üstün bilgi birikiminin yabancı topraklardaki çok uluslu şirketlere rekabet avantajı sağlayabileceğini savunmaktadırlar (Doytch ve Narayan, 2016: 291). Etkin ve verimli bir planlama ile yabancı ülkeye yönlendirilmiş olan DYY’ler, yönlendirildiği ülke ekonomisi üzerinde istihdamda iyileşme, üretim artışı, ihracat artışı, ödemeler dengesinde iyileşme, gelir artışı, ekonomik gelişme, refah artışı gibi olumlu ekonomik pek çok etkiye yol açabilmektedir. Öte yandan DYY’nin en büyük etkisi ise ülkenin milli gelir artışına yapmış olduğu katkı olmaktadır (Görgün, 2004: 4).

Borensztein vd. (1998) gerçekleştirmiş oldukları çalışmalarında, doğrudan yabancı yatırımların ekonomik büyümeye önderlik ettiğini açıklamaktadırlar. Bu çalışmaya göre, doğrudan yabancı yatırımlar beşeri sermaye, teknoloji, ihracat, sermaye gibi pek çok faktöre bağlıdır ve bu faktörler ekonomik büyümeyi doğrudan etkileyebilmektedir. Doğrudan yabancı yatırımlar aracılığıyla ülkeye, başka ülkelerin teknolojisi transfer edilmekte, bu teknoloji transferi verimlilikte iyileşme sağlayarak ekonomik büyümeyi artırmaktadır. DYY’nin bu etkisi sadece transfer sağlanan şirketler ile sınırlı kalmamakta, zamanla etkisini sosyo-kültürel büyümeye yapmış olduğu katkı ile de gösterebilmektedir (Öncü ve Çelik, 2018: 406).

İktisat literatüründe aksi mümkün olmakla birlikte hâkim olan görüş, bir ülkeye gelen DYY girişlerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin pozitif olduğu yönünde olmaktadır. Bu alanda yapılan ilk çalışmalarda Romer (1986), Lucas (1988) DYY girişlerinin ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşmaktadır. Hsiao ve Shen (2003) çalışmalarında 1976-1997 dönemi için 23 gelişmekte olan

ülkede, DYY ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. Elde edilen bulgular özellikle 1970 sonrası dönemde Çin’de bu ilişkinin anlamlı ve pozitif olduğu sonucunu göstermektedir.

Khaliq ve Noy (2007), DYY ile ekonomik büyüme ilişkisini Endonezya için araştırmaktadır. 1997-2006 dönemini kapsayan çalışmada elde edilen bulgular pozitif ve anlamlı bir ilişkinin varlığını göstermektedir. Mucuk ve Demirsel (2009) çalışmalarında, 1992-2007 yılları arasında Türkiye ekonomisinde DYY ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi anlamlı bulmuşlardır. Bostan vd (2016), Avrasya ekonomilerinde söz konusu ilişkiyi 1995-2012 yılları için araştırmaktadırlar. Yapılan analiz sonuçlarına göre bu ilişkinin varlığı doğrulanmaktadır.

Solow tarafından literatüre kazandırılan Neoklasik büyüme modelinin ortaya çıkardığı teoride, üretim fonksiyonunun zamana göre türevi alındığında kişi başına üretimdeki değişme, kişi başına sermaye miktarındaki değişime eşit olmaktadır. Bu noktada Solow büyüme modelinde ekonomik büyümeyi sağlayan şey sermaye miktarında meydana gelen değişimdir. Öte yandan Ortodoks iktisat görüşünü savunan iktisatçılar ise, sermayenin kaynağını yabancı ve yerli olarak ikiye ayırmaktadırlar. Onlara göre bir ülkeye yabancı sermaye girişi tıpkı Solow büyüme modelinde bahsedildiği gibi ekonomik büyümeyi artıracaktır. Bu iktisat görüşüne göre ifade edilen büyüme modeli aşağıdaki eşitlikteki gibi açıklanabilmektedir (Yılmaz, 2008: 78). ∆ (𝑌 𝑛) = 𝑓 [∆ ( 𝐾𝐷 𝑛 ) , ∆ ( 𝐾𝐹 𝑛)]

Yukarıdaki denklemde; “∆” değişimi, “𝐾𝐷” yerel sermaye miktarını, “𝐾𝐹” yurtiçine girmiş olan yabancı sermaye miktarını, “𝑛” ise nüfusu göstermektedir. Bu eşitlikte de görüldüğü gibi ülkeye giren yabancı sermaye miktarı, kişi başına düşen üretim miktarını etkileyerek ekonomik büyümeye katkı sağlamaktadır.

Kaynakların kıt olması, küreselleşme, sanayileşme, teknolojik ilerleme, hızla aratan dünya nüfusu gibi pek çok etmen enerji tüketimini artırmaktadır. Bu nedenle

dünyada enerji talebindeki artış her geçen yıl artarak yükselmektedir. Artan bu enerji talebini karşılamak için ise üretim sürecini iyileştirmek hayati olmaktadır.

IEA (2016) yayımlamış olduğu raporunda enerjiyi, üretim ve ekonomik büyüme için en önemli faktörlerden bir tanesi olarak ifade etmektedir. Enerji tüketiminde meydana gelen herhangi bir artış daha yüksek oranlarda büyümeye, tüketim miktarındaki düşme ise büyüme oranlarının azalmasına aynı zamanda üretim sürecinin yavaşlamasına neden olmaktadır. Ayrıca büyüme oranlarındaki bir değişme, enerji talebi üzerindeki etkisini de artış/azalış olarak gösterebilmektedir (Siddiqui, 2004: 176).

DYY'nin enerji tüketimi üzerindeki potansiyel etkilerine yönelik kanallar rekabet veya doğrudan bilgi aktarımı yoluyla gerçekleşmektedir. Yeni Ticaret Teorisi, dış rekabete maruz kalmanın neredeyse tüm firma operasyonları için verimlilik çıtasını yükseltmeye meyilli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, herhangi bir endüstride yabancı şirketlerin varlığı, yerli firmaların enerji verimliliğini arttırmak için bir katalizör görevi görmektedir. Bu tür yabancı firmalar yenilenebilir kaynaklardan temiz enerji kullanmaya daha eğilimli olabilmektedir. İkinci potansiyel etki kanalı, yabancı firmanın kendi ülkelerinden getirebileceği enerji tasarruflu uygulamalardır. Enerji tasarrufu maliyetleri düşürmekte ve uluslararası rekabet gücünü artırmaktadır. Öte yandan üretim ve madencilik alanındaki DYY girişleri endüstriyel süreçlerin ve ekipmanların transferiyle ilişkilendirilirken, hizmet alanındaki DYY girişleri ise teknik, yönetim ve pazarlama bilgisi, uzmanlığı, organizasyon becerileri ve genel olarak bilgi ile ilişkilendirilme eğilimindedirler (Doytch ve Narayan, 2016: 291-292).

DYY'nin enerji tüketimi üzerindeki etkisi üzerine literatürde empirik çalışmalar mevcuttur. DYY'nin enerji tasarrufuyla ilişkilendirilebileceği hipotezini destekleyen bir çalışma Mielnik ve Goldemberg (2002) tarafından literatüre kazandırılmıştır. Mielnik ve Goldemberg (2002) 20 gelişmiş ekonomiyi inceledikleri çalışmalarında enerji yoğunluğu ile DYY arasında pozitif bir ilişki bulmaktadırlar. Yapılan çalışmada, GSYH'nın bir payı olarak tanımlanan enerji yoğunluğunun, DYY arttıkça düşme eğilimi gösterdiğine ve bu etkinin gelişmekte olan ülkelerde modern teknolojilerin kullanılmasına bağlı olduğuna dair kanıtlar bulmaktadırlar. Bu

çalışmanın yanı sıra, Omri ve Kahouli (2014), Sbia vd.(2014), Leitao (2015), Doytch ve Narayan (2016), Amri (2016), Paramati vd. (2018), Polat (2018) gibi enerji tüketimi-DYY ilişkisini inceleyen ulusal ve uluslararası pek çok çalışma bulunmaktadır.