• Sonuç bulunamadı

Abdümenaf’ın oğulları (Abdüşems, Hâşim, Muttalib, Nevfel) arasında kendi dönemlerinde bariz bir anlaşmazlık ortaya çıkmadı. Onlar işlerini dayanışma içinde sürdürdüler. Yalnız bu kardeşlerden Hâşim ile Muttalib’in, Abdüşems ile de Nevfel’in iyi anlaştığı ve dost oldukları bildirilmektedir. Bu ikili dostluklar çocuklarına da yansımış, Emevî-Hâşimî çekişmelerinin de etkisiyle İslâm’ın doğduğu sıralarda Abdümenaf oğullarının ikiye bölünmesine sebep olmuştur. Câhiliyye döneminde Hâşimoğulları ile Ümeyyeoğulları arasındaki anlaşmazlıklar bir savaş şeklinde değil de, daha çok çekişmeler şeklinde cereyan etmiş ve genelde anlaşmazlıklar bir hakem tayini ile halledilmiştir. Bu dönemde iki çekişme göze çarpmaktadır: Bunlardan birincisi; Hâşim b. Abdimenâf’la yeğeni olan Ümeyye b. Abdişems arasında, ikincisi ise; bunların oğulları olan Abdülmüttalib b. Hâşim ile Ebû Süfyan’ın babası ve Hind bint Utbe’nin de kayınpederi olan Harb b. Ümeyye arasındaki çekişmedir.154

152 Âdem Apak, Ana Hatlarıyla İslâm Tarihi (Hz. Muhammed Dönemi), 17. bsk., Ensar Basımevi, İstanbul 2016, c. I, s. 114-115.

153 İbn Sa’d, c. I, s. 62.

1.2.1. Hâşim b. Abdimenâf ile Ümeyye b. Abdişems Arasındaki Çekişme

Daha önce de bahsettiğimiz gibi; Hâşim, rifade ve sikaye görevlerini layıkıyla yerine getiriyor, kendi malından da bolca ikramlarda bulunuyordu. Bu durum onu halk nezdinde çok sevilen ve sayılan biri haline getirmişti. Yeğeni olan Ümeyye b. Abdişems ise bunu kıskanıyor ve zengin olmasına rağmen amcası Hâşim’in yaptığı işleri beceremiyor155 yahut da malına kıyamayıp, bu işten vazgeçiyordu.156 Kureyş de bu durumla alay ediyordu. Zamanla amcasına olan kıskançlığı arttı ve birbirlerine karşı övünmeye ve düşmanlığa yol açtı. Ümeyye bu durumu kardeşleri ile görüştü ve amcasını muhakemeye davet etti. Hâşim gerek yaşının ileri olması, gerekse de halk nezdindeki itibarından dolayı böyle bir şeyin gereksizliğini düşünerek kabul etmek istemese de Kureyş’in de baskısıyla kabul etti.157 Ama Hâşim bu işi bir şarta bağladı.

Kaybeden taraf değeri yüksek elli deveyi Kâbe’nin yanında kurban edip halka yedirecek ve on yıl müddetle de Mekke’den uzaklaşacaktı. Bu şartında bile Hâşim’in ne kadar yüce gönüllü ve asil olduğunu görmek mümkündür. Ümeyye bu şartı kabul etti ve Usfan’da oturan, el-Amr b. El Hamık’ın dedesi olan Huzaa kâhinini hakem tayin ettiler. Kâhine giderken Ümeyye’nin kayınpederi Ebû Hemheme de şahit olarak yanlarında hazır bulundu. Kâhine “Hâşim b. Abdimenâf’la Ümeyye b. Abdişems arasında hükmünü

ver. Hangisi daha şereflidir?” dediler. Kâhin şu cevabı verdi.

“Nasıl ki ay aydınlıktır, yıldız parlaktır, bulut yağmur yağdırır ve havada kuş uçarsa; Necd’e doğru veya el-Ğavr’e (Tihame’den batı tarafına doğru iniş ve engebe olan yere) doğru sefer yapan yolcu, iz sayesinde yolunu bulursa; Hâşim övünç meselesi olan şeylerin hepsinde Ümeyye’yi geçti. Ebû Hemheme de bundan haberdardır.”

Kâhinin bu şekilde Hâşim’in lehine karar vermesiyle Hâşim, Ümmeyye’den develeri alıp boğazladı ve Mekke’de bulunanlara yedirdi. Ümeyye de anlaşmaya uyarak Şam’a gitti ve orada on yıl kaldı.158 İşte bu hadise Hâşimoğulları ile Ümeyyeoğulları arasındaki

ilk çekişmedir.

155 İbn Sa’d, c. I, s. 63.

156 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 89. 157 İbn Sa’d, c. I, s. 64.

27

1.2.2. Abdülmuttalib b. Hâşim ve Harb b. Ümeyye Çekişmesi

Hâşim vefat edince oğlu Şeybe b. Amr’ın bakımını annesi ve dayıları üstlenmiş, Medine’de ikamet etmeye devam etmişlerdi. Daha önceki bölümlerde Hâşim’in asıl isminin Amr olduğunu belirtmiştik. Daha sonra amcası Muttalib, onu Mekke’ye kabilesinin yanına getirmek üzere Medine’ye gitti. Şeybe’yi dayılarıyla ok atarken buldu ve onu babasının saçındaki beyazlıktan tanıdı. Muttalib bu manzara karşısında çok duygulandı ve Şeybe’yi kucaklayarak ona Yemen işi bir elbise giydirdi. Daha sonra evlerine giderek annesinden Şeybe’yi istedi. Annesi Selma, Şeybe’yi vermeye yanaşmadı ise de, Muttalib’in kararlığını görünce bu işe razı olmak zorunda kaldı. Ondan, üç gün misafirleri olmasını talep etti ve bu üç günün sonunda Muttalib ve yeğeni Medine’ye döndüler. Muttalib’in yanında bu yabancı çocuğu görenler Şeybe’yi onun kölesi zannettiler ve ona Muttalib’in kölesi anlamında “Abdülmuttalib” dediler.159 Abdülmuttalib kabilesinin başına geçti sikaye ve rifadeyi üslendi.

Yukarda Hâşim ile Ümeyye arasındaki çekişmeyi ve bunun sonunda da Ümeyye’nin Şam’a gittiğini belirtmiştik. Ümeyye b. Abdişems bu süre zarfında Yahudi asıllı bir kadınla evlenmiş ve bu kadının Yahudi asıllı eski kocasından olma çocuğu Amr’ı da nesebine katmıştı. Mekke’ye dönerken de bu çocuğu beraberinde getirmişti. Amr, Ukbe b. Ebî Muayt’ın babasıdır. Ümeyye döndükten sonra kabilesindeki eski konumunu devam ettirmiştir. Ümeyye’nin vefatından sonra kabilenin başına oğullarından Harb geçmiştir. Harb gerçekleşen ficar savaşlarında Kureyş kabilesinin komutanlığını yapmıştır.160

Harb ile Abdülmuttalib’in ilk zamanlar iyi anlaştığı hatta Abdülmüttalib’in kızı Safiye ile Harb’in oğlu Hâris evlendiği görülmektedir. Daha sonra ilişkileri bozuldu. Bunun sebebi olarak da kaynaklarda şu rivayet bulunmaktadır: Abdülmuttalib’in emanı altında ticaretle meşgul olan “Uzeyne” isminde bir Yahudi vardı. Bu Yahudi Harb’e sert ve kaba sözler sarf etmiş, Harb de buna kızarak bu Yahudi’yi öldürtmüştü. Abdülmuttalib bunu öğrenince öldürülen Yahudi’nin kan bedelini Harb’den istedi. Harb buna yanaşmadı ve katilleri de teslim etmedi. Araları bozuldu ve birbirlerine sert sözler söylediler. Sonunda birbirlerini münafereye (yarışan iki tarafın kabul ettiği hakem huzuruna çıkma) davet ettiler. Bunun üzerine hakem olarak Habeşistan Kralı Necaşi’yi

159 İbn Sa’d, c. I, s. 68-70.

160 Muhammed Ahmed Câdu’l-Mevla Bek, Ali Muhammed el-Beccâvî, Muhammed Ebü’l-Fazl İbrahim, Eyyâmü’l-Arab fi’l-Cahiliyye, Dâru İhyâi’l-Kütübi’l-Arabiyye, Beyrut 1961, s. 329; Aycan, s. 23-24.

tayin etmek isteseler de o bunu kabul etmedi. Daha sonra Nüfeyl b. Abdiluzza’yı hakem tayin ettiler. Nüfeyl şu sözleri söyledi: “Ey Ebû Amr! Sen boyu senden daha uzun, yüzü

senin yüzünden daha güzel, başı senin başından daha büyük, yaramazlığı seninkinden daha az, çocukları seninkinden çok, ihsanları seninkinden daha bol, ırzını ve şerefini seninkinden daha dikkatli koruyan bir adamla münaferede mi bulunuyorsun? Ben bunu söylüyorum. Ancak sende hasletler de var. Sen halimsin. Araplar arasında soylusun, dayanıklısın, kabilen seni seviyor. Ancak sen şan ve şerefte kendinden üstün olan birisiyle münaferede bulundun.” Nüfeyl, Harb’in aleyhine karar verdi. Harb bunu

kabullenemedi ve hakemlik yapan Nüfeyl’in kabilesini Mekke’den çıkarmak istedi. Bu iş için Abdüşems oğulları ve Nevfel oğulları’nın desteğini aldı. Bunun üzerine de Abdülmuttalib, Hâşimoğulları, Muttaliboğulları ve Zühreoğulları’nın desteğini aldı. Harb meselenin büyüdüğünü görünce bu işten vazgeçti ve Yahudi’nin kan bedeli olan yüz deveyi Abdülmuttalib’e verdi. Bu olay Abdümenafoğullarının ikiye bölünmesinde önemli bir yer teşkil etmektedir.161

Sonuç olarak; Ümeyye b. Abdişems ile Hâşim b. Abdimenâf’tan bu yana karşılıklı ilişkiler pekiyi seyretmemiştir. Son peygamber Hz. Muhammed’in de Abdülmuttalib’in torunu olması, Ümeyyeoğulları arasında tepkiyle karşılanmış ve bu mücadele Bedir Savaşı’nda birçok Ümeyyeli’nin de ölmesiyle doruk noktasına ulaşmış ve yıllarca sürmüştür.162

161 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 96-97. 162 Aycan, s. 24.

İKİNCİ BÖLÜM

2. İSLÂM ÖNCESİ HİND BİNT UTBE