• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: EL-HASÎRÎ’ VE EL-HÂVÎ Fİ’L-FETÂVÂ ADLI ESERİNİN

2.2. El-Hâvî Fi’l-Fetâvâ

2.2.1. El-Hâvî Fi’l-Fetâvâ Adlı Eserin Önemi

Hasîrî’nin el-Hâvî fi’l-fetâvâ adlı eseri özelden genele söylemek gerekirse Mâveraünnehir bölgesi fıkıh düşüncesi, Hanefî fıkıh düşüncesi ve genel fıkıh tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir.

Eseri Mâveraünnehir açısından önemli kılan husus, füru fıkıh ve fetva konularında bölge âlimlerinden yaptığı nakillerdir. Bir kısmı günümüze ulaşmamış farklı eser ve âlimlerden aktarımlarda bulunan Hasîrî, Mâveraünnehir bölgesi fıkıh düşüncesi üzerine yapılacak

155 Karabulut, Dünya Kütüphanelerinde Mevcut İslam Kültür Tarihi İle İlgili Eserler Ansiklopedisi, IV, 2455.

156 Kehhâle; Mu’cemü’l-Müellifîn, VIII, 193

157 Akman, Hasîrî’nin “El-Hâvî Fi’l-Furû” Adlı Eserinin ‘İbadetler’ Bölümünün Edisyon Kritiği, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi(2019)

40

araştırmalarda bölge âlimlerinin görüşlerinin tespitinde önemli bir role sahip olmaktadır.

158

Şükrü Özen’in “Ebu Bekr el-Iyazî’nin, el-Mesâilü’l-aşru’l-Iyâziyye’sine bugün için Muhammed b. İbrahim el-Hasîrî’nin el-Hâvî fil-Fetâvâ adlı eserinde yaptığı iktibas sayesinde ulaşma imkânı bulunmaktadır”159 ifadesi eserin günümüze gelmemiş bir takım kaynaklara ilişkin verdiği bilgilere ve önemine örnek olarak zikredilebilir. Aynı minvalde olmak üzere tahkikini yaptığımız muamelat bölümünden şu örnekleri zikredebiliriz: Ebu Nasr el-Debûsi’ye sirke suyunun meyve suyu karşılığında alınmasının hükmü sorulmuş, gerek Debûsi gerekse Ebu Bekr İyazî buna cevaz vermiştir.160 Yine Ebu Bekr İyazî’ye

“odun satın alan kişinin daha sonra satıcıya bu odunu kendisinin evine taşıması talebinde bulunması” hakkında soru sorulmuş, İyazî şöyle söylemiştir: “Bu şart satım akdinde zikredilmediği için akdi fasit kılmaz. Bu, akitten sonra söylenmiş müstakil bir ifadedir.

Satıcı odunu dilerse müşterinin evine taşır, dilerse taşımaz. Şehirde alışveriş yaptıysa taşıma fiili şart koşulmamışsa alıcının evine taşır, ancak ev uzaksa evine (satıcı) götürmeme hakkı vardır.”161 Bu iki örnekte isimlerine yer verilen âlimlerin görüşleri, yalnızca el-Hâvî adlı eser aracılığıyla bilinmektedir.

el-Hâvî aynı zamanda müellifin yaşadığı dönemde tartışma konusu olan meselelerin tespiti konusunda da büyük önem arz etmektedir. 162 Zira binlerce fıkıh meselesi içinden müellifin eserinde yer verdiği konular, eserin yazıldığı dönem açısından aktüel olma özelliğine sahip olan konulardır.

158 Kavakçı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara al- Nahr İslam Hukukçuları, s. 69.

Özen, “IV. (X.) Yüzyılda Mâverâünnehir’de Ehli Sünnet- Mu’tezile Mücadelesi ve Bir Ehl-i Sünnet Beyannamesi”, s. 83.

159 Şükrü, “IV. (X.) Yüzyılda Mâverâünnehir’de Ehli Sünnet- Mu’tezile Mücadelesi ve Bir Ehl-i Sünnet Beyannamesi”, s. 83; Özel, Hanefî Fıkıh Âlimleri, s. 43.

160 Carullah nüsahası, 183:

اذكو ،زوجي لاق ًلاضافتم ريصعلاب لخلا عيب نع يسوبدلا رصن وبأ لئسو يضايعلا ركب وبأ لاق

.

161 Carullah nüsahası,185:

ضايعلا ركب وبأ لئسو رغصلأا عماجلا يفو :لاق يلزنم ىلإ هلمحا نكلو ،عيبلاب ًلاوصوم لاق َّمث ةيرقلا يف ًابطح ىرتشا نّمع ي

ل ْنإو ،لا ءاش ْنإو هلعف ءاش ْنإف ،أدتبم ملاك وه لب دقعلا بلص يف سيل طرشلا ذإ عيبلا دسفي لا يف ، ىرتشا دقو لمحلا طرتشي م

.ًاديعب هلزنم نوكي ْنأ لاإ هلزنم يف هيفوي لاق ،رصملا

162 Kavakçı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara al- Nahr İslam Hukukçuları, s. 65.

41

el-Hâvî’nin sonraki dönem Hanefî hukuk düşüncesi açısından da önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Müellifin vefatından sonra yazılan pek çok eserde bu esere atıflarda bulunulmuş. Bu eser hakkında Hanefî muhitte herhangi olumsuz bir ifadeye rastlanılmamakta, tersine pek çok övücü ifadeye rastlanmaktadır.

Bazı kaynaklar bu kitabın mezhepte mutemed bir eser olduğunu belirtirken,163 diğer bazı kaynaklar ise eserin mezhebin ana kaynaklarından sayılabileceğini ifade ederler.164 Kimi eserlerde ise el-Hâvî hakkında “mezhebin fetvalarının bir arada toplandığı yer” anlamına gelen “Mecmaü’l-Fetava” nitelemesinde bulunurlar.165

Yusuf Ziya Kavakçı, eseri “tamamen fıkhın füruuna aittir”diye nitelerken,166 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zünun adlı eserinde “Hanefi fıkıhının temel eserlerinden biri, eserin içerisinde görüşlerine müracaat edilen ve görüşleri muteber addedilen birçok âlimin fetvaları yer almaktadır” diye belirtir.167

Eserin önemine ve muteberliğine binaen Hanefi mezhebinde Hasîrî’den sonra gelenler onun fetvalarından nakilde bulunmuşlardır. Aşağıda, Hasîrî’nin eserinden nakilde bulunan Hanefî âlimlerin bu nakillerine ilişkin bazı örneklere yer vereceğiz.

1) Attâbî (v. 586/1190)

Hasîrî’den ilk nakilde bulunanlar arasında hicri (586/1190)’da vefat eden, el-Fetavâ’l-Attâbîye eserinin sahibi imam Ahmet b. Muhammed b. Ömer Nasr Attabî el-Buhârî’dir.

el-Fetavâ eseri Camiu’l-Fıkıh ve Cevamiu’l-Fıkıh168 isimleriyle bilinmektedirler.169 Buna örnek olarak, el-Fetavâ’l-Attâbîye adlı eserindeki şu ifadeyi zikredebiliriz: “el-Hâvî’de belirtildiğine göre karz verirken veya sonrasında vade tayin etmek caiz değildir.”

163 Bkz. Özel, Hanefî Fıkıh Âlimleri, s. 61.

164 Taşkesenoğlu, İbn Abidin Tercümesi ve Fihristi, s. 53.

165 Kavakçı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara al- Nahr İslam Hukukçuları, s. 66.

166 Kavakçı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara al- Nahr İslam Hukukçuları, s. 66.

167 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, 1, 624.

168 Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, I, 114.

169 Bu eser hâlâ yazma halde olup tahkiki yapılmamıştır. Eserin yazma nüshasında Attâbî’nin el-Havî’den nakilde bulunduğu görülmektedir.

42

Attâtîbi’nin sözünü ettiği mesele elimizdeki el-Hâvî nüshalarında farklı bir biçimde ifade edilmektedir. Dolayısıyla Attâbî'nin de fetvayı mana ile aktardığını söyleyebiliriz.170. el-Havî’de bu mesele şu şekilde ele alınmaktadır:

“Sahih bir satım akdi yaptıktan sonra satım bedelinin ödenmesini hasat zamanına veya ekinin başağının sapından ayrıldığı zamana kadar erteleme hakkında soru sorulduğunda [Hasîrî] şu şekilde cevap vermiştir:

Ebu Hanife’ye göre satım akdi fasit olur. İmam Muhammed’e göre ise satım akdi bâtıl olmaz, bedelin ödenmesinin ertelenmesi sahihtir; çünkü satım akdi vadesiz olarak sahih olmuştur. Bilinmezlik satım bedelindeki vade konusunda olduğundan bu mesele bu yönüyle kefalete benzemektedir.

İmam Muhammed’in bu görüşü karz akdi dikkate alındığında geçersiz olmaktadır. Çünkü karz akdinde borç verdikten sonra veya borç verme anında vade belirlemek caiz değildir.”171

Görüldüğü üzere Attâbî bu fetvanın yalnızca sonuç bölümünü manen aktarmıştır.

2) Burhaneddin el-Buhârî (v. 616/1219)

Mezhep içinde en önemli kitaplardan biri olarak kabul edilen ve (v. 616/1219)’da vefat eden İmam Burhânüddîn el-Buhârî tarafından kaleme alınan, el-Muḥîṭü’l-Burhânî adlı eserin 25 yerinde Hasîrî’nin eserinden nakilde bulunulmuştur.172

Burhaneddin el-Buharînin el-Hâvî’den yaptığı nakillere bazı örnekler verelim:

[1] – “Bir kadının saçına şehvetle dokunmak hürmet-i musahareyi gerektirmez.”173

170 Attabî, . el-Fetavâ, Feyzullah Efendi nuüshası, s. 67

يف لا يف لجلأا زوجي لا " :لاق ،ضرقلا يف ليجأتلا ةلأسم يف ،نامثلأا مامتب قلعتي اميف ثلاثلا لصفلا هركذ ،هدعب لاو ضرق

".يواحلا يف

171 Carullah nüshası, V, 198:

ةفينح يبأ بهذم ىلع :لاقف ،سايدلاو داصحلا ىلإ نمثلا رّخأ َّمث احيحص ًاعيب عاب نّمع لئسو

الله همحر نعو ،عيبلا دسفي

دمحم الله همحر لأا لعجو ،لجأ ريغب حص عيبلا َّنلأ ؛حيحص ريخأتلاو ،لطبي لا هَّنأ ،ةلافكلاك راصف نمثلا يف لوهجملا لج

هل ًانراقم وأ ،ضرقلا دعب هلجأب ليجأتلا زوجي لا هَّنإف ،ضرقلاب لطبي اذه َّنأ ريغ

172 Örnek olarak bkz. Burhâneddin el-Buhârî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, II, 41, 283, 288, III, 24, 66, 156.

173 Burhâneddin el-Buhârî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, III, 66.

43

[2] – “Bir kimsenin bir kadınla zina ettiği yönünde bir itham söz konusu olsa, daha sonra kadın hamile kalsa ve bu erkekle evlense bu erkek, kadının karnındaki yavrunun kendisine ait olduğunu ikrar etmese Ebu Yusuf’a göre nikâh fasittir. Bu durumda kadın nafakayı hak etmez.”174

[3] – “[Kurban bayramında] kişi imam kurban bayramı namazının teşehhüdünü bitirdikten sonra ancak henüz selam vermeden önce kurbanını kesmiş olsa bu caiz olmaz.

Bir rivayete göre ise kötü bir iş yapmış olmakla birlikte caiz olmuş olur. Bize göre bu yeterli değildir. Hasan [bin Ziyad]’a göre bu yeterlidir.”175

[4] – “Bir kimse bir mescit inşa ettikten sonra [mescidi insanlara namaz kılmak üzere teslim etmemiş olup] mescid elinde iken onun üstüne bir ev inşa etse bu caiz olur. Ancak mescidi inşa ettikten sonra insanların namaz kılmasına müsaade etmiş, sonra da üzerine ev inşa etmek istemişse buna müsaade edilmez.”176

[5] – “Bir kimse; bu dirhemi tasadduk etmek Allah için üzerime borçtur, dedikten sonra başka bir dirhem tasadduk etse bu yeterli olur. O dirhemi tasadduk etmeden önce dirhem onun elinde iken telef olursa bir şey yapması gerekmez.”177

[6] – “Fakihe [yani Ebu’l-Leys es-Semerkandî’ye], malın zekatının babası zengin olan fakir bir kıza -evli olsun veya olmasın- verilmesi hakkında sorulmuş, bazılarının buna cevaz verdiğini bazılarınınsa cevaz vermediğini söylemiştir.”178. Burhaneddin el-Buhârî’nin bu fetvayı mana ile aktardığı görülmektedir.179

174 Burhâneddin el-Buhârî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, III, 525.

175 Burhaneddin el-Buharî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, VI, 89.

176 Burhaneddin el-Buharî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, VI, 207.

177 Burhaneddin el-Buharî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, VI, 265.

178 Burhaneddin el-Buharî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, II, 283:

لاق :اولاق ،جوز اهل سيل وأ ،جوز اهلو ،ةريبك ةريقف ةنبلااو ،ينغ لجر تنب ىلإ هلام ةاكز عفد نمع هيقفلا لئس »يواحلا« يفو

44

Yukarıdaki örneklerde de görüleceği üzere Burhaneddin el-Buhârî genellikle Hasîrî’nin fetvalarını aktarıp kabul ya da red yönünde bir açıklama beyan etmediği halde nadiren de olsa Hasîrî’ye yönelik itirazlar yöneltmiştir. Buna dair şu örneği zikredebiliriz:

“Bir kimse sığır eti yemeyeceğine dair yemin ettikten sonra manda eti yese yemini bozulmuş olmaz. İmam Muhammed el-Câmi’ [el-Câmiü’l-kebîr] adlı eserinde bu şekilde belirtmiştir. el-Hâvî adlı eserde ise şöyle denilmiştir: “Bu kişi yeminini bozmuş olur.

Bunun aksine kişi manda eti yemeyeceğine dair yemin ettikten sonra inek-dana eti yese yemini bozulmuş olmaz. Çünkü sığır sözcüğü cins, manda ise tür bildirir.” Doğru olan el-Câmi’deki görüştür. Çünkü manda sözcüğü her ne kadar bir tür sığır olsa bile genellikle manda eti yenilmez. Oysa yemin eden kimse sığır sözcüğünü yeme fiiline bitişik olarak zikretmiştir. Bu durumda onun yemini genellikle yenilmesi adet olan şeyi içermektedir.

Nitekim bir kimse kelle satın alamayacağına dair yemin ettikten sonra kuş kafası satın alsa, her ne kadar ona da “kelle” adı verilirse de yemini bozulmaz. Çünkü genellikle kuşun kafası satın alınmaz. Kelle sözcüğü satın almaya bitişik olarak zikredildiğinde genellikle satın alınan kelleyi ifade eder. Bizim meselemizde de durum böyledir.”180 3) İbn Nüceym (v. 970/1563)

İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir181 eserinde, Hasiri'nin el-Havi sonunda malın mülkiyetinin satım akdiyle mi yoksa sonrasında mı karşıya geçeceği konusunda önemli bazı açıklamalar yaptığını belirtir ancak konunun ayrıntısına girmez.182

el-Baḥrü’r-râʾiḳ adlı eserlerinde ise ibâdât, nikah, yemin ve iki tane de vakf bahislerinde183 olmak üzere toplam beş yerde Hâsirî’den nakilde bulunmuştur.184 İbn Nüceym’in muamelat bahislerinde Hasîrî’nin eserine atıfta bulunmadığı görülmektedir.

180 Burhaneddin el-Buharî, el-Muḥîṭü’l-Burhânî, IV, 284.

181 İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir, s. 365.

182 İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir, s. 396.

و ع م ُك لْمُي عيِب مْلا َّن أ يِف ًة ليِل ج ًة ل أْس م ُّي ِري ِص حْلا يِوا حْلا ِر ِخآ يِف لا ق .ُه دْع ب ْو أ ِعْي بْلا

183 İbn Nüceym, el-Baḥrü’r-râʾiḳ, I, 403; III, 114; IV, 333; V, 256, 259.

184 İbn Nüceym’in yaptığı nakiller birazdan Şürünbülâlî’den yapılacak nakillerle aynı olduğundan bu meselelere orada yer verilmiştir.

45

1098/1687 yılında vefat eden İmam Hamevî, Gamzu uyûni’l-besâir fî şerhi’l-Eşbâh ve’n-neẓâʾir adlı eserinde doğrudan el-Hâvi’den iktibasta bulunmayıp, İbn Nüceyn’in eserini referans alarak bu eserde zikredilen nakillerde bulunmuştur.185

4) Şürünbülâlî (v. 1069/1659)

Şürünbülâlî’nin (v. 1069/1659) Osmanlı Devletinin önde gelen şeyhülislamlarından ve fıkıh âlimlerinden olan Molla Hüsrev’in (v. 885/1480) Dürerü’l-ḥükkâm adlı eserine yazdığı hâşiyede186 de şu üç yerde Hasîrî’den lafzen değil manen nakilde bulunmuştur.

[1] – “Namaza sonradan gelen kişi (mesbuk) namaza başladığında imama uymak yerine kaçırdığı kısmı kaza etse sonradan imama uysa bir görüşe göre sünnete muhalefet etmesi sebebiyle bu hareketi mekruh olmakla birlikte namazı bozulmuş olmaz. Bir görüşe göre ise namazı bozulmuş olur ki bu görüş daha doğrudur. Çünkü –el-Muhtasaru’z-Zahîriyye’de belirtildiği üzere- mensuh olan fiili yapmıştır. Hasîrî ise el-Hâvî adlı eserinde el-Câmiü’l-asgar adlı esere nispet ederek namazın bozulmayacağı görüşünü sahih kabul etmiştir. [Kâsânî] Bedâi’de Zahîriyye adlı eserde yer alan namazın fasit olduğu görüşünü sahih kabul etmiştir.”187

Bu örnekte Şürünbülâlî’nin Hasîrî’den naklettiği görüşü tercih etmediği, diğer görüşü tercih ettiği görülmektedir.

[2] – Bir cariyenin efendisi onunla ilişkide bulunduktan sonra bu cariye ile başka bir kimsenin evlenmesi sahihtir. Böyle bir durumda önceki ilişki sebebiyle cariyenin hamile olup olmadığını belirlemek için cariyeye efendisi tarafından bir hayız görünceye dek istibra yaptırılmasının hükmü konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır. Bir görüşe göre bu vacip iken diğer görüşe göre müstehaptır. “Hasîrî el-Hâvî adlı eserinde bunun vacipliği görüşünü İmam Muhammed’in görüşü olarak belirtmiştir.”188 Şürünbülâlî de bu konuda Hasîrî’nin görüşünü tercih etmiştir.

185 Hamevî, Gamzu uyûni’l-besâir, IV, 304.

186 Şürünbülâlî, Gunyetu zevi’l-ahkâm, I, 93, 333; II, 44.

187 Şürünbülâlî, Gunyetu zevi’l-ahkâm, I, 93.

لاص داسف مدع يريصحلا يواحلا يف ححصو ..داسفلا نم ةيريهظلا يف هححص ام عئادبلا يف راتخاو رغصلأا عماجلا ىلإ ايزعم هت

188 Molla Hüsrev, Dürerü’l-hükkâm, I, 333:

46

[3] – “Yeminlerde yemin eden kimselerin niyetleri değil söyledikleri lafızlar dikkate alınır.”189

5) Muhammed Emin İbn Âbidîn (v. 1252/1836)

Hasîrî’den nakilde bulunan âlimlerden birisi de 1252/1836 yılında vefat eden imam İbn Âbidîn’dir.

İbn Âbidîn, İbn Nüceym’in el-Bahru’r-râik adlı eserine yazdığı Minhatü’l-Hâlık adlı hâşiyesinde Kınalızade’den190 Hasîrî’nin görüşünü nakilde bulunmuştur. Bir vakfın nâzırının vakfı gabn-ı fâhişle kiraya veremeyeceği belirtilirken fazlalığın ölçüsü ile ilgili olarak Hasîrî’den “emsal kira ücretinin iki katı” şeklinde görüş nakleden Kınalızade bu görüşü Hasîrî’den başkasında görmediğini, doğru olanın gabn-ı fâhişin “insanların aldanmayacağı miktar” olduğunu söylemiştir. Bu miktar ister emsal kira ücretinin yarısı, ister dörtte biri olsun fark etmez.191 İbn Âbidîn, İbn Nüceym’in Kunye adlı eserden yaptığı naklin el-Hâvî’deki görüşü desteklediğini belirtir.

İbn Âbidîn, Reddü’l-muḥtâr ʿale’d-Dürri’l-muḫtâr adlı eserinde Pîrîzade aracılığıyla el-Hâvî’den şu fetvayı aktarmıştır: “Vakfeden kimsenin komşuları ve akrabalarından vakfın yönetimini ancak maaş karşılığı üstlenen kimseler bulunduğunda bunlar dışında vakfı maaş almaksızın yöneten bir kimse bulunsa bu konuda karar verme yetkisi hâkime ait olup vakıf lehdarlarının maslahatına uygun olacak şekilde karar verir.192

İbn Âbidîn’in yine Pîrîzade aracılığıyla Hâvi’den aktardığına göre bir vakıf kiralandıktan sonra vakfın emsal ücreti kiraya verildiği ücretin yarısı oranında artsa bu durumda vakfın mütevellisi kiracı ile bu yeni emsal ücret karşılığında yeniden akit yapar.193

.يسخرسلا ةمئلأا سمش لام هيلإو اهجيوزت دارأ اذإ اهؤاربتسا ىلوملا ىلع بجي هنأ حيحصلا ةريخذلا نع رحبلا يفو وق بوجولا لعج يريصحلا يواحلا يفو دمحم ل

189 Şürünbülâlî, Gunyetu zevi’l-ahkâm, II, 44: ضارغلأا نود ظافللأا ناميلأا يف ربتعملا يريصحلا يواحلا نع

190 İbn Âbidîn herhangi bir eser adı zikretmemiş olmakla birlikte konu vakfı meselesi olduğundan ve Kınalızade’nin vakfa dair eseri el-İs’âf fî ahkâmi’l-evkâf olduğundan bu eserden nakilde bulunduğunu düşünüyoruz.

191 İbn Âbidîn, Minhatü’l-Hâlık, V, 256.

192 İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtar, IV, 382.

193 İbn Âbidîn, Reddü’l-muḥtâr, IV, 403:

47

İbn Abidîn el-ʿUḳūdü’d-dürriyye fî tenḳīḥi’l-Fetâva’l-Ḥâmidiyye eserinde ise dört yerde Hasirî’den iktibas yapmıştır194. Kitâbu’n-nuzzâr’daHasirî’den vakıf gözetiminde bulunacak kişinin tanıdık olup ücretli bakmak istemesi veya yabancı birisi olup ücretsiz bakmayı kabul etmesi durumunda bu iki kişiden hangisinin daha liyakatli olduğuna hâkimin karar vereceğini nakletmiştir195. İkrar bölümünde el-Hâvî’den davacının tüm davalarından vazgeçmesinin caiz olduğunu nakletmiştir196. “Hazr ve İbaha” bölümünde, Hasîrî aracılığıyla Ebu Yusuf’tan nakledildiğine göre bir kişinin sahip olduğu iki cariye kendilerinin kardeş olduğunu iddia ederlerse ve bu kişi de bunu hissederse onlara dokunması caiz olmaz. Kalbinde bu cariyelerin doğru söylediğine dair bir duygu oluşmazsa onlara dokunmasında bir beis yoktur.197 Son bölümde ise gabn-i fâhiş ile ilgili bir nakilde bulunmuştur. Bu başlığa daha önce de temas ettiğimiz için detaylıca yer vermeyeceğiz.

6. Alaaddin İbn Âbidîn (1306/1889)

İbn Abidîn’in oğlu Alaaddin bin Muhammed ibn Âbidîn, Ḳurretü ʿuyûni’l-aḫyâr198 kitabında ise sadece vasî bahsinde Muhammed b. Mukâtil’in el-Hâvî eserinde vefat eden birinin borcu varsa, varislerin vâsiden bu borcu talep etme hakkının olmadığını naklettiğini ifade etmiştir199.

ادقم ةشحافلا ةدايزلا نأ يريصحلا يواحلا نع هريغو يريبلا لقن نكل :تلق .لا وأ هب رجآ ام فصن اهر

194 İbn Âbidîn, el-ʿUḳūdü’d-dürriyye I, 211; II, 50, 101, 322.

195 İbn Âbidîn, el-ʿUḳūdü’d-dürriyye I, 211:

ْلا ِنا ري ِج ْنِم ىَّل و ت ي ْن م ْنُك ي ْم ل ْنِإ ف ِّي ِرا صْن ْلأا ِفْق و ْن ع ًلاِقا ن ِّي ِري ِص حْلا يِوا حْلا يِف لا ق ٌد ِحا و ُل عْف ي و ٍق ْز ِرِب َّلاإ ِهِت با ر ق و ِفْق و

ِل ذ لا ق ٍق ْز ِر ِرْي غِب ْمُه ُرْي غ .ُن سْح ْلأا و ُح لْص ْلأا وُه ا م كِل ذ يِف ُرُظْن ي ي ِضا قْلا ى لإ ك

196 İbn Âbidîn, el-ʿUḳūdü’d-dürriyye, II,50:

ْن ع ُهُؤا رْبإ ِّي ِري ِص حْلا يِوا حْلا يِف .ٌحي ِح ص ِهِتا موُصُخ و ِهيِوا ع د ِعيِم ج

197 İbn Âbidîn, el-ʿUḳūdü’d-dürriyye II, 322:

ا مُهَّن أ ِهِبْل ق يِف ع ق و ْنِإ ف ِنا تْخُأ ا مُهَّن أ ا ت م ع ز ِنْي ت ي ِرا ج ى ر تْشا ْن ميِف فُسوُي يِب أ ْن ع فِلُخ و ْنِإ و ا مُهُب رْق ي لا ف ِنا ت قِدا ص

ا مُهَّن أ ِهِبْل ق يِف ع ق

ِهْي ل ع سْي ل ف ِنا ت بِذا ك ِّي ِري ِص حْلا يِوا حْلا يِف ا م ك ٌءْي ش

198 Alaaddin İbn Âbidîn, Ḳurretü ʿuyûni’l-aḫyâr, VII, 298.

199 Alaaddin İbn Âbidîn, Ḳurretü ʿuyûni’l-aḫyâr, VII, 298.

حُم لا ق :ِّي ِري ِص حْلا يِوا حْلا يِف ى ل ع ِتِّي مْلِل نا ك ْو ل :ٍلِتا قُم ُنْب ُدَّم

كِل ذ جارختساب ّي ِص وْلا اوُذُخْأ ي ْن أ ِة ث ر وْلِل سْي ل ف ٌنوُيُد ساَّنلا

.هئاضقو

48

Yukarıdaki örneklerde Burhaneddin el-Buharî, İbn Nüceym, Şürünbülâlî, Kınalızade, İbn Âbidîn gibi müelliflerin Hasîrî’nin el-Hâvî adlı eserinden nakillerde bulunduğunu gördük. Bu müelliflerin tamamı Osmanlı dönemi fıkıh eserleri üzerinde büyük etkiye sahip âlimlerdendir. Bu yönüyle Hasîrî’nin Osmanlı âlimlerine dolaylı olarak tesirinin bulunduğunu görmüş oluyoruz. Nitekim bu tespiti destekleyecek bir şekilde Mehmet Kalaycı, Maturîdî-Hanefî geleneğin Osmanlı üzerindeki etkilerini incelerken Hasîrî’nin el-Ḥâvî fī’l-fetâvâ’sının hem Selçuklu, hem de Osmanlı fikriyatının oluşmasına katkı sağlayan bir eser olduğunu zikretmektedir.200