• Sonuç bulunamadı

Bir ekonomide uzun dönemde ekonomik büyümeyi belirleyen ve sürdürülmesine katkıda bulunan birçok temel faktör mevcuttur. Bunlar fiziki sermaye, işgücü, beşerî sermaye, doğal kaynaklar, teknoloji olarak sıralanmaktadır

(Kibritçioğlu, 1998: 207). Üretim fonksiyonu yardımıyla ekonomik büyümenin temel kaynakları aşağıdaki gibi gösterilmektedir:

∆Y=(∆Fiziki Sermaye, ∆İşgücü ve Beşeri Sermaye, ∆Doğal Kaynaklar, ∆Teknoloji)

3.2.1. Fiziki Sermaye Birikimi

Ekonomik büyüme için gerekli olan üretim artışı için makine, teçhizat, sanayi gereçleri, ulaşım ve donanım sistemleri gibi fiziksel sermayenin değişik biçimleri gereklilik göstermektedir. Buna bağlı olarak fiziksel sermaye birikimi için gelirin bir kısmı tasarruf edilerek, gelecekte üretim ve geliri arttırmak için sanayi gereçleri, ulaşım ve donanım sistemleri gibi yatırım araçlarına aktarılmalıdır (Dinler, 2016: 278). Böylece fiziksel sermaye ve ülkenin üretim kapasitesi arttırılabilecektir. Bu durum ekonomik büyüme için en kritik kaynak oluşturulmasına imkân sağlayacaktır (Acemoğlu vd., 2016: 148; Dornbusch vd., 2016: 55).

Kendi kendini besleyen bir süreç olarak ifade edilen sermaye birikimi birbiri ile yakından alakalı üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlar: (Berber, 2015: 32).

• Sermaye birikimi için ekonomideki tasarruf oranının yüksek olmalı ve bu oran artma eğilimi göstermelidir.

• Ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda kredi üretme becerisine sahip finans ve kredi kurumlarının varlığı

• Tasarrufların yatırımlara aktarılmasında etkin rol oynayabilecek girişimcilerin varlığı

Buna bağlı olarak tasarrufların yatırıma dönüşmesi daha çok tasarruf yapılmasına kaynak oluşturarak, sermaye stokunun büyümesine ve ekonominin üretim düzeyinin artmasına yol açmaktadır (Blanchard, 2009: 252; Case vd., 2012: 671). Ayrıca sermaye zamanla aşınma eğilimi göstermesi, mevcut sermaye stokunu aynı düzeyde sürdürmek içinde belli bir miktar yeni yatırım yapılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Buna bağlı olarak ekonomide işgücü büyüyorsa hem çalışan başına sermaye miktarını sabit tutmak için hem de amortismanları karşılamak için yatırım yapılmalıdır (Tüylüoğlu, 2007: 672).

Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki refah farkının en büyük nedenlerinden birisi gelişmekte olan ülkelerdeki sermaye birikiminin yetersiz

olmasıdır (Krugman ve Wells, 2011: 238). Gelişmekte olan ülkeler refah düzeylerini arttırmak için daha fazla sermaye birikimine ihtiyaç duymaktadır. Fakat bu ülkelerde gelirin düşük olması ve gelirin büyük kısmının temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmaktadır. Bu durum tasarrufların düşük düzeyde kalmasına dolayısıyla ülkenin sermaye stokuna olan katkının düşmesine sebep olarak fakirliğin kısır döngüsü olarak isimlendirilen sürecin yaşanmasına yol açmaktadır (Orhan ve Erdoğan, 2008: 567).

3.2.2. İşgücü ve Beşerî Sermaye

Ekonomik büyümeyi belirleyen en önemli faktörlerden birisi de bedensel ve zihinsel olarak üretim sürecine katılan iş gücüdür. İşgücü, ülkedeki çalışabilir nüfus büyüklüğü ile paralel olarak değişim göstermektedir (Kaplan, 2016: 14). Nüfus faktörü ekonomik büyümenin hem arz (üretim) hem de talep (tüketim) yönünde yer alan bir unsurdur. Nüfus artışı talep yönünden ele alındığında, üretilen mallara olan talebin artması dolayısıyla üretilen mallara olan pazarın genişlemesi olarak değerlendirilmektedir. Arz yönünden yani nüfus artışının işgücü artışına yol açması üzerinden değerlendirildiğinde iş gücü artışı faktörü diğer üretim faktörleriyle desteklenmesi (marjinal emek verimliliği, ortalama verimlilikten yüksek olduğu sürece) işgücü verimliliği arttırarak ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkileyecektir. Ancak diğer üretim faktörleri işgücü kadar bol ve istenen ölçüde ikame edilemiyorsa işgücündeki artış, işgücündeki verimliliğin düşmesine yol açarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyecektir (Dornbusch vd., 2016: 58; Peterson, 1988: 647).

Ayrıca işgücündeki artışın niteliği yani iş gücüne katılanların eğitim düzeyi, bilgi, beceri, beslenme ve deneyim gibi beşerî sermayeyi gösteren faktörler; işgücünün niceliğinden daha önemlidir. Beşerî sermaye diğer üretim faktörleriyle verimli ve etkin şekilde birleştirildiğinde ekonomik büyümenin en önemli kaynaklarından birini oluşturmaktadır (Parasız ve Özer, 2015: 450). Gelişmekte olan ülkelerde genellikle nüfus ile bağlantılı olarak iş gücü artışının yüksek olması, iş gücü verimliliğinin düşük kalmasına sebep olmaktadır. Beşerî sermayeyi arttırarak diğer üretim faktörlerini daha etkin ve verimli kullanamaması ise ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınmasına engel teşkil etmektedir (Case vd., 2012: 672; Dinler, 2016: 278).

3.2.3. Doğal Kaynaklar

İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde doğada bulunan varlıkların bütünü olarak tanımlanabilen doğal kaynaklar yenilenebilen doğal kaynaklar ve yenilenemeyen doğal kaynaklar olarak sınıflandırılmaktadır. Gerek yenilenebilen doğal kaynakların varlığı toprak, su gibi gerekse yenilenemeyen doğal kaynakların varlığı petrol, doğalgaz gibi ülkelerin ekonomik büyümesini olumlu yönde etkilemektedir (Krugman ve Wells, 2011: 235; Orhan ve Erdoğan, 2008: 570). Ancak sadece doğal kaynakların varlığı ekonomik büyüme için yeterli olmamaktadır. Buna bağlı olarak birçok petrol ve doğalgaz yatağına sahip gelişmekte olan ülke doğal kaynakları ekonomik büyümeyi destekleyecek ve sürdürebilecek şekilde kullanamadıkları için refah seviyelerini çok az yükseltmişlerdir. Buna karşın sınırlı doğal kaynaklara sahip bazı ülkeler diğer üretim faktörlerini etkin ve verimli olarak kullanarak daha yüksek refah seviyelerine ulaşabilmişlerdir. Tüm açıklamalar sonucunda diğer tüm faktörler sabit kalma durumunda doğal kaynak varlıkların ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır (Parasız ve Özer, 2015: 450; Tüylüoğlu, 2007: 673).

3.2.4. Teknolojik Gelişme

Bir mal ve hizmet üretimi için gerekli olan üretim, yönetim ve pazarlama organizasyonu, bilgi ve tekniğin bütünü olan olarak tanımlanabilen teknoloji unsuru ekonomik büyümenin en önemli kaynaklarından biri olarak değerlendirilmektedir (Acemoğlu vd., 2016: 151). Diğer bir ifade ile belirli bir kaynaktan daha büyük miktarlarda daha kaliteli mal ve hizmet üretilmesine imkân sağlayan çeşitli bilgilerin ortaya çıkması teknolojik gelişme olarak tanımlanmaktadır (Kibritçioğlu, 1998: 6; Peterson, 1988: 647). Teknolojik gelişme sanayi alanı başta olmak üzere birçok alanda büyük gelişmelere yol açarak üretim faktörlerinin verimliliğini arttırarak ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilemektedir (Dornbusch vd., 2016: 70). Ülkeler ekonomik büyüme hızlarını arttırmak için ihtiyaç duydukları teknoloji yatırımlarını yaparak fiziki ve beşerî sermayenin verimliliğini yükseltmektedir (Akıncı, 2014: 105; Case vd., 2012: 674).

Bu doğrultuda Kuznets, bilimsel alanda yapılan yeni keşifler, buluşlar, iyileştirmeler ve firmalar tarafından buluşların geniş ölçüde kullanımı gibi faktörlerin

büyüme sürecinde önemli etkilerinin olduğu belirtmektedir. Buna bağlı olarak gelişmiş ülkelerdeki uzun dönem ekonomik büyümenin en önemli belirleyicilerinden biri olan teknolojik gelişmeler ar-ge çalışmaları, deneyimleyerek öğrenme, teknoloji transferi yenilik, buluş gibi faaliyetler neticesinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Kuznets az gelişmiş ülkelerin kısa vadede üretim kapasitelerini arttırabilmek için teknolojiyi ithal etmesi gerektiğini, uzun dönemde ise ar-ge faaliyetleri ile kendi teknolojilerinin geliştirmeleri gerektiğini belirtmektedir (Berber, 2015: 35).

Sonuç olarak teknolojik gelişmeler verimliliğin artmasına, verimliliğin artmasın da ekonomik büyümeyi desteklediği belirtilmektedir (Krugman ve Wells, 2011: 239).

Benzer Belgeler