• Sonuç bulunamadı

Ekonomik Alandaki Gelişmeler

D. Toplumsal Ve Sosyal Alandaki Gelişmeler

D.7) Ekonomik Alandaki Gelişmeler

Ekonomi bir devletin sürekliliği ve dayanıklı olabilmesi için gerekli en temel unsurlardan birisidir.Günümüzde devletlerin gücü aynı zamanda onların ekonomik gücüyle de bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır.Atatürk de sadece bir devletin askeri başarılarla ayakta duramayacağının farkına vardığından ve Osmanlı devletinin son zamanlarından itibaren devletin yabancı güçler tarafından nasıl sömürge haline geldiğini görmüş olduğundan yeni kurulan devlet için yeni bir kalkınma hamlesi olarak Milli Ekonomi politikasını uygulamaya düşünür ve bunun ilk örneğini de İzmir İktisat Kongresi’nde sistemli ve planlı bir şekilde ortaya koyar.

“Bir milletin refah içinde yaşayabilmesinin temel şartı şüphesiz ekonomik kalkınmışlıktır. Bu sebeple ekonomi, devlet-millet hayatındaki en önemli unsurlardan birisidir. Osmanlılar zamanında, tarım ve hayvancılığa dayalı Türk ekonomisi, özellikle son dönemlerde kapitülasyonlar ve uzun süren savaşlar yüzünden büyük krizler yaşamış dolayısıyla çökmek noktasına gelmiştir. Bu dönemde millet, yoksulluk içinde sıkıntılı günler yaşamaya ve bağımsızlığına kasteden düşmanlarına

karşı büyük bir mücadeleye mecbur kalmıştır.

Ülkenin ve milletin içinde bulunduğu bu zor şartlardan kurtarılarak, ülkeyi kalkındırmak maksadıyla 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de İktisat Kongresi toplanmıştır. Atatürk burada yaptığı konuşmada:

“Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa, kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz. Yeni Türkiye’yi layık olduğu kuvvete yükseltebilmek için birinci ve en çok ekonomimize önem vermek mecburiyetindeyiz.” diyerek Yeni Türk Devleti için ekonominin önemini ortaya koyar. Devamında;

“Kongre sonunda benimsenen Millî Ekonomi ilkesiyle, büyük devletlerin boyunduruğu altına girmeden, kendi çabamız ve kaynaklarımızı değerlendirilerek kalkınmak öngörülmüş ve aynı zamanda ekonomideki yabancılaşmayı önlemek için, yabancı şirketlerin elinde bulunan işletmelerin devlet tarafından satın alınarak, millîleştirilmesi amaçlanmıştır.”37

“Cumhuriyet Dönemiyle birlikte köylüler üzerinde yapılan bir diğer kayda değer özellikte yıllarca köylüyü ezen aşar vergisinin kaldırılmasıdır. Bu yasa tasarısının gerçekleştirilmesiyle birlikte köylülerin üzerindeki vergi yükü ağırlığı büyük ölçüde hafifler. Bunun bir sonucu olarak yüzyıllar boyunca devlet tarafından ezilmiş, unutulmuş geniş bir halk kitlesi yeni devletin uyguladığı politikayla devrimleri destekleyen bir güç haline getirilmek istenir. Yeni devletin tarım üzerindeki vergileri azaltması sonucu, yeni yönetici kadronun ekonomik alanda kalkınmak ve sanayileşmek için gerçekleştirmeyi planladığı

birçok planın da sınırlı olması sonucunu doğurur.”38

“1920–1933 yılları yeni Türk Devletinin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı sağlamak bakımından hazırlık yıllarıdır. Bu yıllarda yeni devlet derlenme, toparlanma, alt yapıyı düzenleme, ekonomiyi yeniden organize etme çabalarında bulunmuştur. Bu dönemde tarım üretiminin ve tarımda verimliliğin artırılması çabasına yönelinmiş, demiryolu yapımına önem verilmiş, Türkiye’yi demirağlarla örme politikası hedef olarak seçilmiştir. Ekonomideki yabancılaşmayı önlemek için imtiyazlı yabancı şirketler elinde bulunan demiryolları ve limanlar, maden işletmeleri ile büyük kentlerin su, elektrik, havagazı haberleşme ve taşıma ihtiyacını gideren işletmeler, devlet tarafından satın alınarak devletleştirilmiştir.”39

“1933-1938 dönemi, devletçiliğin fiilen uygulandığı, tarıma kıyasla sanayileşmeye öncelik, eğitime ve nüfus artışına ağırlık verildiği bir dönemdir. Özetle belirtmek gerekirse Atatürk döneminin ekonomi politikası, fakir bir hammadde üreticisi olan bir ülkenin sanayici bir ülke olarak kalkınmak yolunda gayretlerini, istikrarlı, planlı ve dengeli kalkınmasını göstermektedir. Bu dönem bütünü ile birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmamızın bir altın çağıdır. Başka ülkelere de, geri kalmış ülkelere, ekonomik kalkınma yolunu açmakla model ve örnek olmuştur.”40

“Atatürk’ün ölümünden sonra onun yerine Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü’nün devrinde önemli ekonomik ve siyasal etkileri olan gelişme, varlık vergisinin çıkmasıdır. Türkiye İkinci Dünya Savaşı döneminde ‘’ihtiyatlı’’siyaset içinde tüm tepkilere karşın sınırları korumada başarılı olmuştur. Ama ekonomik ve toplumsal yapıyı

38 Yahya S.Tezel, (1986):Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Yurt Yayınevi, Ankara: s.375. 39 Avni Zoru, (1977): Atatürk Devrimleri ve İktisadi Kalkınma, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Yayınları, Ankara, s.48.

korumak ise zordur. Bir milyona yakın bir ordunun beslenmesi ve böylesine önemli aktif bir nufüsün üretim dışında kalması, zaten pek güçsüz olan Türk ekonomisini felce uğratmıştır. Savaş nedeniyle ortaya çıkan hammadde ve yedek parça kıtlığı, üretimi olumsuz olarak etkilemeye başlamış, büyük kentlerde yaşayan üst düzey bürokratlar kendilerini, en alt kesimden hamal ve ayakkabı boyacıları ile birlikte kuyruklarda bulmuşlardır.

Karne uygulaması, alıcı ve satıcıların tüm denetimlerine karşın etkisiz kalması,’’tezgâh altından ödemenin yaygınlaşmasına koşut olarak, birçok ithalatçı, ihracatçı, acenta komisyoncularının karaborsa faaliyetleri aşırı kazançların gerçekleşmesi sonucunu getirmiştir.’Harp Zenginleri’daha çok ülkenin ticaret merkezi İstanbul’da bu gruplar arasında gelişmiştir. Kentlerde yaşayanlar, özellikle kendilerini dolandırıcıların kurbanı olarak gören maaşlı bürokratlar arasında tüccarlara karşı gözle görülür kızgınlıklar olmuştur. Bu nedenle Saraçoğlu hükümeti duruma el koyarak 9 Kasım 1942’de Varlık Vergisi Kanunu Tasarısını TBMM’ye getirir. Kısa sürede onaylanan yasa tasarısıyla Varlık vergisi kanunu yürürlüğe girer. Ancak bu vergide özellikle azınlıkların fazla vergi ödemesi sebebiyle dış ülkelerin tepkilerini çeker ve 1944 yılında ortadan kaldırılır.

Son olarak burada köylülere yönelik en önemli çalışmalardan biri olan Toprak Kanunu yasasının çıkarılması ile ilgili gelişmelerden bahsetmenin doğru olacağı kanısındayız. 1936 ve 1937 yıllarında Büyük Millet Meclisi açılış nutuklarında, toprak kanunlarının bir an önce çıkartılarak ülkede topraksız köylü bırakılmaması ve dağıtılan toprakların da her çiftçi ailesinin geçimini sağlayacak miktarda olması gerektiğini belirtmiştir. Böylece Türkiye’de gerekli hazırlıklar tamamlanarak büyük bir toprak reformu hareketine başlanmıştır.”41

41 Ömer Lütfi Barkan, (1946): “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Türkiye’de Zirai Reformun Ana

“Toprak Kanunu Yasası Atatürk’ün ölümü ve İkinci Dünya Savaşının araya girmesi sebebiyle ancak 11 Haziran 1945 tarihinde çıkarılır. Bu kanunun amacı, sadece büyük toprak mülklerini parçalamak amacıyla ülkenin toprak mülkiyetin yapısındaki düzensizlikleri ortadan kaldırmak değildir. Bunun yanı sıra, zirai kalkınmayı sağlayacak gerekli yardımları yapmak ve toprakların sürekli bir şekilde işlenmesini sağlayacak tedbirleri almak da belirlenen amaçlar arasında yer almaktadır.”42

“İkinci Dünya Savaşının ardından Türkiye’de de çok partili rejime geçiş başlar. Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle birlikte yeni bir rüzgâr esmeye başlar. Amerika Dış politikada Türkiye’ye Marshall planıyla Türkiye’nin tarım ülkesi olmasını önerir. Bu plan doğrultusunda tarımda makineleşmeye gidilir. Ülkeye 40 bin civarında traktör girer. Tarıma traktör’ün girmesiyle birlikte birçok çiftçi köyden şehre göç eder. Böylece Türkiye’de yoğun göç sonucu gecekondulaşma, işsizlik, gibi yeni problemler doğar.”43

Benzer Belgeler