• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. HAYEK’İN İKTİSAT METODOLOJİSİ TEMELLERİ: AVUSTURYA

2.3.4. Ekonomide Devletin Rolü ve Görevleri

Liberalizmin 20. yüzyıldaki en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilen Hayek’in ekonomide devletin rolü hakkındaki görüşleri ilgi çekici boyuttadır. Ultra- liberal olarak tanınmasına rağmen, kendisi sadece hukukun uygulanması ve dış güvenliğin sağlanması olarak tanımlanan “minimal devleti” savunmamaktadır (Hayek, 2012: 491). Böyle bir yapıyı savunmak bir yana, piyasanın tam ya da yeterince

70 sağlayamadığı hizmetler için devletin zorla vergi toplama gücünü kullanması gerektiği tartışmasız kabul edilmektedir. Hayek söz konusu görüşünü 1970’li yılların sonunda yazdığı, “Hukuk Yasama ve Özgürlük” kitabında sürdürdüğü gibi, siyasi popülaritesini kazandığı ilk kitabı “Kölelik Yolunda” da yer vermiştir. Ona göre, “…

rekabetin tesirli olarak işlemesine imkân bulunmayan hallerde, iktisadi faaliyetin, sevki ve idaresi için başka metotlara başvurmamız gerekir.” (Hayek, 2013: 62).

1944 yılında yazdığı Kölelik Yolu’nda, zehirli malzemelerin kullanılmasını engellemek, çalışma saatlerini sınırlandırmak, üretim için gerekli sıhhi tesislerin kurulmasını sağlamak gibi hususlarda da devletin rolü olabileceği belirtilmektedir.

Ancak burada da rekabetin korunması anlayışının kaybedilmemesi gerektiği vurgusu önemle yapılmaktadır (Hayek, 2013: 64).

Hayek’in devletin rolü ve görevleri ile ilgili yazıları, “Hukuk, Yasama ve Özgürlük” kitabının, son cildinde önemli yer tutar. Bu konuya Hayek’in başlangıcı, dışsal fayda ve zararların oluştuğu durumda, finansmanın kim tarafından yapılabileceği ile ilgilidir.

Hayek, şiddet, salgın gibi olgular ile çığ, sel gibi doğal afetlerde devletin alacağı rol dışında, modern hayatın gerekliliği olan, şehirler arası yollar (ücretli seçimlik yollar hariç), ölçü standartları, tapu kayıtlarının tutulması, harita ve kadastro işlemleri, istatistikler ve kalite belgeleri gibi birçok konuda devletin faal rol alması gerektiğini söyler. Ona göre mevcut durumda bu tip işlemleri yapmak kimseye kazanç getirmeyeceği için maliyetlerine katlanmayı kimse istemeyecektir (Hayek, 494-495).

Bu ve buna benzeri hizmetler ile ilgili vatandaşlardan beklenilebilecek husus, kişinin faydalandığı hizmete katkısının hissedilebileceği bir yapı kurmak olacaktır. Mahalli hizmetleri ve faydaların oluşmasında ise, vergilendirmenin merkezi değil mahalli olması istenilen amaçlara daha yakın kabul edilebilecektir.

Hayek, kamusal mal ve hizmetlerin üretiminde devlete verdiği her görev başlığının sonuna, eğer bu işlemlerin piyasa koşullarına bırakılması durumu oluşursa, piyasa sistemine ivedilikle bırakılması gerektiği vurgusu yapılmaktadır.

Demokratik bir sistemde bile devletin azınlığın sesinin dinleyecek şekilde yapılanması gerektiğini vurgulayan Hayek, bütün gelişim, keşfedilmemiş zevk ve arzular, sadece başta büyük çoğunluğun itiraz ettiği bu küçük azınlık sayesinde varlıklarına kavuşmuştur, demektedir (Hayek, 2012: 501).

71 Hayek, devletin rol alması gerekli alanları belirlemesi sonrasında, devletçe yapılmaması gerekli konulara odaklanmaya başlamıştır. Günümüzde, eğitim, kamu sağlığı, kütüphaneler, parklar ve müzelerin oluşturulması ne kadar devletin görevi olarak kabul edilse de bunların ilk oluşumlarının devlet tarafından değil, geçmişte dini kurumlar, vakıflar ve bağışlar sayesinde olduğunu öne sürmektedir. Bu kurumların çoğunun devletçe işletilmesi hususu Hayek için tartışmalıdır.

Hayek, bütün tartışmalı, kamu ve özel sektör ayrımının olduğu konularda, üçüncü bir sektörün, “bağımsız sektör” adını verdiği bir yapının, devletin üstlendiği birçok konuyu üstlenebilecek güce sahip olduğuna inanmaktadır (Hayek, 2012: 502).

Yazılarında yer almasa ve odak noktasının bu olmadığını belirtmesine rağmen sivil toplum kuruluşları, dernek ve vakıf türü yapılaşmaların, bağımsız sektörün temelinde yer alacağına inanılmaktadır.

Hayek belirli bir gelirin altına sahip kişilerin, ülkenin refahına göre minimum bir gelire sahip olması fikrine de karşı çıkmaktadır. Böyle bir düşünce ona göre, devletin kaynaklarının ortak bir mal olduğunu kabul eden görüşle aynı bakış açısına sahiptir. Ayrıca böyle uygulama yapan ülkelere, diğer ülkelerden göç dalgalarının gelmesi muhtemel olacak, bu ise ülkeler arası yeni sınırların oluşturulmasına ve işgücünün daha az hareketine neden olacaktır (Hayek, 2012: 508). Hayek, sosyal güvenlik anlayışına tamamen karşı olmamakta olup, bunun piyasa güçleri ile başarılabileceğini inanmaktadır.

Hayek’in mantık örgüsü ile devletin uygulamaya geçmesi gereken üç konu bulunmaktadır (Yay, 1993: 74-75).

- Kamu kurumlarının özelleştirilmesi; devlet ya elindeki monopolleri azaltmalı ya da kendisine aktardığı kaynağı özel sektöre de vermelidir.

- Sabit döviz kuru sistemi; Hayek’e göre diğer para sistemlerinin hepsi keyfi devlet uygulamalarına açıktır.

- Sabit oranlı vergi sistemi

Hayek’in konu ile ilgili son görüşü, devletin para üzerindeki tekeli hakkındadır.

Konuyla ilgili görüşlerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz (Hayek, 2012: 509-511):

- Para basma tekeli, halka daha iyi hizmet için değil, hükümetin gücünün takviyesi için korunmaktadır.

72 - Paranın devletin tekelinde bulunması, devletin sürekli büyümesinin de

temel nedenlerindedir.

- Belirli bir ülkede tek para birimi bulunmasını gerektirecek herhangi bir gerçeklik bulunmamaktadır.

- Paranın tarihi, altın standardı gibi bir standarda tabi olmayan paralarda, hükümetin her defasında onu suiistimal ettiği örnekler ile doludur.

Hayek, mevcut durumda, tam istihdama ulaşmak için parasal genişleme yapan hükümetlerin kısa vadeli başarılı olarak görünmelerine rağmen, uzun vadede çok daha büyük çapta bir işsizlikle karşılaşılacağını vurgulamaktadır.

Çözüm konusuna Hayek, “Para esasında devlete karşı korunmalıdır.” cümlesi ile başlamaktadır. Devlet, geçmişte paranın ayarını onaylarken ya da halkı, sahte paralardan uzak tutarken faydalı fonksiyonlar yüklenmiş olmasına rağmen, artık bu rolünü, birbiri ile rekabet içinde olan, halkın tercihi neticesinde değer kazanacak veya kaybedecek para birimlerine bırakması gerekecektir.

Hayek’in 1970’li yıllarda ifade ettiği para ile ilgili öngörülerinin, henüz doğum aşamasında olmasına rağmen kripto paraların ve diğer sanal para birimlerinin günümüzdeki ve gelecekteki konumlarının düşünülmesine neden olması gerektiğine inanılmaktadır.

2.4 HAYEK’TE KONJONKTÜR TEORİSİ: PARA VE SERMAYENİN