• Sonuç bulunamadı

1.3. DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIM TEORİLERİ

1.3.6. Eklektik Paradigma Teorisi

DYSY faaliyetlerini açıklamak üzere geliştirilen Eklektik Paradigma, DYSY’yi açıklayan en kapsamlı teoridir. Paradigmanın eklektik olarak etkilenmesinin nedeni, çok sayıda farklı teorik yaklaşımları bir araya getirerek DYSY’yi açıklamaya çalışmasından dolayıdır.

Eklektik paradigma genel olarak üç temel sorunun cevabını aramaktadır. Bu so- rularda, firmanın neden uluslararası işlemlere girdiği, uluslararası işlemlerden (dolaysız yabancı sermaye yatırımı ya da ihracat) hangisinin tercih edileceği ve yatırımın nerede yapılacağıyla ilgilidir. Dunning, ÇUŞ’lar tarafından üstlenilen yabancı yatırımların te- melde bu üç sorunun ve bunların temsil ettiği avantajların karşılıklı etkileşimleri sonu- cunda belirleneceğini vurgulamıştır (Oxelheim vd., 2001:384).

Bir firmanın yabancı yatırım yapabilmesi için gireceği piyasalardaki firmalara göre onu karlı kılacak bir takım avantajlarının olması gerekmektedir. Firmanın yabancı yatırım yapma isteğini arttırabilecek üç koşul söz konusudur. Bu koşullar; OLI olarak da adlandırılan Ownership (Mülkiyet), Location (Yer Seçimi) ve Internalization (İçsel- leştirme)'dır. Mülkiyet avantajı, yabancı yatırımların niçin yapıldığını açıklayamaya ça- lışmaktadır. Mülkiyet avantajının karakteristiği yurtdışına transfer edilebilir olması ve

18

sınır ötesinde üretim yapmaktan dolayı karşılaşılan ekstra maliyetleri ve engelleri telafi edebilecek nitelikte olmasıdır. Bu avantajlar diğer firmaların giremeyeceği, patent, ticari sır, teknoloji gibi görünmez varlıklar olabileceği gibi vasıflı işgücü, finans ve yönetim yeteneği, bir üretim süreci ya da bir ürün olabilir. Bu avantajlar firmaya pazar gücü ya da maliyet avantajı sağlamaktadır. Dunning, bu avantajların bazılarının yatırımın ilk aşamasındaki firma davranışlarını açıkladığını bazılarının ise ilk yatırım hamlesinin ar- kasından gelen yatırım isteklerini açıkladığını söylemektedir. İlk yatırım hamlesini açık- layan mülkiyet avantajları firmaların devredilmeyen manevi varlıklarından oluşmakta- dır. Bunlardan bazıları ise, yenilik kapasitesi, üretim yönetimi, organizasyon yapısı, teknoloji, know-how ve beşeri sermayedir. Diğer mülkiyet avantajları; üretimde uzman- laşma, finans, işgücü ve bilgi gibi üretim faktörlerine sahip olma, çok ulusluluğun getir- diği esnek üretim olanakları ve karşılaşılan risklerin çeşitlenmesine olanak sağlayan et- kenler olarak sayılabilir (Dunning, 1992:80).

Yer seçimi avantajları, yapılacak yatırımın nerede gerçekleşeceği sorusunu araş- tırmaktadır. Bu avantajlar firmanın ürününü yabancı bir ülkede üretmesinin, kendi ülke- sinde üretmesinden daha avantajlı olduğu durumları ifade etmektedir. Yer seçimi avan- tajını etkileyen faktörler doğal kaynaklar, girdi fiyatları, miktarı ve verimliliği, uluslara- rası taşıma ve ticaretteki maliyetler, yatırımların teşviki ya da cezalandırılması, mal ve hizmetler ticaretine getirilen engellemeler, toplumsal şartlar ve ekonomik altyapı şartları ve ülkeler arasında ideolojik, kültürel, dil, politik ve yapısal farklılıklar olarak sayılabi- lir (Woodcock, 1994:45).

Yabancı bir ülkede yapılacak yatırımın nasıl gerçekleşeceği sorusuyla ilgilenen içselleştirme avantajları, firmaların yabancı aktivitelerin kontrol yetkisine sahip olma- yan çeşitli metotlar yerine niçin dolaysız yabancı sermaye yatırımı seçildiğini açıklama- ya çalışmaktadır (Oxelheim vd., 2001:386). İçselleştirme avantajı olarak da şu unsurlar gösterilebilir; firmanın sözleşme maliyetlerinden ya da bu sözleşmelerin bozulmasından doğacak maliyetlerden sakınmak, alıcı belirsizliği, piyasaların fiyat farklılaştırmasına izin vermemesi, gelecek belirsizliğini telafi etmek, üretim sürecinde kullanılan girdilerin satışını ve arzını kontrol edebilmek ve kamu yönetiminin müdahalelerinden doğacak maliyetlerden sakınmak (Oxelheim vd., 2001:386).

19

Sonuç olarak firmaların yabancı ülkede yatırım yapmaları, eklektik paradigmaya göre dört şartın yerine getirilmesine bağlı olacaktır. Bu şartlar (Dunning, 1992:79):

1) Firmanın bulunduğu ya da bulunmayı düşündüğü pazarlardaki rakiplerine kı- yasla sahip olduğu mülkiyet avantajlarını güçlendirmesi ve genişletmesi. Bu avantajlar ve onların kullanılması firmaların refah yaratıcı kapasitelerinin ve böylelikle de sahip oldukları varlıkların hacminin artmasına yol açacağı varsayılmıştır.

2) Birinci koşul yerine getirildiğinde, firmanın mülkiyet avantajlarını kiralamak ya da satmak yerine kendisinin kullanmasının avantajlı olduğunun farkına varması ge- rekir. Bunlar piyasanın içselleştirmesi avantajı olarak adlandırılır. Bu avantajın kulla- nılması firmaya daha büyük tekel karlarına ulaşmasına olanak verirken, hiyerarşik bir yapı içerisinde daha etkin bir organizasyon şeması da oluşturabilmektedir.

3) Bir ve ikinci koşullar gerçekleşince, firmanın küresel anlamda çıkarlarını ger- çekleştirmek, mülkiyet avantajlarını kullanabilmek amacıyla kendisine uygun yabancı bir yer seçimine gitmesi gerekir. Kaynakların ve kapasitelerin eşit dağıtılmadığı varsa- yımı altında ve buna bağlı olarak bazı ülkelerin sahip oldukları yerleşim yeri avantajları, firmaların daha karlı çalışabilmesine olanak tanıyacaktır.

4) Bu çerçevede OLI avantajlarının firma açısından oluşumuyla, uzun dönemli yönetim stratejisi ile uluslararası üretime geçiş yapılmasıdır.

Verilmiş herhangi bir zamanda, ülke girişimcilerinin diğerlerine kıyasla daha fazla mülkiyet avantajlarına sahip olması, bu firmaları üretim süreçlerini içselleştirmede daha fazla teşvik edecek ve bu avantajlarını kullanabilecekleri yabancı bir yerleşim yeri bulmaları sınır ötesi üretimde bulunmalarına daha fazla katkıda bulunacaktır. Benzer şekilde, ülkelerde yabancı yatırımları cezbetmek için bu avantajlara benzer ters koşullar yaratacaklardır. Eklektik paradigma bütün bu ülkelerde her türlü yabancı yatırım mode- linin yukarıda belirtilen referanslar dikkate alınarak açıklanabileceğini belirtmektedir. Bunun için ülkeler, endüstriler ya da firmalar için önsel bir varsayımda bulunmanın ge- reği yoktur (Dunning, 1992:80).

Yabancı yatırımlar, dört ana kategoride incelenebilir. Bunlardan birincisi, ya- bancı piyasalara dönük olarak yapılan yani talebe dayalı yatırımlardır. İkincisi, üretim sürecinin ihtiyaç duyduğu üretim faktörlerine yönelik olarak yapılan; arza dayalı yatı- rımlardır. Üçüncü kategori ise ilk iki yatırım çeşidine bağlı olarak gelişen, firmanın sa-

20

hip olduğu kaynakların (emeğin) verimliliğini artırmaya yönelik ve çok uluslu şirketle- rin yerel ve yabancı kaynaklardan oluşan portföy’ünün uzmanlaşmasını teşvik eden ya- tırımlardan oluşmaktadır. Son olarak dördüncü tip yabancı yatırımlar, firmaların sahip oldukları avantajlarını korumak ve gelecek dönemlerde de bu üstünlüklerini devam etti- rebilmek için yapmayı planladıkları stratejik yatırımlardır ( Dunning, 2000:164). Küre- selleşme eğilimlerinin hız kazandığı ve piyasaların birbirlerine daha fazla entegre oldu- ğu son dönemlerde firmaların sahip olduğu mülkiyet avantajları da göreceli olarak fark- lılık göstermeye başlamıştır. Yaşanan bu dönemeçte yapılan asıl vurgular, firmaların bilgi yoğun varlıklara erişebilme ve bu varlıkları organizasyon edebilme kabiliyeti ile bu bilgileri sadece var olan karşılaştırmalı avantajlarını kullanarak değil aynı zamanda tamamlayıcı malların üretiminde bulunan firmaları entegre ederek kullanabilmesi üzeri- ne yapılmıştır. Böylece firmaların var olan bilgi yoğun mülkiyet avantajlarını korumak, güçlendirmek ve daha da arttırmak gibi bir düşünceleri ortaya çıkmaktadır. Dünya eko- nomisinde yaşanan değişikler yukarıda açıklanmaya çalışılan bir ve ikinci tip yabancı yatırımlara sahip olduğu mülkiyet avantajlarının önemini göreceli olarak azaltmıştır. Çünkü bu tip yatırımlarda sahip olunan avantajlar yapılacak yatırımın, özellikle de ge- lişmekte olan ülkelerdeki yatırımın ilk hamlesini açıklayabilmekte önem kazanmakta daha sonra yaşanan yatırımlardaki gelişme evrelerini ise açıklayamamaktadır (Dunning, 2000:173).

Benzer Belgeler