• Sonuç bulunamadı

Ebu Hamid Ahmed bin Ebi Tahir el İsferayini (v

406) ve ashabı: İbn Kesir’in Tabakat’uş Şafiiyyin adlı ese-rinde13 belirttiği üzere “Üçüncü Şafii” lakabını almış ve de İbn’us Salah her 100 senede bir ortaya çıkarak dini yenileye-cek olan müceddidleri sayarken 1. Asra Ömer bin Abdilaziz, 2.

11 İbn Abdilberr, Cami Beyani'l-İlmi ve Fadlihi, 2/943 no: 1800'de İbn Huveyzmendad'a ulaşan senedi ile nakletmektedir.

12 Zemm’ul Kelam, 4/424

13 Sf. 345 vd.

Asra Şafii, 3. Asra –yukarda zikri geçen- İbn Surayc ve de 4.

Asra ise İsferayini isimlerini uygun görmüştür. İlerde Eş’ariler hakkındaki görüşleri ayrıntılı olarak gelecek olan Ebu’l Hasen el-Kerci (Rahmetullahi Aleyh) İsferayini ve diğer Şafii alimlerinin konuyla alakalı görüşlerini şöyle aktarmaktadır:

ِمﻼ َﻜَ ْ

ﻟا ِبﺎ َح ْ�َ

أ َو ِّﻲِ� ﱠﻼِﻗﺎَﺒْﻟا �َ�َﻋ ِرﺎَ�ْﻧِ ْﻹا َﺪﻳِﺪ َﺷ ٍﺪِﻣﺎَﺣ ﻮُﺑَأ ُﺦْﻴ ﱠﺸﻟا َنﺎَ�َو

“Şeyh Ebu Hamid, Bakillani ve kelamcı zümresine karşı şiddetli bir inkar içerisindeydi.”

َنو ُء ﱠ�َ�َﺘَ� َو ،ِّيِﺮَﻌْﺷَ ْﻷا �َ�إ اﻮُﺒ ُﺴْنَﻳ ْنَأ َنﻮُﻔِﻜْﻨَت ْﺴَيَو َنﻮُﻔَﻧْﺄَﻳ ُﺔﱠﻴِﻌِﻓﺎ ﱠﺸﻟا ُﺔﱠﻤِﺋَ ْﻷا ْلَﺰَﻳ ْﻢَﻟَو

“Şafii imamları Eş’ari’ye mensub olmaktan son derece nefret etmişler ve sakınmışlar ve de Eş’ari’nin mezhebini üzerine bina ettiği şeylerden de teberri edip uzaklaşmış-lardır. Kendi dostlarını ve sevdiklerini de onun (mezhebi) etrafında dolaşmaktan sakındırmışlardır. Bir çok meşa-yih ve imamdan duyduğum şey budur ki bunlardan birisi de güvenilir hafız İbnu Ahmed bin Ali es-Saci’dir. Derler

ki: Güvenilir şeyhlerden bir cemaatin şöyle dediğini işit-tik: İmamlar imamı, Yeryüzünü ilmiyle ve ashabıyla çev-releyen Ebu Hamid Ahmed bin Tahir el İsferayini, Kerh bölgesinden Cuma için Mansur Camii’ne geldiğinde cami-nin yanında Revz olarak bilinen bahçelere girer, orada ha-zır bulunanlara dönüp şöyle derdi: Bana Kur’an’ın mah-luk olmadığına dair şahitlik edin; ancak Ahmed bin Han-bel’in dediği gibi olsun, Bakillani’nin dediği gibi değil!

Onun bu sözleri cemaatin içinde tekrar edilir ve aynısı kendisine (toplu olarak) söylenirdi. Dedi ki: Ta ki (bu söz) insanlar arasında ve salah ehli kişiler arasında yayılsın, keza benim onların üzerinde bulunduğu yoldan yani Eş’ari’den beri olduğum ve Ebubekr el Bakillani’nin mez-hebinden beri olduğum haberi de yayılsın. Zira (buraya) gurbetçi olarak gelmiş birtakım fıkıh öğrencileri gizlice Bakillani’nin yanına gidiyorlar, ondan bir şeyler okuyup onun mezhebinden fitneye düşüyorlar. Memleketlerine geri döndüklerinde de haliyle bidatlerini açığa vuruyor-lar. Böylece birileri de onların bunu benden öğrendiği ve bu görüşleri benim söylediğim zannına kapılıyorlar. Hal-buki ben, Bakillani’nin mezhebinden de akidesinden de beriyim!”14

Kerci, yine aynı eserde Bakillani’nin bu ismi geçen Şeyh İs-ferayini’nin korkusundan hamama bile gizlice gittiğini naklet-mektedir! Bu ismi geçen el-Bakillani, Temhid ve başka eserle-rin müellifi olan meşhur Eş’ari kelamcısıdır. Kerci onunla ve Eş’arilerle alakalı bu sözleri "el-Fusul fi'l Usul ani'l Eimmet'il Fuhul İlzamen li Zev'il Bidai ve'l Fudul" adlı eserinde zikret-mektedir. Bu kitap günümüzde mefkud yani kayıp olsa gerek.

Kerci’nin bu sözlerini Şeyhulislam ibn Teymiye onun adı geçen

14 Nakleden İbn Teymiye, et-Tis'eniyye 3/880; Feteva el-Kubra, 6/600; Der’u Tearuz’il Akli ve’n Nakl, 2/96

eserinden nakletmektedir. Kerci yine aynı eserde şöyle de-mektedir:

ْﻦ ِﻣ ِّ� ِ�ِﻓﺎ ﱠــــــــﺸﻟا ِﮫْﻘِﻓ َلﻮ ُــــــــﺻُأ َ�ﱠ�َﻣ ىﱠ�َﺣ ، ِم َﻼَﻜْﻟا ِﻞْهَأ �َ�َﻋ ٍﺪِﻣﺎَﺣ ﻲِ�َ

أ ِﺦْﻴ ﱠــــــــﺸﻟا ُة ﱠﺪ ِــــــــﺷ ٌفوُﺮْﻌَﻣَو ﻷا ِلﻮ ُـــــــــــﺻَ ْ ُ

أ ﻮُﺑَ

أ ُﺦْﻴ ﱠـــــــــــﺸﻟا ى َﺪَﺘ ْﻗا ِﮫِ�َو ،ي ِﺪْﻨِﻋ َﻮُهَو ، ﱡﻲِ�ﺎَﻗَذاﱠﺰﻟا ٍﺮْﻜَﺑ ﻮُﺑَأ ُمﺎَﻣِ ْﻹا ُﮫْﻨَﻋ ُﮫَﻘﱠﻠَﻋَو ِّيِﺮَﻌ ْـــــــــــﺷَ

ِﻷ ﺎ ًه ْﺟ َو ِ ّيِﺮَﻌ ْــــﺷَ ْﻷا ُلْﻮَﻗ َﻖَﻓاَو ْﻮَﻟ ىﱠ�َﺣ " ُةَﺮ ِــــﺼْﺒﱠﺘﻟاَو " ُﻊَﻤﱡﻠﻟا ِﮫْﻴَﺑﺎَﺘِﻛ �ِ� ﱡيِزاَ�� ِّــــﺸﻟا َقﺎَح ْــــ�ِإ ﺎَﻨِﺑﺎ َح ْــــ�

ِﻓﺎ ﱠـــﺸﻟا ِبﺎ َح ْـــ�َ ُﻣ

أ ْﻦ ِﻣ ْﻢ ُه ﱠﺪُﻌَ� ْﻢَ

ﻟ َو ، ُﺔﱠ�ِﺮَﻌ ْـــﺷَ ْﻷا ْﺖَﻟﺎَﻗ ِﮫِ�َو ،ﺎَﻨِﺑﺎَح ْـــ�َ

أ ِﺾْﻌَ� ُلْﻮَﻗ َﻮُه :َلﺎَﻗَو ،َ�ِّ�

ِّ� ِ�

ِﻦﻳ ِّﺪﻟا ِلﻮُﺻُأ ْﻦَﻋ ًﻼْﻀَﻓ ،ِﮫْﻘِﻔْﻟا ِلﻮُﺻُأ �ِ� ْﻢِ�ِ�َهْﺬَﻣ ْﻦِﻣَو ْﻢُ�ْ�ِﻣ اﻮُﻔَﻜْﻨَت ْﺳا .

“Şeyh Ebu Hamid’in kelam ehline karşı şiddetli tavrı bilinmektedir. O kadar ki o, Şafii fıkıh usulünü Eş’ari usu-lünden ayırd etmiştir. Buna İmam Ebubekr ez-Zadekani ta’lik’te bulunmuştur ki bu benim yanımda mevcuttur.

Ebu İshak eş-Şirazi de Lum’a ve Tabsira adlı kitaplarında buna muvafakat etmiştir. O kadar ki Eş’ari’nin görüşü, bi-zim ashabımızdan (Şafiilerden) gelen bir veche uygun düşse bunu ayırd etmiş ve demiştir ki: ‘Bu, ashabımızdan bazılarının görüşüdür, Eş’ariler de böyle demiştir.’ Böy-lece onları Şafii’nin ashabından saymamıştır ve de değil usul’uddin konularında usul’u fıkıh sahasında dahi onlar-dan ve mezheplerinden sakınmıştır.” 15

İşte bunlar günümüzde Eşari akidesi ile Şafii mezhebi adeta iç içe geçmiş gibi gözükse de aslında ilk dönem Şafii alimlerinin bu durumu benimsemediklerini gösteren vesika-lardan bir tanesidir.

5- Ebu Nasr es-Siczi (v. 444): Hanefi fukahasından ve mu-haddis olan bu zat, Zubeyd halkına göndermiş olduğu ve Al-lah’ın Kelamı’nın Harfler ve Ses ile olmadığını iddia edenlere karşı yazmış olduğu reddiyesi "Risale İla Ehli’z Zubeyd" olarak

15 Nakleden İbn Teymiye, et-Tis'eniyye 3/880; Feteva el-Kubra, 6/600; Der’u Tearuz’il Akli ve’n Nakl, 2/96

bilinen "Risalet’us-Siczi ila Ehli Zubeyd fi er-Red ala men En-kera’l-Harfe ve's Savt" adlı eserini Eş’arilere reddiye olarak ka-leme almıştır. Sözkonusu eserinde Eş’arileri son derece şid-detli bir şekilde tenkid etmiştir. Onun Eş’arilerle alakalı sözle-rinden birkaç tanesini buraya dercediyoruz:

ﺎﻤأو

"Onlara (Eşarilere) gelince, zındıklar gibi i'tikadlarına aykırı olanı (kabul ediyormuş gibi) gösterirler ki bu (ör-neğin) onların Allah Subhanehu ve Tea’la’nın arşa istiva ettiğini tasdikleridir. Ancak; Allah Subhanehu’nun ne se-mada ne yeryüzünde ne arşda ne de üstte olduğu şeklinde vasfedilmesinin caiz olmadığı da onların akidelerinden-dir." 16

"Mu’tezile’nin, mezheblerindeki şerlerine rağmen, Ehli Sünnet’in avamına zararları bunlardan daha azdır.

Zira Mu’tezile mezhebini oldukça aşikar yapmış (gizleme-miştir) ki böylelikle gelecekte kök bağlamaz (ki öyle ol-muştur, halef arasında bulunmamıştır) ne de üstü örtülü-dür."

(Mu’tezile’nin -Allah’ın Sıfatlarının hakikatını reddetme-leri, Kur’an’ın mahluk olduğunu iddia etmereddetme-leri, şefa'at vb.,- inançlarına değindikten sonra şöyle devam etmektedir:)

16 Risalet’us Siczi ila Ehli Zubeyd fi'r Red ala men Enkera el-Harf ve's Savt, sf 180

فرﻌﻓ

"Yani, mezhebleri Müslüman çoğunluk tarafından bi-linmektedir böylelikle (Müslümanlar) onlardan uzak dur-muş ve onları düşman kabul etmişlerdir. Küllabiye ve Eşa-riyye ise Mu’tezileye açıktan reddiye yapmış ve (onlara karşı) Sünnet’i ve Ehli’ni savunmuşlardır."

(Ebu’l Hasan el-Eşari’nin bazı inançlarına değindikten sonra şöyle devam etmektedir:)

ﻚﻟﺬﻛو

"Bunun gibi, onun mezhebinden birçokları zahirde Ehli Sünnet’in görüşüyle mücmel olarak konuşurlar.

Sonra, tefsire (açıklama) ve tafsilata girildikten sonra, Mu’tezile’nin sözüne (görüşüne) dönerler. Cahil kimse za-hir olanı kabul eder ama ilmi olan kimse farkında oldu-ğunu açıktan eleştirir. Onların zararı, Mu’tezile’nin zara-rından çoktur çünkü Mu’tezile, Ehli Sünnet’e karşı tavrını aşikar etmiş ve bunlar (Eşari ve Küllabiye) ise gizlidir ve hak ehli ile karışıktır." 17

�� (ًﺎهﻟإ) ن�ﺘبﺜﻣ ��ﻏ ﻢ��أ ﻢﻠﻌﻴﻟ ،تﺎﻔـــــــﺼﻟا �� ﺔ�ﺮﻌـــــــﺷﻷاو ﺔﻴﺑﻼﻜﻟا لﻮﻗ ﻞﻣﺄﺘﻳ نأ ��ﺒن�و ﮫﻧﻮﻔﻟﺎﺨ�و ﺎهﺮﺋﺎﺳ نﻮ����و ،ﻩودارأ ﺎﻣ صﻮﺼﻨﻟا ﻦﻣ نو��ﺨﺘﻳ ﻢ��أو ،ﺔﻘﻴﻘح�ا .

Küllabiye ve Eş’ariyye’nin sıfatlar hakkındaki görüşü

17 Risalet’us Siczi ila Ehli Zubeyd fi'r Red ala men Enkera’l-Harfe ve's Savt, sf 270-278

üzerinde düşünüldüğünde onların işin hakikatinde bir ilahın varlığını kabul etmedikleri ve de nasslardan dile-diklerini alıp geri kalanını da –bilhassa kendilerine mu-halif olanları- terk ettikleri bilinmiş olur.” 18

Siczi (Rahmetullahi Aleyh) bununla bu fırkaların savunduğu mezhebin lazımına, neticesine işaret etmiştir. Zira Eş’arilerin savunduğu “Allah ne alemin içindedir, ne dışındadır, ne aşağı-dadır, ne yukardadır” gibi düşünceler ve de diğer sıfatları nef-yetmeleri mevcudiyeti imkansız olan bir ilah tasavvuruna sanları götürmektedir. Yoksa Eş’arilerin Allah’ın varlığını in-kar etmeleri sözkonusu değildir, lakin itikadları –haşa- bunu gerektirmektedir.

Siczi (Rahmetullahi Aleyh) bazı bidat ve dalalet ehli fırkalar-dan, Mutezile ve emsalinden bahsettikten sonra şöyle demiş-tir:

ﻢﺛ رﺮﺿ ﻦﻣ ��ﻛأ ﻢهرﺮﺿو .عﺎﺒﺗﻻا ﻞهأ ﻦﻣ ﻢ��أ نﻮﻋﺪﻳ مﻮﻘﺑ ءﻻﺆه ﺪﻌ� ﺔﻨﺴﻟا ﻞهأ ��ﺑ

ﻷا ﻦﺴح�ا ﻮﺑأو ،ي���ﻼﻘﻟا سﺎﺒﻌﻟا ﻮﺑأو ،بﻼﻛ ﻦﺑ ﺪﻤﺤﻣ ﻮﺑأ :ﻢهو ،ﻢه��ﻏو (ﺔﻟ��ﻌﳌا) يﺮﻌﺷ

.

ﻢهﺪﻌ�و ةﺮﺼﺒﻟﺎﺑ ﺪهﺎﺠﻣ ﻦﺑ ﷲ ﺪﺒﻋ ﻮﺑأو نﺎﺘﺴج�� ﺪ�ﺮﺗ ﻲ�أ ﻦﺑ ﺪﻤﺤﻣ : .

��و ي�ﻴﺋاﺮﻔﺳﻻا قﺎح�إ ﻮﺑأو ،داﺪﻐﺒﺑ ﻲ�ﻼﻗﺎﺒﻟا ﻦﺑ ﺮﻜﺑ ﻮﺑأ :ﺎﻨﺘﻗو

ﻮﺑأو ��ﻋ نودﺮ�و .ﻢهﻠ�وﺎﻗأ ﺾﻌ� (ﺔﻟ��ﻌﳌا) ��ﻋ نودﺮﻳ / ءﻻﺆهﻓ نﺎــــﺳاﺮﺨﺑ كرﻮﻓ ﻦﺑ ﺮﻜﺑ

ﺔﻟ��ﻌﳌا ��ﻋ ﻩو ّدر ﺎﻤﻣ ��ﻛأ ﺮﺛﻷا ﻞهأ .

“Sonra, ehli sünnet bunların ardından kendilerinin (sünnete) ittiba ehli olduğunu iddia eden bu kavimle im-tihan edilmişlerdir ki bunların zararı Mutezile’nin ve

18 Risalet’us Siczi ila Ehli Zubeyd fi'r Reddi ala men Enkera’l-Harfe ve's Savt, 263

ğerlerinin zararından daha fazladır. Bunlar Ebu Muham-med bin Küllab, Ebu’l Abbas el Kalanisi, Ebu’l Hasen el Eş’ari ve bunlardan sonra ise Sicistan’da Muhammed bin Ebi Turid, Basra’da Ebu Abdillah bin Mücahid’dir. Bizim zamanımızda ise Bağdad’da Ebubekr bin el Bakillani, Ho-rasan’da da Ebu İshak el İsferayini ve Ebubekr bin Fu-rek’tir. Bunlar bazı görüşlerinde Mutezile’ye dönerken Mutezile’ye döndükleri konulardan daha fazla konuda ise Ehli esere (yani Ehli sünnete) dönmektedirler.” 19

İmam es-Siczi (Rahmetullahi Aleyh) son derece ibretler ve fay-dalar içeren bu kavlinde öncelikle adaletli davranarak Eş’ari, Maturidi, Küllabi vs Ehli sünnete nisbet edilen kelamcı zümre-lerinin diğer bidat fırkalarına nazaran hakka daha yakın ol-duklarını teslim etmiştir. Kitabın muhakkiki Muhammed bin Ebi Turid’den kasdın Ebu Mansur Muhammed el Maturidi ol-duğunu söylemektedir. Müellifin veya kitabı yazan müstensi-hin Maturidi’nin ismini dahi tam tesbit edemeyip yanlış yaz-ması enteresandır. Görüldüğü üzere kendisi Hanefi fakihlerin-den olan es-Siczi, diğer kelamcılarla birlikte Maturidi’yi de yer-mektedir. Bu da günümüzde yaygın kanaatin aksine Hanefile-rin itikadda Maturidi olması gerektiği iddiasını çürüten bir mi-saldir. Bizim mütekaddim alimlerden Maturidi ile alakalı görü-şünü tesbit edebildiğimiz tek kavil bu alime aittir. Bunun hari-cinde Maturidi ile alakalı İbn Teymiye veya az öncesindeki dö-neme kadar ne övgü ne de yergi sadedinde bir şey bulabilmiş değiliz. Maturidi’nin mezhebiyle alakalı bilgi verene pek ras-lanmadığı gibi hayatı hakkında da kaynaklarda çok az bilgi vardır. Semerkand ulemasından olduğu bilinmekle beraber, İmam Maturidi’nin kim olduğu hususunda kaynaklarda ne ya-zık ki doyurucu bir bilgiye rastlamak mümkün değildir. Öyle

19 Risalet’us Siczi ila Ehli Zubeyd fi'r Reddi ala men Enkera’l-Harfe ve's Savt, 344-345

ki; ilmi gelişimi ve ilim seyahatlerinde bulunup-bulunmadığı, hacca gidip-gitmediği, resmi bir görev alıp-almadığı, talebele-rinin kimler olduğu bilinmemektedir. İslam meşhurları ile ala-kalı en ince ayrıntıyı bile ihmal etmeyen teracim, ensab, tarih, rical ve sair kitaplarda da Maturidi ile alakalı bir bilgiye rasla-namamaktadır. Sadece Sem’ani başka bir zatın biyografisinde ve de Makrizi başka bir konu arasında Maturidi’nin ismini zik-rederler. 20Mezhepler hakkındaki eserlerde de konuyla alakalı bilgi bulunmadığı gibi Şeyh’ul İslam ibni Teymiyye ve İbn’ul Kayyım’ın eserlerinde de -tesbit edebildiğimiz kadarıyla- bilgi verilmemiştir.

Şeyh’ul İslam ibni Teymiyye, Maturidi’nin Küllabiye’nin yolunu takip ettiğini belirtmesi ve çeşitli konulardaki görüşle-rini zikretmesi dışında 21Maturidi hakkında detaylı bilgi ver-memiştir.

İmam İbn'ul Kayyım ise, Esmau Müellefat’iş Şeyh’il İslam isimli eserinde İbni Teymiyye’nin Risale fi Akidet'il Eş’ariyye ve Akidet’il Maturidi ve Ğayrihu min’el Hanefiyye (Eş’ariyye’nin Akidesi ve Maturidi’nin ve Hanefilerden ondan başkasının Akidesi Hakkında Risale) isimli risalesini belirt-mesi dışında 22 İmam Maturidi hakkında bilgi vermemiştir.

Zehebi ise Maturidi’den bir başkasının biyografisini verir-ken bahsetmiştir. 23

Hanefilerin i’tikadda mezheb imamı olarak takdim edilen Maturidi hakkında Hanefilerin eserlerinde de –birkaç menkibe

20 Sem’ani, el-Ensab, 12/3; Makrizi, el-Hutat, 6/241

21 Dar’ut Te’arud, 2/245; 7/441-442; 9/62; Kitab’ul İman, 414; Mecma’ul Feteva, 7/433; Alak Suresi’nin Tefsiri Mecma’ut Tefsir, 209; Daka’ik’ut Tefsir, 5/173; Mecma’ul Feteva, 18/269; Minhac’us Sünne, 2/362

22 İbni Kayyım, Esma Müellefiyet’uş Şeyh’ul İslam, 23

23 Zehebi, Tarih’ul İslam, 8/664

ve de kitaplarının ismi dışında- fazla bilgi verilmemiştir. Nite-kim Maturidi’nin “Kitab’ut Tevhid” adlı eserini Türkçe’ye ter-cüme edenler de kitabın girişinde Maturidi hakkında kaynak-larda fazla bilgi olmadığından şikayet etmektedirler. Öyle gö-rünüyor ki Maturidi her ne kadar günümüzde Eş’ari ile bera-ber Ehli sünnetin iki imamından birisi olarak takdim edilse de bunun bir aslı yoktur, zira akidesi bir yana şahsı dahi meçhul olan birisidir. Bunda Maturidi’nin İslam’ın merkezlerinden uzak bir bölge olan Mavera’un Nehr (Bugünkü Orta Asya) böl-gesinde yaşamasının etkili olduğu söylenmektedir. Zaten gü-nümüzde de çoğu Türk, Fars, Hint vb acemlerden oluşan Ha-nefi mezhebli toplumlar haricinde Maturidiliğin çok yaygın ol-madığı görülmektedir. Maturidi’nin şöhretini çok sonraki dö-nemlerde bilhassa Osmanlı devleti gibi Türk devletleri saye-sinde kazandığını zannediyoruz. Tıpkı Eşari akidesinin Endü-lüs ve Afrika’da sahte Mehdi İbn Tumert’in kurduğu Muvah-hidler devleti eliyle, doğuda ise önce Gazali ve Cüveyni’nin yö-netimindeki Nizamiye medreseleri daha sonra ise Kudüs ve Mısır fatihi Selahaddin Eyyubi vasıtasıyla yayılmış olması gibi… Selef asrından sonraki yozlaşma döneminde bu batıl aki-deler sultanların da desteğiyle yayılmış ve önceki dönemlerde tahkir edildikleri halde bu yozlaşmaya paralel olarak halk ara-sında destek bulmuşlardır.

Siczi, Eş’ari hakkında hüsnü zan eden bazı alimlerle alakalı ise şöyle demektedir:

نإ دﺮﻟﺎﺑ ﻩﺮهﺎﻈﺘﻟ ،ﮫﺑ ﺎﻤ��ﻇ ﻦــــــــﺴح� ﻩﻻﺎﻗ ﺎﻤﻧﺈﻓ يﺮﻌــــــــﺷﻷا ﺔﻣﺎﻣإ ﻦﻣ ﺎﻤ��ﻋ ﻰ�ﺤﻳ ﺎﻣ ﻻﺎﻗ

اوﺮﻟاو ،ﺔﻟ��ﻌﳌا ��ﻋ ﻢﻠﻋأ ﷲو ﻩﻻﺎﻗ ﺎﻣ ﻻﺎﻗ ﺎﳌ ﻩا��ﺧ ﻮﻟو ،ﮫﺒهﺬﻣ ا��ﺨﻳ ﻢﻟو ،ﺾﻓ

"Bundan açıkça anlaşılan şudur: Eğer bu iki alim (Allah onlara merhamet etsin) gerçekten onların -Eşari’nin imamlığı hususunda- bahsettikleri şeyi söylemişlerse, on-lar bunu sadece, onun hakkındaki hüsnü zannon-ları ve onun

zahirde Mu’tezile ve Rafizileri (Şia’yı) reddetmesi sebe-biyle söylemişlerdir. Ama onun mezhebi hususunda iyice bilgi sahibi değillerdir. Eğer onun mezhebini iyice biliyor olsaydılar, söylediklerini (iddia edilenleri) söylemez-lerdi." 24

Burada yeri gelmişken şunu belirtelim ki tabilerinin du-rumu ortada olmasına karşın Ebu’l Hasen el Eşari’nin dudu-rumu hakkında bazı belirsizlikler sözkonusudur. Yukarda İbn Tey-miye’den naklettiğimiz gibi onun Mutezile, Küllabiyye ve Ehli sünnet olmak üzere üç döneminden bahsedilmektedir. Ancak öyle anlaşılıyor ki Siczi gibi bazı alimler onun hakkında hüsnü zan sahibi değillerdir ve onun tevbe etmesini görüşlerini ka-mufle etmek için bir taktik olarak değerlendirmişlerdir. Bu minvalde Herevi’nin naklettiğine göre Ebu Ömer el Bestami (v.

408) şöyle demiştir:

َنﺎ َــــ�

ُﮫ ُــــﺒ َه ْﺬ َــــﻣ ﺎ َــــﻤﱠﻧِ�َو ْﻢِ�ْ�َﻠَﻋ َﻢﱠﻠَ�َﺘَﻓ َﻊَﺟَر ﱠﻢُﺛ َلاَ�ِ�ْﻋ ِﻻا ُﻞ ِــــﺤَﺘْنَﻳ ًﻻﱠوَ

أ ﱡيِﺮَﻌــــــــــــﺷْ َ ْ

ﻷا ِﻦ َــــــــــــﺴ َح�ا ﻮُﺑْ َ أ ِﮫ�ِﻮ ْﻤﱠﺘﻟا �َ�إ ِﺢ�ِﺮْﺼﱠﺘﻟا ْﻦِﻣ َﻊَﺟَر ُﮫﱠﻧَ

أ ﱠﻻإ ُﻞﻴ ِﻄْﻌﱠﺘﻟا .

“Ebu’l Hasen el Eşari, ilk başta Mutezile’yi savunu-yordu. Sonra bundan döndü ve onların aleyhine konuş-maya başladı. Onun mezhebi ta’til yani sıfat inkarcılığın-dan ibarettir. O sadece bu hususta açıkça ilan etmekten, üstü kapalı konuşmaya dönmekten başka bir şey yapma-mıştır.” 25

Eş’arinin en son eserlerinden birisi olduğu söylenen el-İbane’de sıfatlar ve sair konularda selefin inancını savun-makta, keza Makalat’ul İslamiyyin adlı eserinde hadis ehlinin

24 Siczi, Risalet’us Siczi ila Ehli Zubeyd fi'r Reddi ala men Enkera’l-Harfe ve's Savt, 352

25 Zemm’ul Kelam, 4/ 408

itikadını naklettikten sonra kendisinin de bu anlatılan şekilde iman ettiğini dile getirmiştir ki bu metinde Allahın sıfatları, iman vb bahislerde günümüz Eşarilerinin akidesine muhalif olarak selefin görüşü dile getirilmiştir. İbn Teymiyye Mecmu’ul Fetava 7/548-550’de bu risalenin bir kısmını nak-lettikten sonra “Bu anlattıklarında Ehli sünnete muvafakat et-mektedir ve burada zikrettikleri Mu’cez adlı eserindekilere muhaliftir.” demiştir. Umarız ki bu akide üzere vefat etmiş ol-sun! Doğrusunu Allah bilir.

6- İbn Abdilberr (v. 463): et-Temhid, el-İstiab gibi ha-cimli ansiklopedik eserlerinin yanı sıra Türkçe’ye yakın tarihte tercüme edilen Cami’u Beyan’il İlm adlı eserin de müellifi olan bu zatın İbn Huveyzmendad’ın Eşariler ve diğer kelamcıların reddine dair sözünü tasvip ederek naklettiğini yukarda belirt-miştik.

7- Şeyhulislam el-Herevi (v. 481) : Bu zat İbn Kayyım’ın Medaric’us Salikin adlı kitabında şerh etmiş olduğu Menazil’us Sairin adlı eserin ve başka eserlerin müellifi olan büyük bir muhaddis, sufi ve Hanbeli fakihidir. O, Zemm’ul Kelam adlı ese-rinde Eşarileri şiddetli bir şekilde inkar etmiş hatta onları red-detme hususunda mübalağa ederek Eşarileri sapıklık ve bidat-çilikle vasfetmenin ötesine geçip tekfir ve lanetleme cihetine gitmiş ve de kendisi gibi düşünen alimlerden de bu doğrultuda nakillerde bulunmuştur. O kadar ki Şeyhulislam İbn Teymiye gibi muhakkik alimler onun bu yaklaşımını tasvib etmemişler-dir. İlerde Eş’arilerin tekfiri meselesini ele alırken Herevi’nin sözleri üzerinde tafsilatlı olarak duracağız inşaallah.

8- Ebu’l Hasen el-Kerci (v. 532): Şafii fukahasından olan bu zatın başka bir Şafii alimi olan Ebu Hamid el-İsfereyani’den Eş’ariler aleyhinde naklettiği sözleri yukarda zikretmiştik. Ko-nuyla alakalı kendi görüşlerini ise yukarda alıntı yaptığımız

“el-Fusul” adlı eserinde şöyle dile getirmektedir:

"Belirtmemiz gereken üçüncü bir vecih de şudur: Onlar-dan yapılan nakillerde, fıkıh konularında bir müctehidin mez-hebini takip etmekle birlikte akide konusunda ona muhalefet eden kimsenin aleyhine delil vardır. Çünkü bu durumda olan kişi, mezhebini kabul ettiği müctehidi akide açısından ya sa-pıklığa, ya bid'ate, ya da küfre nisbet etmiş olmalı ki, bu ko-nuda onu kabul etmiyor. Akide konusunda ona muhalefet et-mekle birlikte fıkıh konusunda mezhebine tabi olmak şeri’at açısından da, insan fıtratı açısından da vallahi yadırganacak bir durumdur. Her kim: "Ben, fıkıh yönünden Şafii, itikad yönün-den de Eş'ari'yim" derse, cevap olarak ona deriz ki: Bu, zıdları cemetmektir, hatta irtidattır. Çünkü Şafii itikad yönünden Eş'ari değildi. Yine her kim: "Ben fıkıhta Hanbeli, i'tikatta Mu'teziliyim" derse, ona deriz ki: O halde sen, ileri sürdüğün bu görüş sebebiyle sapıtmışsın. Çünkü İmam Ahmed i'tikad ve ictihadda Mu'tezili değildi."

Yine şöyle demektedir: "Malikilerden bir kısmı kendilerini Eş'arilerin görüşlerine kaptırdılar. Allah'a yemin ederim ki, o

büyük alimlerin mezhebini kendisine rehber edinmiş biri için, bu utanılacak bir durumdur, vebal ve felaketle sonuçlanacak bir sapmadır. O büyük alimlerin görüşlerini; Cehmiyye, Mu'te-zile, Kaderiyye, Vakıfiyye gibi fırkaları tekfir edişlerini ve de Lafziyye görüşünde olanları tekfir edişlerini nakletmiştik" 26

Gerek Kerci’nin bu sözleri gerekse yukarda İbn Huveyz-mendad, İbn Abdilberr gibi Maliki alimlerden naklettiklerimiz de tıpkı Şafiilerin Eşariye nisbet edilmeleri gibi Malikilerin Eşariliğe nisbet edilmelerinin de müteahhirun’un içine düş-tüğü asılsız bir vehim olduğunu göstermekte ve fıkıhta dört mezhepten herhangi birine mensup olan bir kimsenin akidede kendi imamının değil de falan veya filan kelamcının görüşüne tabi olmasının en büyük bir sapma olduğunu ifade etmektedir.

Benzer Belgeler