• Sonuç bulunamadı

2.1.2. Ebeveynlik Ve Sosyokültürel Bağlam

2.1.2.1. Ebeveynlik Ve Kültür

Ebeveynler aracılığıyla çocuğa aktarılan kültürel değerler ve kurallar birincil toplumsallaĢtırma araçlarıdır. Kültür ise beceri ve davranıĢ bağlamında değerlendirilir. Ebeveynler de kültür kapsamında beceri ve davranıĢları değerlendirmenin önemli olduğunu vurgulamıĢlardır. Ebeveynler çocukların erken yaĢlarda kültürlerinin gerektirdiği beceri ve davranıĢlarını kazanmalarının önemli olduğunu belirtmiĢlerdir. “Bireycilik” ve “kollektivizm” kavramları ile ebeveyn inançları bağlamı açıklanmaktadır. Hofstede (2001) kültürleri organize etmek amacıyla dört boyuta ayırmıĢtır; güç mesafesi, belirsizlikten kaçınma, kadınlık/erkeklik, bireycilik/toplumsalcılık. Bireycilik/toplumsalcılık boyutu kültürel çalıĢmalar dahilinde en çok irdelenen boyuttur. Schaffer (2006) bireycilik ve kollektivizmin, bipolar boyutu olduğunu belirtmiĢtir. Yani bireylerin kiĢisel hedeflerine mi öncelik verilmeli yoksa sosyal grupların toplumsal ölçütlerine göre mi düzenleme yapılması gerekmektedir. Bireycilik kültüründe insanların sahip olması gereken değerler arasında teklik, eĢitlik, rekabet, bireysel hak ve ihtiyaçlar yer almaktadır. Bu değerler doğrultusunda çekirdek aile tipi yaygındır. Bireylerin bağımsız ve özerk olması için teĢvik edilme vardır. Kendine güven, kendini rahat bir Ģekilde ifade etme ve kendini gerçekleĢtirme gibi özellikler bireyci kültürün en belirgin nitelikleridir. Diğer yandan, toplumsalcı kültürlerde grup içi iletiĢim, bireyler arası bağlılık, sosyal bağımlılık ve iĢbirliği davranıĢları gözlenmektedir. Grup birlikteliği, bireyler arası uyum ve eĢitlik son derece önemli kavramlar olup, geniĢ aile tipi yaygındır (Schwarz, Schafermeier ve Trommsdorff, 2005; Triandis, 1994; Triandis, McCusker ve Hui, 1990).

Bireyci ve toplumsalcı kültürlerde görülen ebeveyn biliĢleri ve davranıĢlarını ele alan çeĢitli araĢtırmalar bulunmaktadır (Bornstein ve Cote, 2001; Hess, Kashiwagi, Azuma, Price ve Dickson, 1980; Harwood, Schoelmerich, Schulze ve Gonzalez, 1999). Bu araĢtırmalardan biri Hess ve diğerleri (1980) tarafından yapılan Japon ve Amerikalı annelerin çocuklarının belirli geliĢimsel yetenekleri hangi yaĢta kazanmaları gerektiğine iliĢkin görüĢlerini araĢtırmıĢlardır. Bulgular doğrultusunda Japon annelerin toplumsalcı kültürü temsil eden ebeveynler olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ayrıca Japon anneler öz-denetim, yetiĢkin otoriteye uyum, yetiĢkinlerle etkileĢim, nezaket vb. davranıĢların erken yaĢta kazanılması gerektiğini düĢünmektedirler. Amerikan annelerin, daha bireyci bir kültüre ait olduğu ve akranlarına karĢı

14 haklarını savunması, kendini ifade etmesi gibi bireysel becerilerin erken yaĢta kazanılması gerektiğini düĢünmektedirler (Hess vd. 1980).

Goodnow vd. (1984) yılında yaptığı çalıĢmasında Anglo annelerin, Lübnanlı annelere göre sosyal beceri, ifade becerisi ve kendine güven konularında önemli ölçüde beklenti sahibi olduğu saptanmıĢtır. Anglo anneler, çocuklarının akranları ile iliĢkilerinde sosyal beceri kazanmalarını ve çocukları hakkında sözel olarak bilgilendirilmelerinin daha erken olmasını istemiĢlerdir. Lübnanlı anneler daha sonraki yaĢ dönemleri için bağımsızlık ile ilgili maddelerin önemli olduğunu belirtmiĢlerdir (Goodnow vd., 1984).

Harwood, Schoelmerich, Ventura-Cook, Schulze ve Wilson 1996 yılında ABD ve Porto Riko‟da yaĢayan annelerin sosyalleĢme hedeflerine iliĢkin araĢtırma yapmıĢlardır. Sonuçlar, kültür ve sosyoekonomik durumun gruplar arasında belirgin bir farklılaĢmaya yol açmadığı ancak yapılan hiyerarĢik doğrusal analizler kültürün annelerin sosyalleĢme hedefleri üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermiĢtir. Anglo-Amerikan anneler çocuklarının kendine güvenleri ve bağımsızlıklarını kazanmalarının daha değerli olduğunu belirtmiĢlerdir. Ayrıca Anglo-Amerikan anneler Porto Riko‟lu annelere kıyasla, iyi aile iliĢkileri, saygı ve itaat gibi kavramları daha değerli gördükleri sonucuna ulaĢılmıĢtır. Alt sınıf Anglo anneler ise çocuklarının kültüre uygun tavır ve davranıĢlara sahip olmaları gerektiğini belirtirken, orta sınıf Anglo anneler kendini gerçekleĢtirme davranıĢının önemli olduğunu vurgulamıĢlardır. Orta sınıf Porto Rikolu annelerde kendini gerçekleĢtirme davranıĢının önemine vurgu yapmıĢlardır.

Kısaca çalıĢmalar göstermektedir, daha bireyci toplumdan gelen annelerin birey odaklı çocuk yetiĢtirme hedefleri vardır (bağımsızlık, kendine güven ve kendini gerçekleĢtirme gibi). Toplumlumsalcı annelerin ise grup odaklı çocuk yetiĢtirme hedefleri vardır (çocuk ve aile bağları, iĢbirliğini teĢvik ve doğru davranıĢlar gibi).

Bireycilik ve toplumsalcılık kavramlarına ek olarak, bireyin kendisini, ailesini ve sosyalleĢmesini açıklamaya yönelik KağıtçıbaĢı (2007) yılında Aile DeğiĢim Modeli‟ni önermiĢtir. Bu model aile sistemi ve aile yapısı ögelerinden oluĢmaktadır. Bu ögeler ve aile içinde bulunduğu bağlamda meydan gelen farklılaĢmalar üç ayrı örüntü oluĢturmayı gerekli kılmaktadır. Kısacası üç farklı aile iliĢki kalıbını kapsayan genel bir modeldir. Bu model toplum/kültür, aile ve benlik arasındaki nedensel bağlamları anlamaya dönük bir araçtır. Bu modelde benlik aile kavramının içerisine, aile kavramını da kültürel/sosyoekonomik bir çevrenin içine yerleĢtiren iliĢkisel bir modeldir. Aile olgusu sosyal ve psikolojik nitelikleri

15 bakımından irdelenmektedir. Ailenin sosyal özellikleri aile yapısı açısından önem taĢırken, etkileĢim ve sosyalleĢme kavramları da aile sistemi açısından önem arz etmektedir. ĠliĢkisel bir model olmasının yanı sıra iĢlevsel bir model olma niteliği de taĢımaktadır. Çünkü aile etkileĢim biçimleri, benliğin sosyalleĢmesi ve geliĢmesi konularına eğilmektedir.

Bu model ailenin yer aldığı bağlama öncelik tanımaktadır. Bağlam kavramı ile ifade edilmek istenen ailenin içinde bulunduğu koĢullar ve ailenin kültürüdür. Kültür esasında bireyci (ay-rıĢıklık kültürü) veya toplulukçu (iliĢkisellik kültürü) olarak ikiye ayrılmaktadır. Kentsel/kırsal yerleĢim, sosyoekonomik geliĢmiĢlik, refah düzeyi, yaĢam koĢulları çevrenin önemli göstergeleri arasında yer almaktadır.

Bu iliĢkisel model ile aile sistematik bir biçimde ele alınmıĢtır. Ailenin alt sistemleri, çocuk yetiĢtirme tutumlarını ve insanlar arası iletiĢimdeki sosyalleĢme değerlerini ve etkileĢimi biçimlendirir. Sosyal geliĢme ve toplumsal değiĢim kanallarıyla ailenin yapısında ve sisteminde çeĢitli değiĢiklikler meydana gelmektedir. Bu değiĢiklikler, yaĢam koĢullarını etkileyerek bağlamı değiĢtirebilir.

Yapısal demografik değiĢkenler aile yapısını oluĢturmaktadır. Yapısal demografik değiĢkenlerin sosyoekonomik geliĢmeyle sistematik olarak değiĢtiği bilinmektedir. SosyalleĢme değerleri ve aile iletiĢimini kapsayan iki alt sistemi içermektedir. SosyalleĢme değerleri çeĢitli değiĢkenlere göre farklılık arz etmektedir. Bu sosyalleĢme değerleri bağımlılık-bağımsızlık boyutunda olup, bireye ve gruba, çocuğun ekonomik ve psikolojik değerine verilen önem açısından değiĢkenlik göstermektedir.

Bu genel model, dinamik ve etkileĢimseldir, nedensel iliĢkiler ve nedensel yolların yanı sıra geri iletimi de içermektedir. Modelin nasıl iĢlediği üç ayrı örüntü ile incelenmiĢtir. Bu üç belirgin aile örüntüsü, aile sisteminin ve iĢleyiĢinin farklı sosyoekonomik bağlamlardaki prototipleri olarak oluĢturulmuĢtur. Örüntüler, hali hazırdaki ailelerin tam bir tanımı olarak değil, farklı kuramsal biçimlenmelerin bir taslağı Ģeklinde yapılmıĢtır. Kapsam olarak üç model aile özelliklerinin farklı bileĢkelerini içermektedir. Bazı özellikler açısından ortak nitelikler olması rağmen, üç modelde temelde birbirinden oldukça farklıdır. Bu modeller benlik geliĢimi üzerine temellendirildiklerinde birer insan modeli olarak da nitelendirilebilirler. Bunun yanı sıra bu örüntüler, temel insan iliĢki biçimleriyle ve bunların aile ve kültürle olan iliĢkisi ile ilgilidir (KağıtçıbaĢı, 1989).

16 Karşılıklı Bağımlılık Modeli

Hane halkı yapısı bakımından çekirdek yapıya sahip ancak tarımsal üretim ve tüketim, çocuk bakımı gibi aile iĢlevlerinde geniĢ aile gibidirler. Tarımsal yaĢam biçimi ve düĢük refah düzeyine sahiptirler. Bu nedenle iĢlerin aile bireyleri tarafından paylaĢılması önemlidir. Bunun sonucu olarak da aile akrabalarıyla karĢılıklı bir bağımlılık içindedir. Ailede otoriter ebeveynlik ve otorite figürünün davranıĢlarına itaat görülmektedir. Aile içi ve kiĢilerarası iliĢkilerde duygusal ve maddi boyutta bağımlılık görülür. Bu tür aile sistemlerinde iliĢkisel benlik geliĢmektedir. Nedeni ise ailenin devamlılığının kuĢaklararası karĢılıklı bağımlılığı gerekli kılmasıdır (KağıtçıbaĢı, 2007).

Bağımsızlık Modeli

Kentli, endüstrileĢmiĢ, orta sınıf Batı toplumunun ideal aile modelidir. Bireycilik (ayrıĢıklık) kültürü egemendir. Bireyci, çekirdek aile prototipik modelidir. Bu sistemde hem aile hem de birey bazında birbirinden bağımsız ve ayrıĢmıĢ olma durumu söz konusudur. Çocuğun bağımsızlığını kazanması ve psikolojik değerler bu modelde vurgulanan değiĢkenlerdir. Bağımsız aile modeli refah düzeyi yüksek, sanayileĢmiĢ ve kentleĢme oranı yüksek toplumlarda görülmektedir. Bağımsız aile modelinde kuĢaklar ayrıĢmıĢ, duygusal ve maddi kaynak yatırımları çocuğa yöneltilmiĢtir. Kadının aile içindeki statüsü yükselmiĢ ve doğurganlık oranı düĢmüĢtür. Kadının yüksek statüsü, serbest ana-baba tutumu, ailenin ve benliğin bağımsızlığı vb. nitelikler bu modelin belirleyici nitelikleri arasında yer almaktadır. KuĢaklararası maddi bağımlılığın en aza indiği sosyokültürel ve ekonomik bir bağlamda, bağımsızlığa ve kendine güvene değer verilir. YaĢlılık güvencesi için çocuğun ana-babaya sadakat duyması ve bağımlı olması gerekmemektedir. Bu tür bir sosyalleĢme hem kuĢaklararası hem kiĢilerarası bağımsızlığı doğurur. Dolayısıyla bireyci ideolojiyle ilintili olarak özerklik önem kazanmıĢtır (KağıtçıbaĢı, 2007).

Karşılıklı Duygusal Bağlılık Modeli

Bu modelde duygusal alanda karĢılıklı bağlılık görülürken, maddi alanda birey ve aile bazında bağımsızlık söz konusudur. Bağlılık kültürüne (toplulukçuluk) sahip geliĢmiĢ ve kentleĢmiĢ bölgelerde karĢılıklı duygusal bağlılık modelinden söz edilebilir. Bağlılık kültürü devamlılık arz ettiği için aile diğer akrabalara doğru geniĢlemektedir. Aile iliĢki sisteminde, ataerkilliğin önemini yitirmesi, kadını aile içindeki statüsü, düĢük doğurganlık oranı gibi değiĢkenler yer almaktadır. Süreğen kuĢaklararası duygusal bağlılık, genç yetiĢkinlerin

17 duygusal yatırımlarını hem ana-babaya hem çocuklarına yöneltmelerine neden olmaktadır. Ancak, yaĢlı ana-babaya maddi destek gerekmediğinden, maddi kaynak akıĢı sadece, geliĢmiĢ/kentleĢmiĢ bağlamda ekonomik bir yük haline gelmiĢ olan çocuklara doğru yönelik olmaktadır. Böylece bu model, toplumsal ve ailevi değiĢim sonunda oluĢan özerk-iliĢkisel benliğin geliĢiminin nedenlerini ortaya koymaktadır. Bu tip bir benlik hem iliĢkiselliği hem de özerkliği kendi içinde barındırmaktadır. KarĢılıklı duygusal bağlılık modelinde ortaya çıkan bu benlikte, iki temel insan ihtiyacı olan bağlanma ve özerklik (Bakan, 1966,1968) ifade bulmaktadır (KağıtçıbaĢı, 2005; KağıtçıbaĢı, 2007).