• Sonuç bulunamadı

B- EBEVEYN ALEYHÝNE OLDUÐU ÝDDÝA EDÝLEN RÝVAYETLERÝN

1- Ebeveyn’in Diriltilip Ýman Etmesine Yönelik Eleþtiriler

eleþtirdik-leri husus, onlarýn ehl-i necat olduðunu savunanlarca ieleþtirdik-leri sürülen Ebeveyn’in diriltilip iman etmeleri meselesidir. Mesela Ebu’l-Hat-tap Ömer b. Dýhye, Ýbn Kesîr, Ýbn Teymiyye ve Ali el-Kârî gibi âlimler diriltilip iman etme olayýný eleþtirenlerdendir. Bu eleþtirile-rin bir yönü ilgili rivayetleeleþtirile-rin sýhhatine, bir kýsmý da içeriðine yöne-lik tenkitlerden oluþmaktadýr.

511 Katip Çelebi, Mîzânu’l-hak, s. 85.

Ýlgili rivayetlerin senet açýsýndan tenkidine gelince mesela hadis hafýzý Ýbni Dýhye, Âmine’nin diriltilip iman etmesiyle ilgili Hz. Ai-þe rivayetinin mevzû, üstelik Kuran ve icmaya aykýrý olduðunu ile-ri sürmüþ; el-Kârî de Taberânî ve diðerleile-rinin Hz. Aiþe’den naklet-tikleri rivayetin mevzû deðilse bile -Suyûtî’nin de tasrih ettiði üze-re- zayýf olduðuna dair hadis hafýzlarýnýn ittifak etiklerini belirtmiþ-tir.512 Ýbn Teymiyye (ö.728/1328) Ebeveyn’in ihya ve iman etmele-rini “her ne kadar Hatib el-Baðdadî, Süheylî, Kurtubî gibi âlimler eserlerinde zikretmiþlerse de bu hususu, ehl-i hadisin hiçbiri sahih bulmamýþ, aksine ehl-i marifet bunun uydurulmuþ bir yalan oldu-ðunda ittifak etmiþlerdir. Üstelik bu haber, Sahih, Sünen ve Müs-ned’ler gibi muteber hadis kitaplarýnda kaydedilmemiþ olduðu gibi muteber meðazî ve tefsir kaynaklarýnda da yer almamaktadýr. Hatib el-Baðdadî’nin es-Sabýk ve’l-Lahýkadlý eserindeki metodu, doðru söz-lü veya yalancý olduðuna bakmaksýzýn bir kiþiden rivayette bulunan muhaddisleri öncelik ve sonralýk sýrasýna göre zikretmektir. Ýbn Þahîn, zayýf ile sahihi ayýrt etmeksizin sadece rivayet eder; Süheyli ise bu haberi bir çok meçhullerin bulunduðu isnadla zikretmiþtir.’513 diyerek Ebeveyn’in ihya ve iman etmeleri olayýný senet açýsýndan eleþtirmiþtir. Öte yandan Ýbn Kesir (ö.774/1373) Ebeveyn’in ihya-sý ilgili rivayetleri deðerlendirirken “Bundan daha garibi ve belirsi-zi Hatib el-Baðdadî’nin meçhul senedle Hz. Aiþe’den Âmine’nin di-riltilip iman etmesiyle ilgili naklettiði hadistir. Keza Süheylî’nin se-nedinde meçhul bir grubun bulunduðu, Hz. Peygamber’in anne ve babasýnýn her ikisinin diriltilip iman ettikleriyle ilgili rivayet de böy-ledir.” sözleriyle eleþtirmiþtir.514 Ali el-Kârî (ö. 1014/1606) de Âmi-ne ile Abdullah’ýn ihya ve imanýyla ilgili Hz. Aiþe rivayetinin hadis âlimlerinin ittifakýyla zayýf olduðunu belirtmiþtir.515 Ne varki mez-kur Hz. Aiþe rivayetinin mevzu olduðu þeklindeki tenkide gelince

512 Ali el-Kârî, Mezvû‘âtu Ali el-Kârî, s. 19; a. mlf., Þerhu’þ-Þifâ, I, 648.

513 Ýbn Teymiyye, Mecmû‘u fetâvâ, IV, 324-325.

514 Ýbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîm, II, 394.

515 Ali el-Kârî, Edilletü’l-mu‘takad, vr. 19a.

Ebû Bekir Hatib el-Baðdadî, Ýbn Asâkir, Ebû Hafs b. Þahin, Ebûl-Kasým es-Süheylî, Kurtubî, Muhibbuddin et-Taberî, Ýbnü’l-Münîr, Ýbn Seyyidinnas ve Suyûtî gibi âlimler ihya hadisinin mevzû deðil, zayýf olduðunu kabul etmiþler ve bu kabil rivayetlerin fadail ve me-nakýb babýnda kabul edilebilir olduðunu belirterek caiz görmüþler-dir.516

Ebeveyn’in ihya ve imanlarý olayýnýn içerik açýsýndan tenkit edilmesine gelince, bu mesele, onlarýn ehl-i necat olmadýðýný savu-nanlarca Kur’an, sünnet ve icmaya aykýrý olmakla eleþtirilmiþtir. Bu noktada ihya meselesi özellikle kafir olarak ölenlerin tevbesinin ka-bul olmadýðý; yeis anýnda, ölüm ve akibeti görünce tevbe ve iman etmenin fayda vermeyeceði; haberlerde nesh olmayacaðý ve ömrün eksilip-artmayacaðý ilkesine dayanýlarak eleþtirilmiþtir. Nitekim Ebu’l-Hattab Ömer b. Dýhye’nin ihya olayýný senet açýsýndan mev-zu olmakla eleþtirdiði gibi bu açýdan da eleþtirdiðini Kurtubî(ö.

671/1248) nakletmiþtir. Buna göre Ýbn Dýhye, Hz. Peygamber’in annesinin ve ayrýca babasýnýn iman etmesiyle ilgili rivayetin mevzû

516 Suyutî, es-Sübülü’l-Celiyye, s. 8. Suyutî, hadis hafýzlarýnýn bir kýsmý bu rivayeti mevzu; bir kýsmýn da zayýf bulduklarýný, doðrusunun ise zayýf olduðunu, belirtmiþtir. O, özellikle Ze-hebî’nin Mîzan’ýndan ve Ýbn Hacer’in Lisânu’l-mîzân’ýndan çeþitli deliller getirerek ihya olayýný bildiren Hz. Aiþe rivayetinin senedindeki –sika olmadýðý ve meçhul olduðu þeklin-de- eleþtiri konusu olan mezkur üç kiþi (Ahmed b. Yahya ve Muhammed b. Yahya’nýn meç-hul, Muhamed b. Ziyad’ýn ise sika olmadýðý) hakkýndaki bu deðerlendirmenin yanlýþ oldu-ðunu göstermiþtir (Suyutî, Neþru’l-alemeyni’l-münîfeyn, s. 4-10) Suyutî, Hz. Aiþe hadisini senet açýsýndan çeþitli örneklerle uzun uzun inceledikten sonra kesinlikle mevzû olmadýðýný vurgulamýþtýr. O bu kanaatini þöyle gerekçelendirmiþtir: bu rivayetin cerhi üzerinde ittifak edilmiþ deðildir. Zira hadise yönelik eleþtiriler, Ebû Ðuzeyye ile Abdülvehhab b. Musa üze-rinde cereyan etmektedir. Halbuki Darekutnî, Abdülvehhab hakkýnda bir yerde ‘sikadýr’ bir baþka yerde ‘beis yoktur.’ diyerek, onun sika olduðunu söylemiþ olmaktadýr. Üstelik Ýbn Hacer de Darekutnî’yi desteklemiþtir. Ayrýca hiç kimseden Abdülvehhab hakkýnda her han-gi cerh de nakledilmemiþtir. Hiþam ile Hz. Aiþe arasýnda senette ‘Urve düþmüþtür, ama baþ-ka bir tarikte vardýr. Ebû Ðuzeyye’ye gelince Darekutnî, onun hakkýnda ‘münkerü’l-hadis’;

Ýbnü’l-Cevzî ‘meçhul’ olduðunu söy lemiþtir. Ancak Ýbn Yûnus onun hakkýnda iyi bir ter-cüme-i hal kaydederek onu meçhuller sýnýfýndan çýkarmýþtýr. Senetteki Ka‘bî’ye gelince onun hakkýnda en fazla söylenebilen þey ‘meçhul’ olmasýdýr; halbuki maruftur. Ömer b.

Rebî‘ ise sika olduðu söylenen çok hadis rivayet eden bir kimsedir. Bu itibarla mezkur ha-dis mevzû deðil, zayýftýr. Ayrýca bu rivayetin Ka‘bî tarikinden çok daha iyi Ahmed b. Yah-ya kanalýyla gelen baþka bir rivayeti vardýr. Ýbn Asakir’in de bu hadis hakkýnda münker de-mesi, benim hadis hakkýndaki ‘mevzu deðil, zayýftýr’ þeklindeki görüþümü desteklemekte-dir. Zira Münker hadis, zayýf hadislerdendesteklemekte-dir.’ (Suyûtî, et-Ta‘zîm ve’l-minne, s. 16.)

olduðunu ve “…ve kafir olarak ölenler için tevbe yoktur.”517 ile “…ve kafir olarak ölürse onlarýn yaptýklarý ameller dünya ve âhirette boþa gider.”518 anla-mýndaki âyetlerin ve icmanýn böyle bir þeyi reddettiðini ileri sür-müþtür. Ayrýca Ýbn Dýhye, “öyleyse kafir olarak ölen kimseye diril-dikten (rec‘attan) sonra iman etmek fayda saðlamaz. Hatta ölmek üzere iken gözle görme anýnda (‘inde’l-muayene) bile iman etmek fayda saðlamazken diriltildikten sonra iman etmek nasýl fayda vere-bilir? Ayrýca Hz. Peygamber’in “anam babam ne yaptýlar bilsey-dim?”519 diye onlar hakkýndaki endiþesini dile getirmesi vesilesiyle

“Sen cehennemliklerden sorumlu deðilsin.”520 anlamýndaki âyetin indiril-miþ olmasý da böyle bir olayýn olamayacaðýný göstermektedir.’ de-miþtir.521Ýbn Teymiyye de ihya olayýnýn Kitap, sünnet ve icmaya ay-kýrý olduðunu ileri sürmüþtür. O, bu olayýn Kurân’a ayay-kýrý olduðu-na delil olarak“Allah’ýn kabul edeceði tevbe, ancak bilmeyerek kötülük edip de çabucak tevbe edenlerin tevbesidir. Ýþte Allah bunlarýn tevbesini kabul eder…Yoksa kötülükleri yapýp da içlerinden birine ölüm gelip çatýnca ‘ben þim-di tevbe ettim’ þim-diyenler ile kafir olarak ölenler için tevbe yoktur.”522ile “Fakat azabýmýzý gördükleri zaman imanlarý kendilerine fayda vermeyecektir. Al-lah’ýn kullarý hakkýnda süregelen adeti budur.”523mealindeki âyetleri gös-termiþtir. Birinci âyete göre Allah, kafir olarak ölenler için tevbe ol-madýðýný açýklamýþ; ikinci âyette ise azabý gördükten sonra iman et-menin hiçbir fayda vermeyeceðini; bunun kullarý hakkýndaki bir ka-nunu olduðunu haber vermiþtir. Keza Ýbn Teymiyye, Müslim’in Enes rivayeti ile Hz. Peygamber’e annesi için istiðfara izin

verilme-517 en-Nisâ, 4/18.

518 el-Bakara, 2/217. Ancak söz konusu âyettin konuyla hiç ilgisi bulunmamakta ve burada Müslüman olduktan sonra Ýslam’dan dönen ve kafir olarak ölenlerden bahsettiði çok açýk-týr. Âyetin ilgili kýsmý þöyledir: “Sizden kim dininden döner ve kafir olarak ölürse onlarýn yaptýklarý ameller dünya ve ahirette boþa gider. Onlar cehennemliktir ve orada devamlý ka-lýrlar.”(2/217.)

519 Ömer en-Nesefî, et-Teysîr, fi’t-tefsîr, vr. 59a; krþ. Kurtubî, el-Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’ân, II, 92-93; Ýbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘azîm, I, 162.

520 el-Bakara, 2/119.

521 Suyûtî, et-Ta‘zîm ve’l-minne, s. 7; a. mlf. Neþru’l-alemeyn, s. 12.

522 en-Nisâ, 4/17-18.

523 el-Mü’min, 40/18.

diðini bildiren rivayeti de delil olarak ileri sürmüþtür.524 Ali el-Kârî’ye göre de Ýbn Dihye’nin ileri sürdüðü ve Ýbn Kesir’in benim-sediði görüþe iliþkin delil olarak sunulan “…kafir olarak ölenler için tev-be yoktur.”525 anlamýndaki âyet, Ebeveyn’in küfrünü açýkça ortaya koy-maktadýr. ‘Zira Kafir olarak ölenler için tevbe söz konusu deðildir.

Çünkü “Fakat azabýmýzý gördükleri zaman imanlarý kendilerine fayda verme-yecektir. Allah’ýn kullarý hakkýndaki sünneti budur…”526anlamýndaki âyet-te de belirtildiði gibi itikatta itibar edilen imanýn gaybî olmasýdýr.

Halbuki ihya ve iman olayýnda gaybîlik ortadan kalkmýþ aynel yakîn akýbet görülmüþ veya görülmüþ gibidir. Bu itibarla Ebeveynin ihya ve imanlarý sabit deðildir. Böyle bir þeyin olmadýðýnýn bir delili de özellikle Veda Haccý gibi ashabýn son derece kalabalýk olduðu bir sý-rada vuku bulduðu söylendiði halde sahabe arasýnda iþtihar etmeme-sidir. Üstelik þerî-küllî bir kaide olarak gaybî halleri müþahede ettik-ten sonra iman etmenin kabul edilmeyeceðine dair icma da bulun-maktadýr. Davanýn hususiyeti iddianýn güçlü delillerle ispat edilme-sini gerektirir. O halde delille açýklamak bu meyanda iddiada bulu-nana düþer. Allah Teâlâ’nýn kudret-i ilâhiyesi ve Hz. Peygamber’e ait hususî bir ihsan olmasý açýsýndan ihyanýn mümkün olmasýna gelin-ce, Hanefilerden hiç kimse bunu inkar etmemektedir. Ancak mese-le, belli bir nizam ve sistem üzere delillerle bunu ispat etmektir. Yok-sa özellikle de görüþlerin birbirleriyle çeliþtiði bir alanda istidlale hiç-de uygun olmayan ihtimaller üzerinhiç-de durmak hiç-deðildir.’527

Ebeveyn’in ihya ve iman etmeleri olayýnýn Âmine ve Abdullah aleyhinde olan rivayetleri neshettiði iddiasý, Ebeveyn’in mümin ol-madýðýný savunanlar tarafýndan haberlerde nesh olmadýðý ilkesiyle cevaplandýrýlmýþtýr. Mesela Ali el-Kârî, Veda Haccý esnasýnda vuku bulduðu için ihya olayýnýn Hz. Peygamber’i annesi için istiðfar et-mekten men ettiðiyle ilgili rivayetleri nesh ettiði iddiasýný tuhaf

bul-524 Ýbn Teymiyye, Mecmû‘u fetâvâ, IV, 325-326.

525 en-Nisâ, 4/18.

526 el-Mü’min, 40/85.

527 Ali el-Kârî, Edilletü’l-mu‘takad, vr. 19a-19b.

muþ ve “Bir kere mezkur ihya hadisi, muhaddislerin ittifakýyla za-yýf, bazý muhakkiklere göre mevzû, müfessirlere göre Kitab’a ayký-rý olduðuna göre nasýl olur da Müslim’in Enes hadisine ve neredey-se mütevatir konumuna gelmiþ bulunan diðer mezkur rivayetlere aykýrý olmadýðý düþünülebilir. Ayrýca haberlerde nesh olmadýðý, nes-hin ancak inþa ve ahkamda olduðu belirtildiði halde bu rivayet na-sýl neshedilmiþ olur.’528 sözleriyle tenkit etmiþ; bir baþka yerde de þöyle demiþtir: “Ebeveyn’in ihya ve imanlarýyla ilgili rivayetin sýh-hatli olmadýðýna dair icma hasýl olmuþtur ve Ebeveyn’in küfrüne delâlet eden Müslim hadisine muarýz olmasý zaten mümkün deðil-dir, olsa bile itibar edilmez. Zira bu rivayet muhaddislerin ittifakýy-la zayýf, hatta bir kýsým muhakkik alimlere göre de mevzu bir ha-berdir. Üstüne üstlük mezkur âyetlere, o âyetlerle ilgili hadislere, dört büyük imamýn beyanýna ve ehl-i sünnet alimlerinin büyükleri-nin görüþlerine aykýrýdýr. Bu mesele sadece Rafýza taifesibüyükleri-nin batýl asýllarýndandýr. Ayrýca ihya hadisi Sahihayn’da veya sadece birinde mevcut olsaydý, Sahihayn dýþýndaki hiçbir hadis ona muaraza ede-mezdi…Durum böyle iken bu rivayeti, müçtehid mertebesine ulaþ-mayan mukallid alimlerden Ýbn Þahin, Hatib el-Baðdadî, Süheylî, Kurtubî, Ýbn Münîr gibi alimlerden baþkasý rivayet etmemiþtir. Ay-rýca Hanefi mezhebinden veya diðerlerinden olan bir kimsenin, mezkur bu kiþileri taklit edip, ümmetin âlimleri tarafýndan ortaya konulan delillerin açýklýðýna raðmen kendi imamlarýný terk etmesi hiç caiz midir? Hele mesele, zannî kaideler çerçevesinde dönüp do-laþan füru fýkha ait bir mesele deðil de kesin delillere dayanmasý ge-reken itikadî bir mesele olursa, böyle bir þey nasýl olabilir?”529 Mý-sýrlý âlim Ali el-Makdisî‘ye göre de ‘Ebeveyninin diriltilip iman et-tiklerine dair hadis doðru olduðu kabul edildiði takdirde Tevbe su-resindeki mezkur âyetin (9/113) doðru olmamasý gerekir. Nesh, in-þaî cümleler ve hükümlere ait özelliklerdendir; haberlerde nesh caiz deðildir. Binaenaleyh nüzul sebebinin hükmüne itibar edildiðinde

528 Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 20a.

529 Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 30b-31a.

ihya ile ilgili rivayetin doðru olmamasý gerekir. Keza Münteka sahi-bi ile diðer bazý âlimler de bu yoldan gitmiþlerdir.’530sözleriyle hem ihya olayýný hem de bu olayýn Âmine aleyhinde olan Hz. Peygam-ber’e annesi için istiðfarda bulunmasýna izin verilmemesiyle ilgili hükmü neshettiðine dair iddiayý eleþtirmiþtir.

Ali el-Kârî, Süheylî ve Kurtubî’nin ihya olayýný savunmaya yönelik olarak meseleyi Allah’ýn kudreti ve Hz. Peygamber’in böyle bir ihsana layýk olmasýyla açýklamalarýný da doðru bulma-mamýþtýr. Nitekim Süheylî Ebeveyn’in ihya ve imanlarýyla ilgili olarak ‘Allah her þeye kadirdir. O’nun rahmeti ve kudreti hiçbir þeyden aciz deðildir. Hz. Peygamber de Allah’ýn sýrf fazlýndan kendisine dilediðini tahsis etmeye ve sýrf kereminden dilediðini O’nun için ta‘mim etmeye ehil ve layýktýr.’ demiþ; Kurtubî ise

‘Ebeveyn’in ihya ve imanýnýn aklen ve þer‘an imkansýz olmadýðýný’

ileri sürmüþtür. Ali el-Kârî’ye göre ‘Kurtubî’nin bu sözünün usul ve fer‘ açýsýndan mümkün olduðunda hiç þüphe yoktur. Ancak söz, öncelikle bunun sübutu noktasýnda, ikinci olarak da nefyedil-mesindedir. Süheyli’nin açýklamasýna da bu cevapla karþýlýk verile-bilir. Ýlaveten þayet bu ihya olayý sahih olsaydý Hz. Peygamber, as-habýn büyükleri bir yana elbette bunu düþmanlarýna karþý izhar eder ve o kadar ashabý arasýnda sadece Hz. Aiþe’ye söylemekle ye-tinmezdi; ayrýca Hz. Aiþe’den nakilde tabiin ve diðerleri arasýnda da elbette þöhret bulurdu. Keza eðer bu rivayet sahih olsaydý hiç þüphesiz, Hz. Peygamber’in mucizelerinin en zahiri ve kerametle-rinin en büyüklerinden biri olurdu. Bu da göstermektedir ki Ebe-veyn’in ihyasý meselesi Rafizîlerin uydurmalarýndandýr. Ancak Ra-fiziler kendilerinden þüpheyi uzaklaþtýrmak ve davalarýný güçlen-dirmek için bu mevzu haberi Hz. Aiþe’ye nispet etmiþlerdir.’531

Ne varki Ýbn Dýhye’nin ve diðerlerinin bu gerekçeli tenkitleri-ni, Ebeveyn’in ehl-i necat olduklarýný benimseyenler, önceki pey-gamberlerin ihya mucizelerinin bir benzerinin Hz. Peygamber’e

ve-530 Katip Çelebi, Mîzânu’l-hak, s. 85.

531 Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 19b-20a.

rilmesiyle, güneþin rücuu, Ashabî Kehf ’in ve Araf ehli’nin durumu gibi rivayetlerle karþý tenkitle cevaplandýrmaya çalýþmýþlardýr. Mese-la Kurtubî, Ýbn Dihye’yi eleþtirerek Ebeveynin diriltilmelerinin ak-len ve þer’an imkansýz olmadýðýný söylemiþ532 ve ‘bu durum, kafir olarak ölen kimseye has bir özel durum olur. Ýbn Dýhye’nin kafir olarak ölen kimseye diriltilip iman etmelerinin fayda vermeyeceði þeklindeki eleþtirisine gelince bu, güneþin rücuu (battýktan sonra tekrar yükselmesi) olayýyla reddedilebilir. Nitekim Allah Teâlâ, Resûlü için güneþi battýktan sonra geri yükseltmiþ ve bu sayede ikindi namazýný eda etme imkaný bulmuþtur. Þayet güneþin geri yükseltilmesinin faydasý olmasaydý, elbette Allah onu geri yükselt-mezdi. Ebeveyn’in durumu da bunun bir benzeridir. Ýlaveten Allah Teâlâ, Yunus’ýn (a.s) kavmini azapla helak etmek üzere iken onla-rýn imanýný ve tevbelerini kabul etmiþ,533böylece onlarýn azabýn ge-leceðini anladýklarý anda tevbe edip iman etmeleri kendilerine fayda saðlamýþtýr.534 Ýbn Hacer el-Heytemî de (ö. 974/1567) Kurtubî’nin bu açýklamalarýna aynen katýlmýþtýr.535

Suyûtî -Suyûtî’ye ait orijinal bir gerekçedir.-536 ve Kemal Pa-þazâde gibi âlimler, Ýbn Dihye’nin Ebeveyn’in ihya ve imanlarý ko-nusunda ölüp dirildikten sonra iman etmenin fayda vermeyeceði þeklindeki eleþtirine, Ashab-ý Kehf ’in ahir zamanda diriltilip imti-han edileceklerini ve kendilerini þereflendirmek için bu ümmete da-hil edileceklerine iliþkin rivayetlerle cevap vermeye çalýþmýþlardýr.

Buna göre Allah Teâlâ’nýn, Ebeveyn için belli bir ömür takdir etme-si, fakat bu ömürlerini tamamlamadan önce onlarý vefat ettirmeetme-si, daha sonra geri kalan ömürlerini tamamlamalarý için onlarý dirilt-mesi ve onlarýn da bu süre içinde iman etmeleri bir ilk deðildir. Bu

532 Ýbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîm, II, 394.

533 Yûnus, 10/98.

534 Suyûtî, Mesaliku’l- Hünefâ, s. 65; a. mlf. el-Makâmetü’s-sündüsiyye, s. 5; a. mlf. et-Ta‘zîm ve’l-minne, s. 7-8; a. mlf. Neþru’l-alemeyn, s. 12-13; a. mlf. es-Sübülü’l-Celiyye, s. 10;

Þa‘rânî, el-Yevâkît ve’l-cevahîr, II, 57.

535 Ýbn Hacer, Þerhu’l-Hemziyye, s. 21.

536 Suyûtî, Neþru’l-alemeyn, s. 14-15; a. mlf. et-Ta‘zîm ve’l-minne, s. 8.

itibarla týpký bu ümmette dahil olma þerefine nail olmalarý için As-hab-ý Kehf ’in ömürlerinin bir kýsmýnýn tehir edilmesi, kendilerine ihsan edilen þeyler cümlesinden olmasý gibi, iman konusundaki ek-sikliklerini telafi etmeleri için ebeveyne tahsis edilen ömürden bir kýsmýnýn tehir edilmesi Allah’ýn, Resul’üne (s.a.v) ikram ettiði þey-ler cümlesinden olur.537 Bunun yaný sýra Suyûtî’ye göre Ýbn Dýh-ye’nin ihya hadisinin Kur’ân’ýn zahiriyle çeliþtiði þeklindeki iddiasý, ehl-i hadisin metodu deðildir. Zira hadis ülemasý, bir hadisi isnad yolundan ta‘lil etmektedirler. Ayrýca Hz. Peygamber’in “keþke anam-babam ne yaptýlar bilseydim.” rivayeti, hüccet olamayacak kadar mu‘dal, zayýf bir hadistir. Ýlaveten Suyûtî þöyle demektedir:

‘Ebeveyn’in ihyasýný red sadedinde “Onlarýn ecelleri geldiðinde bir an ol-sun geri kalmaz ve ileri geçmezler.”538 anlamýndaki âyetle ecelin tehir edilmeyeceðine istidlal edilemez. Çünkü bu âyet Allah Teâlâ’nýn son kez daimî olarak ruhu almayý dilediði kimseler hakkýndadýr. Halbu-ki Ashab-ý Kehf, Hz. Ýsa’nýn dirilttiði ölüler ve Ebeveyn örneklerin-de olduðu gibi, -her ne kadar cumhura göre ömür artýp eksilmezse de bir görüþe göre artýp eksilebilir- Allah, öldükten sonra diriltme-yi dilediði kimselere özel bir ömür tahsis edebilir.’539 Ayrýca Suyûtî ve Kemal Paþazâde’ye göre Ebeveyn’in iman etmek üzere diriltilme-leri, týpký Ashab-ý Kehf hakkýndaki haberde ifade edildiði gibi- insan-lar içinden çýkarýlmýþ en hayýrlý ümmete dahil olmainsan-larýný ve bu yüce dinle þereflenmelerini saðlamak içindir. Nitekim Ashab-ý Kehf hak-kýndaki hadise göre onlar âhir zamanda diriltilecek, Ýslâm’la müþerref olmalarý için kendilerinden delil getirmeleri istenmek suretiyle imti-han edilecekler ve sonunda Hz. Peygamber’in dinine tabi olacaklar-dýr.540 Ancak Ali el-Kârî, bu istidlal tarzýnýn eleþtirmiþtir. el-Kârî’ye göre ‘bu rivayetin batýl olduðu çok açýktýr. Çünkü Ashab-ý Kehf

mü-537 Kemal Paþazâde, a.g.e., s. 89-90.

538 el-A‘raf, 7/34.

539 Suyutî, Neþru’l-alemeyn, s. 14-15.

540 Ashab-ý Kehf ’le ilgili rivayet ve deðerlendirmesi için bk. Suyûtî, el-Fevâidü’l-kâmine, s. 36;

Kemal Paþazâde, Risale fî hakký Ebeveyi’n-Nebî, (Ahmed Cevdet, “Resâil-i Ýbn Kemal” ), s.

89-90.

min olarak ölmüþlerdir ve bu hususta icma vardýr. Halbuki tartýþma müþrik olarak ölen kimselerin tevbelerinin kabulü konusundadýr. Üs-telik burada tartýþma konusu, Allah’ýn kudretinin imkaný hakkýnda deðildir. Zira Allah’ýn kudreti her iki tarafa da uygun ve her iki sýnýfý da içerir. Fakat asýl mesele, iki þýktan hangisinin gerçek anlamda vu-ku bulduðudur.541

Kemal Paþazâde (ö. 940/1534) Ýbn Dihye’nin “ölmek üzere iken (gözle görme anýnda) bile iman etme fayda vermediðine göre, diriltildikten sonra nasýl fayda verebilir?” þeklindeki eleþtirisini þöy-le cevaplamýþtýr: “Ölümü müþahede anýndaki iman, iman-ý yeistir.

Bu yüzden diriltildikten sonra iman etmenin aksine, asýl bu tür iman kabul edilmez. Nitekim Allah Teâlâ’nýn “Eðer dünyaya geri gön-derilecek olsalar yine kendilerine yasaklanan þeylere döneceklerdir.”542 meâlin-deki âyeti de bu hususa delâlet etmektedir.”543 Bunun yaný sýra Ke-mal Paþazâde, Ebeveyn’inin ihyasýyla ilgili olarak el-Mevsûm adlý eserde Hafýzuddin el-Kerderî’nin544“ Eðer ebeveynin diriltilip iman

Bu yüzden diriltildikten sonra iman etmenin aksine, asýl bu tür iman kabul edilmez. Nitekim Allah Teâlâ’nýn “Eðer dünyaya geri gön-derilecek olsalar yine kendilerine yasaklanan þeylere döneceklerdir.”542 meâlin-deki âyeti de bu hususa delâlet etmektedir.”543 Bunun yaný sýra Ke-mal Paþazâde, Ebeveyn’inin ihyasýyla ilgili olarak el-Mevsûm adlý eserde Hafýzuddin el-Kerderî’nin544“ Eðer ebeveynin diriltilip iman