• Sonuç bulunamadı

EBÜ’L-FETH el-BÜSTÎ VE UNVANU’L-HİKEM KASİDESİNİN TERCÜMESİ

ُﻥﺍَﺮـْﻔُﻏ َﻭ ٌﺢْﻔ َﺻ ِﻪـِﺘ ﱠـﻟَﺯ ِﺽﻭُﺮُﻋ ﻲِﻓ َﻚَﻟ ْﻦُﻜـَﻴْﻠَﻓ ٌﺀﻲِﺴُﻣ َﺀﺎﹷﺳَﺃ ْﻥﺇ َﻭ

10- Eğer yaramazın biri kötülük yaparsa, hatasının ortaya çıkı-şında senin de aldırmama ve bağışlama (özelliğin) olsun.

ُﻥﺍَﻮـْﻌِﻣ ﱠﺮُﺤـﻟﺍ ﱠﻥﺈﻓ َﻙﺍَﺪـَﻧ ﻮُﺟْﺮَﻳ ٍﻞـَﻣَﺃ ﻱِﺬِﻟ ﺎًﻧ ﺍَﻮْﻌِﻣ ِﺮــْﻫﱠﺪﻟﺍ ﻰَﻠَﻋ ْﻦُﻛ َﻭ

11- Zaman(ın sıkıntıların)a karşı cömertliğini umutla bekleye-ne çok yardımcı ol! Çünkü asil kişi çokça yardım edendir.

ُﻥﺎﹷﻛْﺭَﺃ َﻚـْﺘَﻧﺎَﺧ ْﻥﺇ ُﻦْﻛﱡﺮﻟﺍ ُﻪﱠﻧﺈَﻓ ﺎًﻤ ِﺼَﺘْﻌُﻣ ِﷲﺍ ِﻞْﺒـَﺤِﺑ َﻚْﻳَﺪَﻳ ْﺩُﺪـْﺷﺍ َﻭ

12- Allah’ın ipine (dinine) ellerinle sımsıkı sarıl! Zira sığın-dıkların sana ihanet ettiğinde sığınılacak merci odur.

ﺍﻮُﻧﺎَﻫ ْﻦَﻣ َﻭ ﺍﻭﱡﺰَﻋ ْﻦَﻣ ﱠﺮـَﺷ ِﻪﻴِﻔْﻜَﻳ َﻭ ِﻪِﺒِﻗﺍَﻮـَﻋ ﻲِﻓ ْﺪـَﻤ ْﺤُﻳ ﷲﺍ ِﻖـﱠﺘَﻳ ْﻦَﻣ

13- Allah’tan kim korkarsa sonunda övülür ve Allah, zalim ve alçakların şerrinden onu korur.

ُﻥَﻻْﺬـِﺧ َﻭ ٌﺰـ ْﺠَﻋ ُﻩَﺮـ ِﺻﺎَﻧ ﱠﻥﺈَﻓ ٍﺐَﻠَﻃ ﻲِﻓ ِﷲﺍ ِﺮـْﻴــَﻐِﺑ َﻥﺎَﻌَﺘـْﺳﺍ ِﻦـَﻣ

14- Kim, bir istekte Allah’tan başkasının yardımını dilerse, onun yardımcısı, acizlik ve perişanlıktır.

ُﻥﺍَﺪـ ْﺧَﺃ َﻭ ٌﻥﺍَﻮـْﺧﺇ ِﺔَﻘﻴِﻘـَﺤـﻟﺍ ﻰَﻠَﻋ ُﻪـَﻟ َﺲـْﻴَﻠَﻓ ﺎًﻋﺎﱠﻨـَﻣ ِﺮْﻴـــَﺨْﻠِﻟ َﻥﺎَﻛ ْﻦَﻣ

15- Kim hayra engel olursa, gerçekte onun kardeş ve dost-ları yoktur.

ُﻥﺎـ ﱠـﺘَﻓ ِﻥﺎﹷـﺴْﻧﻺِﻟ ُﻝﺎَﳌﺍ َﻭ ِﻪـْﻴَﻟﺇ ًﺔــَﺒِﻃﺎَﻗ ُﺱﺎﱠﻨﻟﺍ َﻝﺎَﻣ ِﻝﺎﹷﻤـﻟﺎِﺑ َﺩﺎَﺟ ْﻦَﻣ

16- Malını seve seve verene bütün insanlar meyleder. Mal ise insan için çok çekicidir.

ُﻥَﻻْﺬـَﺟ ِﻦْﻴـَﻌﻟﺍ ُﺮﻳِﺮـَﻗ َﻮْﻫَﻭ َﺵﺎَﻋ َﻭ ْﻢـِﻬِﻠِﺋﺍَﻮـَﻏ ْﻦِﻣ ْﻢَﻠـْﺴَﻳ َﺱﺎﱠﻨﻟﺍ َﻢَﻟﺎﹷﺳ ْﻦَﻣ

17- İnsanlarla iyi geçinen onların şerlerinden emin olur.

Mutlu ve bahtiyar olarak da yaşar.

ُﻥﺎَﻄْﻠــُﺳ ِﺹْﺮِﺤْﻠِﻟ ِﻪـِﺴْﻔَﻧ ﻰَﻠَﻋ ﺎَﻣَﻭ ﺍَﺪَﻏ ِﻪْﻴَﻠَﻋ ٌﻥﺎَﻫْﺮــُﺑ ِﻞْﻘـــَﻌﻠِﻟ َﻥﺎَﻛ ْﻦَﻣ

18- Akıl, kime önder olursa o, kendisinde hırsın sultası ol-mayan biri olur.

ُﻥﺎَﻳْﺰـَﺧ َﻮْﻫَﻭ ﺎًﻣْﻮَﻳ ﱢﻖـَﳊﺍ ﻰَﻠَﻋ ﻰ َﻀْﻏﺃ ﻯًﻮـــَﻫ َﻮـ ْﺤَﻧ ِﻞْﻬَﳉﺍ ِﻁْﺮَﻔِﻟ ﺎًﻓْﺮَﻃ ﱠﺪَﻣ ْﻦَﻣ

19- Kara cahilliği yüzünden gözünü boş arzulara diken, pe-rişan olarak bir gün gerçeği görmezlikten gelir.

ُﻥﺍَﻭْﺪـُﻋ َﻭ ٌﻰْﻐـَﺑ ْﻢُﻬَﺳﻮـــُﺳ ﱠﻥ ِﻷ ﺎًﺒـ َﺼـَﻧ ْﻢـُﻬْﻨِﻣ ﻰـَﻗَﻻ َﺱﺎﱠﻨﻟﺍ َﺮـَﺷﺎَﻋ ْﻦَﻣ

20- İnsanlar ile oturup kalkan, (bir gün) onların sıkıntısı ile karşılaşır. Çünkü insanların karakteri(nde) zulüm ve düşmanlık (var)dır.

ُﻥﺍﱠﻮـَﺧ ِﺮ ْﺼَﻌﻟﺍ ﺍَﺬَﻫ ِﻥﺍَﻮْﺧﺇ ﱡﻞـُﺠـَﻓ ُﻢِﻬِﻠْﻘَﻳ ِﻥﺍَﻮـْﺧﻹﺍ ِﻦـَﻋ ْﺶـﱢﺘـَﻔـُﻳ ْﻦَﻣ َﻭ

21- Kardeşleri hakkında tecessüste bulunan, onlar hakkında kin besler. Zira şu asrın kardeşlerinin çoğu hâindir.

ُﻥﺎَﻫْﺮُﺑ ِﺮـْﻫﱠﺪﻟﺍ ِﻊْﺒَﻃ ِﺔـَﻘﻴِﻘـَﺣ ﻰَﻠَﻋ ُﻪـَﻟ َﻡﺎَﻗ ِﺮْﻫﱠﺪﻟﺍ َﻑﻭُﺮـ ُﺻ َﺭﺎﹷﺸَﺘـْﺳﺍ ِﻦَﻣ

22- Kim zamanın olaylarını(anlamak için) danışırsa, bu onun için zamanın gerçek yapısını tanımaya rehber olur.

ُﻥﺎﱠﺑﺇ ِﻉْﺭﱠﺰـﻟﺍ ِﺪـ ْﺼَﺤِﻟ َﻭ ًﺔـَﻣﺍَﺪـَﻧ ِﻪِﺒِﻗﺍَﻮَﻋ ﻲِﻓ ْﺪﹻ ُﺼ ْﺤَﻳ ﱠﺮـــﱠﺸﻟﺍ ِﻉَﺭْﺰَﻳ ْﻦَﻣ

23- Kötülük eken, sonunda pişmanlık biçer. (Her) ekin ha-sadı için bir zaman vardır.

ُﻥﺎَﺒْﻌــُﺛ َﻭ ﱞﻞ ِﺻ ُﻢُﻬـْﻨـِﻣ ِﻪ ِﺼﻴِﻤـَﻗ ﻲـِﻓ َﻭ َﻡﺎَﻧ ِﺭﺍَﺮــْﺷﻷﺍ ﻰَﻟﺇ َﻡﺎَﻨـَﺘـْﺳﺍ ِﻦَﻣ

24- Kötülerle uyumak (arkadaş olmak) isteyen kimse, koy-nunda yılan ve çiyan olduğu halde uyumuş olur.

ﻥﺍَﻮْﻨـُﻋ ُﺮــْﺸِﺒﻟﺍ ﺎَﻬْﻴَﻠَﻋ َﻭ ٌﺔـَﻔﻴِﺤـ َﺻ ُﻪُﺘـﱠﻤـِﻫ ﱠﺮـُﺤـﻟﺍ ﱠﻥﺇ ِﺮـْﺸِﺒﻟﺍ َﻖـﱢﻳ َﺭ ْﻦـُﻛ

25- Güler yüzlü ol! Gerçekten asil insanın himmeti, başlığı

“Müjde” olan bir sayfadır.

ُﻥﺎﹷﺴـْﻧﺇ ُﻪْﻤُﻣْﺬـَﻳ ْﻢَﻟ َﻭ ٌﻖﻴِﻓَﺭ ْﻡَﺪْﻨـَﻳ ْﻢـَﻠَﻓ ِﺭﻮـُﻣﻷﺍ ﱢﻞـُﻛ ﻲِﻓ َﻖـْﻓﱢﺮﻟﺍ ِﻖــِﻓﺍَﺭ َﻭ

26- Her işte yumuşak ol! Zira Yumuşak huylu ne pişman oldu, ne de onu birisi kınadı.

ُﻥﺎَﻴْﻨـُﺑ ِﺀْﺮَﳌﺍ ُﻖْﻓِﺭ َﻭ ٌﻡْﺪـَﻫ ُﻕْﺮﹹﳋﺎَﻓ ٌﻕَﺮـَﺧ ُﻩﱠﺮــَﺟ ﱞﻆــَﺣ َﻚـْﻧﱠﺮـُﻐـَﻳ َﻻ َﻭ

27- Kabalığın geçici olarak temin ettiği çıkar seni aldatmasın.

Çünkü kabalık yıkıcı, kişinin yumuşaklığı ise yapıcıdır.

ُﻥﺎَﻜْﻣﺇ ِﻥﺎَﺴـْﺣﻹﺍ ﻰـَﻠَﻋ َﻡﻭُﺪـَﻳ ْﻦَﻠَﻓ ٌﺓَﺭِﺪْﻘــــَﻣ َﻭ ٌﻥﺎَﻜْﻣﺇ َﻥﺎَﻛ ﺍَﺫﺇ ْﻦــِﺴْﺣﺃ

28- İmkân ve güç buluğunda iyilik yap! Zira iyilik yapmak için her zaman fırsat bulunmaz.

ُﻥﺍَﺩْﺰَﻳ ﻥﺎَﺴْﺣﻹﺍ َﻭ ِﻝْﺪـَﻌﻟﺎِﺑ ﱡﺮﹹﳊﺍ َﻭ ًﺔـَﻤِﻏﺎَﻓ ِﺭﺍَﻮـــْﻧﻷﺎِﺑ ُﻥﺍَﺩْﺰــَﻳ ُﺽْﻭﱠﺮﻟﺎَﻓ

29- Bahçe açılmış çiçeklerle, asil kişi de adalet ve ihsan ile süslenir.

ُﻥﺍﱠﻮـ َﺻ ِﻪْﺟَﻮﻟﺍ ﱢﺮـُﺤِﻟ ﱟﺮـُﺣ ﱡﻞـُﻜـَﻓ ُﻪـَﺘَﻟَﻼِﻏ ْﻚِﺘْﻬـَﺗ َﻻ َﻚِﻬـْﺟَﻭ ﱠﺮـُﺣ ْﻦـ ُﺻ

30- Yüzünün suyunu koru, haya perdesini yırtma! Çünkü bütün asiller yüzsuyunu çok iyi korurlar.

ُﻥﺎ ﱠﻀَﻏ ِﻕﺍَﺮـْﺷﻹﺍ َﻭ ِﺮـْﺸِﺒﻟﺎِﺑ ُﻪْﺟَﻮﻟﺍ َﻭ ﺍًﺪـَﺑﺃ ُﻪـَﻘﹿﻠَﻓ ﺍًّﻭُﺪــَﻋ َﺖــﻴِﻘَﻟ ْﻥﺈَﻓ

31- Eğer bir düşmanla karşılaşırsan onu, daima güler yüz ve hoş bir çehre ile karşıla!

ُﻥَﻼـ ْﺴَﻛ ِﺕﺍَﺮْﻴـَﳋﺎِﺑ ُﺪَﻌـْﺴَﻳ َﺲْﻴَﻠَﻓ ﺎَﻬُﺒـُﻠْﻄَﺗ ِﺕﺍَﺮْﻴـَﺨـﻟﺍ ﻲِﻓ َﻞُﺳﺎَﻜـﱠﺘﻟﺍ ِﻉَﺩ

32- (Yapmak) istediğin iyilikler hususunda tembelliği bırak!

Çünkü iyilikte tembellik yapan mutlu olmaz.

ُﻥﺎَﻨــْﻓﺃ َﻭ ٌﻕﺍَﺭْﻭﺃ ُﻪـْﺘـﱠﻠـَﻇﺃ ْﻥﺇ َﻭ ًﻰَﻬُﻧ َﻭ ًﻰَﻘُﺗ ْﻦِﻣ ﻯَﺮـْﻌـَﻳ ِﺀْﺮَﻤْﻠِﻟ ﱠﻞِﻇ َﻻ

33- Yaprak ve dallar (mal ve servet) örtse bile, takva ve akıl-dan yoksun olan için hiçbir gölge yoktur.

ُﻥﺍَﻮـْﻋﺃ ُﻪـْﺗَﺩﺎَﻋ ﺍَﺫﺇ ِﻪـْﻴـَﻠـَﻋ ْﻢُﻫ َﻭ ُﻪـُﺘـَﻟْﻭَﺩ ُﻪْﺘــَﻟﺍﻭ ْﻦَﻣ ُﻥﺍَﻮــْﻋﺃ ُﺱﺎﱠﻨﻟﺍ َﻭ

34- İnsanlar, şansı yaver gidenin dostu olur, dostlar düş-manlık yapınca da onun aleyhine dönerler.

“ُﻥﺎَﺒ ْﺤــَﺳ” ِﻝﺎَﳌﺍ ِﺀﺍَﺮَﺛ ﻲِﻓ “ٌﻞِﻗﺎَﺑ” َﻭ ٌﺮـ ِﺼَﺣ “ٌﻞِﻗﺎَﺑ” ٍﻝﺎَﻣ ِﺮْﻴَﻏ ْﻦِﻣ “ُﻥﺎَﺒ ْﺤـَﺳ”

35-(Güzel konuşan) Sahban, malı olmadığında konuşamayan Bâkil, Bâkil de malının çokluğunda Sahban (gibi)dir.

ُﻥﺎَﺣْﺮـِﺳ ﱢﻭﱠﺪﻟﺍ ﻲِﻓ ﺎًﻤَﻨـَﻏ ﻰـَﻋَﺭ ﺎَﻤَﻓ ِﻪِﺑ ُﺡﻮـُﺒـَﻳ ًﺀﺎ ﱠــﺷَﻭ ﱠﺮـﱢﺴﻟﺍ ِﻉِﺩﻮُﺗ َﻻ

36- Sır tutmayan koğucuya sırrını emanet etme! Zira kurt sahrada koyunu (güdüp)korumaz.

ُﻥﺍَﻮـﻟﺃ ﱠﻦِﻬـﻴ ِﺼ ْﺤُﺗ َﺖـ ْﺴَﻟ ٌﺰِﺋﺍَﺮـَﻏ ْﻢُﻬـــَﻠَﻓ ﺍًﺪِﺣﺍَﻭ ﺎًﻌْﺒَﻃ َﺱﺎﱠﻨﻟﺍ ِﺐـَﺴ ْﺤَﺗ َﻻ

37- Bütün insanları aynı karakterde sanma! Çünkü onların sayamayacağın türde karakterleri vardır.

ُﻥﺍَﺪْﻌــَﺳ َﻮْﻬَﻓ ٍﺖْﺒَﻧ ﱡﻞُﻛ َﻻ َﻭ ْﻢَﻌَﻧ ِﻩِﺩِﺭﺍَﻮِﻟ ٍﺀﺍﱠﺪــ َﺼَﻛ ٍﺀﺎﹷـﻣ ﱡﻞــُﻛ ﺎَﻣ

38- Her su, onu içmeye gelen için Sadda (kuyusundaki tatlı su) gibi değildir. Evet! Her bitki de (develerin çok sevip yediği) Sa’dan (otu gibi) değildir.

ُﻥﺎﱠﻴـَﻟ َﻭ ٌﻞْﻄَﻣ ُﻪـُﺷِﺪـ ْﺨـَﻳ ﱡﺮِﺒﻟﺎَﻓ ٍﺔَﻓِﺭﺎَﻋ َﻪـْﺟَﻭ ٍﻞـْﻄَﻤِﺑ ﱠﻦـَﺷِﺪـ ْﺨـَﺗ َﻻ

39- İyiliğin yüzünü, ağır davranarak yaralama! Çünkü ağır davranmak ve gevşeklik iyiliği zedeler.

ٌﻥَﻼـْﻋﺇ ﻭ ٌﺭﺍَﺮـْﺳﺇ ِﻪﻴِﻓ ﻯَﻮَﺘـْﺳﺍ ِﺪَﻗ ٍﻆِﻘَﻳ ٍﻡِﺯﺎﹷﺣ ٍﺏْﺪَﻧ َﺮـْﻴـَﻏ ْﺮـِﺸَﺘـْﺴَﺗ َﻻ

40- Olgun, iş bilir ve dikkatli olmayana (bir şey) danışma!

Zira öyle olmayanların nazarında sırrı saklamak da ifşa etmek de birdir.

ُﻥﺎﹷﺳْﺮُﻓ ِﺏْﺮـَﺤْﻠِﻟ ﺎَﻤَﻛ ﺍﻭﱡﺮـَﺑﺃ َﺎﻬﻴِﻓ ﺍﻮ ُﻀـَﻛَﺭ َﺍﺫﺇ ٌﻥﺎﹷـﺳْﺮُﻓ ِﲑـِﺑﺍَﺪـّﺘﻠِﻠَﻓ

41- Tedbirlerin tıpkı savaş süvarileri gibi öyle (usta) binicileri vardır ki, mahmuzladıkları zaman (herkesi) geçerler.

ُﻥﺍَﺰـﻴِﻣ َﻭ ﱞﺪـَﺣ ُﻪَﻟ ٍﺮـْﻣﺃ ﱡﻞُﻛ َﻭ ٌﺓَﺭﱠﺪـَﻘـُﻣ ٌﺖﻴـِﻗﺍَﻮـَﻣ ِﺭﻮـــُﻣُﻸِﻟ َﻭ

42- İşlerin (yapılması için) tayin edilmiş vakitleri vardır.

Çünkü her işin bir maksadı ve ölçüsü vardır.

ُﻥﺍَﺮ ْﺤُﺑ ِﺞ ْﻀﱡﻨﻟﺍ َﻞْﺒَﻗ ُﺪَﻤ ْﺤُﻳ َﺲـْﻴَﻠَﻓ ُﻪُﺒـُﻠـْﻄَﺗ ِﺮـْﻣَﻷﺎِﺑ ًﻼـِﺠـَﻋ ْﻦُﻜـَﺗ َﻼَﻓ

43- Yapmak istediğin işte aceleci olma! Zira (hastalıkta) kriz hali iyice anlaşılmadan önce (doktor tarafından hastalığın durumu) övülmez.

ُﻥﺎﹷﻴْﻨـُﻏ َﺖْﻘﱠﻘَﺣ ْﻥﺇ ﱢﺮـُﺤْﻠِﻟ ِﻪﻴِﻔَﻓ ٍﺯَﻮَﻋ ْﻦِﻣ ﱠﺪـَﺳ ْﺪَﻗ ﺎَﻣ ِﺶْﻴَﻌﻟﺍ َﻦِﻣ ﻰَﻔـَﻛ

44- İhtiyacı giderecek kadar geçim kâfidir. Zira bunda, asil (kişi) için kazanç ve yetinme vardır.

ُﻥﺎَﺒ ْﻀَﻐَﻓ ﻯَﺮْﺛَﺃ ْﻥﺇ ِﺹْﺮِﳊﺍ ُﺐِﺣﺎ َﺻ َﻭ ﻪِﺘَﺸـﻴِﻌَﻣ ْﻦِﻣ ٍﺽﺍَﺭ ِﺔــَﻋﺎَﻨـَﻘﻟﺍ ﻭُﺫ َﻭ

45- Kanaatkâr, geçiminden memnundur. Tamahkâr zengin de olsa (her arzusuna ulaşamadığı için) kızgındır.

ُﻥﱠﻼُﺧ َﻭ ٌﻥﺍَﻮـْﺧﺇ ُﻩﺎﹷﻣﺎـَﺤَﺗ َﺍﺫﺇ ُﻩُﺮـِﺷﺎَﻌُﻳ ًّﻼِﺧ ُﻪُﻠْﻘَﻋ ﻰَﺘَﻔﻟﺍ ُﺐـْﺴَﺣ

46- Gence, kardeş ve dostları kendisinden uzaklaştığı za-man, dost olarak baş başa kaldığı aklı yeter.

ُﻥﺎﹷﻴْﻐُﻃ َﻭ ٌﻝﺎَﻣ : ٍﻦَﻃَﻭ ﺎَﻨِﻛﺎﹷﺳ َﻭ ﻲًﻘُﺗ َﻭ ٌﺔَﻤْﻜـِﺣ : ٍﻥﺎَﺒـِﻟ َﺎﻌﻴ ِﺿَﺭ ﺎَﻤُﻫ

47- Hikmet ve takva aynı memeyi emen iki sütkardeş, mal ve azgınlık ise aynı ülkenin iki sakinidirler.

ُﻥﺎﹷﻃْﻭﺃ ِﺽْﺭَﻷﺍ ِﻂِﻴﺴَﺑ ﻲِﻓ ُﻩَﺀﺍَﺭ َﻭ ُﻪَﻠَﻓ ٌﻦــِﻃْﻮَﻣ ٍﱘِﺮــَﻜِﺑ ﺎَﺒـَﻧ ﺍَﺫﺇ

48- Onurlu kişiye bulunduğu yer uygun gelmezse, onun için yeryüzünde başka yerler de vardır.

ُﻥﺎَﻈْﻘَﻳ ُﺮْﻫﱠﺪﻟﺎَﻓ ٍﺔَﻨــِﺳ ﻲِﻓ َﺖْﻨُﻛ ْﻥﺇ ُﻩَﺪَﻋﺎﹷﺳ ﱢﺰـِﻌﻟﺎِﺑ ﺎًﺣِﺮـَﻓ ﺎًﻤِﻟﺎﹷﻇ ﺎَﻳ

49- Ey gücün arka çıktığı şımarık zalim! Sen gaflette olsan da zaman uyanıktır.

ُﻥﺎﹷﺒْﻄُﺧ ِﺀْﺮَﳌﺍ َﻕﺍَﺬـَﻣ ﱡﺬـَﻠَﻳ ْﻞَﻫ َﻭ ُﻪـُﻠِﻛﺁ َﺖْﻔ َﺼْﻧﺃ ْﻮَﻟ َﻢْﻠﱡﻈﻟﺍ ﺃَﺮْﻤَﺘـْﺳﺍ ﺎَﻣ

50- İnsaflı isen kabul edersin ki zalim de yaptığı zulmü hoş gör-mez. Kişi hiç Ebucehil karpuzunu tatmakla lezzet alır mı?

ُﻥﺎﱠﻳَﺭ ِﺀﺎﹷﳌﺍ ِﺮـْﻴَﻐِﺑ َﺖـْﻧﺄَﻓ ْﺮـِﺸْﺑﺃ ُﻪُﺗَﲑــِﺳ ﱡﻰ ِﺿْﺮَﻤـﻟﺍ ُﻢـِﻟﺎَﻌﻟﺍ ﺎَﻬﱡﻳﺃ ﺎَﻳ

51- Ey yaşantısından memnun kalınan bilgin! (Sana) müj-deler olsun! Sen su olmadan da kanarsın.

ُﻥﺂـْﻤَﻇ ﱠﻚـَﺷ َﻻ ﺎَﻬـَﻨْﻴَﺑ ﺎَﻣ َﺖْﻧَﺄَﻓ ٍﺞـَﺠُﻟ ﻲِﻓ َﺖ ْﺤَﺒ ْﺻﺃ ْﻮَﻟ ِﻞْﻬَﳉﺍ ﺎَﺧَﺃ ﺎَﻳ َﻭ

52- Ve ey câhil! Sen okyanuslarda bile olsan, onların dalga-ları arasında yine susuzsun.

ُﻥﺎﹷﻣْﺯﺃ ُﻪـْﺗَﺀﺎـﺳ ٌﻦَﻣَﺯ ُﻩﱠﺮـَﺳ ْﻦَﻣ ﺍًﺪَﺑَﺍ ﺎًﻤـــِﺋﺍَﺩ ﴽﺭﻭُﺮــُﺳ ﱠﻦَﺒـَﺴ ْﺤَﺗ َﻻ

53- Neş’elerin dâimî ve ebedî olacağını sanma. Çünkü kimi, birazcık zaman sevindirirse, pek çok zamanlar onu üzer.

ﻥﺍَﻮْﺧﺇ ِﺱﺎّﻨﻟﺍ ﱡﻞُﻜَﻓ ُﻩﺍَﻮـِﺳ ْﺐُﻠْﻃﺎَﻓ ُﻪُﻔَﻟْﺎَﺗ َﺖْﻨـُﻛ ٌﻞﻴِﻠـَﺧ َﻙﺎَﻔـــَﺟ ﺍَﺫﺇ

54- Samimi olduğun bir dost sana kabalık ederse, başkasını ara! Zira bütün insanlar kardeştir.

ُﻥﺎﹷﻃْﻭﺃ ِﷲﺍ ِﺩَﻼِﺑ ﱡﻞُﻜـَﻓ ْﻞـَﺣْﺭﺎَﻓ ﺎَﻬِﺑ َﺕْﺄَﺸـَﻧ ٌﻥﺎﹷﻃْﻭﺃ َﻚـِﺑ ْﺖَﺒـَﻧ ْﻥﺇ َﻭ

55- (Doğup) büyüdüğün yerler sana uygun gelmezse, göç et! Çünkü Allah’ın bütün beldeleri de vatandır.

ُﻥﺍَﻮْﺸَﻧ َﺪْﺷﱡﺮﻟﺍ َﺏﺎ َﺻﺃ ْﻞَﻫ ِﻪِﺳْﺄَﻛ ْﻦِﻣ ﺎًﻴِﺸَﺘـْﻨُﻣ ِﺐْﺣﱠﺮﻟﺍ ِﺏﺎَﺒـﱠﺸﻟﺍ ﻲِﻓ ًﻼِﻓﺍَﺭ ﺎَﻳ

56- Ey gençliğinin verimli çağında böbürlenen (ve) onun kadehiyle sarhoş olan (kişi)! Sarhoş hiç doğruya ulaşa-bilir mi?

ُﻥﺎّﺒـُﺷ ِﺐﻴﱠﺸﻟﺍ َﻞْﺒـَﻗ َﻡﱠﺪَﻘـَﺗ ْﻢَﻜَﻓ ٍﺮـ ِﻀَﻧ ٍﻖـِﺋﺍَﺭ ٍﺏﺎَﺒـَﺸِﺑ ْﺭِﺮـَﺘـْﻐـَﺗ َﻻ

57- Güzel (ve) hoş (olan) gençliğine aldanma! Zira nice gençler (saçı) ağarmadan göçüp gitmişlerdir.

ُﻥﺎَﻌْﻣﺇ ِﺕﺍﱠﺬـّﻠﻟﺍ ﻲِﻓ َﻚِﻠـْﺜِﻤِﻟ ْﻦُﻜَﻳ ْﻢَﻟ َﻚَﺴْﻔَﻧ َﺖ ْﺤ َﺻَﺎَﻧ ْﻮَﻟ ِﺐْﻴّﺸﻟﺍ ﺎَﺧَﺃ ﺎَﻳ َﻭ

58- Ey ihtiyar! Eğer kendine öğüt vermiş olsaydın, senin gibiler de sefahate düşkün olmazdı.

ُﻥﺎَﻄْﻴـَﺷ ِﻪﻳِﻮْﻬَﺘْﺴَﻳ َﺐَﻴْﺷﺃ ُﺭْﺬـُﻋ ﺎَﻣ ﺎَﻬِﺒِﺣﺎ َﺻ َﺭْﺬـُﻋ ﻱِﺪْﺒُﺗ َﺔَﺒﻴِﺒـﱠﺸﻟﺍ ِﺐـَﻫ

59- Farzet ki gençlik, sahibinin özrünü açıklayıcı (bir se-bep)’tir. Peki şeytanın yoldan çıkardığı ak saçlının ne mazereti olabilir?

ُﻥﺎَﳝِﺇ َﻭ ٌﺹَﻼْﺧﺇ َﺀْﺮَﻤـﻟﺍ َﻊﱠﻴـَﺷ ْﻥﺇ ﺎﹷﻫُﺮِﻔْﻐَﻳ َﷲﺍ ﱠﻥﺈَﻓ ِﺏﻮـُﻧﱡﺬـﻟﺍ ﱡﻞـُﻛ

60- Eğer insana iman ve samimiyet yoldaş olursa, Allah bü-tün günahları bağışlar.

ُﻥﺍَﺮـْﺒُﺟ ِﻦﻳﱢﺪﻟﺍ ِﺓﺎَﻨـَﻗ ِﺮْﺴَﻜِﻟ ﺎَﻣ َﻭ ُﻩُﺮـُﺒ ْﺠَﻳ َﻦﻳﱢﺪــﻟﺍ ﱠﻥﺈَﻓ ٍﺮْﺴَﻛ ﱡﻞُﻛ َﻭ

61- Bütün kırık (ve eksiklik)leri ancak din onarır. (Ama) di-nin mızrağındaki (insanların meydana getirdiği) gediği onarmak ise mümkün değildir.

ُﻥﺎَﻴْﺒِﺗ َﻥﺎﹷﻴْﺒـﱢﺘﻟﺍ ﻲِﻐَﺘْﺒـَﻳ ْﻦَﻤِﻟ ﺎَﻬﻴِﻓ ٍﺔـَﺑﱠﺬـَﻬُﻣ ٍﻝﺎَﺜـْﻣﺃ َﺮِﺋﺍَﻮـَﺳ ﺎَﻫْﺬـُﺧ

62- Bunları takı değerinde kusursuz vecizeler kabul et!

Bunlarda ayrıntı isteyen herkes için ayrıntı da vardır.

ُﻥﺎ ﱠﺴَﺣ ﺮْﻌـﱢﺸﻟﺍ ُﻊِﻳﺮَﻗ ﺎَﻬْﻐ ُﺼَﻳ ْﻢَﻟ ْﻥﺃ ﺎَﻬُﻐِﺋﺎ َﺻ ُﻊْﺒـﱠﻄﻟﺍﻭ ﺎَﻬَﻧﺎﱠﺴَﺣ ﱠﺮ َﺿ ﺎَﻣ

63- (Şayet) şiir üstadı Hassan (b. Sabit) onları söylememiş ise, içtenliğin söylettiği bu şiirler, söyleyicisine ne zarar verir?

* Atatürk Üniv. İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi

scogenli@yeniumit.com.tr, sbakirci@yeniumit.com.tr

A L T I N N E F E S L E R

B

ediüzzaman’ın ve Risale-i Nur’un çeşitli yönleri üzerinde pek çok çalışmalar yapıldı. Sözgelimi risalelerin tefsir, kelam, felsefe vd. ilimler yönün-den bulunduğu yeri göstermek için makaleler, kitaplar ve tezler hazırlandı. Ne var ki Bediüzzaman Hazretleri’nin ve risalelerin mantık yönü üzerinde hemen hemen hiç durul-madı. Bediüzzaman’ın mantıkla ilgili eserleri olan Ta’likat ve Kızıl İcaz tercüme edilmedi. Bunun sebebi belki henüz zamanının gelmemiş olmasıydı. Belki de daha başka sebep-lerle bu önemli ihtiyaç yerine getirilmedi.

Mantık Üstad’ın müstakil olarak eser yazdığı önemli bir ilimdir. Yukarıda geçen iki eser, eski Said döneminde kaleme alınmış ve ilim çevrelerinde ilgiyle takip edilmiştir.

Bunun yanında Risale-i Nur’un diğer eserlerinde de yoğun bir mantık örgüsü göze çarpmaktadır. Bediüzzaman, iman esaslarını ispatlarken, mantık terimlerini ve mantıkla ilgili delilleri çok fazla kullanır. Bediüzzaman’ı klasik mantığın

skolastik zihniyeti içerisinde kaybolmuş bir medrese âlimi görmemek şartıyla, risalelerin temelinde yer alan ilimler-den birisinin de mantık olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir ifadeyle, risaleler tefsir, hadis, kelam, belağat, mantık gibi dini ilimler ve fen ilimlerinin mezcedilmesiyle, Kur’ân’dan hareketle ve bir ilham eseri olarak kaleme alınan kitaplardır.

Üstad başta iman hakikatleri ve kelam ilminin meseleleri ol-mak üzere İslamî konuları işlerken sağlam bir mantık örgüsü kullanmıştır. Üstad’ın tahsil hayatında çok kısa bir süre içeri-sinde ezberlemiş olduğu pek çok temel İslamî eser içeriiçeri-sinde mantık kitapları da bulunmaktadır. Nakledildiği üzere Üstad, bu kitapları her üç ayda bir kere ezberden tekrar ediyordu.

Şimdi Bediüzzaman’ın mantık kitaplarından birisi olan Kızıl İcaz’ın tanıtımına geçelim. Bediüzzaman, Kastamo-nu Lahikası’nda risalelerin mantıkla irtibatının kurulması gerektiğini bir hedef olarak gösterdiği yerde Kızıl İcaz’dan bahsetmektedir. Burada Üstad, Kızıl İcaz’ın mantıkta bir

Benzer Belgeler