• Sonuç bulunamadı

Eğitimin Lâikleştirilmesi :

Belgede Atatürk gençlik ve cumhuriyet (sayfa 41-43)

“ÖRNEK İNSAN” ATATÜRK

2) Eğitimin Lâikleştirilmesi :

İlerlemenin ve yükselmenin temeli olan eğitimin, çağdaş medeniyetin gereklerine göre gerçekleştirilmesi yolunda Atatürk’ün gösterdiği titiz dikkat ve gayret, her türlü takdirin üstündedir. Bu konudaki ilk önemli açıklamasını, 16 Temmuz 1921 günü Ankara’da toplanan Birinci Maarif Kongresi’ni açış konuşması oluşturur. Nitekim burada:

“..Tam bir dikkat ve özenle işlenip çizilmiş bir millî terbiye (eğitim) programı vücuda getirmeğe ve mevcut millî eğitim kuruluşlarımızı, bu günden itibaren faydalı sonuçlar getirecek bir faaliyetle çalıştıracak esasları hazırlamaya, tam bir gayret sarfetmeliyiz.”

dedikten sonra, her türlü köhne, yanlış inanıştan ve bilgiden uzak, millî ve çağdaş bir eğitime duyulan ihtiyacı söyle dile getirir:

“Şimdiye kadar takip olunan öğretim ve eğitim metodlarının , milletimizin gerileme tarihinde en önemli sebep olduğu düşüncesindeyim. Onun için, bir millî terbiye ( eğitim) programından söz ederken, eski devrin yanlış inanışlarından ve doğuştan getirdiğimiz özelliklerimizle, millet olarak yüksek niteliklerimizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bütün tesirlerden tamamen uzak, millî karakterimizle ve tarihimizle uygun bir kültür kastediyorum. Çünkü, millî dehâmızın, anlayışımızın gelişmesi, ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir.

Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken, onlara özellikle varlığı, birliği ile çatışan bütün yabancı unsurlarla, etkenlerle mücadele gereğini ve millî fikirlere, milliyetçi düşüncelere tam anlamıyla bağlanarak her karşıt, zararlı fikre karşı şiddetle mücadele etmek gerektiği düşüncesi aşılanmalıdır. Yeni neslin bütün ruhî güçlerine, bu özelliklerin ve kabiliyetin aşılanması önemlidir.(...) Silâhıyle olduğu gibi, aklıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti, gücü ikincisinde de göstereceğine asla şüphe yoktur.”25

Cumhuriyet rejiminin ve bu rejimin dayandığı yeni Türk inkılâbının, ancak aydınlık yolda yetişecek, yetiştirilecek gençlerle gelişip, devam edebileceği ve bunun da sağlam karakterli, inançlı öğretmen kadrosuna bağlı bulunduğu gerçeği doğrultusunda :

“Yeni nesli; Cumhuriyet’in fedakâr öğretmen ve eğitimcileri sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakârlığınız derecesiyle uygun bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli, ahlâklı koruyucular ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek, sizin elinizdedir.

2 4 Prof.Dr.Turhan Feyzioğlu, a.g.e., s.201-202 2 5 “Atatürk’ün Söylev ve demeçleri”-II - ,S.16-17

Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle geliştirilip desteklenmelidir. Bu, çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim.

Sizin başarınız, Cumhuriyet’in başarısı, olacaktır. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür ( bilgisi, görgüsü özgür) nesiller ister.”26

dedikten sonra; “milletimizin lâyık olduğu medeniyet derecesine ulaşabilmesi için, yüksek düzeyde her meslekten insanlar yetiştirmenin ve millî kültürümüzü yüceltmenin gereğine olan” inancını dile getirir.27

Çünkü, O’na göre:

“Gözlerimizi kapayıp, herşeyden soyutlanmış, ilişkisini kesmiş bir hâlde yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp, bütün dünya ile ilgisiz yaşayamayız. Tam tersine, gelişmiş, medenî bir millet olarak medeniyet sahasının üzerinde yaşayacağız, bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise, oradan alacağız ve her vatandaşın kafasına koyacağız. İlim ve fen için sınır ve engelleme yoktur.

Aklın gerçeğine uymayan bir takım alışkanlıkların ve inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerleyip yükselmesi çok güç olur, belki de hiç olmaz.

Bütün bu gerçeklerin milletçe iyi anlaşılıp değerlendirilebilmesi için, her şeyden önce bilgisizliği ortadan kaldırmak lazımdır. Maarif ( Eğitim) programımızın, siyasetimizin temel taşı, bilgisizliğin giderilmesidir.

Bu giderilmedikçe, yerimizdeyiz. Yerinde duran bir şey ise, geriye gidiyor demektir. Bir taraftan bilgisizliği ortadan kaldırmaya çalışmakla birlikte, diğer taraftan sosyal hayatta pratik, etkili ve verimli insanlar yetiştirmek lâzımdır. Bu da, ilk ve orta öğretimin pratik; hayata yönelik, aklın ve gerçeklerin gösterdiği, dünya ihtiyaçlarına cevap verebilecek tarzda olmasıyla mümkündür. Ancak bu sayede toplumlar iş adamlarına, sanatkârlarına mâlik (sahip) olur.”28

Ayni anlayış çerçevesinde :

“Memlekette maarif rûhunun (eğitim, bilgi ışığının) yayılmasına ve en derin köşelere kadar nüfuz etmesine ( ulaşmasına) özellikle dikkat ediyoruz, gözlüyoruz.”29

dedikten sonra, okullarda birliği, bütünlüğü sağlayacak olan “Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Öğretimde Birlik) Kanunu”nun bir an önce çıkarılması gerektiği inancını dile getirir. Bunu takiben 3 Mart 1924 günü, söz konusu kanun Meclis’ten geçirilerek kesinlik kazanır. Ve böylece, çeşitli okullarda farklı uygulamalara sahne olan eğitim ve öğretim birleştirilmiş olur. Bu arada, azınlık ve yabancı okullarda Türkçe, Tarih, Coğrafya ile Yurt Bilgisi gibi derslerin, Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetimi altında Türkçe okutulması karara bağlanır. Bu kanunun sağladığı faydaları ve lâik eğitim sisteminin millî bütünlüğü, dayanışmayı güçlendirerek sürdürmedeki büyük önemini ve değerini, bizzat Atatürk dile getirerek :

“Dünya medeniyet ailesinde saygın bir yer sahibi olmak isteyen Türk milleti, çocuklarına vereceği terbiyeyi mektep ve medrese adında birbirinden büsbütün başka iki tür kuruma teslim etmeğe katlanabilir mi idi? Eğitim ve öğretimi birleştirmedikçe; aynı fikirde , 2 6 a.g.e.,ayn. c., s.172-173 -25 Temmuz 1924 günü, Muallimler Birliği Kongresi Üyeleri’ne hitaben

konuşması-.

2 7 a.g.e. , c.I, s.230 -1 Mart 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Üçüncü Toplanma Yılı’nı Açarken Sunuş Konuşması-

2 8 a.g.e. ,c.II, s.44-45 -27 Ekim 1922 günü, Bursa’da Öğretmenlere Hitaben Konuşma’sı-.

aynı anlayışta vatandaşlardan oluşmuş bir millet yapmağa imkân aramak, abesle iştigal (boş işle uğraşmak) olmaz mı idi?”30

tarzında açıklamalarda bulunur. Medreselerin kapatılmasına karşı olanlara ve onların tekrar açılması yolunda kendisine başvuranlara Rize’de verdiği cevap ise, lâik eğitim sisteminin ve bu sistemin önemli bir parçasını teşkil eden Tevhid-i Tedrisat (Eğitim- Öğretimde Birlik) Kanunu’nun gerekliliği konusundaki kesin kararlılığının, bir başka açık göstergesidir:

“ Mektep istemiyorsunuz, halbuki millet onu istiyor. Bırakınız artık bu zavallı millet, bu memleket evlâdı yetişsin! Medreseler açılmayacaktır. Millete mektep lâzımdır!”31

Bununla da yetinmeyerek, bu yoldaki girişimlerde izlenecek metodu da şöyle belirler: “Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için başarı için en hakikî mürşid (yol gösterici ) ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında mürşid (yol gösterici, rehber) aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir (Boş bulunmaktır, bilgisizliktir, sapıklıktır). Yalnız ilmin ve fennin, yaşadığımız her dakikadaki gelişmelerini kavramak ve ilerlemelerini zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce sene evvelki ilim ve fennin ortaya koyduğu kuralları, şu kadar bin sene sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak, elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.”32

*

Belgede Atatürk gençlik ve cumhuriyet (sayfa 41-43)

Benzer Belgeler