• Sonuç bulunamadı

III. ARAŞTIRMADA TAKİP EDİLEN ESASLAR ve VAKIFLARLA İLGİLİ ARŞİV KAYITLARI

I.I. VAKIF EĞİTİM İLİŞKİSİ

Arapça “vkf” kökünden gelen bir isim olan ve sözlükte ayakta durmak, durdurmak, alıkoymak anlamına gelen vakıf, terim olarak bir mülkü kamu yararına süresiz olarak tahsis etmek üzere hukuki bir işlemle kurulan hayır müessesini ifade eder. Vakfeden kişiye “vâkıf”, vakfedilen menkul ve gayrimenkullere “mevkuf” denir. Vakfın kurucusunun takriri ve kadının tescili ile düzenlenen, vakfedilen malın hangi hayır işlerinde kullanılacağını, ne şekilde tasarruf edileceğini ayrıntılı bir şekilde gösteren, bir nevi senet niteliği taşıyan belge ise

“vakfiyye” veya “vakıfnâme” olarak isimlendirilir47

.

Oldukça eski bir geçmişe sahip olan vakıf müessesesinin ilk kez nerede ve ne zaman ortaya çıktığı hakkında kati bir bilgi mevcut değildir. Tarihî rivayetler ve mevcut eserlerden eski kavimlerde birtakım vakıflar olduğu anlaşılmakla birlikte bazı yazarlar tarafından bu kavram ve müessesenin İslam kaynaklı bir sosyal yardımlaşma örneği olduğu belirtilmektedir. Nitekim yaygın olarak İslam Devleti’nde Hz. Ömer’in (634-644) Medine’deki bir hurmalığı vakfetmesi ile ilk İslam vakfını meydana getirdiği kabul edilmektedir48

. Uygurlara ait vakıf müesseselerinin mevcudiyetini gösteren metinlerin varlığı bu uygulamanın eski Türkler arasında da etkili olduğuna işaret etmektedir49. Türk-İslam tarihindeki serüveni ise Karahanlı hükümdarı İbrahim Tabgaç Han’ın (1052-168) 458/1066 yılında Semerkant’ta yaptırdığı külliyeye gelir sağlamak maksadıyla kurduğu vakıfla başlamıştır50

.

Vakıfların kuruluşundaki temel gaye maddi bir karşılık gözetmeden hayır işlerinin teminini sağlamak olarak belirlenmiştir. Vakıf kültürünü benimsemiş toplumlarda fikrî, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yürütülen hizmetlerle ilgili her türlü gider vakıflar tarafından karşılanmış, bu tür faaliyetlerin sistemli bir şekilde organize edilebilmesi için topluma hizmet anlayışı ekseninde cami, mescit, mektep medrese, tekke ve zaviye gibi çok sayıda eğitime yönelik vakıf eserleri tesis edilmiştir. Bunlardan mescitler İslam medeniyetinin

47 Hacı Mehmet GÜNAY, “Vakıf”, DİA, XLII, Ankara 2012, s. 475-477; Osman Gazi ÖZGÜDENLİ, “Vakfiye”,

DİA, XLII, Ankara 2012, s. 465; Mehmet Zeki PAKALIN, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, İstanbul 1983, s. 576-577.

48 Bülent KÖPRÜLÜ, “Tarihte Vakıflar”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, VIII, S. 3-4 (1951), s. 496; Nazif ÖZTÜRK, Elmalılı M. Hamdi Yazır Gözüyle Vakıflar, Ankara 1995, s. 127.

49 KÖPRÜLÜ, aynı makale, s. 490. 50

ilk eğitim-öğretim müesseseleri olarak tarihteki yerini almıştır. Nitekim İslamiyet’in başlarında bir bölümü “Zulle” veya “Suffe” adıyla eğitim-öğretim merkezi haline getirilen Medine’de bulunan Peygamber Mescidi, ismen olmamakla birlikte nitelik bakımından ilk vakıf eğitim kurumları olarak dikkat çekmektedir. Bu bölümlerin yetersiz kalması üzerine zamanla diğer mescitlerde de eğitim-öğretim yapılabilecek yerler kurulmuştur. Eğitim kurumlarının müstakil olarak inşa edildiği dönemlerde dahi cami ve mescit gibi vakıf kurumları bu fonksiyonlarını devam ettirmişlerdir51.

Emeviler’den sonra Abbasiler döneminde son derece önemli hale gelen ve giderek gelişen eğitime yönelik vakıflar, Türklerin İslamiyet’i kabullerinin ardından Büyük Selçuklu tarihi süreci içerisinde eğitime damgasını vurmuştur. Nitekim kurulan vakıf medreseler Türk eğitim tarihine önemli katkılarda bulunmuştur. Devlet adamları ve zengin kişilerce desteklenen bu kurumların her türlü ihtiyacının karşılanmasında vakıflar önemli roller üstlenmişlerdir52

. Eğitim alanında vakıf kurma geleneği Anadolu Selçukluları ve Beyliklerin ardından Osmanlılar döneminde de devam ettirilmiştir. Devletin fetih siyaseti doğrultusunda vakıflar vasıtasıyla ülkenin hemen her yerinde cami, mescit, mektep, medrese, tekke ve zaviye gibi çok sayıda eğitim kurumu vücuda getirilmiştir53. İlk medrese Orhan Gazi (1326- 1361) tarafından İznik’te kurulmuş, bununla eğitimde vakıf sistemi bir devlet politikası olarak teşvik edilmiştir54. Osmanlı Devleti’nde eğitim kurumu inşa etme ve bu alana yönelik vakıf kurma geleneği padişahlar başta olmak üzere sadrazamlar, üst düzey devlet adamları ile zenginler tarafından benimsenmiştir.

Osmanlı döneminde eğitime yönelik vakıf sisteminin örneklerinin görüldüğü yerleşim merkezlerinden birisi merkezi Konya olan Karaman Eyaleti sınırları içinde yer alan Belviran Kazası’dır. Adı geçen kazadaki köylerde dinî görevlerin ifasının yanı sıra eğitim etkinliklerinin yapıldığı cami ve mescitler; çoğunlukla bir caminin bitişiğinde bulunan mektepler; ilmî faaliyetlerin, eğitim-öğretimin belirli bir program dâhilinde yürütüldüğü medreseler inşa edilmiştir. Yetişkinlerin eğitimi için ise tasavvufi fikir ve terbiyenin belirli bir anlayış çerçevesinde işlenerek sunulduğu birer yaygın eğitim kurumu olan tekke ve zaviyeleri de burada zikretmek gerekir. Yukarıda isimleri verilen eğitim kurumlarının birer vakfı olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Vakıfların idaresinden sorumlu olan mütevelli, nazır, cabi gibi görevliler ile söz konusu kurumlardaki imam, hatip, müezzin, muallim, müderris,

51Ahmet GÜL, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Dârü’l-Hadîslerin Yeri, Ankara 1997, s. 2; Fuad KÖPRÜLÜ, “Vakıf Müessesesi ve Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti”, VD, S.1 (1938), s. 1. 52 Mehmet Altay KÖYMEN, Alp Arslan Zamanı Selçuklu Kültür Müesseseleri, Ankara 1977, s. 412. 53 Nazif ÖZTÜRK, Menşei ve Tarihi Gelişim Açısından Vakıflar, Ankara 1983, s. 55.

54

zaviyedarların ücretleri bu vakıfların gayrimenkullerinden elde edilen gelirlerden karşılanmış, tamir ve onarımı vakıf gelirleriyle yapılmıştır. Vakıfların eğitimle ilişkisinin daha iyi anlaşılabilmesi için vakıf yöneticileri ve görevlileri aşağıda ayrıntılı olarak incelenecektir.

I.II. KAZADA EĞİTİME YÖNELİK VAKIF YÖNETİCİLERİ ve GÖREVLİLERİ

Benzer Belgeler