• Sonuç bulunamadı

2. Araştırmanın Amacı

1.4. Duygu Eğitiminin Gerekliliği

Duygu, Latince hareket etmek anlamını taşımaktadır.70 Her duygu bizi bir şekilde hareket etmeye hazırlar. Duygular hem doğuştan sahip olunan, hem de öğrenilen kabiliyetlerdir.71 Yeni doğan bir çocuğun ağlama ve vücut hareketleri onun duygu yönünü açığa çıkardığı gibi, ilgi, sevgi ihtiyacı ve eğilimini göstermiş olması bebeklik döneminden itibaren duygusal hayatın varlığını ve etkinliğini ortaya koymaktadır.72 Duygularımız, tehlike, acı bir kayıp, zorluklara karşı hedefe doğru ilerleme, bağlanma, aile kurma gibi sadece akılla

69 Gölcük, Şerafeddin, Kur’an ve İnsan, Konya 1996,s.71-72

70 Tarhan, Nevzat, Duyguların Psikolojisi Ve Duygusal Zeka, İstanbul,2018,s,46 71 Bilgin, Beyza, İslam ve Çocuk, Ankara 1991,s.132

22

hareket edilmeyecek durum ve görevlerde yol göstericidir. Hissettiklerimiz her zaman birçok duygunun karışımından oluşur. Duygularımızı mümkün olduğu kadar ayrıştırmak ve temel duygularımızı tanımak, insanın kendisini anlamasında çok önemlidir. Temel duygusal kalıplarımızla, sağlıklı duyguları birbirinden ayırdığımızda ve hayatımızda duygusal bir denge kurduğumuzda daha mutlu bir yaşam sürebiliriz.

Duygular aslında birer habercidir, insanın iyi veya kötü hissetmesine neden olurlar.

Ancak kesinlikle insanı iyi veya kötü yapmazlar. Bununla birlikte, pozitif duygular hedef odaklı davranışlarımızı motive eder ve güçlendirir, negatif duygular ise yoğun yaşandığı taktirde algı bozukluğu, isteksizlik, verimsizlik, konsantrasyon kayıpları, odaklanamama gibi sorunlar yaratarak hayatımızı olumsuz etkiler. Duygular, insana hareket verir ve bizim için olmazsa olmaz denecek şeylerdir, insanlarda ve hayvanlarda ortak olan ilkel duyguların mutlaka eğitilmesi gerekir.

Duygular ata benzer Kendi haline bırakılırsa, sorumsuz ve sınırsız bir şekilde hareket etmek ister, özellikle cinsellik, açlık ve susuzluk gibi ilkel dürtüler, başına buyruk olma eğilimi taşır. Bu duyguların eğitimi, tıpkı bir atın terbiye edilmesi gibi, seyisin kendisini ve kurallarını ata kabul ettirmesini gerektirir. Fizyolojik temel duygular, tehlikelerden korunmak ve ayakta kalmak için gereklidir. Ancak kişinin bu duyguları eğitmesi esnasında iradenin önemi ortaya çıkar.73 İşte duygu eğitiminin gerekliliği burada devreye girer. Bunlar duygu ile ilgili genel bilgiler ancak birde dini anlamda baktığımızda Allah’ın, imtihan etmek maksadıyla yarattığı insanoğlunun, fıtratına hem takva, hem de fitne programını, yazılımını yerleştirdiğini görürüz. Her iki programdan hangisinin çalıştırılacağı konusunu ise insanın özgür iradesine bırakmıştır. İnsanın ezelî düşmanı şeytan, onun ahlaksızlık programına uygun hareket etmesini istemektedir.

Araf suresinde:’’ Dedi ki: Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım’’74 iblis bunun için de sürekli vesveselerle insanoğlunu aldatmaya çalışmaktadır. İnsanın içindeki nefis ise, şeytanın bu cazip, çekici ve etkileyici önerilerine kolayca tamah edebilmekte, aldatılmayı istediğinde ise rahatlıkla aldanabilmektedir.’’Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın. : (Allah) Dedi: Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.’’75 Şeytan, insanları dinî ve dünyevî bakımdan en

73 Tarhan, Nevzat, a.g.e., s.50 74 Araf Suresi, 7/16

23

doğru ve en güzel yaşayış tarzı demek olan sırat-ı müstakim’den saptıracağına ant içmiş; Allah ise bu şekilde kötü niyet taşıyan ve kötü planlar peşinde olan şeytanı yerilmiş ve kovulmuş bir mahlûk sayarak bulunduğu makamdan uzaklaştırmıştır. Bu durum, İblis’in Allah’a isyan etmesinin bir sonucu olduğu kadar, insanları kıskanıp onlar hakkında kötü emeller beslemesinin de bir cezasıdır. Nitekim buradaki ayetlerde şeytanın kovulduğuna ilişkin buyruk da iki defa zikredilmiştir.

Şu halde insanları kıskanıp onlar hakkında zararlı fikirler taşımak, huzur ve mutluluklarını bozacak planlar peşinde olma duygusu, şeytani bir davranıştır. Bu nedenle insanoğlu, ölünceye kadar kendisini yalnız bırakmayacak olan bu sinsi düşmanlarını çok iyi tanımak ve onları etkisiz hale getirmek durumundadır. Modern hayat her ne kadar inanan/inanmayan tüm insanlığa maddî anlamda büyük imkanlar sunmuşsa da, ruhsal manada insanlığın sorunlarını çözemediği gibi bu sorunlar daha da karmaşık bir hal almıştır. Böyle bir gidişattan sadece batı dünyası değil, küreselleşmenin de etkisiyle İslâm dünyası da payına düşeni almaktadır.

Sonuçta küresel kapitalist sistemlerin bir dayatması olarak bireysel gelişim uzmanlarının öneri ve yönlendirmeleriyle, hep daha çok kazanmak, daha çok harcamak, daha çok bencillik ve sonuçta yalnızlaşma, dışlanma, psikolojik hastalıklar hâkim olmaya başlamıştır. Psikolojik, ruhsal hastalıkların tedavisi ile ilgili bugüne kadar yüzeysel bazı (geçici) başarılar elde edilmişse de, son tahlilde, bedensel hastalıkların tedavisine göre çok daha az gelişme kaydedilmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri insanın iç dünyasının derinliği ve zenginliğinin modern psikoloji tarafından yeterince keşfedilememiş olmasıdır. Kendi normallik ölçülerine uymayan insan davranışı ve tecrübelerini anormal olarak niteleyen modern psikoloji, insanın manevi yönünü bilmeyen, dahası ona inanmayan ruhbilimcilerin teori ve açıklamalarıyla psikolojik yardım, destek ve tedavi sağlamaya çalışmaktadır. Halbuki modern dünyanın kalabalıklar içinde yalnızlaştırdığı, dahası anlamsızlık ve yabancılaşma ile karşı karşıya bıraktığı bireye psikolojik metot ve teknikler ile yardım ve destek sağlanırken, bireysel ve sosyal hayatı düzenlemede önemli bir yer tutan dini inanç ve yaşayışın ihmal edilmemesi gerekir. Zira çağdaş dünyanın bilgi zenginliğine, bu zenginliğe ulaşma imkân ve araçlarının bolluğuna rağmen, insanların sorunlar karşısında dinî yönü temayüz etmiş kişilere başvurma ihtiyacı ortadan kalkmamıştır.

İnsanları bu kargaşadan kurtarmak için, dini anlamda duygusal eğitim gereklidir. Bu bağlamda bakıldığında duyguların eğitilmesi insanın sıfıra, yokluğa, tembelliğe yakın bir duruşunun olup olmamasıyla da yakından alakalıdır. Mesela, saldırganlık duygusu olmayan bir kimse, yönelen tehlikelere karşı kendini koruyamaz ve yok olmaya doğru gider. Ama bu

24

hissin aşırı olması halinde adalet, hukuk gibi kavramlar hiçe sayılarak her şeye zarar verme sonucu da doğabilir. Libido yani çekici cinsel duygular da bu şekildedir. Cinsel duyguların yok olması, insanın zevk aldığı alanlara yönelmekten kaçınması demektir. Bu da yokluğa yakındır. Ama tersi olursa, yani aşırılık söz konusuysa, o zaman da kişi başkalarına saygısını sıfıra indirecek davranışlara girebilir. Cinsel duyguların fazlalığı, utanma ve acıma hislerini azaltır.

Kısacası fizyolojik temel duygular, tehlikelerden korunmak ve ayakta kalmak için gereklidir. Ancak kişinin bu duyguları eğitmesi esnasında iradenin önemi ortaya çıkar.76 Bir başka açıdan baktığımızda bugün, danışma ve rehberlik anlamında dinî şahsiyetlere başvurmanın en gerçekçi ve en makul gerekçesi; dinî yönden hata yapma, sorumlu duruma düşme korkusu ile suçluluk duygusundan kurtulup, iç huzuruna kavuşma arzusudur. Bu hususta bilginin bizzat kendisine ulaşmak yeterli görülmemekte, bilgi verecek olanların rehberlik edici mantıksal ve duygusal yaklaşımları ile manevi feyzine de ihtiyaç duyulmaktadır. Herhangi bir bilginin doğru olup olmadığını önce aklın yardımıyla biliriz, ikinci safhada ona duygu katarız. Böylece o bildiğimiz şey, inanç haline gelir.77 İnancın eyleme dönüşmesi, davranışı doğurur. Davranış devam ederse alışkanlık, o da sürerse kişilik oluşur. Düşüncenin kişiliğe dönüşmesi için ortalama altı ay geçmesi lazımdır. Düşünceye duygu katmadan onun davranış halini alması beklenemez. Bir insan fikirlerinin doğru olduğunu bilse de onlara duygusal boyut katmadığında hayata ve uygulamaya geçirmesi zordur.78 Bu sebeple duyguların eğitilmesi insan için gereklidir.

Duyguları eğitilmeyen insanların toplumda ne denli sıkıntı oluşturduğunu özellikle günümüzde müşahede etmekteyiz. Duygu eğitimi özellikle din eğitimcilerinin görevi olmalıdır. Öncelikle manevi anlamda verilecek bir duygu eğitimi insanlığın kurtuluşu için elzemdir. Bu eğitim okullarda örgün olarak verilerken, toplumda da yaygın olarak özellikle medya aracılığı ile ruh sağlığı sağlam bir toplum oluşması için mutlaka yetkili kişiler tarafından verilmelidir. Ancak bu eğitimin tam yüzde yüz insanı değiştirmek için yeterli olmadığını da belirtmek gereklidir. Çünkü insan içerisinde farklı duyguları barındıran bir varlıktır. Bazen tam eğittim dediğimiz insanlarda bile farklı tezahürler ortaya çıkabilmektedir. Onun için eğitimin ana hedeflerinde biri olan istendik davranışlar duygu eğitiminde bazen istediğimiz sonuçları veremeyebilir.

76 Tarhan, Nevzat, a.g.e. s.50-51 77 Tarhan, Nevzat, a.g.e. s.53 78 Tarhan, Nevzat, a.g.e. s.52

25