• Sonuç bulunamadı

Bir diğer önemli kale, Dumlu köyünün eteğinde bulunduğu tepe üzerinde kurulan

Dumlu kalesidir (Foto: 6). Ceyhan’ın 17 km kuzeybatısında Sağkaya Bucağı Dumlu (Tumlu)

köyünün hemen batısında ve 75 m kadar yükseklikteki sert kalkerli bir tepe üzerindedir. 12. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır (http://tr.wikipedia.org/wiki/Dumlu_Kalesi-30.04.2015) Dumlu kalesinin de hemen güneyinden Ceyhan nehrinin kolları geçmektedir.

Bu üç kalenin bulundukları mutlak konumlarını destekleyen bir diğer durumda kuruldukları yerin jeolojik avantajlar sunmasıdır. Şöyle ki; kale yapımı için gerekli olan taş, rahatlıkla kalenin kurulacağı noktadan sağlanmakta ve böylece ekonomik ve iş gücü açısından kolaylık sağlanmaktaydı. Ayrıca topografik açıdan eğim ve yükseltinin fazla olması savunmayı kolaylaştırmaktadır.

Sonuçta; höyük ve kale yerleşmelerinin amacı, su kaynağının yakınına kurularak verimli ovalara ve önemli geçitlere hakim olmaktır. Ayrıca, az eğimli ve yükseltisi az olan sahaların savunma zafiyetini ortadan kaldırmak amacıyla çok kısa mesafelerde kaleler inşa edilmiştir. Kısaca insanların yaşamlarını devam ettirebilecekleri lokasyonu elde edip,

bunu koruyacak güce sahip olmanın yanında üretim fazlası gerçekleştirerek ticaret yapıp, daha güçlü bir ekonomiye sahip olma arzusuydu. Bu nedenle kalelerde olduğu gibi

höyüklerde de, ovadaki savunma amaçlı yükselti ihtiyaçlarını kenti, üst üste kurarak farklı bir şekilde gidermiş ve her iki tip yerleşme şeklide uzun dönem kullanılmıştır.

Yukarıda bahsedilen höyük ve kale yerleşmelerinin lokasyonunu değiştiren, hatta zayıflatan coğrafi boyutlardan biri, hidrografik faktörlere bağlı olarak oluşan

jeomorfolojik sonuçlardır. Bu jeomorfolojik olay Çukurova'nın oluşumu ile açıklanabilir.

Çukurova oluşumu Pleistosen başlarına dayanmaktadır. Hala oluşumu devam etmekte olan bu deltanın, yıllardan beri nehirlerin getirdiği alüvyonları biriktirmesi deltanın genişlemesine ve bugünkü halini almasına sebep olmuştur. Ancak nehrin bu alüvyon malzemeleri getirmesi sebebiyle ovada, denize yakın olan höyükler zamanla Akdeniz kıyısından uzaklaşmışlardır. Bu alüvyal dolmalar sonucunda denizden uzaklaşan höyük ve kaleler, denizden gelebilecek saldırılara karşı tedbir alamamış, ayrıca denize ulaşmak güçleştiği için avlanma ve ticaret yapmakta dahi zorlanmışlardı. Bunun sonucunda höyük ve kaleler, zamanla fonksiyonlarını kaybetmiş ve lokasyonları zayıflamıştır. Bunların sonucunda o siti terk ederek, denize daha yakın bir yerde tekrar bir yerleşim alanı oluşturmuşlardır. Sonuçta höyük ve kalelerin hem sit alanları hem de situasyonları bu jeomorfolojik etkenler çerçevesinde değişmiştir.

Tarih öncesinde höyük yerleşmeleri ile başlayan Ceyhan'ın yerleşme tarihi, sırasıyla Hitit, Fenike, Mısır, Asurlular, Persler, Makedonya, Roma, Bizans ve Osmanlı hakimiyeti altında geçmiştir ve coğrafi konumunun verdiği avantajlar sayesinde önemini hiç bir zaman yitirmemiştir.

Bu coğrafi avantajlar şu şekilde sıralanabilir:

 Çok verimli topraklardan oluşan bir ovada bulunması  Sıcak ve nemli iklim

 Yer şekillerinin sade ve eğim değerlerinin düşük olması  Nehrin içme ve sulama suyu özelliği

 Denize yakınlık (ulaşım, ticaret, avlanma avantajları)

 Nehrin kısmi olarak taşımacılıkta kullanılması (kuzeyden güneye doğru)  Ceyhan ve Seyhan nehrinin taşkınları sonucunda toprağın kendiliğinden

gübrelenmesi

 Tarım ve hayvancılık için uygun bol mera ve otlak alanlarının varlığı

 Sıcak ve nemli iklimden uzaklaşmak için hemen arkasında uzanan Torosların varlığı

 Yakıt ve yapı malzemesi ihtiyacını karşılayacak yakın çevre bitki örtüsünün varlığı (sazlık, çalı, orman gibi)

 Adana ve Osmaniye gibi ekonomik gücü yüksek merkezlerle, ekonomik gücü zayıf merkezlere (Misis, Yumurtalık) yakınlık

 Tarih öncesi devirlerden beri geçiş güzergahı (kral yolu, hac yolu ve ipek yolu)olması ve doğal yol güzergahlarına uyan yol ve kavşak noktasında olması  Köprü başı konumu (1941 Ceyhan Demir Köprü yapımında sonra) kazanması Bu coğrafi avantajları bünyesinde toplayan Ceyhan'ın yerleşim alanı oluşturması açısından, özellikle diğerlerine göre daha önemli olan temel nokta; tarih öncesi devirlerden bu yana geçiş güzergahı oluşturması ve doğal yol güzergahı üzerinde yer almasıdır. Eskiden yolların; çukur sahaları, düz yerleri takip ettiği ve belirli dağ geçitlerinden güçlükle geçilebildiği bilinmektedir. Ülkemizde özellikle eski ana yollarla bugünkü ana yollar çoğu kez, aynı genel istikameti takip etmektedir. Bu yollar çukur sahaların kenarları, dağ geçitleri, plato yüzeyleri, çukur düz sahalarda su tehdidi altında olmayan kısımları, nehir geçitleri vs. yerler tabii yol sahaları gibi kabul edilebilir (Harita: 5). Kısacası Anadolu'da yer alan tabii yolların güzergahını temelde, yer şekilleri belirlemektedir. Ayrıca ilk defa Herbert Louis tarafından belirtilmiş olan, İç Anadolu Yol Halkası'ndan kenar bölgelere doğru, tabii geçitlerden faydalanmak şartıyla bir takım yollar uzandığı ve bunlardan birinin güneydeki meşhur Gülek boğazından Çukurova'ya ve oradan doğuya doğru devam eden önemli güzergah olduğu belirtilmiştir. Bu yol güzergahları genel olarak dağların alçaldıkları geçit sahaları ile uzunlamasına vadi oluklarını takip etmektedir (Gürsoy, 1975: 25-29).

Ceyhan, sıcak, çukur düz bir sahada olması ve hemen arkasında bulunan Gülek boğazı ya da tarihi adıyla Kilikya Kapısı sayesinde, eskiden beri kral yolu, hac yolu ve ipek yolunun geçtiği tabii yol güzergahı üzerinde olmasına sebep olmuştur. Ayrıca, burada değinilmesi gereken bir diğer durum da; izafi lokasyonun zaman içinde meydana gelen değişikliklere bağlı olarak yeniden tanımlanabileceği; yeni bir yolun açılmasının, yani ulaşımdaki değişikliklerin buna sebep olan unsurlardan biri (Aliağaoğlu ve Uğur, 2010: 94) olabileceğidir. Ceyhan şehrinin, doğal yol güzergahı üzerinde bulunmasına rağmen, belirli bir zamana kadar tam manasıyla kavşak noktası -köprü başı konumu- oluşturamamış olmasıdır. Köprü başı fonksiyonu 1941 yılında, tam anlamıyla Ceyhan'ın eline geçmeden önce, Misis yerleşmesinin elindeydi. Bunun sebebi ise Misis Köprüsüydü. Köprü 4. yüzyılda Roma İmparatoru tarafından yaptırılmış ve günümüzde etkisini kaybetse de, hala kullanılmaktadır. O zamanlar için ve günümüze yakın bir zamana kadar, Misis Köprüsü en önemli geçiş sahasıydı. Ancak her zaman bu köprünün mutlak olarak kullanıldığını söylemek de yanlış olur. Çünkü Ceyhan Nehri üzerinden sallarla, karşı kıyıya geçiş sağlanmaktaydı (Foto: 7, 8). Hatta Nogayların Ceyhan'a yerleşmesinden sonra, Ceyhan nehri boylarına yerleştirilen Nogayların, birbirlerine gelip gitmeleri için, masrafı devlet tarafından karşılanan bir salın yapılması kararlaştırılmıştır.