• Sonuç bulunamadı

Dolium / Pithoslar

Belgede Kelenderis Roma Çağı seramiği (sayfa 100-161)

5. BULUNTULAR 1 İnce Seramik

5.2. Kaba Seramik

5.2.2. Depolama Kapları

5.2.2.1. Dolium / Pithoslar

Kelenderis Form 66 (Kat.no: 301): İçe Dönük Kenarlı Dolium / Pithos. Hafifçe

kalınlaştırılmış içe dönük kenarlı, şişkin gövdeli. Kalınlaştırılan kenar uzundur ve dış yan yüzünde iki sıra yiv vardır. Kenar ile gövde aynı kavis doğrultusunda herhangi bir dönüş yapmadan devam eder biçimdedir. Kenar içe ve dışa kalınlaştırılmak suretiyle belirgin hale getirilmiştir. Sağlam örnek ele geçmemiş olmakla birlikte omuzda dikey çift kulplu ve düz dipli olmalıdır. En yakın benzeri Anamur erken Bizans örnekleri arasındadır348.

Kelenderis Form 67 (Kat.no: 302-303): İçe Dönük Profilli Kenarlı Dolium /

Pithos. K.Form 66 ile benzer olmakla birlikte kenar profili biraz daha farklıdır. Dışa

kalınlaştırılmış, köşeli profilli kenarlı, şişkin gövdeli. Kenar sadece dışa doğru belirgin şekilde kalınlaştırılmış ve yan yüzünde üç sıra yiv açılmış. Kenar ile gövde aynı kavis doğrultusundadır. Omuzda ve kenarda boyamalar var. Omuz üzerindeki kırmızı ve kırmız kahve, kırmızı kahveden siyaha kadar değişen renklerin kalın bir fırça ile sürülmesiyle oluşturulmuş düzgün olmayan dalga süsü var. Tek örnek olan düz dip büyük bir olasılıkla

kenar formlarının alt kısmını oluşturmakta. Dışta hafifçe dışarı yuvarlatılarak profillendirilerek içbükey bir geçişle gövdeye bağlanır. İçte ise geçiş yumuşak kavislidir. M.S. 5-7. yüzyıl.

Kelenderis Form 68 (Kat.no: 304): Dolium / Pithos Dibi. Büyük bir olasılıkla

K.Form 66 veya 67 formunun dip kısmı olmalıdır. Gövdeden kaideye geçişte yumuşak hatlı bir profille dip dışa doğru taşmıştır. İçte ve dışta geçişler yumuşak kavislidir. Dibin içe bakan kısmının merkezinde iç içe geçmiş derin yiv daireler vardır. Ayrıca içte gövdenin dibe yakın kısmında iki sıra yiv daha görülür. Kalın duvarlı, iri taneli katkı maddeleri ihtiva eden fabriğe sahip olup açık kırmızı renkli killidir. Astar içte ve dışta farklı renklerde olup içte kil rengi ile aynı renkte, dışta ise çok açık kahve (devetüyü) renklidir. M.S. 5-7. yüzyıl.

Kelenderis Form 69 (Kat.no 305): Kalınlaştırılmış Dik Kenarlı Sepet Kulplu

Dolium / Pithos. Dik uzantılı kalınlaştırılmış profilli kenarlı, düz dipli, yatay kulpludur.

Kenardan omuza, omuzdan karına geçiş keskin bir hatla verilmiştir. Karın kısmı aşağıya doğru düz bir şekilde devam eder, gövde alt kısmında kavisli bir dönüşle dibe bağlanır. Dibin oturma düzlemi içbükeydir. Oldukça düzensiz bir işçilik olduğu için içte ve dışta gövde üzerinde eğri hatlar var. 3 adet sepet kulp omuza bağlanmıştır. Oldukça yoğun katkı maddeleri ihtiva eden fabriği gözenekli ve sıkıdır. Kil rengi açık kırmızı, ince uygulanmış astarı çok açık kahverengi (devetüyü) dir. Ağız kenarı içte kırmızı, koyu kahve boyalıdır. Gövde de kahve ve siyah boyanın fırça ile uygulanması ile düzensiz bant, dalga motiflidir. M.S. 5-7. yüzyıl.

5.2.2.2. Amphoralar

Yunanca kökenli bir kelime olan amphora “Amphiphoreus yada Amphoreus” iki taraflı manasına gelen “amphi” ve taşımak anlamına gelen “Pherein” fiilinden türetilen Phoros kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu kelimeyi ilk kez Homeros’ta görmekteyiz. Amphora Herodotos’ta ise 19,44 litreye denk gelen bir hacim ölçüsü olarak geçmektedir. Buna karşın amphora kelimesinin ilk biçimini M.Ö. 2.binde Akhalar tarafından kullanılmıştır. Linear B ile yazılmış kil tabletlerde, çitf kulplu bir kap betimi a-pi-po-re-we olarak okunmuştur349. Bu testiler Romalılarda “Amphoras”, Erken

Hıristiyanlıkta “Kouphon”, Bizansta ise “Magarikon veya Megarikon” olarak isimlendirilmişlerdir350.

Grek ve Roma dünyasının taşıma kapları olan amphoralar genelde kulplu büyük kaplardır. Bu kaplar sıvı maddelerin, özellikle şarap, zeytin yağı ve diğer gıda maddelerinin taşınmasında ve depolanmasında kullanılır. Amphoraların tarihlendirilmesi, dağılımı ve pişirilmesi ile ilgili çalışmalar Roma ekonomisinin analizi için en önemli kaynaklardan biridir. Amphoralar yaygın olarak özellikle Batı Akdenizdeki gemi batıklarında ele geçmektedir.

Bizim çalışmamızda yer alan amphorlar, sıvı ve kuru gıda maddelerinin ticari amaçlı taşınmasını sağlamış olan ticari ampholardır. Bu tür amphoralar, içerisindeki gıda maddelerinin dökülmemesi için bir tıkaçla tıkanabilecek kadar dar bir ağıza, taşıma kolaylığı sağlayan karşılıklı düşey iki kulba ve aynı zamanda üçüncü bir kulp görevi de gören bir dibe sahip olan sade/süssüz testilerdir.

Bu kapların iç yüzeyi içerisinde taşınacak olan gıda maddesine göre yalıtılmıştır. Örneğin zeytinyağı taşımak için sakız veya mumla karışık sakız kullanılarak, şarap taşımak için de reçine kullanılarak yalıtkanlık sağlanmıştır. Ayrıca taşınan maddelerin bozulmaması ve dökülmemesi için organik maddeler (ahşap, mantar, kil vb.) kullanılarak amphoraların ağızları kapatılmıştır. Amphoraların fırınlama öncesinde veya sonrasında boyun, omuz ve kulpları üzerine değişik tekniklerde (baskı, kazıma ve boyama) mühürler yapılmıştır. Bu mühürlerde; fiyat, hacim, üretim yeri ve tarihi ile alan kişilerin isimleri belirtilmiştir351.

Kelenderis Form 70 (Kat.no: 306): Dik Kenarlı Amphora. Dik uzantılı ucu

yuvarlatılmış düz kenarlı, kısa boyunlu, karna doğru genişleyen kavisli omuzludur. Kenar üstte içe doğru küçük bir çıkıntı yapar. Boyun omuz ve omuz gövde geçişinde keskin profillendirme yapılmış. Yakın benzeri Perge Güney Hamamı M.S. 4 – 7. yüzyıl buluntuları arasındadır352.

Kelenderis Form 71 (Kat.no: 307): Yuvarlak Dipli Amphora. Merkezinde küçük

düğme çıkıntısı olup yuvarlak diplidir. İnce duvarda içte ve dışta yivlendirme var. Merkezdeki düğme şeklindeki çıkıntı çok fazla belirgin değil. Sağlam kenar formlu örnek ele geçirilemedi. Hayes’in Knossos’taki Dionysos Villası buluntuları içerisinde yer alan

350

- Alpözen 1995, 13.

351

- Çavdar 1998, 77.

Tip 1 ve Tip 2 merkezdeki çıkıntısının fazla belirgin olmaması ve gövdesinde içte ve dışta yiv olmasından dolayı yakın benzerlik gösterir. Tarih olarak Agustus dönemi ile M.S. 2. yıl arası verilir353. Düğme çıkıntısı daha belirgin hale getirilmiş yuvarlak dipli örnekler M.S. 4 – geç 6. yüzyıla kadar devam eder354.

5.2.3. Diğerleri

5.2.3.1. Leğen / Tekne

Mutfakta bilhassa peynir ve hamur gibi gıdaların hazırlanmasına dönük kullanılan kaplardır. Kıbrıs Kırmızı Astarlılarında bulunanların dışında kalan bu örnekleri de bu başlık altında topladık. Kenar formları birbirinde farklı olduğu için bunları iki farklı form olarak adlandırdık. Kalker, kum, kuartz ve mikalı bir fabriğe sahip olup gözeneksiz ve sıkı killidirler. Astarın ince uygulanmış olması ortak özellikleri iken renkleri kırmızıdan kahveye değişen tonda ve kırmızımsı sarı (5 YR 6/6) dır.

Kelenderis Form 72 (Kat.no: 308): Leğen. Sağlamdır. Dışa yatay uzantılı düz

kenarlı, dışbükey gövdeli, düz diplidir. Kenarın uca yakın bölümünde bir yiv ve uç kısmında yukarı doğru küçük bir çıkıntı vardır. Kenarın üst yüzeyi düzdür. Dışbükey gövde duvarının kenar altında yivlendirme vardır. Kum ve kalker katkılığı fabriği gözeneksiz ve sıkı olup oldukça kalitelidir. Astarı kırmızıdan koyu kahveye dek değişen tondadır. M.S. 1-3. yüzyıl.

Kelenderis Form 73 (Kat.no: 309): Leğen. Dışa uzantılı kalın kenarlı, dışa açılan

düz duvarlı gövdeli büyük kap. Dip kısmı sağlam örnek ele geçmemiştir. Ancak düz dipli olmalıdır. Dışa yatay ve kısa uzatılan kenar yaklaşık kare formunu almıştır. Kenar üst yüzeyi düzleştirilmiş, yan yüzü ve alt kısmı yuvarlatılmıştır. Benzerleri Anamur ve Berytus’ta görülür. Anamur’daki benzeri M.S. 1 – 3. yüzyıla355, Beyrut’takiler ise M.S. 2. yüzyıla356 tarihlendirilir.

353

- Hayes 1983, 141-143, fig.20a. no:18-19

354

- Keay 1984, 352-355, Tip LXV, fig.165,2 (T/6/310)

355

- Williams 1989, 78, fig.44, no.458.

5.2.3.2. Kapak

Bu başlık altında pişirme ve depolama kaplarında kullanılan kapaklar/tıkaçlar ele alınmıştır. Pişirme kaplarında kullanılan iki çeşit kapak ele geçmiştir. Tek bir tipte amphora veya testilerde özellikle dökülmeyi önlemek amacıyla kullanılmış olan tıkaç bulunmuştur. Fazla sayıda ele geçmeyen bu grupta görülen formlar oldukça yaygın ve uzun süre kullanım görmüşlerdir. Geneli kalker, kum ve mika katkılı kil, ince ve mika katkılı astarlıdır. Kil rengi kırmızı (2.5 YR 5/6, 5/8) açık kırmızı (2.5 YR 6/8) mat kırmızı (10 R 4/4) dır. Astar ise ince mikalı olup kırmızı (2.5 YR 5/8), pembe (7.5 YR 7/4) ve kırmızımsı sarı (5 YR 7/6) renklidir.

Ele geçirilen örnekler M.S. 4-7 yüzyıl arasına tarihlendirilir.

Kelenderis Form 74 (Kat.no: 310-312): Küçük Kase/Sosluk Tipli Kapak. Üst

bölümü profillendirilmiş tutamaklı, dışa ve yana doğru genişleyen alçak gövdeli, düze yakın hafif içbükey veya dışbükey diplidir. Gövde duvarının uç kısmının içe bakan yüzünde gövde ile kenarı ayıran bir yiv vardır. Gövde içte hafif içbükeydir. Profilli tutamağın üst yüzeyinde çukurluk görülür.

Bu tip kapaklar erken Helenistik dönemden Ortaçağ’a kadar oldukça uzun bir süre varlığını korumuştur. Doğu Akdeniz yerleşmelerinde ve en yakın örneğini bulduğumuz ve “Sosluk Biçimli Kapaklar” olarak adlandırılan Anamur örnekleri erken Bizans dönemine tarihlendirilir357. Perge’deki benzerleri ise M.S. 4-7. yüzyıla verilir358.

Kelenderis Form 75 (Kat.no: 313): Kubbe Biçimli Sepet Kulplu Kapak. Kubbe

biçimli gövde ve gövdenin üst merkezine bağlanmış küçük sepet kulpludur. Gövde kısmı sağlam örnek ele geçmemiş olmakla beraber civar kentlerdeki benzerlerinden yola çıkarak kubbe biçimli gövdenin sığ olduğunu söyleyebiliriz.

Bu tipte K.Form 74 gibi oldukça uzun bir süre kullanım görmüştür. Doğu Akdeniz’de M.S. 1. yüzyıldan 6 - 7. yüzyıla dek görülürler. Anamur’daki benzeri M.S. 4 - 7. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir359.

Kelenderis Form 76 (Kat.no: 314): Tıkaç Yukarı dik uzantılı ve uç kısmı

kalınlaştırılmış tutamaklı, duvarı yana ve yukarı açılarak genişleyen gövdeli, alt kısmı

357

- Williams 1989, 74-75, not. 11-13, fig.40, no.434-435.

358

- Atik 1995, 181-183, lev. 77, no:408-410.

yuvarlaktır. Tutamak uç kısmı profillendirilmiştir. Tumakla gövde duvarı hemen hemen eşit yüksekliktedir.

Testi yada amphoralarda tıkaç olarak kullanılmış olmalıdırlar. Formu sayesinde diğer kapaklardan kolaylıkla ayırt edilebilir. Tıkaçlar da K.Form 75 ve K.Form 75 gibi en azından erken Helenistik dönemden M.S. 7. yüzyıla kadar bilinen bir form olmuştur. Yakın benzeri Anamur’da tespit edilmiştir360.

6. SONUÇ

Orta Dağlık Kilikya’da kurulduğu günden itibaren her zaman var olabilmeyi başarabilmiş Kelenderis antik kenti bölgenin tarihi erken dönemlere kadar gidebilen önemli yerleşimlerinden birisidir. Son yıllarda elde edilen materyallerin değerlendirilmesi ve her geçen gün yenilerinin eklenmesi kentin karanlıkta kalan bilinmeyenlerinin birer birer aydınlatılmasına olanak vermektedir.

1989 yılında başlatılan Kelenderis Aşağı Şehir Sondaj alanındaki tüm çalışmalar 1995 yılında sonlandırılmıştır. Ancak sondaj kazıları 1992 yılında bittiği için bu çalışmayı oluşturan malzemeler 1989–1992 yılları arasını kapsamaktadır.

Kelenderis’in Roma Seramiği iki grup altında toplanır. İlki İnce Seramik başlığı altında vermiş olduğumuz Terra Sigillatalar ile Roma Kırmızı Astarlı kaplarıdır. Bu grup ithal olup kentin dış ilişkilerini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Burada şunu da hemen belirtelim ki söz konusu seramikler özellikle sahip oldukları astar ve özensiz işçilikleri ile kaliteli olmayıp ikinci sınıf mal düzeyindedir.

Terra Sigillatalar için bu durumu açıklar bir başka konu da hem az miktarda ele geçmiş olması hem de ithal edildiği dönemde bölgenin ve kentin içinde bulunduğu şartların hiçte iç açıcı olmamasıdır. Ki bu malzeme kentin, bölgenin içinde bulunduğu durumdan ne derece etkilendiğini de ortaya koymaktadır. M.Ö. 2. yüzyılda bölgede daha önceden var olan karışıklığın giderek artması, korsanlık ve köle ticaretini iyice körüklemiş, dolayısıyla bölgedeki diğer kentler gibi Kelenderis’i de önemli oranda etkilemiştir. Dönemin revaçta olan sigillata kaplarından bilhassa DSB ve Kıbrıs Sigillatası’nın yok denecek kadar az olması, Afrika Kırmızı Astarlı Kapları’nın erken örneklerinin ise hiç ele geçmemiş olması, korsan baskısı altında kalmış olan kentin sürekli ilişkide olduğu ülke ve kentlerle M.Ö. 1 ve M.S. 2. yüzyıllarda ticarette oldukça sıkıntılı günler geçirdiğini göstermektedir. Özellikle de her daim sıkı ilişki içinde olduğu Kıbrıs’ın M.Ö. 1.yüzyılda ada dışına yoğun şekilde ihraç ettiği sigillatasının Kelenderis’te bu kadar az olması kentin Ada ile ilişkisinin bu dönemlerde kesintiye uğradığını açıkça ortaya koymaktadır. Söz konusu döneme ait çok fazla sikke ve mimari kalıntının sondaj da ele geçmemiş olması da bunu destekleyen bir başka buluntu grubudur. Ancak, özellikle Erken İmparatorluk dönemi ile ilgili katalogumuzda bulunan çok az sayıdaki söz konusu ince seramik buluntular ile kaba seramik grubunda yer alan tava, güveç ve çömleklerin erken örnekleri yine de kentin bu sıkıntılı dönemde varlığını koruyabildiğini ve de liman kenti olma değerini tamamen

kaybetmediğini gösterir. Söz konusu etkilenme yaklaşık M.S. 2. yüzyılın sonları – 3. yüzyılın ilk yarısı boyunca sürmüş olmalı. Ki bu bölgede yine bu tarihlerde yaşanan Part Savaşları ve M.S. 260 Part işgali bölgeyi ve kenti olumsuz yönde etkilemiştir. M.S. 3. yüzyılın ikinci çeyreğine ait malların çok az miktarda ele geçmesi ve biraz evvelde ifade ettiğimiz gibi Afrika Kırmızı Astarlı Kaplarının erken örneklerinin görülmemiş olması kentin 3. yüzyılın sonlarında kendini yeni yeni toparlamaya başladığını gösterir.

İthal grup içerisinde yer alan Roma Dönemi Kırmızı Astarlılar grubundaki Afrika Kırmızı Astarlı, Geç Roma C-Foça Kırmızı Astarlı ve Geç Roma D-Kıbrıs Kırmızı Astarlı kapları kentin M.S. 4. yüzyılın başlarından 7.yüzyılın sonlarına kadar, Erken İmparatorluk ve Orta İmparatorluk günlerinde yaşadığı sıkıntıyı atlatarak, yeniden parlak günler yaşamaya başladığını gözler önüne serer. Buluntuların yoğunluğu özellikle M.S. 5- 7.yüzyılın ilk yarısına işaret eder. Bu dönemlere ait sondajda ele geçen İmparator sikkelerinin de oldukça hatırı sayılır miktarda ele geçmiş olması ve sondajdaki mimari kalıntıların fazlalığı bunu teyit eder niteliktedir . İmparator Theodosios II, Heraklios ve Markianos sikkeleri en fazla ele geçenlerdir. Demirci atölyesi olarak adlandırdığımız mimari ile içerisinde mutfak veya kiler olabilecek bir mekanı bulunan muhtemel konut kalıntısının bulunduğu tabakalarda söz konusu buluntuların yoğun şekilde ele geçmiş olması oldukça önemli verilerdir. Üzerinde Kelenderis kenti limanı ile çevresindeki yapıları betimleyen sondaj alanındaki zemin mozaiği de kentin geç dönemini gösteren bir başka veri olarak karşımıza çıkar. Yine aşağı şehirde yer alan Liman Hamamı, son yıllarda yürüttüğümüz kazılarla ortaya çıkartılan Agora Bazilikası ve su altı çalışmalarında tespit edilen Geç dönem batığı ve seramik buluntular da kentin geç dönemini anlamamız için önemli bilgiler sunar.

Geç dönem ithal ince astarlı malzemeyi kendi içerisinde değerlendirdiğimiz zaman şu sonuçlara varabiliriz. Afrika Kırmızı Astarlı Kapları arasında ele geçen en fazla buluntu tipi K.Form 19 (Hayes Form 67) olduğu için kentin bu seramiğin üretim merkezlerinin bulunduğu Kuzey Afrika ile M.S. 4.yüzyılın ortaları – 5. yüzyılın ortaları arasında ilişkisinin daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde Batı Ege üretimi olan Geç Roma C-Foça Kırmızı Astarlı Kaplarından karşımıza en fazla çıkan form K.Form 27 (Hayes Form 3) de , Ege ile ilişkilerin M.S. 5-6. yüzyılın ortalarında daha fazla olduğunu ortaya koyar. Bir diğer buluntu grubu olan Geç Roma D-Kıbrıs Kırmızı Astarlı Kapları grubunda yer alan K.Form 30 ve 35 (Hayes Form 1 ve 9) en fazla karşımıza çıkan form tipi olduğundan M.S. 4-6. yüzyılda ilişkilerin Kıbrıs ile üst düzeyde olduğunu gösterir. Kırmızı

Astarlılar içinde en fazla buluntuyu da yine Kıbrıs üretimi oluştur ki bu da kentin her zaman olduğu gibi Kıbrıs ile olan ilişkilerini daha ön planda tuttuğunu göstermektedir.

İnce seramiği bölgesel anlamda değerlendirdiğimizde ise Kelenderis’in sahip olduğu malzemenin oranının diğer bölge kentlerine oranla daha düşük olduğunu görürüz361. Dolayısıyla kenti kendi içerisinde değerlendirdiğimiz zaman parlak dönemi olarak kabul ettiğimiz Geç Roma Döneminde Klasik Çağ’da yaşamış olduğu parlak dönemi kadar ileri seviyede olamadığını gösterir. Özellikle de Ovalık Kilikya’nın zengin kentlerinde görülen orandan oldukça uzaktır. Erken İmparatorluk ve Orta İmparatorluk dönemindeki Kelenderis buluntuları, ister DSA olsun ister DSB ve Kıbrıs Sigillatası olsun, bunu destekler niteliktedir362. Bu tabloda karşımıza çıkan bir başka durum da kentin bölge kentleriyle, belki onların seviyesinde olmasa da, bölgesel etkilerde paralel bir konuma sahip olduğudur. Şöyle ki, geç dönemde Dağlık Kilikya’da popüler olan Kıbrıs Kırmızı Astarlı Kapları, aynı şekilde Kelenderis’te de en popüler gruptur363.

Kaba seramik bölümünde yer alan kapların büyük çoğunlu pişirme kaplarıdır. Pişirme kapları içerisinde güveçler ve çömlekler ön plandadır. Tavaların bu denli az olması ise oldukça şaşırtıcıdır. Kelenderis gibi bir kıyı kentinin halkının geniş ağzı ve yayvan yapısıyla balık kızartmak için ideal olan mutfak kaplarından tavaları fazla tercih etmemiş olması ancak bir şekilde açıklanabilir; o da kent halkının balığı kızartmak yerine yahnisini tercih etmiş olmalarıdır. Güveç ve çömleklerin hemen hemen aynı oranda ele geçmiş olması kent halkının az sulu ve bol sulu yemeklere aynı oranda ilgi göstermiş olabileceğini fikrini akla getirir. Fırın tabağı olarak adlandırdığımız form birkaç örnekle sınırlı kalmış olmakla birlikte Kelenderis’te fırın kültürünün varlığını ortaya koyması bakımından önemlidir.

Pişirme kaplarının büyük bir bölümü Geç dönemden olmakla birlikte yukarıda da belirttiğimiz gibi Erken İmparatorluğun son dönemlerine ve Orta İmparatorluk dönemlerine ait kaba seramik malzeme de aşağı şehir sondajında ele geçmiştir. Bunlar içinde en önemlisi M.S. 1-3. yüzyılda tüm Doğu Akdeniz dünyasında oldukça popüler olan tavalar (K.Form 38, Kat.no:170-174) ile “Ege Tipi” olarak adlandırılan güveçlere benzeyen güveçler (K.Form 49, Kat.no: 223-236) ve çömlekler (K.Form 39a, Kat.no:175- 182) dir. Kelenderis’teki güveçlerin en yakın benzeri hemen yanı başındaki komşusu 361 - Zoroğlu 2005, 243-248. 362 - Zoroğlu 2005, 243-248 363- Zoroğlu 2005, 248.

Anemurium’da karşımıza çıkar. Her ne kadar Anemurium örnekleri için Doğu orijinli364 olduğu söylenmiş olsa da bu kapların bir üretim yerinden daha fazla yerde üretildiği göz önüne alındığında bu durum çokta şaşırtıcı değildir. Geç dönem örnekleri Kelenderis’in mutfak kapları bakımından daha çok Kıbrıs, Doğu ve yakın komşuları ile ilişki de olduğunu ortaya koymuştur. Bunların başında da Anemurium gelmektedir. Kaba seramik fabriği neredeyse en erken örnekten geç örneklere kadar aynı özelliktedir. Bilindiği üzere seramik malzeme içerisinde formunu fazla değiştirmeden veya aynı kalarak uzun yıllar boyunca üretim gören grup pişirme kaplarıdır. Kelenderis’te bugüne kadar bir çömlekçi atölyesi veya fırını ele geçmemekle birlikte hem aşağı şehir sondajında hem de 2000 yılından bu yana antik kentin akropolünde yapılan kazılarda üretim hatası olan fırın atığı örnekler bulunmuştur. Bunlar arasında güveçler en başta gelir. Dolayısıyla kentin, günlük kullanım kabı olan kaba seramik ihtiyacını ithal etmenin yanı sıra, kendi yerel üretimiyle karşılamış olması hiçte yadırganmayacak bir gerçek olarak karşımıza çıkar.

Aşağı şehir sondajında elde edilen söz konusu buluntular buradaki Roma Dönemi yerleşmesinin M.Ö. 1.yüzyıldan 7.yüzyılın ortalarına kadar kesintisiz sürdüğünü ortaya koymuştur. Ancak dönem dönem kent, bölgenin de içinde bulunduğu olumsuz şartlardan etkilenmiş bunu da hem buluntular ile hem de mimari ile ortaya koymuştur. Örneğin Erken İmparatorluk döneminde yaşadığı sıkıntılı günlerin ardından komşu ülkeler ve kentlerle ilişkisini geliştirmeye başlamış olduğu dönemi sondajda demirci atölyesi temsil etmektedir. İlişkilerin tamamen geliştiği tarihler olan M.S. 5-7. yüzyıllar ise olası konut yapısı ve zemin mozaiği, hamam, agora bazilikası ile de kendisini göstermektedir.

7. KATALOG

K.92 2AB 42 / Tabak (K.Form 1a). Kenar-gövde parçası

Y: G: 4,4 cm Aç: 22 cm Kç: Dk: 0,4 cm

Az mika katkılı, gözeneksiz, sıkı (10 YR 7/4) kil. Kalın, parlak (2.5 YR 3/6) astar. Tarihi : M.Ö.1 – M.S. 1.yüzyıl.

1 Levha 1

Benzeri : Slane 1997, lev.9, FW 91

K.92 2AM 77 / Tabak (K.Form 1b). Kenar-gövde parçası

Y: G: 6,1 cm Aç: 3,1 cm Kç: Dk: 0,8 cm

Mika katkılı, gözeneksiz, sıkı (10 YR 7/4) kil. Kalın, sabunumsu, hafif parlak, yer yer ton farklılığı ve akmalar olan (10 R 4/6) astar.

Tarihi : M.Ö.1 – M.S. 1.yüzyıl. 2

Levha 1

Benzeri : Slane 1997, lev. 6, FW 61

K.92 2.76 250 / Tabak (K.Form 1b). Kenar-gövde parçası

Y: 2,9 cm G: 8,1 cm Aç: 22 cm Kç: 0,9 cm Dk: Katkısız, gözeneksiz, sıkı (10 YR 8/3) kil. Mat sabunumsu (10 R 4/6) astar. Tarihi : M.Ö.1 – M.S. 1.yüzyıl.

3 Levha 1

Benzeri : Slane 1997,lev. 6, FW 61

K.92 2AG 49 / Tabak ( K.Form 1b). Kenar parçası

Y: 2,3 cm G: 4,5 cm Aç: 32 cm Kç: Dk: 0,7 cm Katkısız, gözeneksiz, sıkı (10 YR 8/3) kil. Mat, yer yer dökülmüş (10 R4/6) astar. Tarihi : M.Ö.1 – M.S. 1.yüzyıl.

4 Levha 1

Benzeri : Slane 1997,lev. 6, FW 61

K.92 2.72 / Tabak (K.Form 1c). Kenar parçası

Y: 2,5 cm G: 4,5 cm Aç: 22 cm Kç: Dk: 0,7 cm Az mika katkılı, gözeneksiz, sıkı (10 YR 8/3) kil. Mat, Sabunumsu (10 R 4/6) astar. Tarihi : M.Ö.1 – M.S. 1.yüzyıl.

5 Levha 1

Benzeri : Hama, lev.26,1.29

K.92 AE 1 / Tabak (K.Form 1d). Kaide parçası

Y: 2 cm G: 46 cm Aç: Kç: 8,4 cm Dk: 11 cm

Az mika katkılı, gözeneksiz, sıkı (5 YR 7/8) kil. Mat, sabunumsu, yer yer dökülmeler olan (10 R 4/6) astar.

Tarihi : M.Ö.1 – M.S. 1.yüzyıl.

Belgede Kelenderis Roma Çağı seramiği (sayfa 100-161)