• Sonuç bulunamadı

1. MİDYAT HALK KÜLTÜRÜ MONOGRAFİSİ

1.1.1. Doğum

1.1.1.1. Doğum Öncesi

Doğum öncesi dönem, çocuk sahibi olmaya karar vermeden başlayarak, doğum olayının başladığı döneme kadar olan süreçtir.

Yaşamın bu ilk evresi, bütün topluluklarda mutlu bir olay olarak kabul edilmiştir. Ailede ilgi ve heyecanla karşılanmaktadır. Doğum yapan kadın çevresindeki kadınlardan saygı görmüş, korunmuş ve kollanmıştır. Kadının hamile kalması ile başlayan ve doğuma kadar devam eden bu süreçte, âdetler, gelenek ve görenekler önemli yer tutar (Artun, 2005: 127).

Midyat yöresinde doğum öncesindeki âdetlerden biri de bebeğin güzel ve beyaz olması için hamile kadına fırında pişirilen ayva yedirilmesidir (K58).

1.1.1.1.1. Kısırlığı Giderme

Kırsal kesimlerde kadının saygınlık kazanabilmesi için mutlaka çocuk doğurması gerekmektedir. Çocuğu olmayan kadın kısır kabul edilmekte ve hor görülmektedir. Bu baskıdan kurtulmak için gebe kalmak ister. Gelin, damat evine geldiği ilk günden itibaren aile içinde çocuk isteğini belli eden bazı davranışlarla karşılaşır. Eve geldiği ilk gün kucağına özellikle erkek bir çocuk verilir. Yatağında çocuk yuvarlatılır. Bu ve buna benzer davranışlarla bu istek gösterilmiş olur. Bu nedenle çocuk sahibi olamayan kadınlar çeşitli yollara başvururlar. Bu çareler dinsel, büyüsel ve halk hekimliği kapsamındadır; ancak günümüzde tıbbın imkânlarında da yararlanılmaktadır. Ancak son çare olarak da bunlardan yararlananlar olmaktadır (Artun, 2005: 127).

Hamile kalmayan kadın bulunduğu durumdan kurtulmak için büyü ve benzeri bir amaçla hocaya giderek tılsım gücüne inanılan muska yazdırmaktadır. Muska Arapça’da

yazılı şey anlamına gelen nüsha kelimesinin halk ağzında bozulmuş biçimidir. Hastalıkları sağaltma veya düşmandan gelebilecek kötülüklerden, görünmez kazalar gibi herhangi bir zararı önleme amacı ile üstte taşınan yazılı kağıda denir (Karakaş 2005: 17).

Midyat yöresinde kısırlığı gidermek ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınların uygulamaları şunlardır:

 Ziyaretlere gidilir. (Keşke, Kadişki, Şeyh Keferhuvar, Şeyh Arette, Germave, Sultan Şeyhmus… vb.) (K1, K22, K33, K58, K60).

 Saman otu ve ebegümeci kaynatılır. Zembil üzerine konulur. Daha sonra üzerine çarşaf örtülerek oturulur, ardından bazı ritüeller eşliğinde yıkanılır (K17, K33, K58, K60).

 Bağlardan toplanan adaçayı ile de banyo yapılır (K22).

 Kısır olduğu düşünülen bir kadının üzerinde ‘Kırk’ olduğu inancı vardır. Kırkının çözülmesi için mum eritilir, kadının üzerine çarşaf örtülür. Eritilen mum, bir tas suyun üzerine boşaltılır. Daha sonra su ve balmumu bir ölünün mezarına dökülür. Balmumu da bırakılırmış. Böylece kısırlık giderilirmiş (K58).

 7 yatırın üstünden geçerek ve yatırların toprağından da getirerek toprak ıslatılır. Bu su ile de banyo yapılırsa hamile kalınacağına inanılır ( K58).

 Ölü yılanın kısır kadının üzerine atılarak korkutulması ile çocuğunun olacağına inanılır (K47).

 Hocaya muska yazdırılır (K18, K22, K34, K37, K47).

 Şeyhlere gidilir, muska yazdırılır. Yöredeki şeyhlerden biri gelen kadınlara inançlarına göre muska yapıyormuş. İnanmayanlara ise birer bardak su içirip sırtlarına süpürge ile vurup gönderiyormuş (K34, K47).

 Türbeye gidilir, adak adanır (K18, K22, K35).

 Kırkı kesilen bir kadın, silahla vurulmuş birinin mezarının etrafında gezdirilir. Mezardan getirilen toprak ile de banyo yaptırılırsa bebek doğurabilirmiş (K34, K47).

 Kısırlığı gidermek için maydanoz ve soğan kabukları kaynatılır. Bu su ile banyo yapılırmış (K34, K47).

 Doktora gidilir (K17, K18, K33, K60).  Ebeye gidilir (K27, K34, K37, K47).

Midyat’ta çocuğu olmayıp hamile kalmak isteyen kişiler pek çok yönteme başvururlar. Sağlık kuruluşlarına günümüzde gidiliyorsa da eski yöntemler de hala kullanılmaktadır. Tıbbi yöntemlerden sonuç alamayanlar, çaresiz kalanlar, doktora gitmek istemeyenler, tedavinin yanı sıra eski gelenekleri de sürdürmek isteyenler çok çeşitli yollara başvurmaktadırlar. Ebeye, hocaya, şeyhe, türbelere, kaplıcalara gitmek, halk hekimliğinden faydalanmak bu uygulamalardan bazılarıdır. Bu gelenekler; halk hekimliği alanlarına girenler, dinsel büyüsel nitelikte olanlar ve tıbbi sağaltma alanlarına girenler olarak değerlendirebiliriz.

1.1.1.1.2. Gebelikten Korunma

Hamile kalmak için pek çok yönteme başvuran kadın, hamilelikten kaçınmak veya bunu sonlandırmak için de pek çok yönteme başvurmaktadır. Son yıllarda tıbbi yöntemlere başvurulsa da geleneksel yöntemler hala devam etmektedir.

Midyat yöresinde hamile kalmak istemeyen kadınların uygulamaları şunlardır:

 Emziren kadının hamile kalmayacağına inanıldığından gebelikten korunmak için anneler bebeklerine 2 yaşına kadar süt verirler. (K22).

 Doğum kontrol yöntemleri kullanılır (K18, K27, K34, K37, K47).  Ebeye kasık çektirilir (K35, K58).

Yörede gebe kalmanın önlenmesi için günümüzde sağlık kuruluşlarına gidilmektedir. Ancak çeşitli sebeplerle doktora gitmek istemeyen geleneklerinde ısrarcı olanlar veya çekinenler, maddi durumu uygun olmayanlar ebeye kasık çektirirler veya bebeklerini emzirirler. Doğum kontrol yöntemlerini kullanmanın Allah’ın işine karışmak olduğuna düşünenler olmasına rağmen halkı bilinçlendirme çalışmaları ile son dönemlerde bu inanış da hızla değişmektedir.

1.1.1.1.3. Çocuğun Sağlıklı Doğması ve Yaşaması

Hamile kalan kadın hamileliğin devamı için, çeşitli önlemler alır. Bu dönemin ilk günlerinden itibaren anne kendini fazla yormamaya çalışır. Zaten bu durumda olanlara iş gördürülmez. Ona özen gösterilir. Hamile kadının daha önceki hamilelikleri düşükle sonuçlanmışsa veya doğan bebek yaşamamışsa, bu kez hamileliğin başlangıcından itibaren bir takım yollara başvurulur. Bu yollar tıbbi yollar olabildiği gibi geleneksel yollar da

olabilir. Doğacak çocuk yaşasın diye hocalara gidilir, muskalar yazdırılır, adaklar adanır, yatırlara gidilir (Karakaş, 2005: 19).

Midyat yöresinde çocuğun sağlıklı doğması ve yaşaması için yapılan uygulamalar şunlardır:

 Çocuğun sağlıklı ve uzun ömürlü olması için ‘akikası’ kesilir, bir yaşını bitirmiş koç bir çocuğun akikası olur (K58). ‘Akika, lügat'ta, yeni doğan çocuğun başındaki tüydür. Şeriatta ise yeni doğan çocuğun kendisi için kesilen kurbanıdır. Akika sünnet-i müekkededir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: ‘Çocuk, Akika kurbanı verilinceye kadar tutukludur; yedinci günde Akika kurbanı kesilir, saçı tıraş edilir ve kendisine isim verilir.’ Çocuk doğduğu günde Akika kesilmezse, buluğ çağına erinceye kadar bu sünnet yerine getirilebilinir. Akika kesilmeden önce çocuk vefat ederse yine akikanın kesilmesi sünnettir. Kurban pişirilmeden, Akika ise pişirildikten sonra dağıtılırsa daha afdaldır. Çocuğun sıhhat ve selameti için Akika kemiklerinin kırılmamasına dikkat etmek sünnettir. Doğum gününün yedinci gününde çocuğa güzel isim vermek ve aynı günde Akika kesildikten sonra saçını tıraş edip ağırlığı kadar altın veya gümüş tasadduk etmek, sağ kulağına ezan, solunda kamet getirmek sünnettir. Çocuğa Abdullah, Abdurrahman, Muhammed, Ahmet …vb. gibi güzel isimler vermek sünnettir.’ (Günenç, 1979: 386).

 Yöredeki Müslüman halk arasında akika eti kaynatılır, hiçbir kemiği atılmadan çuvala konur ve toprağa gömülür. Böylece öbür dünyada öldükten sonra kestikleri hayvanın tekrar koç olup dirileceğine ve onları sırtlarına alıp götüreceğine, akika edilmiş çocuk ölürse de öbür dünyada cehennem kapısını kapatıp koçun üstüne bineceğine inanılır. Bu uygulama, kıyamet gününde çocuk anne babasına faydalı olsun, dünyada uzun ömürlü olsun diye yapılır (K58).  Akikanın kemikleri bir çuvala doldurularak boş bir kuyuya atılır ki hayvanlar o

kemiklere zarar vermesin (K31).

 Çocuk bir yaşını doldurduktan sonra kesilen saç tartılır. Ömrü uzun olsun diye ya altın ya da para olarak sadakası verilir. (K3, K22, K24, K58).

 Bir tasa un doldurulur. Ömrü uzun, bahtı beyaz olsun ve Allah kaza bela vermesin diye üstüne tek sayılarla (3, 5, 7) yumurta bırakılarak dağıtılır (K3, K22, K24, K58).

 Bebeğin yaşaması için ‘Korku Muskası, Nazar Muskası’ yapılır. Muskanın içine de çörek otu bırakılır (K3, K14, K33).

 Gümüş veya akikten bir kolye yaptırılır, içine muskalar yerleştirilir. Böylece bebeğin rızkının bol, geleceğinin aydınlık olacağına inanılır (K22, K34, K58).  Yeni doğmuş bebeğe, adak kesilir (K22, K23, K24, K27, K54).

 Bebeğin yüzüne sarılık olmasını önlemek için sarı tülbent örtülür. (K22, K27, K47, K58).

Midyat yöresinde çocuğun sağlıklı doğması ve yaşaması için yapılan uygulamalar çok çeşitlidir. Adak adamak bunlardan biridir. Çocuğu sağlıklı doğan aileler, bebek doğduktan sonra adaklarını keserler. Müslümanlarda çocuk doğduktan sonra akikası kesilir.

Hocaya gitmek, yatır ve ziyaretlere gitmek, muska yazdırmak, hocanın söylediği adı, rüyada görülen ismi, papazın vaftizde bıraktığı ismi çocuğa vermek, dinsel ve büyüsel işlemlerden de yararlanmak, formel sayılarla dağıtılan yumurtalar, kırk bir çörek otunun bebeğin muskasının içine konması gibi örnekler bunlardan bazılarıdır.

Çocuğun sağlıklı doğması ve yaşaması için doktora gitmek, aşılarını yaptırmak modern tıbbın imkânlarından yararlanmak son dönemdeki uygulamalardandır; ancak yine de geleneksel ve dinsel- büyüsel işlemlerden vazgeçilmemektedir.

1.1.1.1.4. Aşerme

Hamile kadınının canı vakitli vakitsiz bir şeyler ister. Bu duruma aşerme dönemi denilmektedir. Gebe kadının bu dönemde bazı yiyeceklere aşırı istek duyması, bazılarından kaçınması doğaldır. Ülkemizin çeşitli yerlerinde aşerme durumunu niteleyen ad, deyim ve yakıştırmalardan bazıları şunlardır: Aşeriyor, aşyeriyor, aşeren, aşveren, aş çalışıyor, yerikliyor, yerüklü, yergin, yerikleme, başı kel, başı döngün, başı bozuk, başı bulanık, göğnü kötü (Artun, 2005: 129).

Halk arasında aşerme adıyla biline sözcüğün aslı ‘aş yerme’ şeklindedir. Aslında aşerme hamileliğin belirli dönemlerinde kadınlarda görülen bir durumdur. Beğenmemek, kötülemek anlamlarındaki aş yermek giderek halk arasında anlam değiştirerek, hamile kadınının kimi yiyecekleri canının çekmesi, onları tatmaktan kendini alıkoyamaması anlamına gelmiştir. Bu durumda olan kadına canının istediği her şey verilmeye çalışılır (Boratav, 2003: 146).

Midyat yöresinde aşeren kadın ile ilgili âdet ve inanmalar şunlardır:

 Aşerilen şeyin mutlaka yenilmesi gerektiğine inanılır. Hamile kadının isteyip de yiyemediği şeyler; ekmek, çilek, turşu… vb. bebeğin vücudunda leke olarak çıkacağına inanılır (K3, K22, K35).

 Bir kadın gebeyken aşermişse, burnuna güzel yemek kokuları gelmişse ve yememişse doğum yaptıktan sonra çocuğun vücudunda şişlikler oluşurmuş. Anne de bir tabak alıp hiç konuşmadan yedi ev dolaşarak her evden iki üç kaşık yemek alırmış. Yedi ev tamamlanınca da hepsini yermiş. Ardından çocuğunu emzirince sütüne geçerek şişliğin gideceğine inanırmış (K3, K22, K35 ).

 Bu dönemde aşerilen yiyeceklerle bebeğin cinsiyeti arasında ilişki olduğu düşünülür. Anne ekşi şeylere aşeriyorsa kızı, tatlı şeyleri istiyorsa oğlu olacağına inanılır (K3, K23, K47, K27).

Midyat yöresinde hamile kadına, bu süreçte dikkat edilir ve istekleri yerine getirilmeye çalışılır. Bu dönemde, anneye ve bebeğine önem verilir. Böylece hamile kadın bu zor dönemi atlatır. Aşerilen şeyin bebeğin cinsiyetle ilgisinin olduğunun düşünülmesi, yiyeceklerin yenilememesi durumunda ise bebeğe zarar geleceği düşüncesi, bu dönemdeki kadına verilen önemi artırmaktadır.

1.1.1.1.5. Doğacak Çocuğun Cinsiyetini Belirleme

Hamilelik sırasında, doğacak çocuğun cinsiyetinin belirlenmesi merak edilen önemli bir noktadır. Bu süreçte anne baba başta olmak üzere akrabalar, eş dost bebeğin cinsiyetini öğrenmek isterler. Geleneksel kültürümüzde erkek çocuk beklentisi daha fazladır. Doğacak çocuğun erkek olması için bir takım pratikler uygulanmaktadır. Kız çocuğunun daha hayırlı olduğu söylenmekte; ancak yine de erkek isteği daha ağır basmaktadır. Bu da ‘Kız el aşıdır, elin ocağını tüttürür.’ biçiminde ifade edilir. Hamile kadının aşerdiği şeylerle bebeğin cinsiyeti arasında ilişki olduğu düşünülmektedir Aşeren kadının genellikle acı, ekşi ve baharatlı şeyleri yemekten kaçınır ya da yakınları tarafından buna zorlanır. Bunun nedeni ‘ye ekşiyi, doğur Ayşe’yi, ye tatlıyı doğur atlıyı’ tekerlemesinde görülür (Artun, 2005: 129-132).

Midyat yöresinde doğacak çocuğun cinsiyetini belirlemede uygulanan âdet ve inanmalar şunlardır:

 Kadının fiziki görüntüsüne, aşermesine, hareketlerine ve çevrede yapılan hareketlerine bağlı olarak da kadının, kız veya oğlan çocuğu doğuracağına dair tahminlerde bulunulur (K32).

 Hamile kadın, bu süreçte tuzlu ve ekşi yerse kızı olacağına inanılır. Tatlı şeyleri aşerirse oğlu olacağına inanılır (K18, K27, K34, K35, K47).

 Annenin göbeği oval (dışa doğru çıkık) olursa erkek, yuvarlak olursa (yanlara doğru genişlemiş) kız olacağına inanılır (K27, K35, K47).

 Hamileliği süresince anne adayı, güzelliğini kaybetmişse kızı olacağına inanılır. Kız çocukları, hamilelik süresince annenin güzelliğini alırlar. Anne güzelleşmişse erkek olacağına inanılır (K18).

 Bu durumda olan kadının rüyası yorumlanarak bebeğin cinsiyeti hakkında tahmin yürütülür. Kızı olduğunu gören oğlu, oğlu olduğunu gören ise kızı olacağına inanır (K18, K22, K35).

 Doktora gidilir (K18, K22, K34, K37, K47).

Midyat yöresinde çocuğun cinsiyeti belirlemek için bu dönemlerde doktora gitmenin yanı sıra pek çok inanış uygulanmaktadır. Bunlar özellikle annenin dış görünüşü ve aşerdiği yiyeceklerin tatlı veya ekşi olmasına göre olan tahminlerdir.

1.1.1.1.6. Gebe Kadının Kaçınmaları / Uygulamaları

Gebe kadının hamileliği süresince kaçınması gereken bazı durumlar vardır. Bu durumlara her yerde rastlanmaktadır. Çünkü bu dönemde bebeğin birtakım olumlu olumsuz davranışlardan etkilenmesi söz konusudur. Bebeği olumsuzluklardan korumak için kimi davranışlardan kaçınır, olumlu etkileyecek kimi davranışlarda da bulunur. ‘Anadolu’nun pek çok yöresinde hamile kadınların uygulaması gereken pratikler olduğu bilinmektedir’ (Artun, 2005: 133).

Midyat yöresinde gebe kadının kaçınmaları ile ilgili pratiklerden bazıları şunlardır:  Gebe kadın, ağır kaldırmamalıdır (K17, K18, K34).

 Gece tek başına yürümemelidir (K22, K23, K27, K58).

 Salı, çarşamba ve cumartesi gecelerinde eksik saatler olduğundan banyo yapılmamalıdır (K10, K22, K58).

 Cinlerin kötü etkilerinden korkulduğundan tek başına karanlık bir odaya girilmemelidir (K17, K27, K47).

 Hamileliği ve bebeği sağlıklı olsun diye muskasız dolaşılmamalıdır (K10, K22, K23, K27, K58).

 Dualar okuması gerektiğine inanılır (Ayet’el Kürsü, Felak, Nas …) (K35).  Düşük tehlikesi olabileceği için hamile kadının kolunu kaldırması iyi değildir

(K3, K18, K22).

 Sigara ve ilaç kullanılmamalıdır ( K6, K10, K27, K37).  Doktora kontrole gidilir ( K6, K10, K17, K27, K37).

Benzer Belgeler