• Sonuç bulunamadı

2.1. Kuramsal Çerçeve

2.1.3. Okul Dışı Öğrenme Ortamları

2.1.3.7. Doğa ve Çevre Eğitimleri

Doğa ve çevre kelimeleri çoğunlukla birbirinin yerine kullanılmaktadır. Oysaki birbiriyle ilişkili olsa da farklı kavramlardır. Türk Dil Kurumu “Doğa, kendi kuralları çerçevesinde sürekli gelişen, değişen canlı ve cansız varlıkların hepsidir.” şeklinde doğayı tanımlamaktadır.

Atasoy (2009) ise “Doğa, canlı ve cansız unsurlar bakımından, büyük bir renklilik ve çeşitlilik gösteren; etkilenen ve etkileyen, değişebilen ve değiştiren, yenilenebilme ve oluşturabilme özelliklerine sahip olan; insan etkisi dışında oluşmuş ve insansız da var olabilen; kendi mekanizmaları ve kanunları olan; çok farklı unsur, olgu, varlık, ilişkiler, etkileşimler ve süreçleri kapsayan; sınırları kesinlik taşımayan açık bir sistem olarak da tanımlanabilir” şeklinde tanımlama yapmaktadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ise çevre, “Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam.” olarak tanımlanmıştır. Tanımlamalardan yola çıkarak bir canlı açısından çevrenin, kendisi ile etkileşim içerisinde bulunan her şey olduğu ifade edilebilir. Doğadaki karşılıklı etkileşimden hareketle çevrenin, doğanın tamamını kapsadığı iddia edilebileceği gibi sınırlı bir alanı kapsadığı da belirtilebilir(Birinci, 2013).

Çevre, tüm canlıların karşılıklı olarak birbiriyle etkileşim içinde bulundukları ve birbirleriyle yaşamları boyunca ilişki içerisinde olacakları ortamdır. İnsan çevreden bağımsız değildir. Bu nedenle yaşam ortamı olan doğayı anlamalı, sorunların farkına varmalı ve sorunlara çözümler üretebilmelidir. Çevreye duyarlı ve olumlu davranış değişiklikleri ancak çevre eğitimleri ile toplumun bilinçlendirilmesi ile sağlanabilir. Çevre eğitimi, insanların çevreyi anlamalarına, çevreye etkilerini fark etmelerini sağlayan, çevreyi etkileyen tüm faktörlerin farkına vararak bu anlamda bilinçli olmasına yönelik bir eğitimdir. Bu eğitimi alan insanlar içerisinde bulundukları çevreyi koruyarak, çevrenin devamlılığını sağlayarak geleceğe bırakacaktır. Günümüzde

24

ekosistem üzerinde insan etkisi çok fazla artmış durumdadır. Çevrenin adeta yok olmasına engel olmak için insanların çevre konusunda bilinçlenerek elinden geleni yapması bir zorunluluk halini almıştır.

1970’li yıllarda çevre eğitimi önem kazanmaya başlamıştır. 1972’de Stockholm Konferansı’nda çevre eğitiminin önemine vurgu yapılmıştır. 1975’te Belgrad Toplantısı’nda çevre eğitiminin insan yaşamının her döneminde olması gerektiğine, problemleri önlemek ve var olanların farkına vararak çözmek için insanların aktif katılımının gerektiğine ve büyüme ve gelişmenin çevre açısında değerlendirilmesine karar verilmiştir (Bener ve Babaoğlu, 2008). 1977’de Tiflis’te yapılan Çevre Eğitim Konferansı’na hükümetler bakan düzeyinde katılım sağlamıştır. Bu nedenle bu konferans çevre eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Bu konferansta alınan kararlar bildirge olarak yayınlanmıştır. Bundan sonraki çevre eğitimlerinin esaslarını oluşturmuştur. Çevre eğitiminin amaç ve esasları, Tiflis Bildirgesi’ne göre belirlenmiştir (Ünal ve Dımışkı, 1999).

Çevre eğitiminin temeli, doğayı ve doğal kaynakları koruma bilincinin oluşmasına dayanmaktadır. Çevre eğitiminin bunlara ek olarak odaklanması gereken; bütün ekosistemleri içine alan tüm çevreyi korumak ve iyileştirmek olmalıdır. Çevre eğitimi zamanla, insanları çevre ile ilgili bilgilendirmekten öteye çevre yönetim becerilerine sahip, gönüllü katılımcılar haline getirmeyi hedeflemektedir (Ünal ve Dımışkı, 1999). “Çevre için eğitim” ve “çevre konusunda eğitim” birbirinden farklıdır. Çevre konusunda verilen eğitimlerle uzun yıllar doğa ile ilgili ezberletilen kavramların bir ders konusu olmaktan öteye geçemediği görülmüştür. Yani amacına ulaşmamıştır. Oysaki “çevre için eğitim”de gönüllü ve katılımcı yaklaşım ile bireylerde etkin ve kalıcı hale gelmiştir. Doğada yapılan çevre eğitimlerinde amaç, katılımcıyı çevresini gözlemleme yeteneğine sahip ve doğanın dilinden anlayabilen hale getirmektir. Doğa eğitimleri bu amaçlara hizmet edecek tarzda düşünülerek, bu doğrultuda şekillendirilmelidir (Kalender, 2010).

Ozaner (2004), doğa eğitimini doğanın dilinin öğrenilmesi olarak tanımlamıştır. Bu dilin öğrenilmesi, Amerika’da 1983’te doğa eğitim projeleriyle başlatılmıştır. Türkiye’de ise ilk defa 1999’dan itibaren TÜBİTAK tarafından gerçekleştirilen eğitimlerle başlamıştır. Bu eğitimlerin çoğu, Milli Parklar’da yapılmıştır.

25

Tiflis’te gerçekleştirilen Çevre Eğitim Konferansı’nda, düzenlenecek doğa eğitimleri ile insanın yaşadığı çevrenin sorunlarının farkında olarak o sorunlara çözüm yolları arayan ve doğanın işleyişi hakkında bilgili, sorumluluk duygusu taşıyan bireyler yetiştirmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır (UNESCO, 1977).

İyi bir çevre eğitimi ile bireyler öğrendiklerini yaşamlarında davranışlara dönüştürürler ve böylece kalıcı öğrenme gerçekleşir. Çevre eğitimi ailede başlayarak, okul hayatında da devam eder. Düzgün bir çevre eğitimi alan birey ne iş yaparsa yapsın sürdürülebilir olmasına dikkat edecektir. Sadece sınıf içerisinde yapılacak, çevre ve doğa kavramların öğretilmesi ile hedeflenen amaçlara ulaşılması mümkün değildir. Doğa eğitimlerinin okul dışında doğada yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, doğa veya çevre eğitimleri okul içi ve okul dışı eğitim programlarının birlikte uygulanmasıyla gerçekleşmektedir (Ozaner, 2004). Doğanın her açıdan tanınması ve doğanın sunduklarının eğitim konusu, malzemesi ve aracı olarak değerlendirilmesi sağlanmaktadır (Keleş, 2011). Doğa eğitimi, yapılandırmacı yaklaşıma uygundur ve öğrencinin doğal ortamda yaparak yaşayarak öğrenmesine yardımcı olmaktadır.

2004’te desteklenmeye başlayan doğa eğitimi projelerinin sayısı her yıl artmaktadır. Projelerin sayısının artması ile birlikte 2006’da TÜBİTAK bünyesinde Bilim ve Toplum Daire Başkanlığı kurulmuştur. Bundan sonra doğa eğitimlerinin haricinde farklı yaş gruplarına yönelik Bilim Kampları da desteklenmeye başlamıştır. TÜBİTAK bu eğitimlere önem vererek ciddi bir kaynak ayırmaktadır (Kalender, 2010).

Fen ve Teknoloji okuryazarı olabilmek için fen, teknoloji, toplum ve çevre (FTTÇ) alanındaki çevreye ilişkin kazanımlarda doğa eğitimleri önemlidir (Keleş, 2011). 4. ve 5. sınıf Canlılar Dünyasını Gezelim Tanıyalım Ünitesi, 4.sınıf Gezegenimiz Dünya, 5. Sınıf Dünya Güneş ve Ay, Işık ve Ses, 6. sınıf Canlılarda Üreme Büyüme ve Gelişme, 7. sınıf İnsan ve Çevre, 8. sınıf Canlılar ve Enerji İlişkileri ünitelerinin işlenmesinde doğa eğitimlerinden yararlanılabilir.

26

Şekil 2.6. Doğada Gözlem ve İnceleme