• Sonuç bulunamadı

D. TEFSİRDEKİ BAZI ÇAĞDAŞ AÇIKLAMALAR

2. Dinler Arası Diyalog

Bütün hak dinler, insanları Allah’a kulluk etmeye O’na ortak koşmamaya çağırmışlardır. Ne var ki hak dinlere tabi olanlar zaman içerisinde değişik sebeplerle bu temelden uzaklaşmışlardır. Yahudi ve Hıristiyanlar Allah’tan başkasına kulluk etmemeye; Ona hiçbir şeyi ortak koşmamaya ve birbirlerini Rab edinmemeye çağrıldıklarına göre, her iki din mensupları dinlerine bu konularda birtakım şeyler karıştırmışlardır. Din âlimlerini Rab edinmişler, din konusunda onlara helal ve haram kılma yetkisi tanımışlardır.235

Hıristiyanlar buna ilave olarak Hz. İsa’ya insanları cezalandırma ve bağışlama yetkisi vermiş; yine kiliseye yapılacak bağışlar karşılığında günahları bağışlama ve kimilerini aforoz etme yetkisi tanımışlardır. Hâlbuki bütün hak dinler Allah’ın birliği temeli üzerine kurulmuşlardır.236

“Dinlerine uymadıkça Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmayacaklardır. De ki: Allah’ın yolu tek doğru yoldur. Eğer sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyacak olursan Allah’tan sana ne bir koruyucu vardır ne de bir yardım

edici.”237

İslam sadece Ehl-i Kitap ile değil, diğer tüm inanç mensuplarıyla hatta putperestlerle bile diyaloga girmekte bir sakınca görmez, bilakis bunu ister. Kur’an-ı Kerim peygamberlerin inanmayan kavimleriyle diyaloglarına dair birçok örnek aktarmaktadır. Daha ilginci, Âdem’e secde konusunda Allah’la İblis arasında geçen diyalogdur. Yüce Allah İblise Âdem’e secde etmekten imtina etmesinin sebebini soruyor, o da kendisinin Âdem’den üstün olduğunu; çünkü kendisini ateşten, Âdem’i ise topraktan yarattığını söylüyor.238

Diyalogdan maksat tarafların birbirlerine baskı yapmaksızın ve inançlarının gereğini yerine getirmelerine engel olmaksızın, inançlarını birbirlerine anlatmayı ve birbirlerini anlamayı içeriyorsa elbette Müslüman böyle bir diyalogdan kaçamaz. Kur’an-ı Kerim’in hiçbir âyeti muhaliflerin görüşlerini dile getirmelerine ve toplumlar arasında oluşan ortak ahlaki değerlerle çelişmedikçe inandıkları şekilde yaşamalarına engel teşkil etmemektedir. Bu anlamda İslam son derece hoşgörülüdür. Müslümanların tarihi bunun en güzel örnekleriyle doludur. Ancak İslamda şu veya bu alanında taviz vermek anlamında bir

235 Tevbe 9/31.

236 Şimşek, a.g.e, I/366. 237 Bakara 2/120. 238 Şimşek, a.g.e, I/365.

72 diyaloga asla yer yoktur. Müslümanlar bu tür pazarlıklara giremezler. Çünkü din, Allah’ındır; Müslümanlar ondan taviz verme imkânına sahip değillerdir. Ayrıca tarafların, dinlerini başkalarına anlatmama şartı da kabul edilemez. Çünkü dini başkalarına tebliğ etmek, Allah’ın inananlara yüklediği bir görevdir. Burada ancak tedrici bir anlatım söz konusu olabilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in peyderpey indirildiğini biliyoruz. Muhatapla diyaloga girebilmek için önce ortak noktalar dile getirilir. Ardından kabullenmeye müsait oldukları hususlar anlatılır. Nihâyet zamanla dinin tamamı anlatılır. Karşı taraf da kendi görüşlerini dile getirir. Muhatap, İslamı kabul edip etmeme konusunda serbesttir. Aşamaların hiçbirinde muhataba baskı yapılamaz. İslam dinine girmesi için kimse zorlanamaz. Herkes dilediği inancı seçmekte ve inancının gereklerini yerine getirmekte özgürdür. Yeter ki toplumlar arasında oluşmuş olan genel ahlaki değerlere aykırı hareket edilmesin.239

Diyalogun tabiatı gereği tarafların görüşlerinin tartışılması da gündeme gelecektir. Bu sebeple tartışma için âdil kurallar belirlenmeli, taraflardan hiçbiri karşı tarafı küçük düşürücü tavırlara girmemelidir.

Diyalogda önemli hususlardan biri de hedeflerin belirlenmesidir. Hedef ve kuralları belirlenmeyen diyaloglar, kısır döngüye dönüşür. Bu tür diyaloglardan bir sonuç alınamaz.240

Müfessir şu âyetin tefsirinde de dinler arası diyaloga yer vermiştir:

“De ki: Ey Kitap Ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir kelimeye geliniz: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rabler edinmeyelim. Yine de yüz çevirecek olurlarsa o zaman şöyle

deyin: Şahit olun ki bizler Müslümanlarız.’241

Bu âyet-i kerime peygamberimizin kitap ehlinden olan Heraklius, Mukavkıs ve başkalarına gönderdiği ve onları İslama davet eden mektuplarında da yer almaktadır. Bu da dine çağrı konusunda öne çıkarılması gereken ilk meselenin, ortak koşmadan Allah’ı birlemek olduğunu ve bu meselenin aynı zamanda dinin temel direği olduğunu göstermektedir. Dinin diğer kuralları bu temele dayanmadıkça herhangi bir anlam ifade etmez. 242

239 Şimşek, a.g.e, I/365-366. 240 Şimşek, a.g.e, I/153. 241 Âl-i İmrân 3/64. 242 Şimşek, a.g.e, I/366.

73 Peygamberimiz sadece müşrik Arapları değil; Yahudi ve Hıristiyanları, hatta karşılaştığı herkesi İslama davet etmişti.243

Davette ortak noktalardan hareket etmek ve bu noktaları ilk basamak olarak almak esastır. İşte bu sebeple “Sizinle bizim aramızda ortak olan bir kelimeye geliniz” denmektedir.

Diyalog ortak olmayan hususları dile getirmemek yahut ileri sürülen dinlerin karmasından bir din oluşturmak şeklinde de olamaz. Bu gibi hususlar belki siyasi konularda uzlaşma şeklinde siyasiler arasında gündeme gelebilir; ama gerçekten kendi dininin Allah tarafından gönderildiğine inanan bir kimseden, kendi inancına başkasını davet etmemesi yahut dininin bir kısmından vazgeçmesi düşünülemez.

Günümüzde dinler arası diyaloga ‘İbrahimî Dinler’ diye bir başlık seçilmesi, Müslümanın kabul edeceği bir başlangıç noktası değildir. Çünkü din Allah’ındır; peygamberlerin ortaya koydukları bir şey değildir.244

“O halde yalanlayanlara boyun eğme. Onlar istiyorlar ki, sen onlara yaranasın,

onlar da sana yaransınlar.”245

Müşrikler peygamberden Allah’a ortak koştukları putların aleyhinde bulunmamasını, ahlaki değerler konusunda tavizkâr davranmasını istiyorlar ve -her iki taraf bir takım tavizler versin, orta bir yerde buluşalım- diyorlardı. Mesela bir yıl onlar Allah’a tapacaklardı, ertesi yıl ise peygamber ve Müslümanlar onların ilahlarına tapacaklardı.

İşte peygamberden hangi sebeple olursa olsun onların bu tür tekliflerine katiyetle yanaşmaması istenmektedir.

Kuşkusuz peygambere yapılan bu hitap aynı zamanda, nerede ve ne zaman yaşıyor olursa olsunlar Müslümanların tamamınadır da. Onlar da dinden taviz veremezler, başka inanç ve sistemlerle pazarlığa oturarak, dinlerinden taviz vererek onların da kendilerine tavizler vermelerine isteyemez ve onlardan bu doğrultuda gelebilecek tekliflere olumlu cevap veremezler. Din Allah’ındır ve Allah’ın kendisi taviz verilmemesini istiyorsa hiçkimse din adına dinden taviz veremez.246

243 Şimşek, a.g.e, I/364. 244 Şimşek, a.g.e, I/365. 245 Kalem 68/8-9. 246 Şimşek, a.g.e, V/285.

74 Müfessirin dediği gibi, şâyet her iki tarafta kendi dinlerini uygun zaman ve zeminde uygun bir dille anlatacaksa diyalog yapılabilir; ancak müşriklerin dediği gibi -bir yıl sizin ilahınız bir yıl bizim ilahlarımıza tapalım- şeklinde bir diyalog olmaz. Çünkü bu şekilde din olmaz. Din bütün inanç sistemiyle bir bütündür. Asla taviz kabul etmez; etse zaten din olmaz.

Benzer Belgeler