• Sonuç bulunamadı

Dini Metinlerin Birey ve Toplum Üzerindeki Etkileri

I. TEZİN KONUSU, AMACI, ÖNEMİ, KAPSAM VE SINIRLARI

I.V. Hoşgörü Açısından İnsan Ve Toplum

2.5. Demokratik Toplum, Laiklik ve Hoşgörü

3.1.5. Dini Metinlerin Birey ve Toplum Üzerindeki Etkileri

Dini metinlerdeki ilahi öğretiyle yaşamını düzenleyen birey anladıkları ve yaşadığı toplumun anladıkları üzerinden hareket eder. Dini metinler şiddete imkan vermese de insanların ondan anladıkları ve uygulamaları şiddete neden olmaktadır. Toplumlar hedeflerine ulaşmak için dini metinleri kendi anlamak istedikleri noktaya da getirebilirler.

Örneğin Yahudiler’in vaat edilmiş topraklar amacıyla Filistin Devleti’nde yaptığı haksız işgal ve şiddetin temelinde din vardır.561 Ülkeleri işgal edilen Filistinlilerin tabii

ki Yahudileri hoşgörüyle karşılamaları mümkün değildir. İşgali engellemek, yapılanlara dur demek için girişilen intihar saldırılarında, dini argümanların varlığı, din ile şiddetin ilişkisini gündeme getirmektedir. Ancak yine de dinsel şiddetin esasında, alt zemininde politik ekonomik ve benzeri nedenlerin olduğu da söylenebilir.562

“Tevrat’taki “düşmanını sev” sözü aynı düşüncenin daha aşırı bir biçimde yinelenmesidir. Yabancıyı tümüyle bir insan olarak görüyorsanız ortada artık düşman diye bir şey de kalmayacaktır. Çünkü artık kendiniz tam bir insan olmuşsunuzdur. Yabancıyı, düşmanı sevebilmek insanın aşırı bencilliğini yenmesiyle mümkündür.563

İnançlarla davranışlar arasında her zaman bir uyum yoktur. Davranış ve ahlak şuurlu bir tercihin veya hayat felsefesinin bir fonksiyonu değildir; felsefi veya siyasi tercihlerinin bir eseri değil, çocukluktaki terbiyenin ve kabul edilmiş anlayışların bir sonucudur. Kişi

558 More, age., s. 117. 559 More, age., s. 113. 560 İbn Haldun, age., s. 268. 561 Gündüz, Şinasi, age., s. 24. 562 Gündüz, age., s. 25.

563 From, Erick, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Payel Yayınevi, Çev. Yurdanur Salman, Nalan İçten

daha çocukken aile içinde büyüklerini saymaya, söz tutmaya, insanlar arasında fark gözetmemeye, hemcinslerini sevmeye ve onlara yardım etmeye, yalan söylememeye, ikiyüzlülükten nefret etmeye, sade ve gururlu olmaya alışmışsa, o zaman bunlar sonraki siyasi tercihi ve açıkça kabul edilen felsefesi ne olursa olsun, esas itibariyle şahsiyetinin özellikleri olarak kalacaktır.564 Kişinin ahlakı, isteklere ve davranış kurallarına

dönüştürülmüş dindir. Ahlak, insanın istekli davranışları veya Allah'ın varlığı gerçeğine uygun şekilde oluşturduğu, diğer insanlara tavırdır. Çünkü insan ancak hayatı sadece bu dünyadan ibaret görmüyorsa güçlük ve tehlikeleri göze alır. İşte bu husus ahlak ve dinin ortak hareket noktasını oluşturmaktadır.565 Fransa, İngiltere, Amerika, Almanya ve

İtalya’da XIX. ve XX. yüzyıllarda laik denilen ve ahlakın dinden bağımsız olduğu fikrini vurgulayan ahlaki hareketler, ahlak sahasında her düşünce veya faaliyetin tabii olarak dine dönüşmeye veya dine yaklaşma eğilimini göstermiştir. Buna göre samimi bir dindar fakat ahlaksız bir kişiyi ve bunun tersi, samimi bir ahlak sahibi fakat dinsiz birini düşünmek mümkündür. Din bilgi ve tasdik, ahlak ise bu bilgi ile ahenk içinde yaşanılan hayat demektir. Bilgi ile eylem arasında farklılık veya tutarsızlık olabilir. Din, nasıl düşünmeli ve inanmalıyız; ahlak ise neye meyletmeli, nasıl yaşamalı, nasıl hareket etmeliyiz sorusuna cevap vermektedir. Ahlak güçlü ve açık dini bir şuurun doğrudan sonucudur.566

Şiddetin içeriği ister fiziksel ister psikolojik ister otorite kaynaklı olsun kendine bir dayanak bulma girişimi her zaman olmuştur. Bu dayanak dini bir metin, bir kültür, siyasi veya ideolojik bir söylem olabilir. İnsanlar uygulayacakları şiddet eylemini haklı görmeye çalışarak vicdanlarını rahatlatmak isterler. Hangi nedenden kaynaklanırsa kaynaklansın şiddeti meşrulaştırmak için dini metinler fonksiyonel olmuştur. Şiddet meşru sayılmayı şiddetin öncesinde veya sonrasında hazırlanan metinlerle sağlama çabasındadır. Meşruiyet için hazırlanan bu metin dini, sosyolojik, siyasi, ekonomik, tarihsel ve kültürel argümanlarla gerekçelendirilmiştir. Bu gerekçe, şiddeti uygulayanın zihninde haklı ve gerekli bir eylem pozisyondadır. Birey şiddet savunusunu bu metne göre yapar.567 Şiddete maruz kalan taraf da kendilerini savunmak için, şiddetin dinsel,

564 Izzetbegoviç, age., s. 194.

565 Izzetbegoviç, age., s. 179. 566 Izzetbegoviç, age., s. 183. 567 Gündüz, age., s. 26.

sosyolojik, siyasi, ekonomik, tarihsel ve kültürel argümanları ile metinlerini oluştururlar. Verecekleri cevabın haklı bir zemininin olması önemlidir. Filistin işgaline verilen karşılık ve Anadolu’nun İstiklal Savaşı’nda verdiği mücadele örnek gösterilebilir.568 Şiddeti

meşrulaştırmayı düşünenler ontolojik unsurları epistemolojik unsurlarla kuvvetlendirilmeye çalışırlar.

Asıl dayanakları ekonomik ve siyasi menfaatler olsa da o dine inanan insanların desteğini almak için şiddetlerinin dayanağını dini olanla nitelendirirler. Din adamları bu fikirleri benimseyenlerin bağlılıklarını kullanıp onlara uygulatırlar. Fikirler hayatiyetini kaybetmiş, formülasyona dönüşmüş olsa da bu formülasyonlar sayesinde insanların düşüncelerine hâkim olup onları kontrol altında tutmak mümkün olmuştur. Rahipler kendi kurdukları fikri düzeni sağlamak için düşüncenin uygun şekilde ifade edilmesini kontrol ederek dini, insanlar üzerinde hâkimiyet kurmak için kullanırlar. İnsanları zihnen yeterince uyuşturduklarında onların uyanık olup kendi hayatlarını yönetme yeteneklerinin olmadığını söylerler. Bunu şefkat ve merhametle yaparlar. Her din adamı böyle değildir ama tahakküm edenler ya da etmek isteyenler bunu yaparlar.569

İnsanlık tarihine genel olarak baktığımızda mezhep taraftarları birbirlerine işkencelerin en acısını tattırdılar, hala da devam ediyorlar. İşkenceyi ve öldürmeyi aralarında nasıl değiş-tokuş ediyorlar. Farklı dinlere mensup kimseler birbirlerine işkence, ölüm ve acı yaşatıyorlar, yurtlarından birbirlerini kovuyorlar. İnsanlar ve toplumlar ideolojilerin peşinden sürüklenmeye devam ettikçe, insanlara yaşatılan ateş hattı ortamlar devam edecektir. Sıcak savaş bittiğinde, soğuk savaşa tutuşurlar, aralarındaki bu soğuk savaş sona erince, bu kez diğer taraflarla başka bir savaşa tutuşurlar. Eğer ortada bir neden yoksa sudan sebepler uydurarak gerekçeler üretirler.570 Maalesef

din, zulüm ve şiddet uygulayanların sunduğu bir gerekçe olmuştur. Din, tarihteki gerçekliği itibariyle tarih boyunca sosyal düzenlerde, çeşitli ülkelerde, her zaman insan karşıtı etkenlere alet olmuştur. Onlar cehaletten ve halkın bilgisizliğinden beslenmek için dini, insanlık dışı ve karşıtı bir faktör olarak kullanmışlardır.571

568 Gündüz, age., s. 27.

569 Fromm, age., s. 22.

570 Said, Cevdet, Ademin Oğlu Habil Gibi Ol, Çev, Abdi Keskinsoy, Pınar Yayınları, 2015, s. 26. 571 Şeriati, age. s. 292.