• Sonuç bulunamadı

7. İlgili Çalışmalar

1.1.7. Dini Gelişim

1.1.7.3. Din Duygusu

Duygu, içinde haz ve elem unsuru bulunan her çeşit ruhsal olaylardır.97 Dini duygu, ilahi bir kuvvetin varlığından kaynaklanan düşünce, tasavvur ve hareketlerin insanda uyandırdığı duygudur.98 Diğer deyişle din duygusu, insanın kutsal tanıdığı varlık karşısında duygulanması ve duyarlığıdır.99

Din duygusu tek bir duygu şekli olmayıp dini konular karşısında bireyde beliren duyguların genel adıdır.100 Tek bir duygu türünü merkeze alarak yapılan tanımlar da yeterli olmamaktadır. İçinde birçok duygu bileşimini taşıyabilecek bir karakterde olan dinde bağlanma, saygı, tevekkül, korku, varlığın manasını merak etme, emniyet, korunma gibi pek çok duyguyu bir anda saymak mümkündür.101 Tüm bunlardan hareketle diyebiliriz ki din duygusu, sonlu olduğunu fark eden insanın kendisini yaratan sonsuz yüce kuvvete yönelmesi, varlığına iman etmesi, güvenmesi, sığınması ve teslim olması ile sonuçlanan, insana yaşadığı dünyada bulamadığı emniyet ve güveni veren duygular bütünüdür.102 Böylece dinî duygu insan yaşamı için gerekli olan birçok duyguyu kapsayıcı niteliktedir. Bu duygular ne ölçüde gelişmişse, din duygusu da o oranda açığa çıkar ve gelişir.

Batıda yapılan araştırmalarda çocuğun dine karşı yabancı olduğu, ona dini bilgiler öğretilmesinin yanlış olacağı ve ancak 12-13 yaşlarından sonra, çocuk istediği zaman ona dinden bahsetmek gerektiği görüşünün tesirinde kalınmıştır. Ancak son zamanlarda bazı batılı psikologlar tarafsız ve önyargıdan uzak bir şekilde yaptıkları araştırmalar sonucunda dinin, çocuğun ruhuna seslendiği ve onun psişik yapısına uygun düşeceği görüşünde birleşmişlerdir. Gemilli ise çocuktaki dini

96 Cemil Oruç, “Erken Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Teorileri Bağlamında Din Eğitimi”, Turkısh

Studies, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,

Volume 8/8 Summer 2013, p. 971-987, Ankara-Turkey, s. 983.

97 Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, 3.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 92. 98 Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Çamlıca Yay, 2003, s. 105. 99 Pazarlı, a.g.e., s. 94.

100 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, 2.b., Ankara, TDV Yay., 1993, s.138 101 Konuk, a.g.e., s.12.

duyguyu insiyaki bir temayül olarak görmekte ve dört yaşından küçüklerde bile, öğrenme ve taklitten ayrı bir dini tutumun varlığına inanmaktadır.103

Din duygusunun çocuklarda ne zaman oluşmaya başladığı bilimin ve bilim adamlarının araştırma konusu olmuştur. Din duygusunun çocuklarda erken dönemlerde başladığını ileri süren bilim çevreleri olduğu gibi, bu duygunun geç yaşlarda (12-15) başladığını öne sürenler de olmuştur. Batı Eğitim Dünyasında W.James, Erasmus, Spencer, Scheler, Herbart, Fröbel; İslam Dünyasında İbn Sahnun, Farabi, İbn Sina, İmam Şafii, Gazali ve Mevlana gibi bilim adamları din duygusunun çocuklarda erken dönemlerde başladığını ileri sürerken, H.Lisager ve J.J.Rousseau gibi düşünürler de dini duygunun geç başladığını öne sürmüşlerdir. Bu iki görüşü keskin çizgilerle ifade etmek yerine, bireyin yetiştiği ailedeki kültürel ortam ile çevresi, bu konuda belirleyici rol oynamaktadır. Çünkü bireyin ilk yılları aile ortamında geçmektedir. Aile ortamı gerek formel ve gerekse informel yönüyle çocuğun dünyasındaki ilk eğitim kurumudur. Özellikle soru yöneltmede psikologlara göre altın çağını yaşayan 4-6 yaşlardaki çocuklarda kendiliğinden oluşan duygular arasında din duygusu da bulunabilmektedir.104 Çocuklarda yaratılışta var olan bu duygu, başta ailede olmak üzere uygun ortam ve şartlar doğrultusunda geliştirilebilmektedir.

Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Her çocuk İslam fıtratı üzere (Allah’a inanamaya ve İslam dinini kabule eğilimli olarak) doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Mecusi veya putperest yapar. Eğer anne ve babası Müslüman iseler, çocuk da Müslüman olur.105 Hz. Peygamber’in bu veciz ifadesi hem fıtrat kavramından hem de çocuğun mensubu bulunduğu toplumun dinine yönelten çevre faktöründen bahsetmektedir.106 Bu hadisten, din duygusunun fıtrî olduğu, aileden başlayarak yakın ve uzak çevrenin çocuğun eğitimi ve dinî gelişimi üzerinde oldukça büyük etkisi olduğu anlaşılmaktadır.

103Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 71-72. 104 Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 52-53.

105 Buhari, Cenaiz,79; Müslim, Kader, 25.

Fıtrat, insanın varlık yapısının orjinalliği ve bu orjinalliğin iyiye ve temiz olan şeylere daha yatkın olmasıdır.107 Ay’a göre fıtrat, insanın doğuştan, tabi olarak Allah’a inanmaya yetenekli ve dini inancı kabul etmeye elverişli bir yaratılışta olduğu anlamına gelmektedir. Zira çocuk, iyiliğe ve kötülüğe elverişli olduğu gibi doğruya ve yanlışa inanmaya da yetenekli bir yaratılışa sahiptir. Görüldüğü gibi çocuk dine yabancı değildir. Aksine onun içinde dine karşı bir eğilim vardır ve çocuk inanmaya istidatlıdır. Esasen çocuk düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden inanmaya hazır olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanır. Buna sadece dilin kabul edip inanışı denmez, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışı denir. Tabii olan da budur. Çünkü çocuk inanmakla kendini güçlenmiş ve Allah’a yakınlaşmış hisseder. Onda bu duygu uyandıkça Allah’ın kendisine yakınlığı da o ölçüde artacaktır. Böylece çocuk hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulacak; o nispette de yaşama gücü artacaktır.108

Kur’an-ı Kerim’de Allah, Hz. Peygamber (SAV)’e ve dolayısıyla insanlara: “Yüzlerini doğru bir din olan İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.”109 şeklinde buyurmaktadır. Ayetten insanın fıtraten İslam dinini kabule hazır olarak yaratıldığı anlamı çıkarılmaktadır. Yazır’a göre, insanın, insan ruh ve zekâsının aslı, fıtratı, hakkı tanımak ve hak yaradanından başkasına kul olmamak içindir. O, her ferdin ruhuna bir hak duygusu ve Allah’ı bilme gücü yerleştirmiştir.110 “Yüzünü ona çevir” ifadesiyle de bu fıtratın işlenmesi gerektiğine işaret edilmektedir.

Yaratılışın temel yapısı ve işleyişi herkeste aynıdır. Bu sebeple din duygusu evrensel bir özelliğe sahiptir. Din duygusunun gelişimi de öğrenme ve yetişme şartlarına bağlıdır.111 İnsanda fıtrî bir özellik olan dinî duygunun uyanışı ve gelişmesi bebeklik çağının bitip, ilk çocukluk çağının başlaması dönemine denk gelmektedir.112 Nitekim yaratılışta var olan bu duygunun okul öncesi dönemde, çevresinden gelen uyarıcılarla gelişim gösterebileceği ifade edilebilir.

107 Okumuşlar, a.g.e., s. 35.

108 Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 75-76. 109 Rum Sûresi, 43/30.

110 Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, Cilt: 6, İstanbul, Eser Kitabevi, 1992, s. 3822-

3824.

111 Hayati Hökelekli, a.g.e., s.138-139.

Anne baba ve eğitimcilerin duygusal öğrenme döneminde her fırsatta tören ve merasimler, bayramlar, kutsal gün ve gecelere katılım; sevinçli anlar, alınan hediye ve verilen mükâfatlar gibi din duygusunun besleneceği ortamları olabildiğince coşkulu yaşamalı ve çocuğa da yaşatmaya özen göstermelidir. Çocuğun bunlardan zevk alması sağlanmalıdır. Dinin en önemli boyutunun duygu boyut olduğu göz ardı edilmemelidir.113 Çocuğun dikkatini cezbedecek bu türlü etkinlikler, onun dini gelişimi açısından fırsata dönüştürülmelidir.