• Sonuç bulunamadı

f adim (ATS) is 1 Hizmetçi, hizmet eden 2 Herhangi bir sosyal sahada

nas 2 (ATS) is Dilin altına konarak içilen

kına renkli ince tütün türü. nas Ar. İnsanlar, halk, herkes.

natura (TS) is. İnsanın yaratılış özelliği. natura (ATS) is. Kopyasından resmi yapılan veya canlı örnek olarak ressamın önünde duran kimse, model. Stüdyo

Borç alınan, para karşılığı verilen mal, ürün vs.

natura İt. natura Doğa. / Lat. natura Doğuş, yaradılış. / nasci, nat- doğmak.

natürel (TS) is. Doğal.

natural (ATS) s. Karşılığı ürün, mal vs. ile ödenen, alınan veya verilen (mal, ürün vs.). natürel Fr. naturel Doğal. / Lat. naturalis.

nazenin (TS) s. 1. Cilveli, nazlı. 2. Narin, ince yapılı. 3. Şımarık, nazlı yetiştirilmiş. nazenin (ATS) s. şair Nazlı, işveli, cilveli; ince ve güzel.

nazenin Far. nāzenīn Nazlı.

nazik (TS) s. 1. Başkalarına karşı saygılı davranan. 2. İnce yapılı, narin. 3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen. 4. Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik. 5. Dikkat isteyen, özen gerektiren.

nazik (ATS) s. 1. İnce, zarif. 2. Hafif, zarif şeyden yapılmış, ince. Hafif (elbise) 3. mec İnce, zarif, iyi. mec. Zayıf, hafif. 4. Zayıf, çelimsiz, cılız. 5. mec. Edepli, ince yaratılışlı, kibar. 6. mec. İnce, dokunaklı (bakış vs.)

nazikâne (TS) zf. İncelikle, saygıyla, nezaketle.

şekilde. 2. Medeni, edepli bir tarzda, incelikle.

nazik Far. nāzük İnce, latif, nazlı.

nazir (TS) s. Benzer, eş, örnek.

nazir (ATS) is. 1. Bakan. 2. Nezaret eden, bakan, idare eden; kontrolör.

nazir Ar. s. Benzer.

nazlanmak (TS) (nsz) 1. Kolayca gönlü olmamak, ısrar beklemek. 2. İsteksiz görünmek.

nazlanmaġ (ATS) f. Naz etmek, naz yapmak, nazlanmak, cilvelenmek, işve yapmak.

naz Far. nāz Oynaş, naz.

nebati (TS) s. Bitki ile ilgili, bitkisel. nebati (ATS) s. 1. Bitkiden alınan, bitki menşeli. 2. Bitki şeklinde olan.

nebat Ar. nebāt Tohumdan çıkan her şey, bitki. [msd. nebt] Nitme, yetişme,

tohumdan çıkma, filizlenme.

nabız (TS) is. 1. Kalp atışının sağladığı kan basıncından dolayı atardamarlara ve özellikle bilekteki atardamara parmakla basıldığında duyulan kımıldama. 2. mec. Eğilim, düşünce, niyet.

nebz (ATS) is. 1. Atardamarlarda ve bilhassa bilek atardamarında hissedilen kan basıncının tesiri, nabız. Bilekte bu

şeyin (olayın, hayatın vs.) temposu, ritmi. nabız / nabz- Ar. nabđ [msd.] Kalp atışı.

necip (TS) is. Soyu temiz, soylu.

necib (ATS) s. 1. Soylu, asıllı; temiz. 2. Alicenap, iyi, yüreği temiz. 3. mec. Temiz, pak, mukaddes. 4. mec. hlk. Güzel, iyi, zarif.

necip Ar. necīb [sf.] Soylu, asil msd. necābe(t), soylu ve cömert olma.

nice (TS) s. 1. Kaç, ne kadar. 2. Birçok. 3. z. Nasıl. 4. z. Uzun süreden beri.

néçe (ATS) s. 1. Eşyanın miktarının belirtir. 2. Zaman bildiren isimlerin önüne gelerek onların belirsizliğini bildirir. 3. ‘Saat’ sözünden sonra gelerek zamanı öğrenmek için soru olarak kullanılır. 4. Çok, bir kak. 5. is. Birden çok insan. 6. Neçeyedir, neçedendir şeklinde: Değeri, fiyatı nedir anlamında.

nece (TS) zf. Hangi dilde, hangi dilden? néce (ATS) 1. zf. Soru olarak kullanılır, nasıl, nice anlamında. 2. zf. Ne derece, ne kadar. 3. ünl. Şaşkınlık ifade eder, hayret bildirir.

nice ET neçe Ne kadar?

nefer (TS) is. As. 1. Er. 2. Kimse. nefer (ATS) is. 1. Bir tek kişi; şahıs, fert. Şahısların miktarını öğrenmek, bildirmek

asker.

nefer Ar. nefer 1. Çete, hayvan güruhu, akıncı birliği, ordu. 2. Asker, er [msd. nüfūr/nefer] 1. Ürkek olma, insandan kaçma, irkilme. 2. Bir hayvan güruhunun ürkerek kaçışması.

nefes (TS) is. 1. Soluk. 2. Şifa amacıyla hastaya dua okuma. 3. Sigara, pipo içilirken içe çekilen duman. 4. mec. Canlılık, hayat belirtisi. 5.

edebiyat Bektaşi ve Alevilerin görüş ve düşüncelerini belirtmek için yazılmış şiir. nefes (ATS) is. 1. Ciğere çekilip dışarı boşaltılan hava, soluk. Ciğerle havayı içeri alıp bırakma. 3. mec. Alamet, iz, koku, işaret. 2. mec. ‘söz’, ‘dil’ anlamında. 4. ‘Ses’ anlamında.

nefesli (TS) s. 1. Soluk alıp vermeden uzunca bir zaman durabilen. 2. Üflemeli. 3. mec. Nefesi güçlü olan.

nefesli (ATS) s. mus. Nefesle, üflenerek çalınan müzik aleti.

nefeslik (TS) is. 1. Bir soluk alıncaya kadar geçen süre. 2. Hava alma yeri, hava deliği.

nefeslik (ATS) is. Odanın havasını

değiştirmek için pencerede olan küçük göz, delik.

nefes Ar. nefes [msd.] Soluk. 1. Soluk alma. 2. Çok değerli olma.

İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin bütünü.

nefis2 (TS) s. Pek hoş, istek uyandıran, çok güzel.

nefs1 (ATS) is. Son derece zarif, güzel, iyi.

nefs2 (ATS) is. 1. İhtiras, şiddetli istek, arzu, temayül. 2. Tamah, tamahkârlık, insanlardaki maddi şeylere temayül. 3. Arzu, istek, insandaki iç istek. 4. İnsanda şehevi hislere ve yiyip içme gibi

ihtiyaçlara olan temayül. 5. esk. İnsan anlamında.

nefis1/nefs- (kısa i ile) Ar. nefs Ruh, benlik, kimlik, kişi / Soluk alma. nefis2 (uzun i ile) Ar. nefīs [s.] Çok

değerli, çok değerli olma.

neft (TS) is. 1. Organik maddelerin ayrışmasından oluşan tutuşur sıvıların birçoğu. 2. Çoğunlukla boyacılıkta kullanılan, petrol türevlerinden bir çeşit mineral yağ, neft yağı.

néft (ATS) is. Petrol neft Ar. / Far. neft Petrol.

negatif (TS) s. 1. Olumsuz, menfi. 2. matematik, fizik Eksi, pozitif karşıtı. 3. is. Gerçekteki aydınlık ve karanlık bölümleri tersine gösteren fotoğraf camı veya filmi.

néġativ (ATS) is. Gerçekteki aydınlık kısımları karanlık, karanlık kısımları ise

kağıdı, negatif.

negatif Fr. négatif, -ive Olumsuz / Lat. negativus < negare yadsımak, olumsuz cevap vermek.

nakarat (TS) is. 1. Bir şarkıda her kıtadan sonra tekrarlanan ve bestesi değişmeyen parça, kavuştak. 2. mec. Çok sık

tekrarlanan, bundan dolayı bıkkınlık vererek önemini yitiren söz. 3.

edebiyat Bir şiirin içinde iki veya daha çok kez tekrarlanan bölüm.

neġerat (ATS) is. mus. Şarkı, türkü, marş veya şiirlerde tekrarlanan mısra veya mısralar, nakarat.

nakarat Ar. naqarāt [çoğ.] Şarkının tekrarlanan kısmı.

nakil (TS) is. 1. Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım. 2. Göç, taşınma. 3. Anlatma, söyleme, hikâye etme. 4. Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin. 5. Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme. 6. Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme.

neġl (ATS) is. 1. Masal, hikâye. 2. Bir yerden başka bir yere götürmek, taşımak. 3. Elektrik akımı, ses vs. geçiren; iletken. nakil/nakl- Ar. naql [msd.] Taşıma.

hangi tarafı veya hangi organı? nere1 (ATS) is. zool. Mersin balığı. nere2 (ATS) is. hlk. Evlerin üzerine uzatılan kalın ağaç, çatıya, dama atılan kalın ağaç.

nere ET (ne) Yön bildiren -re ekiyle.

neşter (TS) is. Kan almak, aşı yapmak veya küçük apseleri açmak için kullanılan ufak bıçak.

néşter (ATS) is. f. 1. Sokucu hayvanlarda (akrep, arı vs.) olan zehir iğnesi. 2. Kan almak, ameliyat yapmak için kullanılan cerrah bıçağı.

neşterlemek (TS) (-i) 1. Neşterle kesmek. 2. mec. Üzüntü verecek bir durumu veya sorunu hatırlatmak, deşmek.

néşterlemek (ATS) f. 1. Neşterle yarmak, kesmek. 2. mec. hlk. Sokmak, azarlamak. neşter Far. nīşter/neşter Cerrah bıçağı. / nīş Bıçak ve hançerin sivri tarafı, arı sivrisi.

netice (TS) is. Sonuç.

Benzer Belgeler