• Sonuç bulunamadı

B. MODERN SURİYE EDEBİYATI VE HİKÂYECİLİĞİNİN ARKA PLANI

B.2. Modern Suriye Hikâyeciliği ve Gelişim Süreci

1. BÖLÜM

1.2. EDEBİ KİŞİLİĞİ VE HİKÂYECİLİĞİ

1.2.2. Hikâyeciliği

1.2.2.1. Dil ve Üslûbu

Hikâye, roman, tiyatro ve makale gibi çeşitli alanlarda eserleri bulunan yazar, kullandığı dil ve üslup ile de Suriye edebiyatında öne çıkmıştır. Yaşadığı dönemdeki yazarlar içinde bu konuda farklı bir yere sahiptir. Keyyâlî’nin hikâyeciliğinde en belirgin vasfı, yazarken “edebu’s-sâḫir” diye tabir edilen, hicveden; alaycı ve eleştirel bir dil kullanmasıdır. Yirminci yüzyıl Arap edebiyatında bu üslubu kullanan sayılı yazardan biridir. Bu konuda o kadar başarılı olmuştur ki “Emiru’l-edebi’s-sâḫir” ve “Şeyḫu’l-edebi’s-sâḫir” şeklinde isimlendirilmiştir.

Eserlerinde kendisinin de kullandığı üslûb hakkında Keyyâlî şöyle demiştir:

“Usame b. Manḳiz’in “el-İ‘tibâr” ını okuyan birisi, fasih bir dili olmasına rağmen sonrasında kitapta bir avamca ruhu olduğunu anlar. Son dönem yazarlarından Necîp Mahfuz’un eserleri de böyledir.”130

Özellikle Tâbibu’n-nâḥiye (ةيحانلا بيبط) adlı hikâyede kullandığı dil ve üslubun bariz özelliklerini görmekteyiz. Hikâyede Keyyâlî, bir kasaba doktorunun halka karşı olan yanlış tavırlarını komik bir üslupla ağır bir şekilde eleştirmiştir. İnsanların sosyal statülerine göre farklı muayene türlerinden bahsedilen hikâyede, köy ve kasaba gibi küçük yerleşim birimlerinde yaşanan sağlık sıkıntılarına da değinmiştir.

Hikâyede kasabanın doktoru Resmi Efendi kendi halinde, arkadaşı olmayan ve muayenehanesinde yatıp kalkan birisidir. Kasaba halkı ise belediye tarafından verilen sağlık karnesi ile muayene olan ve ücretli özel muayene olanlar şeklinde iki tabakadır. Bu ayırım kasaba halkı için bir problem olmasa da Resmi Efendi, muayene sırasında bu farklılığı çok bariz bir şekilde gözetmektedir. Eğer hasta belediyeden aldığı sağlık karnesi ile muayeneye gelmişse azarlar gibi muamele edip göndermektedir. Daha hastanın konuşmasına bile müsaade etmeden alelade bir reçeteyle savuşturmaktadır. Mesai saatleri içinde uygulanan bu muayene şekliyle günde yüz elli, iki yüz hasta

42

almaktadır. Ama mesai saatinin bitmesiyle özel muayeneler başlar. Ücretli muayene olan bu hastalara karşı ise Resmi Efendi tam tersini yapar. İzzet ikramda bulunduktan sonra teferruatlı bir muayene yapar. Bu durum halk tarafından da bilinmekte ve onları rahatsız etmektedir. Hikâyenin başkahramanı doktora iyi bir ders vermek ister. Kahramanın bir gün eşi rahatsızlanır. Maddi durumu iyi olmayan kahraman, Resmi Efendi’ye mesai saatleri dışında gider. Üzerlerindeki yeni kıyafetlere bakarak iyi bir ücret alacağını düşünen doktor onları içeri alır. Güzelce ilgilenip ilaç yazar. Resmi Efendi muayene ücreti beklerken kahraman çıkarıp sağlık karnesini gösterir. Hiç beklemediği bu durum karşısında doktor deliye döner. Hikâyeye göre bu olay üzerine doktor kasabayı terk eder.

Hikâyede Keyyâlî, toplumun genelinde yaşanan bir probleme değinmekle beraber, durumu kendine has üslûbuyla anlatmıştır. Bir diğer hikâyede ise Keyyâlî, yine toplumu yakından ilgilendiren siyaset konusu üzerinden bir eleştiri getirmiştir. Bu kez hedefinde, sadece menfaatlerini düşünerek hareket eden, günübirlik yaşayıp hedefleri olmayan insanlar vardır. Mureşşehu’s-sâdeti’l-ekârim (مراكلأا ةداسلا حشرم) adlı hikâyede de yazar, hitabeti etkili olan herkese inanıp peşinden gitmenin yanlış olduğunu anlatmaktadır. Hikâyede belediye seçimleri öncesinde köyde adayların yaptıkları konuşmalardan bahsedilmektedir. Anlatıcı kahraman, kürsüde konuşulanları halkın anlamadığını fakat buna rağmen alkışladıklarını ifade eder. İlk konuşmacı kürsüden inerken sunucu onu övgü dolu sözlerle metheder ve Kuṣ b. Sâide’ye benzetir. Halk aslında Kuṣ b. Sâide’yi tanımamasına rağmen heyecanla alkışlamaya devam eder. Anlatıcı kahraman bu durumu alaycı bir şekilde şöyle tarif eder:

“Halk yeniden ve daha da coşkulu bir şekilde alkışlamaya başladı. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi, insanlar Kuṣ b. Sâide el-Iyâdî’yi daha önce duymamış olmaları; ikincisi ise limonata tencerelerinin odaya girmeye başlamasıydı…”131

Halk, hatibin daha önce belki de hiç duymadıkları bir kişiye benzetilmesiyle galeyana gelmektedir. Yazara göre bu heyecanın diğer bir sebebi ise, toplantıda ikram edilecek içeceklerin salona getirilmiş olmasıdır. Bunun gibi birçok olayda, cahil

43

kalmış toplumlar amaçlarının farkında olmadan kötü niyetli kimselerin arkasından gitmektedir.

Yazar yukarıda verilen iki örnekte olduğu gibi, çoğu hikâyesinde toplumun kanayan yaralarına değinmiş ve farkındalık oluşturmaya çalıştırmıştır. Akılda kalıcı olması içinde bunu alaycı bir üslupla yapmıştır. Yazar, böylece hikâyeler sırasında insanların gülmelerini, sonunda ise düşünüp ders çıkarmalarını hedeflemektedir.

Çoğunlukla halkın sorunlarını dile getiren Keyyâlî, eserlerinin herkes tarafından rahatça okunmasını arzu etmiştir. Bu nedenle çeşitli radyo ve televizyon programlarıyla sesini daha fazla kişiye duyurmaya çalışmıştır. Bu amaç çerçevesinde hikâyelerinde halkın günlük yaşamda kullandığı atasözleri ve deyimlere sıklıkla yer vermiştir.

Hikâyelerinde geçmekte olan; Türkçedeki “Eşeğe altın semer vursan yine eşektir” atasözüne benzeyen ve “Suya vursan da su yine sudur” “

ءالما وه و ءالما قد

” atasözü bütün çabalara rağmen olumlu sonuç alınamayan durumlarda kullanılmıştır. Yine

رانلا في لجخلما

” “Utandıran cehennemdedir” atasözü, toplum içinde birini küçük

düşürenler için söylenmektedir. Bunun yanında; “

بره برلها و برض ب رضلا

” deyimi her şeyin olup bittiği ve dönüş olmadığı durumlarda, “

لجاعت لا لجاف

” deyimi “Umutsuz vaka” anlamında kullanılmaktadır. Tehlikeli ve kalabalık yerler “eşek arısı kovanı gibi” anlamında “

يرببادلا ّشع لثم

” şeklinde, dünyada olup bitenden haberi olmayan kimseler ise “düğünde sağır” anlamında “

ةّفزلا في ش رطلأا

” şeklinde ifade edilmektedir. Kendi kültüründen olan şeyleri beğenmeyip hep başkalarında olana imrenme durumunu ise “Mahallenin neyzeni beğenilmez” anlamında “

ب رطي لا يلحا رماز

” atasözü ile ifade etmektedirler.

Yine halkın günlük hayatta sıkça kullandığı avamca ifadeler de Keyyâlî’nin hikâyelerinde karşımıza çıkmaktadır. (ne?),

وش

ةلغرت

(takır takır),

قب

(ağız),

هلاو

كلو

(baksana),

ةّلش

(grup, topluluk),

شيل

(ne için),

تنادلولا

(çocukluk, ciddiyetsizlik),

شيا

44

خد

كل

(sana ne?),

رطالخاوفع

(rastgele),

كبوش

(neyin var?),

مهتيببريخ

(evleri yıkılsın),

لا

كسبلي

ةيفاعلا

(Allah dirlik vermesin) hikayelerde kullanılmış olan avamca ifadelerden

الله

bazılarıdır.

Benzer Belgeler