• Sonuç bulunamadı

1. LĐSANSÜSTÜ EĞĐTĐMDE FARKLI DĐL ZORUNLULUĞUNUN EĞĐTSEL YANSIMALARI EĞĐTSEL YANSIMALAR

1.2. Dil Öğrenmede Serbest ve Zorunlu Eğitim Duruşları

Dil düşüncenin sembollerle anlatımıdır. Milletlerin düşünce sistemleri olan felsefelerine bakıldığında bu semboller açık bir şekilde görülebilir. Dil, mademki bir düşünce vasıtasıdır, farklı düşüncelerin ayrı dillerle ifade edilmesi şarttır. Bu bağlamdan yola çıkarak farklı dil öğrenmenin vizyonunu şöyle izah edebiliriz(Đşçi, 2000:240).

Genellikle farklı dil öğrenme isteğinin iki ayrı türü olduğu kabul edilmektedir. Bunlardan birincisinde, kişinin istediği yabancı dilin konuşulduğu topluma girmek, onu benimsemek, onunla bütünleşmek doğrultusundadır. Burada yabancı dil

bütünleştirici bir işleve sahiptir. Đkincisinde ise, kişi yabancı dili bir araç olarak kullanıp belirli alanlarda ondan yararlanma isteğindedir. Yabancı dilin buradaki işlevi araçsaldır. Hangi tür isteğin daha ağır bastığını ve zamanla nasıl bir değişim gösterdiğini dışarıdan gözlemleme olanağı yoktur. Çoğu kez kişinin kendiside isteğini kesinlikle tanımlayamamaktadır. Onun için, her ne kadar yabancı dil öğrenimini bütünleştirici bir tutumla sürdürenlerin aynı işi araçsal tutumla yapanlardan daha iyi sonuç aldıkları ileri sürülmekteyse de, bunun kanıtlanması kolay değildir. (Sebüktekin, 1981:15)

Tüm dünyada, farklı dil öğrenimindeki en büyük etken gerekliliktir. Bu gereklilik, siyasal, ekonomik, teknolojik, bilimsel ve kültürel yararlılık sağlamaya yöneliktir.

Farklı Dilin Önemi: Günümüzde iletişim araçlarıyla artık küçülen dünyamızın pek çok noktasına kısa sürede ulaşabiliyoruz. Bu bağlamda yabancı dil öğrenmenin önemi ve gerekliliği kaçınılmaz olmuştur. Artık toplumlar arasında ticaret, siyaset, askerlik, bilim, turizm, eğitim, sanat gibi konularda iletişim için anadilin dışında uluslararası ortak dil veya dillerin öğretilmesi konusuna oldukça önem verilmektedir. Ancak uluslararası dili belirleyen en önemli etkenler ekonomi, teknoloji ve bilim olmuştur. (Doğan,1996:2) Ancak, günümüzde yabancı dilin öğretimi bizlere çağdaş bilginin kaynaklarına ulaşmamıza yarayacak bir araç gibi değil de kendi başına bir amaç gibi sunulmaya çalışılmaktadır(Tılfarlıoğlu,2007).

Yararcı bir açıdan bakıldığında, yabancı dilin, belirli bir yaştan sonra, toplumun her kesimindeki bireylerin büyük bir bölümüne dış ticaretten bilimsel araştırmaya kadar her türlü uğraş ve ilgi alanında gerekli olduğu ya da olabileceği açıkça görülmektedir. Çağımızın teknolojik buluşları, ulaşım ve iletişimde bugüne kadar görülmemiş gelişmelere yol açmış, her alanda yoğunlaşan uluslar arası ilişkilerin de yardımıyla, değişik diller kullanan ülkelerin insanlarını kolayca bir araya getirebilecek güçte olanaklar yaratmıştır. Bu olanaklardan giderek büyüyen ölçülerde yararlanılmakta, artık hemen herkes en umulmadık yer ve zamanlarda bile yabancı dil bilme gereksinmeleriyle karşı karşıya gelmektedir(Sebüktekin, 1981:1).

Tılfarlıoğlu “Mühendislik eğitiminde yabancı dil: yabancı dille mi? Yabancı dilde mi ?” adlı makalesinde dil olgusu incelerken dilleri Birleşmiş Milletler ve

dünya Đstatistik kuruluşlarının verdiği verilere göre dünyada yaygın kullanılan dilleri kullanış alanı ve amacına göre üç kategoride sınıflandırmıştır.

* Dünyada en çok nüfus tarafından ana dil olarak kullanılan diller, * Dünyada en geniş coğrafi alanda kullanılan diller,

* Dünyada bilimsel ve teknoloji alanda ticaret, haberleşme ve bilgi alışverişinde yaygın kullanılan diller şeklinde. Tılfarlıoğlu, özellikle her üç kategoride ilk sıralarda yer alan Đngilizcenin halen genişleyerek dünyada en çok kullanılan eğitim, bilim ve haberleşme dili olma yolunda ilerlediğini belirmektedir(Tılfarlıoğlu,2007).

Bugün Avrupa ülkelerinde de farklı dil öğretimine ve öğrenimine önem verilmektedir. Đngilizce hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde öğretilen farklı dil konumundadır. Đngilizcenin haricinde lise eğitiminde ikinci veya üçüncü olarak da Fransızca, Almanca, Đspanyolca ve Rusça öğretilmektedir(www.eurydice.org)

Yabancı Dil Öğrenimi ve Öğretimi Teknikleri: Modern çağımızda bir dil öğrenirken uygulanan birçok teknik ve yöntemler vardır. Tüm bu teknik ve yöntemlerin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için kişinin motivasyonu istek ve kararlılığı da önemlidir. Bir toplumun, çeşitli öğretim teknikleri, yöntemleri, gelenekleri, görenekleri, kültürü, disiplini o toplumun eğitim duruşunu oluşturur. Tüm bu ifadeleri tek bir cümlede toplarsak uygun bir eğitim duruşuyla dil öğretimi ve öğrenimi sağlanabilir.

Yabancı dil, anadilin öğrenme safhalarına benzer tabii bir yolla öğretilmeli ve bu yapılırken öğrencinin kişilik ve sosyal gelişimi hiçbir zaman gözden uzak tutulmamalıdır. Bunun yanında ülke gerçekleri göz önünde bulundurularak, herkes yerine motivasyonlu ve kabiliyetli olan öğrencilere dil eğitimi verileceğinden seviye daima yükselmiş ve harcamalar istekli ve kabiliyetli olanlara kaydırılmış olacaktır. Bu sayede bir yabancı dil ve bu dil ile gelen kültür öğrenciyi olumsuz olarak etkilemek yerine onun kişiliğinin güçlenmesine katkı sağlayacak, kültürünü zenginleştirerek ve global kültürle bağ kurmasını kolaylaştıracaktır. Bu öneriler ışığında yabancı dil eğitiminde yeni yaklaşım ve yöntemler geliştirilmeli, bu konuda dilciler başta olmak üzere, felsefeci, sosyolog ve psikologlar düşünsel bir alt yapı oluşturma seferberliğine girişmelidirler(www.yayim.meb.gov.tr)

Đyi bir yabancı dil bilgisine sahip olan, fakat eğitimi Türkçe olarak görmüş birisi yabancı dille yazılmış mesleki makale ve kitaplarda geçen teknik kelimeleri,

cümlenin gelişinden kavrayabilir ve okuduğunu tam olarak anlayabilir. Fakat bu teknik kelimeler kişinin hafızasında yer etmez, bir gün sonraki sözlü tartışmalarda o kelimeleri hafızadan geri çağırmak ve kullanmak mümkün olamaz. Đster teknik, ister normal bir kavram olsun, beyinde algılanıp hafızaya yerleşebilmesi için, kavramı ifade eden kelimenin yüzlerce defa farklı ortamlarda farklı şartlarda, farklı cümle yapısı içinde tekrarlanması gerekmektedir. Psikolojide veya eğitimde buna ‘kavram geliştirme’ (concept development) denilmektedir. Đşte yabancı dille eğitimde, teknik kavramlar gerek yazılı metinlerde, gerekse sözlü anlatım ve tartışmalarda yüzlerce defa tekrarlanma imkânı buldukları için beyinde bir kavram olarak gelişmekte, kişinin sözlü-yazılı ifadelerinde veya tartışmalarında kolayca yerlerini alabilmektedir. Türkçe olarak eğitim görmüş kişiler, bu kavramları okuduğu zaman anlasa bile hafızasında otomatik olarak geri çağrılabilen bir kavram olarak yerleşmesi çok zordur. Ayrıca, yeni bir kavram hafızaya yerleşmiş olsa bile onun inceliklerini, farklı nüanslarını kavrayabilmek çok daha uzun zaman almaktadır(Köksoy, 2000:12). Türkiye’de farklı dil öğretim ve öğrenim sorunu, yadsınamaz bir biçimde bugün için bile çözümlenmemiş bir durumda sürüp gitmektedir. Bu konuda ülke çapında yaygın kanı ve duygu, belli bir fobi-mani ikilisi biçiminde belirginleşmekte gibidir. Bu ikiliden birincisi olan fobili, ürküntülü davranışa göre belli bir yabancı dili, işe yarayacak ölçüde öğrenmek neredeyse imkânsızdır. Çünkü orta ve yüksek öğretim süresinde sekiz yıl boyunca görülmekte olan yabancı-dil dersleri, uygulamaya geçilince, bütünü ile yararsız ve geçersiz kalmaktadır. Aynı ikiliden ikincisi olan manili tutkulu davranışa göre ise, eğer kim panzehirler kullanırsa, yabancı dil öğrenmek olanaklı dır, ve hatta kolaydır. Bu tutuma göre eğer okulun adı kolej ise veya bir dershanede dil laboratuarı denen şey varsa veya bir kursta odiyo- vizüel yöntem uygulanıyorsa artık bu koşullarda yabancı dil öğrenmemek neredeyse olanaksızdır. Ayrıca bir de yabancı ülkede bir veya birkaç aylık kursa katılınmışsa yabancı-dil bütünüyle öğrenilmiş sayılma durumuna gelmektedir. Oysa bütün bu girişimlerden elde edilen sonuçların yeterince doyurucu olmadığı kolaylıkla gözlenebilmektedir. Bu bakımdan, Türkiye deki öğretim ve öğrenim sorununa daha gerçekçi ve giderek daha geçerli bir çözüm getirebilmek için ilkin ortadaki durumun çok daha eleştirel bir biçimde irdelenmesi ve ayrıntılı bir biçimde saptanması gerekmektedir(Başkan, 1981:155).

Farklı dil Türkiye’de verimsiz bir şekilde iyi öğretilememektedir. Yeni çağdaş yöntemler uygulanması gerekirken, Türk toplumuna büyük yük olan ve dış ülkelerden benzeri olmayan bir takım yöntemler uygulanmaktadır. Bunun başlıcası özellikle son 20 yılda yaygınlaşmış olan farlı dilde eğitimdir. Hem bir farklı dili hem de çoğu öğrenciye zaten zor gelen fen konularını aynı dille öğretmek diye bir yöntem olamaz. Bu sadece ezberciliğe ve zihin karışıklığına yol açar(Sinanoğlu, 1999 :41). Đngilizce öğretimine anaokulundan üniversiteye kadar yer verilmektedir. Bunun yanı sıra Đngilizce öğretimi ile yetinilmemiş ve birçok okulda eğitimin neredeyse tamamı Đngilizce yapılmaktadır. Ancak, eğitim kadrolarının Đngilizce eğitim için yetersiz oluşu nedeniyle bunların birçoğunda eğitimin karma bir dille yapılmasına yol açmaktadır. Üniversiteler de dahil olmak üzere, bir çok okulda Đngilizce eğitim, öğrencinin öğrenmesi gereken temel kavramları öğrenmemesine neden olmaktadır. Đngilizce bilen ama konusunu bilmeyen öğrenciler bir sonraki eğitim aşamasına devam etmektedirler. Ülkemizin en iyi üniversiteleri ya tamamen, ya da kısmen Đngilizce eğitim vermektedirler. (Tılfarlıoğlu,2007)

Hangi yöntem ve tekniklerle yabancı dil öğretilmelidir? Yabancı dil öğreniminde bir yol da Đngiltere, Amerika ve Almanya'da yaygın olduğu gibi turistik yerlerde çalışan lisan öğretim merkezleridir. Yabancı dil öğreniminde geçerli olan bir yol da dilin konuşulduğu ülkeye doğrudan temas, o ülkeyi gezme ya da belirli bir süre oturma, çalışma, öğrenim görmedir. Bu yol en hızlı, pratik yabancı dil öğrenme şeklidir. Bu da ülkelerarası gidiş dönüşle mümkündür. Yabancı dilin daha geniş kitleler tarafından konuşulduğu ülkelerde kısa uzun sürelidir başka ülkede çalışma ve yaşama yakındır. Yine örnek olarak Avrupa Birliği ülkelerinde 5 milyon işçi ya vatanı dışında çalışmaktadır. Her iki Alman'dan bir, her üç Đngiliz'den biri her yıl yurtdışına çıkmakta. Bu Belçika, Hollanda, Danimarka için % 100'lere ulaşmaktadır. Topluluk içinde sınırlar ve gümrükler kalkmıştır. Her ülke komşu ülkenin televizyonunu izleyebilmekte, radyosunu dinleyebilmektedir. 80 bin kişi her gün işe gitmek için sınır geçiyor. Yabancı dil öğreniminde çok etkili olan bu yoldan ülkemiz insanının yararlanması bulunduğumuz coğrafi konum sebebiyle oldukça güçtür. Yabancı ülkede çalışan birinci nesil işçiler ise basit temel eğitimi bile alamadıklarından bulundukları ülkenin dilin öğrenememişlerdir. Sonuç: Türkçemizin gelişmesi, diğer Türk Cumhuriyet ve toplulukları tarafından tercih edilmesinin öne çıkarılması için, bilim ve teknolojik gelişmenin halk tarafından anlaşılması, izlenmesi

için eğitim-öğretim dili Türkçe olmalı, ama yabancı dili de herkese öğretebilmeliyiz.(Doğan,1996:3)

Türkiye’de ne yazık ki henüz tam olarak yabancı dil politikası oluşturulamamıştır. Okullarda yabancı dil konusunda zaman zaman farklı kararlar alınmaktadır. Türkiye’deki yabancı dil eğitiminin yetersiz ve yanlış olduğu konusunda sık sık görüşler ileri sürülmektedir. Yetersiz olduğunu iddia edenler iddialarına destek olarak Anadolu Liseleri, Yabancı Dil Ağırlıklı Liseler gibi okulları bitirdiği halde yeterli seviyede dil bilmeyen öğrencilerin çokluğunu ileri sürerler. Gerçekten de Türkiye’de yabancı dil öğretimi konusunda hala bir karışıklık bulunmaktadır. Eğitim sisteminde sık sık yapılan değişiklikler yabancı dil öğretim ve öğrenim sürecine olumsuz etkide bulunmaktadır. Bunlara öğretmen yetersizliği de eklenince dil eğitiminden istenen neticenin alınması zorlaşmaktadır(Yalçın,Özek, 2006:1)

Türkiye’deki Farklı Dil Zorunlulukları: Bu gün ülkemizde farklı dil bilme bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu zorunluluk eğitim kademelerimizin her döneminde vardır. Yasa ve yönetmeliklerle de düzenlenmiş ve belirtilmiştir. Örneğin Millî Eğitim Bakanlığı Yabancı Dil Eğitimi Ve Öğretimi Yönetmeliğine göre; “Đlköğretim kurumlarında; 4 üncü sınıftan itibaren zorunlu yabancı dil derslerine yer verilir ve aynı sınıftan itibaren zorunlu yabancı dil derslerinin takviyesi amacıyla ya da ikinci yabancı dil dersi olarak seçmeli yabancı dil derslerine de yer verilebilir” ibaresine yer verilmiştir(meb yabancı dil eğitim yönetmeliği 4.madde).

Diğer yandan yüksek öğretimde de farklı dil zorunluluğundan da bahsedebiliriz. Yükseköğretim Kurumlarında Yabancı Dil Eğitim-Öğretimi ve Yabancı Dille Eğitim–Öğretim Yapılmasında Uyulacak Esaslara Đlişkin Yönetmeliğin 4. maddesine göre Zorunlu Yabancı dil eğitim-öğretimin amacı; öğrenciye aldığı yabancı dilin temel kurallarını öğretmeyi, yabancı dil kelime hazinelerini geliştirmeyi, öğrencilerin kendilerini ifade edebilmelerini ve kendi konularındaki metinleri anlayabilmelerini sağlamaktır. Aynı yönetmeliğin 5. maddesine göre “Bir yükseköğretim programına ilk defa kayıt yaptıran bütün öğrenciler eğitim-öğretim yılı başında yabancı dil bilgilerinin takip edecekleri eğitim-öğretim programlarının öngördüğü ve amaçları 4. maddenin birinci fıkrasında belirtilen seviyede olup olmadığını belirlemek üzere Rektörlükçe düzenlenen bir seviye tespit sınavına tabi

tutulurlar. Bu sınavda başarılı bulunan öğrenciler programlarında belirtilen zorunlu yabancı dil derslerinden muaf olurlar”( Yükseköğretim kurumlarında yabancı dil eğitim-öğretimi yönetmeliği,4.madde)

Hatta ülkemizde eğitim dili farklı dil olan üniversitelerimizde yönetmeliklerle uygulamalarda yer almıştır. Yükseköğretim Kurumlarında Eğitim-Öğretimin Yabancı Dille Yapılması yönetmeliğinin 10. maddesine göre Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında öğretim dili Türkçe’dir. Ancak, yükseköğretim kurumları bu Yönetmeliğin 8. ve 11. maddelerinde belirtilen şartları yerine getirmek kaydı ile senatolarının gerekçeli kararı, rektörlerinin önerisi ve Yükseköğretim Kurulunun onayı ile lisans veya lisansüstü programlarından tümünde veya bazılarında eğitim- öğretimi yabancı dilde yapabilirler(Yükseköğretim kurumlarında yabancı dil eğitim- öğretimi yönetmeliği,8.ve11.madde).

Yabancı dille eğitim-öğretim yapılan lisansüstü programlarda tezler ile yeterlik ve tez sınavları yabancı dille yapılıyor. Farklı dil zorunluluğu kendini burada çok daha net göstermektedir. Farklı dil burada direk olarak baraj fonksiyonundadır. Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğine göre; Yüksek lisans programına başvurabilmek için adayların hangi düzeyde yabancı dil bilgisi gerektiği, ilgili senato tarafından düzenlenen yönetmelikle belirtilir (Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği,2.madde). Buradan hareketle her üniversite kendi yönetmeliğini belirlemiştir. Örneğin Dicle üniversitesi lisanüstü eğitime başvuracak bir öğrenciden farklı dil konusundaki zorunluluğu yönetmeliğin 5. maddesine göre şöyle belirtmiştir; “Yüksek lisans programlarına başvuran adayların yabancı dil bilgi düzeyleri; KPDS, ÜDS, Üniversitelerarası Kurulca denkliği kabul edilmiş dil sınavlarından birisi veya Üniversite tarafından yapılan yabancı dil yeterlik sınavı (DÜYDYS) sonuçlarına göre belirlenir. Yüksek lisans programlarına kabul edilebilmek için 100 tam not üzerinden KPDS, ÜDS ve DÜYDYS için en az 50 almak gerekir”(www.düzce.edu.tr). Bir başka üniversite; Burs için aranan şartlarda şöyle demiştir; “Yüksek lisans ya da doktora bursuna hak kazanmak için öğrencilerin Üniversite tarafından yapılacak yabancı dil yeterlilik sınavında başarılı olmaları gerekir. Türkçe eğitim veren yüksek lisans ve doktora programlarında bölümlerin ön gördüğü puanın alınması gerekir. Adayların, Kamu Personeli Yabancı Dil Tespit Sınavından en az 50 (elli) veya eşdeğerliliği kabul edilen bir sınavdan bu puan muadili bir puan almış olmaları gerekir”( www.fatih.edu.tr).Harran üniversitesinde de Yüksek Lisans ve Doktora Giriş Sınavına

Kabul Đçin Ön Şartlardan biride “Yüksek lisans /doktora yabancı dil sınavında adayların sınav kâğıtları 100 tam not üzerinden değerlendirilir. Yabancı dil sınavında en az 60 puan alan öğrenci başarılı sayılır ve bilim sınavına alınırlar”( www.harran.edu.tr/).Dicle üniversitesinde de adayların ÜDS veya KPDS den 50 alma zorunlulukları vardır.( www.dicle.edu.tr)

Görüldüğü gibi eğitim sistemimizin her kademesinde farklı dil yer almış ve hatta bazı kademelerde ise ön koşul niteliği haline gelmiştir. Fakat buna rağmen Đlköğretimden üniversiteye kadar ve sonrasında üniversiteyi bitiren öğrenciler bile yabancı dili tam olarak bilememektedirler. Bu zorunluluk dil öğretiminde yeni yöntemlere gidilmesine neden olmuştur Yabancı dil öğretim yöntemlerinden biride yabancı dille öğretim şeklidir. Yani eğitim dilinin farklı bir dil olması kaydıyla o dilin daha iyi öğrenilir yanılgısından yola çıkılarak uygulanan bu yöntem aşağıda geniş şekilde izah edilmiştir.

Yabancı Dille Eğitimin Tanımı: Yabancı dille eğitimin bu güne kadar tam tanımı yapılmamıştır. Çünkü yabancı dille eğitimin birbirinden farklı türleri vardır. Bu sebeple her şeyden önce yabancı dille eğitimin bir sınıflaması ve sonra her sınıfın ayrı bir tanımını yapmak gerekir. Herhangi bir eğitim sisteminin iki temel unsuru vardır. Bunlardan biri, verici durumunda bulunan hoca, diğeri de alıcı durumunda bulunan öğrencidir. Hocalar ve öğrenciler arasındaki bilgi alışverişinde kullanılan dile de ‘eğitim dili’ denilmektedir. Eğer, bir eğitim sisteminde kullanılan eğitim dili hem hocanın hem de öğrencinin ana dili ise bu eğitime ‘ana dille eğitim’ ; eğitim dili bunlardan birisinin anadili değilse, bu eğitime, genel anlamda, ‘yabancı dille eğitim’ denilebilir (Köksoy, 2000:9).

Ülkemizde özellikle 1980’den sonra büyük bir yanılgı oluşmuştur. Bu yanılgı, yabancı dil öğretimi ile yabancı dille öğretimin birbirine karıştırılmasıdır. Günümüz dünyasında yabancı dilin ve yabancı dil öğrenmenin önemi çok büyüktür. Her türlü ilişki, iletişim ve gelişme için yabancı dil elbette ki çok gerekli. Ama ülkemizde özellikle son zamanlardaki bu yanılgı, yabancı dille öğretim yapan okulların ve üniversitelerin sayısını hızla arttırmıştır. Oysa yabancı dil amaç değil, araçtır. Böyle görülmelidir. Ne için araç? Bilgi için, bilim için, gelişmelere izlemek ve dünya da neler olup bittiğini öğrenmek için, bu konuda acı ve çarpıcı örneklerle sık sık karşılaşıyoruz. Đşin en acı ve düşündürücü tarafı da, yabancı dille öğretim yapan

kurumlarda okuyan Türk çocuklarının Türkçeyi ihmal etmeleri, giderek unutmaları, özellikle yazılı anlatım yetersizlikleri içine düşmeleri ve kendi dillerini küçümseyip hor görmeleridir. Đşte en büyük tehlikede burada başlıyor. Anadilinin yetersiz olduğu inancı ile yetiştirilen bir genç, kendi diline ve kültürüne nasıl saygı duyacaktır? O halde öncelikli yapılması gereken şey, yabancı dil öğretimi ile yabancı dille öğretimi birbirine karıştırmamaktır(Dündar, 2000:4-6)

Ayrıca Anadolu Liselerinde ve Yabancı Dil Ağırlıklı Liselerde, özel okullarda yabancı dil eğitimi değil yabancı dilde eğitim yapıldığı, bunun ise yanlış olduğu ileri sürülmektedir. Bu yanlışın yabancı dilde eğitim yapan üniversitelerde de tekrarlandığı belirtilmektedir. Bu görüş sahiplerine göre yabancı dil eğitimi ile yabancı dilde eğitim birbirinden çok farklı şeylerdir. Türkiye yabancı dil eğitimini değil yabancı dilde eğitimi seçtiği için yabancı dil sorununa çözüm bulamamakta denmektedir. Bu görüşe göre, yapılması gereken şey, yabancı dilde eğitim değil yabancı dil eğitimidir. Türkiye yabancı dilde eğitim ile adeta bir sömürge ülkesi havası vermekte ve ayrıca kendi dilini ihmal etmektedir denmektedir(Özbay,2007).

Farklı Dil öğreniminin bir gereksinme olduğundan bahsetmiştik. Peki hangi dilin toplumun gereksinimlerini karşılayacağı ise bir siyaset işidir. Aşağıda buna değinilmiştir.

Farklı Dil Öğretim Siyasası: Yurdumuzda farklı dilin genel eğitimdeki yeri, çeşitli öğretim aşamalarında uygulanacak izlencelerin tür ve zamanlama bakımından dağılımı, ayrıca, öğretilmesine gerek duyulan farklı dillerin değişen toplum gereksinmelerine göre seçimi, dikkatle saptanmıştır. Farklı dil öğreniminin gerekliliği toplumumuzca her zaman kabul edilmiştir. Bunun en açık kanıtı, orta ve yüksek öğretim kurumlarımızdaki zorunlu izlencelere karşı çıkılmaması, tam tersine, yabancı dil öğretiminde rastlanan eksiklik ve aksaklıkların kamuoyunda olumsuz tepkilere neden olması ve bilinçli öğrencilerle ana babaların sürekli yakınmalarına yol açmasıdır (Sebüktekin, 1981:16).

Yabancı dillerin seçimi; bir ülkede hangi yabancı dillerin öğretilmesine gereksinme duyulabileceği sorusuna gelince yanıt söz konusu ülkeyle öbür ülkeler arasındaki kültürel, teknik, siyasal ve ekonomik ilişkilerin yoğunluğuna göre değişmektedir. Ayrıca, tarihsel bağlar, coğrafi yakınlık, hatta amaç dili anadil ya da ikinci dil olarak kullanılan yeryüzündeki toplam insan sayısı bu konuda göz önünde

tutulması gereken önemli etmenlerdir. Başlıca batı dilleri olarak bilinen almanca, Fransızca ve Đngilizce, bugün dünyanın büyük bir bölümünde ortak bildirişim aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak, hemen belirtelim, anadilleri bu dillerden biri olan kişiler bile, uğraşları gereği başka ülke insanlarıyla etkileşim içine girmişlerse, onların dilini öğrenerek kendilerine daha geniş ve yeterli bildirişim alanı açmakta, bu çabalarının karşılığında büyük yararlar sağlamaktadırlar. Kısacası bugün hiçbir ülke yabancı dilin önemini küçümsememekte, hangi dilin öğretileceği konusunda önyargılara ya da rastlantılara bırakmamaktadır(Sebüktekin, 1981:17).

Farklı dille öğretim, ulusal kültür açısından önemli sakıncalar oluşturmaktadır.