• Sonuç bulunamadı

DİYARBAKIR KÖŞKLERİ VE KONAKLAR

Süsleme, üzerinde yer aldığı yüzeyin estetik etkisini arttıran bir uygulama olmasının yanı sıra, insanın kendini farklı yönleriyle dışa vurduğu sembolik ifade biçimlerinden biridir.

Aynı zamanda. İnsanoğlunun, yaşamı dolaylı yoldan anlatan bu simgesel dünyayı, doğrudan anlatımlara tercih etmesindeki belki de en büyük etken, onun bilinmez ve gi- zemli olana duyduğu ilgidir.

Konuştuğu dilin, çoğu zaman güzelleştirme amacını aşarak anlaşılması güç boyutlar kazanması, süslemeyi bir taraftan gizemli ve cazip kılarken diğer taraftan onu, bu alanın yorumlanması en zor konularından biri haline getirmektedir. Bu zorluk, biçimler dün- yasının yerli yerine oturmadığı İslam Sanatı söz konusu olduğunda daha da artmaktadır. İslam Sanatı’nın en önemli kollarından biri olan mimariye, işlevsel boyutunun yanı sıra, anlam boyutunu kazandıran unsurların basında gelen süsleme, genel prensipler açısından homojen, ancak özele inildiğinde birbirinden farklı üslup özellikleri göstermektedir. İslam öncesi gelenekler, bölgesel özellikler ve etkileşim içinde bulunulan kültürler, üs- luptaki bu ayrışmayı belirleyen güçlü faktörler olarak öne çıkmaktadır.

Diyarbakır’daki mimari süslemeler, bu anlamda İslam sanatının ilginç bir kesitini sunmaktadır. 7.yüzyıldan itibaren farklı İslam devletlerinin hâkimiyeti altında yasayan kentte, bu süreç içerisinde zaman zaman farklı etki alanlarının devreye girdiği, coğrafi özellikler ve geleneksel etkenlerle bazı sürekliliklerin muhafaza edildiği, kimi özelliklerin değişim ve gelişim göstererek kullanılmaya devam ettiği görülmektedir. Siyasi, sosyal ve ekonomik yapı, coğrafi etkenler ve inanç dünyası gibi çok farklı etkenlerin belirlediği mimari süslemeler, bir taraftan fiziksel çevrenin görsel zenginliğini arttırarak estetik gö- rünüme katkı sağlamakta, diğer taraftan bazı özellikleriyle mimarinin veremeyeceği tarihi ipuçlarıyla dönemin kültür ortamının yorumlanmasında etkili yollardan biri olarak kar- şımıza çıkmaktadır (1)

Dicle vadisi boyunca yapılan Hacı Paşa, Berdebur, Pamuklu, Kuşdili, Seman (Gazi Köşkü), Ağuludere, Erdebil (Ber Der-i Pir), Çıkıntaş, Hami, Bekir Paşa, Kavs (Çarbağ) köşklerinden birkaç tanesi varlıklarını sürdürmektedir.

Ali Emirî Diyarbakır’ın köşkleri, mesire ve gezinti yerlerini, bahçe ve bağlarını şöyle sıralamaktadır:

1. Ali Bali 16. Hâmî Köşkü 2. Ali Keşkûl Mevki‘i 17. Ka‘bî Karyesi 3. Bekir Paşa Köşkü 18. Kantaralar 4. Cihân-nümâ Mevki‘i 19. Kara Ağaç 5. Çırçır 20. Kavs Bâgçesi 6. Dicle Bostanları 21. Kayalı Bâgçe 7. Dicle Cisri (köprü) 22. Kırklar Dağı

8. Dicle Kenarı 23. Kumar-hâne denilen mevki 9. Erdebîl Köşkü 24. Küncülü Bâgçesi

10. Fiskaya 25. Osmân Ağa Bâgçesi 11. Gam Götürmez Mesîresi 26. Pamuklu Köşkü 12. Göğsü Güzel Mesîresi 27. Sem‘an-zâde Köşkü 13. Hacı Ağa Köşkü 28. Seyran Köşkü 14. Hacı Hamza Köşkü 29. Sıyrılacak Taş 15. Hamalı Köşkü 30. Şemsîler

(38)

Diyarbakır mimarisinde önemli yeri olan köşkler, asırlar öncesinde Diyarbakır yöne- timinde önemli görevler yapmış olan bazı valiler, paşalar ve kentin varlıklı aileleri tara- fından Mardin kapı çıkışında, özellikle de Dicle vadisine hakim tepelerin yamaçlarına yazlık olarak yaptırılmış binalardır.

Bu aileler, sur içi kentin bunaltıcı sıcaklarından korunmak için özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında köşklere gidiyor, burada günlerini geçiriyorlardı. Mardin kapı dışın- daki köşklerden başka surlu kentin batısında yer alan bağlar da yine yaz aylarında binlerce ailenin sığınağıydı. Dükkanlarını işyerlerini akşam saatlerinde kapatan esnaf ya da me- saileri sona eren memurlar kimi faytonla, kimi heybeli özel merkep ve atlarıyla bağlara gidiyor, geceyi geçirdikten sonra sabah erken saatlerde yeniden kent merkezine, işlerinin başına dönüyorlardı. Bu arada bazı aileler de Dicle kıyısındaki bostanlarda yani karpuz

tarlaları içinde kamıştan yapılma hüllelerde geçirirlerdi yazlarını. Bağlardaki köşkler ile Dicle kıyısındaki hülleler yalnızca yazlıktı.

Diyarbakır köşklerinin haritada yeri(42)

Mardinkapı dışındaki köşklerin ise çoğu kışın da kalınabilecek mekanlardı. Köşk sa- hibi varlıklı aileler genellikle faytonla, yaylı arabalarla ya da özel yetiştirilmiş atlarla köşk- lere giderlerdi. Özellikle Mardinkapı dışındaki köşkler Diyarbakır mimarisinin güzel örnekleriydi. Köşkler de, kesme taştan zarif mimarisi ile avlulu, eyvanlı görkemli yapı- lardı. Eski Diyarbakır evlerinin tüm özelliği köşklerde vardır. Tümü de havuzlu ve bah- çelidir. Bu bahçelerde gül, menekşe, nergis, lale, reyhan gibi bitkiler özenle yetiştirilirdi… Günümüzde koruma altında bulunan Gazi Köşkü, eski adıyla Sem’an Köşkü, Vakıf tarafından onarılan Berdebür köşkü, Tiğrel ailesine ait Hami Köşkü, Kuşdili mesiresi yakınındaki Bekirpaşa köşkü ve diğerleri köşk özelliğini günümüze taşıyan güzel örneklerdir.

1639 yılı başlarında Bağdat fethinden dönerken Diyarbakır’a gelen ve burada 71 gün kalan Osmanlı Padişahı IV. Murad’ın kaldığı, bir adı da ÇARBAĞ olan tarihi Cihan-

nüma KöşküKırklardağı eteklerindeydi ve 25-30 yıl öncesine kadar büyük bölümüyle

ayaktaydı. Kırklardağı’nın eskiden mesire yeri olarak da kullanılan yarım ay şeklindeki eteklerinde kurulu olduğu için halk arasında KAVS Köşkü olarak da anılan Cihan-

numa Köşkübaşlangıçta Şeyhoğulları ailesine ait iken, sonradan Gürani ailesinin ta-

sarrufunda iken geniş arazileri ile birlikte Dicle Üniversitesi’nce istimlak edilmişti. Buranın koruma altına alınamaması yüzünden ne yazık ki bu tarihi köşk de bakımsız- lıktan ve define avcılarının bilinçsizce yaptıkları kazılarla tümden yıkıldı, taşları ve üzerindeki kitabeler de talan edildi.

Cihannüma Köşkügibi, Diyarbakır kent merkezinde ve bağlarda pek çok köşk ve

konak da kimi bakımsızlıktan, kimi de sahiplerinin kenti terk ederken değerbilmez kim- selere satmaları sonrasında harap oldu. Bağlardaki köşklerin tümü ise 1950’lı yıllarda kırsal kesimden olagelen göçler sonucu bu bölgede başlayan gecekondulaşmanın kurbanı oldular. Kentin akciğeri durumundaki Bağlar da böylece tükendi, bitti… .İçlerinden sa- dece bir tanesi Dicle Üniversitesi tarafından kurtarıldı. Bu köşkün taşları numaralanarak Dicle Nehrinin karşı kıyısındaki kampus içine taşındı ve orada tıpkısı yeniden inşa edildi.

Bağların, tarihe gömülen o görkemli güzelliğinin simgesi olan köşkler bir bir yıkılıp giderken kent içindeki tarihi konakların çoğu da cahil yapsatçılar tarafından yıktırılarak yerlerine yığma betondan çok katlı çirkin binalar yapıldı, bazıları da yıktırılarak otopark- lara dönüştürüldü… Herkesin bildiği gibi, kentin merkezindeki Dörtyol ağzında tarihte bir alayı barındıran büyüklükteki Gürani ailesine ait Konak, (Park Otel) yıktırılarak çir- kin bir pasaja dönüştürüldü… Bu arada elbette kurtarılan binalar da oldu elbette. Bazı Diyarbakırlı hemşerilerimiz babadan, dededen kalma evlerini aslına sadık kalarak onarıp korumaya başladılar.

Ziya Gökalp İlkokulu sokağındaki evlerini hayli emek vererek ve para harcayarak onaran Beşir Babür, içini de otantik ve etnografik eşya ile doldurdu. Yine hemşerileri- mizden, Diyarbakır’ın gelenek ve göreneklerini, masallarını öykülerinde yaşatan, araş- tırmacı yazar Esma Ocak hanım da, Dört Ayaklı Minare yanında, Surp Giragos Kilisesi’ne yakın Ermeni Yemenici Baboş’un evini satın alarak onardı. İstanbul’da yaşa- yan hemşerilerimizden Mustafa Tatlıcı da, Ulucami mahallesinde eski bir Diyarbakır evini satın alarak onardıktan sonra Kızılay’a bağışladı. Bilindiği gibi yıllar önce faaliyette bulunan Diyarbakır’ı Tanıtma ve Turizm Derneği’nce satın alınan ünlü şairimiz Cahit

Sıtkı Tarancı’nın evi müzeye dönüştürülerek Kültür Bakanlığı’na devredilmişti. Yine

aynı dernek tarafından daha önce de Ünlü sosyolog Ziya Gökalp’ın Memedin Mahal- lesindeki doğduğu ev satın alınmış kendi adına müze yapılmıştı. Kuşkusuz bu tür davra- nışlar, kentin tarihi, mimari dokusunu korumak açısından hayli önemli. Bu arada

Cemiloğluailesinin de, yıllar ve yıllarca bakımsız kaldığı için harap olmaya yüz tutan konaklarını onarma girişimleri var. Bunlar kuşkusuz güzel girişimler. Umarız Diyarba- kır’da çok az sayıda kalan eski evler de bir vesileyle kurtarılır ve böylece Diyarbakır’ın taş mimarisinin güzel örnekleri yaşatılmış olur…

KAVS

Letafetle döner ol cayi ziba, bağ-i Firdevse Bahar eyyamı geldikde hadeng asa, atıl Kavs’e

BERDEBÜR

Erdebil kasrında vardır bir safayı dilistan, Dicle’nin cisri metin kurbunda etmişdir mekan.

ALİ KEŞKÜL

Müberradır kasırdan gerçi kim Ali Keşkül Fakat cayi safadır, havzı vasidir, yeri makbul. (12)

ERDEBİL Asırları Yaşadın Sen Kimlerle Kocadın Tarihte Sen Hep Vardın

Erdebil Güzel Mekan Dicle’ye Nazırsın Sen Hayran Oldum Sana Ben

Bakıyor Gelen Geçen Erdebil Şirin Mekan

Kırklar Dağı Karşında Gazi Köşkü Yanında

Ağaçların Altında Erdebil Nezih Mekan Hevselle Göz Gözesin Köşklerin Güzelisin

Ecdadın Eserisin Erdebil Dingin Mekan

Aşık Ettin Kendine Laf Söylettme Ceddine

Hayrat, Akar, Hazine Erdebil Serin Mekan

Vakıflardan Emanet Olmaz Sana İhanet Sende Var Bir Keramet

Erdebil Şanlı Mekan (Ecz İrfan Rıza Yazıcıoğlu )

Diyarbakır musikisinin en önemli ve düzenli icrası Dicle kenarında kurulan Erdebil, Pamuklu, Kuşdili, Gazi köşkü, Bekirpaşa, Agulu dere, Çıkıntaş, Kavs köşkleri ile Bağlar semtindeki bağ köşklerinde yapılmıştır.Bu köşklerde sabahlara kadar şiirler okunmuş ve Diyarbakır musikisi icra edilmiştir.(30)

Köşklerde Süsleme

Köşklerde çok fazla süsleme öğesine yer verilmemiştir. “cıs “ adı verilen ve özel bir harçla yapılan alçı süsleme köşklerde kullanılan en önemli bezeme öğesidir. Bu alçı süs- leme özellikle dış cephelerde, kapı ve pencere kemerlerinde ve saçak altlarında değişik şekillerde kullanılmıştır. Özellikle Kuşdili Köşkü’nde “cıs” adı verilen özel bir harçla ya- pılmış süsleme öğelerine yer verilmiştir. Hayat ağacı motifi, rozet içinde yapılmış sekiz kollu yıldız motifi, pano süslemeleri, ay yıldız motifleri, çeşitli bitkisel motifler, saçakların hemen altlarında bulunan koçbaşları, kapı ve pencere kemerlerindeki alçı bezemeli bit-

kisel motifler bazalt ve kireç taşından yapılan ardışık duvarlar köşklerde karşımıza çıkan önemli süsleme öğeleridir. Neredeyse köşklerin tamamında üst örtü “ayı başı” diye tabir edilen taş konsollara oturmaktadır.

Köşklerin çoğunda eyvanların kenarları, çentik şeklinde biçim verilerek sınırlandı- rılmıştır. Bekir Paşa Köşkü’nde karşımıza çıkan taş kase ya da kadeh motifi su akışında kullanılan diğer bir süsleme öğesidir. Diyarbakır Dicle Kıyısı’ndaki Köşk Yapılarında odalarda ve eyvanda niş adı verilen süsleme öğesine de sıkça yer verilmiştir. Nişler; içine süs eşyalarının ya da aydınlatma elemanlarının konulduğu süsleme elemanları olarak kar- şımıza çıkmaktadırlar.

Köşklerde kapı ve pencere kemerlerine de ayrı bir önem verilmiştir. Kapı ve pencere kemerlerinde çoğunlukla kalker ve bazalt taşın birlikte kullanıldığını görmekteyiz. Ayrıca “cıs” bezeme tekniği ile yapılmış çeşitli bitkisel motifler de kapı ve pencere kemerle- rinde karşımıza çıkan diğer süsleme öğeleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Kapı ve pencereler çoğunlukla çift kanatlı ve demir şebekelidir. Bazalt ve kireç taşından inşa edilen ardışık duvarları, dış cephelerdeki “cıs” adı verilen ve özel bir harç kullanılarak yapılan rozet ve bitki motifli pano süslemeleri, saçakların hemen altında bulunan ve “ayı başı” diye tabir edilen konsollar ve detaylardaki incelikleriyle köşkler, zengin bir cephe anlayışı sergilemektedir.

Diyarbakır evlerinde haremlik ve selamlık olarak karşımıza çıkan odaların en önemli kısmı “mabeyn” odasıdır. “Mabeyn” harem ve selamlık odalarını birbirine bağlayan bi- rimdir. Evin beyi, gerektiği zamanlarda bu kısımdan, harem bölümüne geçmektedir. Bi- rinci kattaki bu odalara “çardak” adı verilmektedir. Sokağa çıkıntıları olan çardaklar da bulunmaktadır. Bu çıkıntılar “Şahnişin” olarak adlandırılmaktadır. Şahnişlerin yan ta- raflarında bulunan pencerelerden, sokağı izlemek mümkündür.

Odalarda bulunan dolaplarda, kapılarda ve pencerelerde çok ince süslemeler kul- lanılmıştır. Ahşap, cam, alçı işçiliğinin en güzel örneklerini buralarda görmek müm- kündür. Odalarda göze çarpan bir diğer önemli özellik ise “serdap” adı verilen ve soğukluk olarak kullanılan kısımlardır. Serdaplar, bölgesel bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok eski devirlerden beri kullanılan bu birimler, Abbasiler’e bir dönem başkentlik yapmış olan Samarra’da bulunmaktadır. Serdaplarda selsebil bulunmaktadır. Selsebilerde suyun akışı, üst kanaldan, üzerleri mermer veya çiniyle kaplı eğimli bir yoldan akmaktadır. Su, bu yolu takip ederek aşağıya iner ve alt deliklerden geçerek,

süslü bir kanalı izleyip havuza ulaşmaktadır. Selsebillerdeki bu su oyunu, etrafı serin- leterek, sıcağı azaltmaya yönelik bir görev üstlenmektedir (3)

KÖŞKLER

Diyarbakır surlarının güneyinde ve çoğunluğu Dicle nehrinin batısındaki yamaçlarda bulunan köşkler, Dicle nehri ve geniş vadisini gören etkileyici bir panoramaya sahiptir. Sıcak-kuru bir iklim ve sınırlı bir alan etkisiyle, Diyarbakır Suriçi’nde bitişik olarak inşa edilen evlerin içe dönük ve avlulu karakterine karşın, köşkler; bahçe içerisinde, sınırları geniş bitki örtüsüyle belirlenen, manzaraya hâkim ve doğayla birlikte olma arzusunu kar- şılayan binalardır. Köşklerin varlığı, Suriçi’nde tek manzarası avlu olan evlere sahip kent soylularının doğayla birlikte olma çabalarına bağlanır. Yaz aylarında kullanılan bu bina- ların tasarımına, Ortaçağ karakterindeki içe dönüklükten, Rönesans’ın çevreye açılma eğilimine benzer bir planlama anlayışı egemendir.

Köşklerdeki tüm mekânlar, görsel olarak doğayla iç içedir. Genel olarak kuzeye yön- lendirilmiş olan eyvan ile önündeki bahçe arasındaki organik bağ, su öğesiyle kurulur. Eyvanın içinden bahçeye akan su; kaynak, selsebil, dikdörtgen havuz, açık ya da kapalı bir kanal, taş kadeh ve dıştaki büyük havuz dizgelerini takip eder. Kaynaktan gelen su, eyvanın arka duvarında bulunan kenarları işlemeli taş yüzeyde sesli bir su perdesi oluş- turur. İncecik bir kesitte akan su bu buharlaşarak doğal bir iklimlendirme sağlar. Eyvan içinde bulunan 40-50 cm. derinliğindeki dikdörtgen havuzda su neredeyse hareketsizdir. Bu küçük havuzdaki su, taşmadan bazen kapalı bir kanal ile kaybolur ve dantel gibi iş- lenmiş taş bir kadehte ortaya çıkar. Kanal ile taşınan su, son olarak büyük havuza akar. Derinliği fazla olan havuzun taş olan döşeme ve duvarları sıvasızdır. Büyük havuzda bi- riken su, bahçe sulaması için gerekli su ihtiyacını da karşılar. Bazalt kaplı döşemesi, beşik tonoz ya da ahşap kirişli düz örtülü tavanı,

Bir tarafı açık diğer üç tarafı duvarlarla sınırlandırılan eyvan, su hareketinir içinde dantel gibi işlendiği serin br mekândır. Önü açık olan bu mekânın, arka duvarında boş- lukları olan örneklerine de rastlanır. Rüzgârın bir taraftar girip diğer taraftan çıkışını sağlayan bu boşluklar ile eyvan içinde doğal bir hava akışı sağlanır. Tek katlı olan köşkler, selsebilli eyvan ve birkaç odadan oluşurlar. İki kati olanlarında üst katta manzara için seyir platformu olan ikinci bir eyvan bulunur Ahır birimi, bodrum kattadır. Geçici ocak- ların bulunduğu bazı köşklerde mutfak bulunmaz. Tuvalet bahçe içindeki uygun bir alanda bulunur. Odalarda alt pencereler sedir yüksekliğinden itibaren başlar. Bazen bu

Pencereler üzerinde odada biriken sıcak havanın tahliyesine yardım eden tepe pencereleri yer alır. Sıcak iklim nedeniyle odaların yükseklikleri fazladır.

Bu asal geometrik formun sade görünüşüne karşın, pencere ve kapı kemerlerindeki ince işçilik, bazalt ve kireç taşından inşa edilen ardışık duvarları, cepheler üzerinde kireç harcı kullanılarak yapılan rozet ve bitki motiflerinden oluşan pano süslemeleri, saçakların hemen altında bulunan koçbaşlarının zarafeti ve detaylarındaki incelikleri ile köşkler, vernaküler mimarinin güzel örneklerindendir. İklime uyum ve sürdürülebilirlik gibi kav- ramları bünyesinde barındıran geleneksel köşk mimarisi, modern mimariye ilham kay- nağı olabilecek pek çok gizeme sahiptir.

Diyarbakır köşkleri kullanım amacına göre yazlık köşkler ve bağ köşkleri olmak üzere ikiye ayrılır. (44)

Yazlık Köşkler

Günümüze kadar ulaşabilmiş yazlık köşkler Diyarbakır’da köklü bir mimari geleneği ve gelişimini yansıtmaktadırlar. Bu köşklerin planını etkileyen en önemli öğe iklim’dir.

Diyarbakır’da yaz mevsiminin çok sıcak ve uzun geçmesi ve sur içinde sıkışık bir bi- çimde konumlanan evlerden uzaklaşmak için, kentin genellikle zengin bölümü sur dı- şında yazlık evler inşa etmişlerdir. Diyarbakır’da bulunan yazlık köşklerin birçok avantajı vardır. Sıcak yaz günlerinde ekili alanlar ve uzun ağaçlar nem ve serinlik yaratırdı. Köşk- lerin çoğu havalandırma sağlamak ve manzaradan faydalanmak için yüksek bir araziye kurulurdu. Şehrin güneyindeki Mardin Kapının yaklaşık 2 km dışından başlayarak, ge- nellikle nehrin sağ tarafında inşa edilen köşkler, eğimli bir yükseltide, Evsel Bahçeleri’ni ve Dicle Nehri’ni görecek konumda yer alır. Köşklerin neredeyse tamamında, yamacın üst kısmında yer alan kayalıklardan gelen su kaynakları bulunmaktadır.

Diyarbakır evlerinin genel özelliklerini yansıtmalarına rağmen, evlerdeki içe dönük planın tersine tam anlamıyla dışa açılan bir mimariye sahiptirler. Bunun nedenleri etra- fında yakın bir yapılaşmanın olmaması ve yerleşmenin büyüklüğüdür. Çoğu, 19. yüzyılda yapılan bu yapılar Osmanlı ve Akkoyunlu dönemine aittirler.

Dinlenme amaçlı olarak yapılan bu köşkler aynı zamanda şehrin ileri gelenlerinin, şair ve edebiyatla uğraşanların toplandıkları, sazlı ve sözlü eğlencelerin yapıldığı mekânlar olarak kullanılmışlardır.

Dağınık bir yerleşme içinde yer alan köşkler 1 ya da iki katlı yapılardır. Bazı yapılarda bodrum katta mevcuttur. Genellikle dikdörtgen bir formun hakim olduğu, ortasında önü açık bir mekan olan “eyvan’ların yer aldığı fonksiyonel bir tasarım gösterir. Yapının önünde kare dikdörtgen bir “havuz” ve eyvan dış duvarındaki kaynağından gelerek

Bir kanal yoluyla havuza açılan sel-sebil” köşklerin vazgeçilmez elemanlarıdır. Zemin kat oturma odaları eyvan ve servis mekanlarından (mutfak, depo vb.) oluşur. Üst kat, teras bazen de eyvanlarla çevrili odaların yer aldığı 2. bir yaşama birimidir. Odalarda manzaraya yönelme ve iklimsel yön tercihi olarak kuzey serin rüzgarlarını alma önemli- dir. Yapım tekniği ve kullanılan malzeme bağ köşklerinde olduğu gibi yöreseldir. Yığma taşıyıcı sistemin kullanıldığı bu yapılarda döşemeler gözenekli dişi bazalttan yapılmıştır. Yapının duvar yüzeyinde de kullanılan bazalt taş yüksek yalıtım özelliği sayesinde ısısal konforu sağlamıştır. Köşkler daha çok yazın kullanıldığından iç mekandan çok yarı açık (eyvan) ve açık (dış avlu ve bahçe) mekanlar tercih edilmiş, kapalı mekanlarda sadelik ve işlevsellik ön plana çıkmıştır.(44)

Bağ Köşkleri

Diyarbakır’ın sur dışında yer alan ve geçmişte şehri çevreleyen üzüm bağları içinde (şimdiki bağlar ilçesinde) konumlanmış yapılardır. Bağ köşkleri Diyarbakır insanının göçtüğü yapılardan biridir. Yaz aylarını, geniş bir bağın ya da bahçenin ortasına kurulu olan bu evlerde geçirirlerdi. Kış yaklaştığında bütün eşyalarını hatta kentteki evlerin- den getirmiş oldukları mobilyaları bile toplar, şehirdeki evlerine dönerlerdi. Bağ bo- zumunda daha çok bağ sahiplerinin kullandıkları bu köşkler, genellikle iki katlı, bazalt taş örgülü, bol pencereli olarak inşa edilmiştir. Yapı teknikleri ve kullanılan malzemeler yöreseldir. Bodrum kat olmadığından gerekli depolar veya ahır eve bitişik ya da bah- çede yer alırdı. Genellikle bağ köşklerinde süslemeden kaçınılır, bu yapılar temel form ve kompozisyonlardan oluşan basit ve belirgin bir geometriye sahiptir. İnşa edilen her nesne veya parçanın bir amacı vardır ve bu yapıların tasarımı son derece işlevseldir. Gün boyunca bağ ve bahçelerde çalışıldığından kapalı mekanlara gereksinim azalmış- tır. Bağ köşkleri özellikle yazın kullanıldığından serin rüzgarları alabilmesi için yön- lendirmede genellikle kuzey yönü tercih edilmiştir. Diyarbakır insanı bağlarda sadece meyve, sebze yetiştirmekle kalmayıp doğayla iç içe yaşamış, bu da mevsim değişiklik- lerini izlemelerini ve doğal bir ortamda kendilerini yenilemelerini sağlamıştır. 1950 yıllarından sonra yerleşimin sur dışına çıkmaya başlamasıyla önce üzüm bağları yok edilmiş daha sonra sırasıyla bağ köşkleri yıkılmaya başlamıştır. 1991 yılında bağlar

Benzer Belgeler