• Sonuç bulunamadı

Rüya unsurunun tarihsel süreç içerisindeki durumuna baktığımızda, bu unsurun özellikle dinlerde büyük öneme sahip olduğunu görürüz. “Hindu, Çin, Budist, Antik Yakın

Doğu ve İbrahimî, Afrika, Okyanus ve sömürge öncesi Amerikan tradisyonlarının hepsinin rüyalarla dikkate değer meşguliyetlerine dair kayıtların” (Barnett, 2015:130)

22

mevcudiyeti, insanların rüya ile din arasında kurdukları münasebetin sadece bir tarafını oluşturmaktadır. Dinlerde “rüya” unsuru ekseriyetle “ilahî” yönleri ile değerlendirilmiştir. Şimdi çeşitli dinlerin “rüya” unsuruna, ne tür atıflarda bulunduğuna bakalım.

2.3.1. Yahudilik ve Rüya

İbrahimî dinlerden biri olan Musevilik ya da Yahudilik’te “rüya” unsuru büyük önem arz etmektedir. Yahudilik’te büyük önem arz eden rüyalardan biri, diğer dinlerde kendisine sık sık telmihte bulunulan Hz. Yakub’un görmüş olduğu rüyadır. Beer-Şeva'dan ayrılıp Harran'a doğru yola çıkan Hz. Yakub, bir mekâna varır. Vardığı yerdeki taşlardan bir tanesini yastık olarak kullanıp uyur. Rüyasında yeryüzüne dikilen bir merdiven görür. Merdivenden melekler inip çıkmaktadırlar. Bu rüyada kendi başı ise göklere erişmiştir.. İncil’de ise rüya şöyle anlatılır:

“ RAB yanıbaşında durup, ‘Atan İbrahim'in, İshak'ın Tanrısı RAB benim’ dedi,

‘Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim. Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar senin ve soyunun aracılığıyla kutsanacak. Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden ayrılmayacağım.” (İncil, Yaratılış 28: 13-

15).

Yahudilik’te büyük önem arz eden rüyalardan bir diğeri Hz. Yusuf’un görmüş olduğu rüyadır. Tekvin’de Yusuf peygamberin rüyaları tabir etmedeki kabiliyetine dikkat çekilir. Yusuf peygamberin görmüş olduğu bir rüya şu şekildedir. “Bir rüyasında, dik

duran uzun bir tahıl destesini tutmuş, kardeşlerinin demetleri onunkilerin etrafında toplanıp boyun eğmişlerdir” (Bulkeley, 2008: 130). Yusuf peygamberin görmüş olduğu

rüyalara Kur’ân’da da sıkça göndermelerde bulunulur.

Hayat hikâyesi, rüyalarının işaret ettiği mecrada gerçekleşen Yusuf peygamber, kardeşleri tarafından kıskanılıp kuyuya atılır. Kuyuda tüccar kervanlardan biri tarafından fark edilip kurtarılır ve Mısır’da köle olarak satılır. Orada ise efendisinin eşinin ithamına maruz kalıp hapse mahkûm edilir. Hapisten çıkışı ise “rüya tabirciliği” sayesinde

23

gerçekleşir. Firavun, bir rüyasında yedi semiz ineğin yedi tane zayıf inek tarafından yendiğini görür. Bir diğer rüyasında ise sağlam ve dolgun yedi başağın kavrulmuş yedi başak tarafından yutulduğunu görür. Yusuf peygamber; rüyaları, yedi bolluk yılının ardından çok şiddetli yedi kıtlık yılının geleceği yönünde tabir eder.

2.3.2. Hristiyanlık ve Rüya

Hristiyanlar’ın rüyaya bakış açıları Yahudiler’le paralellik göstermektedir. Yeni

Ahit’te Hz. İsa’nın doğumunun anlatıldığı sayfadan itibaren ilahî kökenli “rüya”lar yer

alır. Meryem’in eşi Yusuf, henüz kendisiyle bir araya gelmemişken Meryem’in hamileliğini öğrenince kendisinden sessizce uzaklaşması gerektiğine karar verir. O, bunu düşünürken rüyasında Tanrı tarafından gönderilen bir melek kendisine belirip “ Davut

oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan Kutsal Ruh’tandır. Meryem, bir oğul çocuk doğuracak. Sen adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak ” (İncil, Matta 1: 20-21) der.

Benzer bir rüyayı Hz. İsa’nın doğumundan sonra görmek mümkündür. Rüya; Yusuf’u, Yahudi Kral Hirodes için uyarmaktadır. Tanrı tarafından gönderilen bir melek rüyada Yusuf’a görünür. Yeni Ahit’te bu rüya şöyle anlatılır:

“Yıldızbilimciler gittikten sonra Rab'bin bir meleği Yusuf'a rüyada görünerek,

‘Kalk!’ dedi, ‘Çocukla annesini al, Mısır'a kaç. Ben sana haber verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürmek için çocuğu aratacak’” (İncil, Matta 2: 13).

Yeni Ahit’ten yaptığımız rüya ile ilgili alıntılar, başka alıntılarla çoğaltılabilirler.

Bu duruma ilaveten Eski Ahit’te de rüyalara sıkça göndermelerde bulunulur. “Eski Ahit,

rüyalara yönelik en az 60 spesifik referans içermektedir” (Stranahan, 2011:88). Dinî

kitaplarda yer alan “rüya”lara yönelik bu referanslar, Hristiyan’ların rüyaya olan bakışını etkilemiştir. “Avam tabakasına mensup Hristiyanlar, günlük yaşamlarında ve dinî

uygulamalarında rüyalarına; kehanet, şifa, ilham, rehberlik ve korku zamanlarında emniyet de dâhil olmak üzere çeşitli amaçlarla başvurmuşlardır” (Bulkeley, 2008: 191).

Hristiyanlar’ın rüya karşısındaki tutumları ise Batılı düşünürlerin tesiriyle zamanla değişime uğramıştır.

24

2.3.3. İslamiyet ve Rüya

Dünyada en geniş rüya kültürüne sahip dinlerden biri İslamiyet’tir. İslamiyet’in ilk yıllarından günümüze “rüyalar” Müslümanların ilgisini çekmişlerdir. İslamiyet’te genel kanaat rüyaların; rahmanî, nefsanî ve şeytanî diye üç grubu ayrılabileceği yönündedir. Rahmanî rüyalar, Allah’tan, nefsanî rüyalar, kişinin kendisinden kaynaklanan ve son olarak şeytanî olanlar ise şeytandandır.

Rüya olgusuna, İslamiyet’in kutsal kitabı Kur’ân’da, hadislerde, Hz. Muhammed ve diğer dinî şahsiyetlerin hayatlarında rastlamak mümkündür. Kur’ân’da bazı ayetler, doğrudan rüyalarla ilgilidir. Kur’ân’da; Hz. Yusuf’un, Hz. İbrahim’in ve Hz. Muhammed’in rüyaları mevcuttur. Kur’ân’da, rüyalarla ilgili bazı ayetler şunlardır:

“Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok

gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir” (

Kur’ân, Enfal Suresi: 8/43).

“Hani Yûsuf, babasına ‘Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi

ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı’ demişti” ( Kur’an, Yusuf

Suresi: 12/4).

“Babası, şöyle dedi: ‘Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana

tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır” ( Kur’an, Yusuf Suresi: 12/5).

“Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, ‘Ben rüyamda şaraplık

üzüm sıktığımı gördüm’ dedi. Diğeri, ‘Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz’ dedi” ( Kur’an, Yusuf Suresi: 12/36).

“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine

şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir” ( Kur’an, Yusuf Suresi: 12/41).

25

“Onlar, ‘Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi

uydurdu; hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin’ dediler” ( Kur’an, Enbiya Suresi: 21/5).

“Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, ‘Yavrum,

ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?’ dedi. O da, ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi” (

Kur’an, Saffat Suresi: 37/102).

“Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven

içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi” ( Kur’an, Fetih Suresi: 48/27).

Alıntıladığımız ayetlere ilaveten İslamiyet’teki hadis geleneğinden bahsetmek gerekmektedir. “Kur’ân’ın ayetlerine nazaran ikincil derecede dinî öneme sahip olsalar

da hadislerdeki rüyalara atıflar, tarihsel olarak azamî öneme sahip olup İslamiyet’teki rüya geleneğine önemli kavramsal ve teknik unsurlar ilave etmişlerdir” (Bulkeley, 2008:

199). İslamiyet’te doğrudan rüyalarla ilgili çeşitli hadisler bulunmaktadır. Bu hadisler İslamiyet’in rüyalara verdiği önemi göstermesi açısından dikkate değerdirler. Halk arasında yaygın olarak bilinen hadislerden bazıları şu şekildedir:

“ Rüya Allah'tandır. Hulm (sıkıntılı rüya) şeytandandır, öyle ise, sizden biri,

hoşuna gitmeyen kötü bir rüya (hulm) görecek olursa sol tarafına tükürsün ve ondan Allah'a istiâze etsin (sığınsın). (Böyle yaparsa şeytan) kendisine asla zarar edemiyecektir” ( Canan, 2012 a: 515).

“Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretime

giremez” (Canan, 2012 a: 516).

“ Rü’ya üç kısımdır: Biri Allah'tan bir müjdedir. Biri nefsin konuşmasıdır. Biri

de şeytanın korkulmasıdır. Biriniz hoşuna giden bir rü'ya görecek olursa, dilerse onu anlatsın. Eğer hoşuna gitmeyen bir şey görürse onu kimseye anlatmasın, kalkıp namaz kılsın.” ( Canan, 2012 b: 513).

26

Kur’ân ve hadisler’de “rüya”lar ile ilgili unsurların çokluğu müslüman din adamlarının ve düşünürlerinin “rüya”ya yönelmesini sağlamıştır. Özelllikle hadis ve fıkıh âlimi İbn Sîrîn, akla ilk gelen isimlerden biridir. “İbn Sîrîn’in bu alanda en meşhur

âlimlerden biri olduğunu” (Yücel, 1999) ifade eden İbn Haldûn, O’nun tabircilikle ilgili

kurallarının nesilden nesile nakledilegeldiğini belirtir. “Rüya gören kişinin şahsi

özelliklerine gösterdiği yakın dikkat” (Bulkeley, 2008: 202) İbn Şirin’in rüya

tabirciliğinin dikkat çeken özelliğidir.

İslamî gelenekte, rüya ile ilgili çalışma yapan filozoflardan biri İbn Haldun’dur. İbn Haldun, rüyaları çeşitli kategorilere ayırmıştır. İbn-i Haldun’un rüyalarla ilgili açıklamaları şu şekildedir:

“(…) Açık görünümlü rüyalar, Allah’tandır. Tabir gerektiren alegorik rüyalar

meleklerdendir. Karmaşık rüyalar ise Şeytan’dandır. Zira onlar yararsız ve Şeytan yararsızlığın kaynağıdır” ( Bulkeley, 2008: 204-205).

Rüya üzerine çalışma yapmış müslüman filozoflardan bir diğeri ise Farabi’dir. Farabi’nin rüyalarla ilgili açıklamalarında dikkat çeken unsur “muhayyile kuvveti”dir. Farabi’nin rüya hakkındaki görüşleri şöyledir:

“(…) Uyanıkken işitme, konuşma yeteneğiyle ortaklaşa çalışan muhayyile kuvveti,

bu organların kendisine verdiği şeyleri resim ve kaydeder. Uyku halinde tam bir serbestliğe kavuşunca, yanında bulunan mahsulleri resmetmeye başlar ve onlarla meşgul olup kimisini birbirinden ayırır, böylece adi ve sadık rüyalar görülür…” (Akot, 2005:

122).

İslamiyet’te rüya ile ilgili bir diğer önemli husus, istihare tekniğidir. “Müslüman

inanç kozmolojisinin ve mutluluğunun önemli bir özelliği” (Edgar ve Henig, 2010 ) olan

istihare: özellikle evlilik seçiminin yanı sıra bazen politik meseleler ve iş için karar vermede gençler ve yaşlılar tarafından tecrübe edilir.

Son olarak da tasavvufî bir terim olan “yakaza”dan bahsetmek gerekir. Uyku ile uyanık olma hâli arasındaki durumu ifade etmek için kullanılan “yakaza hâli” tabiri kimi müslüman bilginler tarafından “rüya” hâli olarak ele alınır.

27

2.3.4. Budizm ve Rüya

“Buda’nın milâttan önce VI. yüzyılda Hindistan’da kurduğu din ve felsefe sistemi” ( Tümer, 1992) olarak nitelendirilen Budizm’de de rüya ile ilgili ziyadesiyle örnek mevcuttur. Konumuz açısından mühim olan husus, “Buda’nın eski biyografilerinin

annesi Kraliçe Maya’nın görmüş olduğu bir rüya ile başlaması” (Bulkeley, 2008: 81)

hususudur. Söz konusu rüyada; dört hükümdar, Buda’nın annesini sedirden kaldırıp Himalaya Dağları’na götürüp büyük bir ağacın altına yerleştirirler. Ardından dört hükümdarın kraliçeleri, kendisini yıkamış, güzel kokularla yağlayıp cennetsi bir divana yatırmışlardır. Daha sonra ihtişamlı fil, kendisine yanaşmış, üç sefer çevresinde döndükten sonra rahmine girmiştir.

Buda’nın hayat hikâyesindeki rüyanın ve diğer unsuruların da tesiriyle Budizm’de rüya unsuruna azamî önem verilir. Öyle ki “Hindistan, Çin ve Japonya'da bulunan bazı

Budist ekoller, uyanıklık ve rüya arasındaki karşılıklı ilişkilere odaklanmaktadır”

(Bornstein, 2007:65). Budizm’deki rüya telakkisi için Bulkeley (Bulkeley, 2008), Budizm’de rüya unsurunun, kendilerini şuurlu meditasyon ve inkübasyon ritüelleri vasıtası ile yetiştiren Budistler için bir kaynak durumunda olduğunu, rüyaya atfedilen fonksiyonun, herhangi bir ruhsal durum üzerine tefekkür, yeni kutsal öğretiler alma ve herhangi birinin metabilişsel kabiliyetlerini uygulamak gibi durumları ihtiva ettiğini ifade eder.

2.3.5. Hinduizm ve Rüya

Hindistan’ın geleneksel dini (Demirci, 1998) olan Hinduizm’de de “rüya” olgusuna rastlamaktayız. Hinduizm’e göre “hayat, uzun bir rüyadır ve hinduist ise

rüyadan rüyaya gidip aşkınlığı elde etmeye çalışan kişidir” (Bornstein, 2007:69).

Hinduizm geleneklerinde, rüyalar karşısındaki tutum benzerlikler arz etmektedir. Hinduizm’in Vişnu mezhebine göre “gerçekdışı doğanın meydana getirdiği bir rüya gibi, bütün kâinat da gerçek olmadığı hâlde gerçek görünür” (“Srimad Bhagavatam Class, 2017). “Hindular, rüyalara; kahince uyarı güçleri, tıbbî teşhis, ilahî rehberlik, mistik

aydınlanma ve yeni doğumun habercisi gibi çeşitli mühim atıflarda bulunmuşlardır”

28

olgusudur. Diğer dinlerde de çeşitli derecelerde yer alan rüya tabiri” için Hindular birtakım metotlara bağlıdırlar.

Benzer Belgeler