• Sonuç bulunamadı

İNCELENEN ESERLERİN TANITIM

BÜTÜN OYUNLARIM II * Ahmetlerim

3.2. ESERLERDE TESPİT EDİLEN HALK BİLİMİ UNSURLARI “Halk Bilimi”nin unsurları denildiğinde kapsadığı alan oldukça geniştir.

3.2.4. DİĞER BAZI İNANIŞLAR ve GELENEKLER

Halkımızın yüzyıllar boyunca yanında getirdiği bazı inançları vardır. Bu inançlar nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar bazı değişikliklerle gelmiş; bir halk kültürümüzdür. Bu inanışlar da “Halk Bilimi”nin araştırma sahasına girer.

3.2.4.1. UĞUR-UĞURSUZLUK

“Uğur, bir nesnenin, bir kişinin, bir hayvanın, bir işin, bir zamanın, bir yerin özündeki iyiliği, mutluluğu, bereketi, kolaylığı kısacası olumlu niteliği ve gücüdür.” (Boratav 1973: 115)

Burada da belirtildiği gibi halk arasında bütün nesneler davranışlar ve benzeri durumlar uğurlu uğursuz olarak kümelenmiş gibidir adeta kişiler davranışlarını bu inanışlara göre yönlendirirler.

İncelediğimiz eserlerde de bu kavramla karşılaştık.

Fatma – Dur az bekle! (Beşiğin ayakucundan çıkardığı bir çevreyi aileye verir) Uğurdur. Anamındı düğünümde verdi! Al, bugün de benim günüm kara mayanın çılbırına taksınlar!(Cumalı, 2004b: 44)

Binnaz – Dur saçına bir böcek kondu kımıldama! Hem de telli böcek! Aç avucunu…

Gülsüm – Ay ne güzel, ne tatlı…

Binnaz – Uğurdur, uğur getirecek sana!(Cumalı, 2004b: 845)

Ne olursa olsun, günahına razıydı Rabiye! Her akşam bir serçeyi öldüreceğine baykuşun kendisi ölsün! Ama ne zaman Zeliş, yerden bir taş kapsa kavrardı kolunu; “Uğursuz o, elin kurur!” derdi. Kurur muydu eli gerçekten? (Cumalı, 2006e:37)

Duran – Uğur getirdin bana…

Bahar – Mendilimi kaybetmedin değil mi? İçime doğmuştu, mutlu bir haber alacağımı biliyordum. (Cumalı, 2004b: 354)

Nadire kızın elinden su tasını aldı “Su gibi açık olsun yolun! Selametle git!” diyerek içindeki suyu fırlatıp boşalttı arkasından. (Cumalı,2008: 302)

Rabiye mırıldandı: - Kız!...

Zeliş doğruldu ona döndü. -Geldi gene, o uğursuz!...

-Bak önüne, çabuk tut elimi!... (Cumalı, 2006e: 36)

… Öbür konukları annesine “Kardeş, dedi, evde güvercin beslemek uğursuzluktur.” Hiç durmadan güvercinleri azat edin…” (Cumalı, 2006c: 63)

3.2.4.2. BÜYÜ

Amacı iyi veya kötü kaderi etkilemek için girişilen işlemlere “büyü” diyoruz. “Halk dilinde büyük daha dar bir alanda kullanılır, bir kimseyi sevdiğinden soğutmak, düşmanını hasta düşürmek veya öldürmek için yapılan “kötü büyü”, sevdiğiyle muhabbeti arttırmak için “olumlu büyü” şeklinde anlaşılır.

İnsanların hayattaki hırslarının somut bir şekilde ortaya çıkması olan “büyü” Cumalı’nın eserlerinde de kendine yer bulmuştur.

… Bir zaman erik ağacının gölgesinde Aynacı kadınla karşılıklı oturup hal hatır sordular. Kadın derdini yana yakıla anlattı. Kızını Kadıovacıklı’nın oğlundan soğutmasını büyüyü bozmasını rica etti.

Aynacı kadın avluya açık kapısından ahret kokuları gelen zemin katındaki küçük odasına geçti. Duvara oyuk bir raftan yaprakları iyice sararmış bir kitap aldı. Okudu üfledi. (Cumalı, 2006e: 121- 122)

-Kim demiş, benim kızımın gönlü var? Ne zaman anladım ki büyülemişler kızacağımızı; hemen koştum Aynacı kadına bozdurdum büyülerini. (Cumalı, 2006e: 125)

Bugün Perşembe dedi, yarın Cuma, öbür gün cumartesi, daha öbür gün Pazar. Pazara kadar üç gün bu iki parça ekmeği çardağında sakla. Pazar günü, dördüncü gün birinci kuşluk, birinci ikindiüstü, birini kediye, birini köpeğe yedir, kızın selamete çıkar. (Cumalı, 2006e: 112)

3.2.4.3. FAL

Fal; özel teknikleri, uzmanları olan “yorumlama bilgisi” olarak tanımlanabilir. İnsanlar çağlardır başlarına gelecek olayları önceden öğrenebilmenin cazibesine kapılmışlardır. Bu amaçla falcılara başvurulur onların kendilerine özgü tekniklerinden medet umulur. Hayatın bir parçası olan fal Necati Cumalı’nın eserlerindeki kahramanların da merakı olmuştur.

Sümbül kadın eteğinin altındaki bir torbadan bir avuç kuru bakla, bir avuç kuru bakla, bir gümüş kırklık, bir mavi boncuk, bir de kömür parçası çıkardı. Baklaları saydı.

- Tamam on iki tane… Bu mavi boncuk murat, bu kömür parçası sıkıntı, bu gümüş kırklıkta para…

Öyleyse kısmet Zeliş için olsun… -Tut bakayım kızcağızım niyetini… -Tuttum…

Sümbül kadın gözlerini kapadı:

-Bu falın onu yalansa beşi sahi olsun! Bu el benim elim değil Fatma anamızın eli! Kısmetin ne ise falında görünsün. (Cumalı, 2006e: 131-132)

Gülsüm – Kanatlarını açtı!

Binnaz – Üfle üfle (Gülsüm, avucunu dudaklarının hizasına yaklaştırır hafifçe üfler.)

Gülsüm – Uçtu! Uçtu! Vallahi uçtu!

Gülsüm/Binnaz – (Birlikte) Azat buzat beni cennet kapısında gözet! (El ele verir sevinçle sıçrayarak dönerler)

Gülsüm – Uçtu, uçtu! Ah ne güzel! Niyetim olacak mı dersin? Binnaz – Elbette, nasıl uçtu görmedin mi?

Gülsüm – Sözleştiğimiz tarafa uçtu! (Cumalı, 2004b: 846)

3.2.4.4. NAZAR

Nazar Arapça bir sözcüktür. Türkçe karşılığı bakış anlamındadır. Bazı insanların bakışlarındaki kötülük, zararlı güç ve bu niteliğiyle başkalarına zarar vermesine “nazar değme” adı verilir. Toplumda bu çok korkulan “nazar değme”sine karşı pek çok koruyucu dualar ve eşyalar vardır. Bunların “nazar”dan koruduğuna inanılır.

Cumalı’nın eserlerinde de bu inanışa rastladık.

Ana – Çekilin beşiğin başından! Uyuyan çocuğa bakılmaz! Nazar değdireceksiniz! (Cumalı, 2004b: 43)

Ertesi sabah erkenden, arabanın bir köşesine mavi boncuklu bir nazarlık bağladı. Ardından sular döktü, Halim’i uğurladı.(Cumalı, 2004a: 173)

Adam söze karıştı:

- Hayvana nazar değmiş ağam…(Cumalı, 2004a: 120)

- Kızıma nazar değdi diye ağlar dururmuş kadın. (Cumalı, 2004a: 167)

3.2.4.5. RÜYA

Rüyanın şimdiye dek birçok tanımı yapılmaya çalışılmışsa da, bu kavramın nedenlerinin çokluğu, kusursuz bir tanımın yapılmasına engel oluşturmaktadır. Eskiden beri insanlar rüyaları hep bir işaret, belirti olarak görmüşler ve yorumlamışlardır. Zamanla düşlerin yorumlanması için yorumcular, kitaplar ortaya çıkmıştır.

Araştırmalardan rüya kavramına olan inancın ne kadar kuvvetli olduğunu görmek mümkün öyle ki bir düş gördüğünü haber veren kimse, düşünü anlatmadan, karşısındakinin: “Hayırdır İnşallah!” demesi gerekir.” (Boratav, 1973 s. 117)

Cumalı’nın eserlerindeki kahramanların da rüyanın gizemine kapıldığını görüyoruz.

-Anne dün gece bir rüya gördüm -Hayırdır inşallah, dedi annesi, anlat. Türkan, bir an durdu içini çekti. -Ah anne, öyle güzeldi ki… -Nasıldı kızım

Türkan’ın rüyası gözlerinin önüne geldi.

-Bir ağaç gördüm anne, önce küçüktü adeta fidandı. Sonra büyüdü, büyüdü. Sonra anne, ağabeyimle o ağaca çıktık. Ta tepelerine kadar. Göğe bakıyordum. Elimi uzatsam bulutu tutabileceğimi sanıyordum.

-Eee?...

-Yere baktım yerden de o kadar yüksekte değildik.

Annesi kızına aktı, göğüs geçirdi. Kızının rüyasını yorumladı: -Ağaç görmek uğurdur kızım sevineceksin. (Cumalı, 2006c: 58- 58)

Gelin – Dur bakayım?... Ah anneciğim, az kaldı unutacaktım. Dün gece rüyamda iki dizi kırmızı biber gördüm!...

Kaynana – Nerede? Gelin – Tavanda asılıydı!

Kaynana – Hayırdır inşallah! Kaç kez söyledim! Gördüğün rüyayı anlatmadan işe başlamak iyi değildir diye…

Kaynana – Dur bakayım! Kırmızıbiber görmek iyi değildir. Acı söz!... Yeşil görsen murat sayılır. Ama kırmızıbiber acı söz! Gelin – Ah rüyam çıktı! Vallahi çıktı. (Cumalı, 2004b: 94)

Görümce – Hayırdır inşallah! Bak dün gece rüyamda ne gördüm!

Görümce – Taşlıktaki minderin üstüne oturmuşum! Saçlarımı çözdüm, taramaya başladım bizim ikiyüzlü tarakla…

Kaynana – Saç taramak hazırlıktır! Yola çıkacaksın! Sonra? (Cumalı, 2004b: 99)

Esma – Bir de sen benim onu dün akşam nasıl gördüğümü bilsen. Dün gece rüyamda hep o haylazla uğraştım.

Seher – Tevekkeli değil, hayatta korkak olanlar rüyada hep atak olur derler… (Cumalı, 2004b: 237)

Bahar – Gece rüyamda bil ne gördüm? Duran – Hayırdır inşallah!

Bahar – Bil… Duran – Gelinlik.

Bahar – Keşki… (Cumalı, 2004c: 340-341)

3.2.4.6. İLENÇ

“Eski Türkçede alkış deyimiyle gösterilen hayır dualarının hepsi iyilik getirici güçte büyülü sözler sayılır. İlençlerin (eski deyimiyle bed-du’a, kargış) olumsuz yönden aynı derecede büyülük gücüne inanılır. Kargışları çok etkili kimseler olduğu da yerleşmiş bir inançtır; öksüzlerde, çaresiz yoksul kimselerde bu gücün üstünlüğü kabul edilir. (Boratav, 1973: 104)

İnsanlar “ilenç”ten vebadan korkar gibi korkar. Birinin bedduasını almak in istenmeyen şeydir. Cumalı’nın eserlerinde de bu beddualara örnekler tespit ettik.

Kocabaşlara türlü lanetler, ilenmeler yağdırarak bahçelerinin sınırlarına doğru ilerlediler. (Cumalı, 2004b: 19)

Bana yar olmazsan sen de bu dünyada yarsız kal. Vefasız çıkarsan gençliğinin hayrını görme. (Cumalı, 2004a: 46)

Ayşe – Her ne demeye geldilerse gönenmesinler hayır görmesinler inşallah, yüzleri gülmesin inşallah.

Ethem – Öyle deme bacım! Haksız yere ilenme! Onları da yerinden yurdundan ayıran sebep her neyse bilmem gerek! (Cumalı, 2004b: 838)

Sen yetiştir gül gibi kızını, ver ellere yüzü gülmesin! Ne diyeyim? Yüzleri gülmesin, evleri başlarına yıkılsın inşallah…(Cumalı,2006e: 77)

Yere batasıcalar, boyunları altında kalasıcalar… (Cumalı, 2006e: 78)

“Cehenneme kırmış boynunu, boynu kırılacısa!” (Cumalı, 2004b: 19)

Ayşe – İftiradır yalandır! İnanma, garazdır! Tövbe tövbe! Uyduranların leke sürenlerin yüzü gülmesin inşallah! (Cumalı, 2004b: 857)

… Günyüzü görmesin, sürünsün inşallah! Namerde muhtaç olsun… (Cumalı, 2006a: 87)

- Böyle iftira atılır mı, insan korkmaz mı? Yüzleri gülmesin, evleri yıkılsın… (Cumalı, 2004a: 19)

3.2.4.7. MUŞTU - MÜJDE

Sevindirici haber, anlamına gelen müjde; Cumalı’nın eserlerinde de kendine yer bulmuştur.

Hoplayıp, zıplayarak muştusunu istediğini gördü. (Cumalı, 2007b: 124)

… Bir saat mi? Bir yıl mı? Orasını pek ölçemedim! Muştucu geldi, baba oldun, oğlun var, dedi… (Cumalı2004b: 40)

Gelince – Muştumu isterim… Muştumu isterim Emmi – (Ali’ye) Keseni hazırladın mı?

Ali – (Gelince’ye) Muştu senin…

Gelince – Fatma’n kurtuldu! Oğlun var… Nur topu gibi…(Cumalı, 2004b: 41)

SONUÇ

Edebiyat dünyasına şiirle giren Necati Cumalı, oyun yazarlığında daha ilk oyunu “Boş Beşik (1949) ile Anadolu çizgisine yönelen sanat anlayışını müjdeler. Halk kaynağından beslenen sanat anlayışı eserlerinin de temeli olur. Eserlerinde masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıtır. İnsanı ve gerçekleriyle Anadolu, Cumalı için sonsuz bir kaynak olarak belirir.

Elli beş yılı aşkın sanat hayatında yetmişten fazla esere imza atan Cumalı’nın hayatın gerçeğini derinliğine kavrayışı, realiteyle estetik ölçülere taşıyan şiirli üslubu eserlerini etkileyici ve orijinal kılmıştır. Eserlerini titizlikle işleyen yazar, başarıyı halkın hayal gücüyle yarattığı unsurlara inmekte bulur. Cumalı için halk unsurları ve folklor malzemeleri vazgeçilmez kaynaklardır. Cumalı’nın eserlerinde mitolojik unsurlardan tarihi konulara kadar uzanan bir kültür zenginliği esastır.

Mahallî ve millî değerlerden insanlığa ait ortak değerlere uzanan Cumalı’nın eserlerinde sergilediği temel özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz.

Fikri temelde “ulus olma” bilinciyle Atatürkçü, çağdaş ve laik bir toplum anlayışı esastır. Bu anlayışla ve hümanist bir yaklaşımın madde ile mana arasında bocalayan Anadolu insanının sorunları ve toplumun aksayan yönleri belirlenir.

İnsanı temelde, çevre şartlarının insanı şekillendirmesi, içgüdü ile çevre şartları ve törelerin çatışması esastır.

Sosyolojik temelde, anlayışların, değerlerin, fikirlerin ve duyguların çatışması sergilenir. Bölgesel sorunlar, farklı düşünce ve adetler, toplum düzenindeki ve devlet çarkındaki aksamalar sahnelenir.

Psikolojik temelde ise kişinin hem kendi “ben”i ile çatışması, hem de “üst ben”i yani çevresi ve toplumla çatışması söz konusudur.

“Yüreğinin yandığı” hemen her konuyu sağlam bir muhteva ile eserlerine taşıyan Cumalı’yı başarılı kılan taraflardan en önemlisi de şüphesiz folklorik unsurları eserlerine taşımasıdır. Bu unsurlar yazarın eserlerinin etkisini tartışılmaz

şekilde arttırmış ve onu halka yaklaştırmıştır. Çalışmamızda yazarın eserlerini bu yönde inceledik ve çalışmamızın sonucunda metin merkezli araştırma yöntemiyle taranan 86 hikâye, 13 tiyatro, 5 romanda: Halk Edebiyatı türlerinden 23 türkü, 9 mâni, 6 ağıt, 2 ninni, 2 tekerleme, 2 efsane tespit edilmiştir. Halk Bilimi unsurları açısından ise geçiş dönemlerine ait 27 unsur; diğer inanışlardan ve geleneklerden ise, 7 uğur-uğursuzluk, 4 büyü, 9 ilenç, 5 rüya,3 müjde, 2 tane nazar ve fal unsuru tespit edilmiştir. Eserlerin türlerine göre bir değerlendirme yaptığımızda toplam tespit edilen 102 unsurun 47 tanesinin tiyatro eserlerinde, 45 tanesinin romanlarda, 10 tanesinin ise hikâyelerde bulunduğu görülmüştür. Yazar tiyatro eserlerini kaleme alırken kendisine Yunan trajedi yazarlarından Sophocles ve Euripides’i örnek aldığını dile getirir, tespit ettiğimiz unsurların tiyatro eserlerinde daha da çok olması bunu kanıtlar niteliktedir.

Necati Cumalı’nın folklorik unsurları ustaca eserlerinde kullanmasının onun edebiyata damgasını vurmuş bir sanatçı olmasında etkili olduğu bir gerçektir. Cumalı’nın eserlerinde “Halk Edebiyatı ve Kültürü Unsurlarının İncelenmesi” olan çalışmamızda, usta kalemin kendi insanımızı ve kendi gerçeklerimizi, kısacası kendi ifadesiyle “biz”i sanatın gerçekliği ve estetiği ölçüsünde folklorik malzemelerin zenginliğiyle eserlerine taşıdığı görülmüştür.

KAYNAKÇA

AKALIN, Sami, “Edebiyat Terimleri Sözlüğü”, İstanbul 1994.

AKALIN, Sami, “Türk Mânileri”, Başbakanlık Kültür Yayınları, İstanbul 1972. AKTAŞ, Şerif, “Necati Cumalı”, Türk Dili, s. 454, Ekim 1989.

ALİ ŞİR NEVÂYÎ, “Mizânül_Evzân”, Haz:Kemal Eraslan, Ankara 1993.

ALPTEKİN, Ali Berat, “Ninni Maddesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. VII, İstanbul 1990.

ALPTEKİN, Ali Berat, “Doğumunun 50. Yazı Hayatının 30. Yılı Münasebetiyle Hocam Prof. Dr. Saim Sakaoğlu”, Konya 1989.

ATALAY, Besim, “Divanü Lugat-it Türk Tercümesi”, Türk Dil Kurumu Yayınları, III. Cilt, 1999 Ankara.

BANARLI, Nihat Sami, “Resimli Türk Edebiyatı Ansiklopedisi”, C.I-II, İstanbul 1971.

BEKTİ, Selahattin, “Baş Yastıkta Göz Yolda Sivas Türküleri”, İstanbul 2004. BİRİNCİ, Necat, “Türkü” İslâm Ansiklopedisi, MEB yayınları, C.XII (tarihsiz). BORATOV, Pertev Naili, “100 Soruda Türk Folkloru”, İstanbul 1973.

_____________________, “100 Soruda Türk Halk Edebiyatı”, Ankara 1982. _____________________, “Halk Edebiyatı Dersleri”, İstanbul 2000.

_____________________, “Le Conte et la Legende” Philoglae Turcicae Fundamenta, Wiesbaden 1965.

CUMALI, Necati, “Acı Tütün (Tütün Zamanı III)” Cumhuriyet Kitapları, Haziran 2006(a).

_____________________, “Ay Büyürken Uyuyamam”, Cumhuriyet kitapları Ekim 2004(a).

_____________________, “Bütün Oyunlar I”, Cumhuriyet Kitapları, Ekim 2004(b). _____________________, “Bütün Oyunları II”, Cumhuriyet Kitapları, Ekim

2004(c)

_____________________, “Değişik Gözle”, Cumhuriyet Kitapları, Aralık 1998. _____________________, “Oyunlarımızda Folklorun Yeri”, Türk Halk Edebiyatı ve Folklorunda Yeni Görüşler I, Haz: Fevzi Halıcı, Konya Kültür ve Turizm Derneği Yayınları, Ankara 1985.

_____________________, “Revizyonist”, Tekin Yayınevi, İstanbul 1980. _____________________, “Raik Alnıaçık’a Mektup”, Türk Dili Dergisi, S.30, Mayıs-Haziran 1992.

_____________________, “Yağmurlarla Topraklar (Tütün Zamanı II)”, Cumhuriyet Kitapları, Mart 2006(d).

_____________________, “Yalnız Kadın”, Cumhuriyet Kitapları, 2006(c). _____________________, “Yeşil Bir At Sırtında”, Can Yayınları, İstanbul 1990. _____________________,“Yaşamın Diyeti”, Yaşlanmaz Şair Çocuk Necati Cumalı’ya Selam Seçkisi, Hacettepe Üniversitesi, Atatürkçü Düşünce Topluluğu, Ankara 1996.

_____________________, “Viran Dağlar”, Cumhuriyet Kitapları, Temmuz 2008. _____________________, “Zeliş (Tütün Zamanı I)”, Cumhuriyet Kitapları, 2006(e). CUMALI, Necati, Oktay Akbal, Melisa Gürpınar, “Konuşmalar”, Türk Dili Dergisi, S. 30, Mayıs-Haziran 1992.

DEVELLİOĞLU, Ferit, “Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat”,Ankara 1996. DİZDAROĞLU, Hikmet, “Halk Şiirinde Türler”, Türk Dili, Halk Edebiyatı Özel Sayısı, S207, Ankara 1968.

ELÇİN, Şükrü, “Halk Edebiyatına Giriş”, Akçağ Yayınları, Ankara 1986. ERGİN, Muharrem, “Dede Korkut Kitabı”, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1999. ERGİN, Muharrem, “Dede Korkut Kitabı I”, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2004.

GÖRKEM, İsmail, “Türk Edebiyatında Ağıtlar”, Akçağ Yayınları, 2001. GİİB, “Osmanlı Şiiri Tarihi”, İstanbul 1943.

KABAKLI, Ahmet, “Türk Edebiyatı Ansiklopedisi”, 1982. KAŞGARLI, Mahmut, “Divanü Lügati’t Türk”, Ankara 1993.

KÖPRÜLÜ, Fuad, “Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar”, Ankara 1976. KUNOS, İgnazs, “Halk Edebiyatı Numuneleri, Türkçe Ninniler”, İstanbul 1941. KURDAKUL, “Yaratma Özgürlüğü ve Anayasalar”, Sanat Olayı, s. 10, Ekim 1981. ONAY, Ahmet Talat, “Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i”,Haz: Cemal Kurnaz, Ankara 1996.

ÖNAL, Mehmet Naci, “ Muğla Efsaneleri”, Muğla 2003.

SAKAOĞLU, Saim, “Efsane Araştırmaları”, Selçuk Üniversitesi, Konya 1992. TAŞ, Songül, “Necati Cumalı ve Oyunları”, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2001.

TERZİBAŞI, Ata, “Türk Edebiyatı’nda Mâni Biçiminin Doğuşu ve Gelişmesi”, Türk Yurdu, C III, Ankara 1961.

YARDIMCI, Mehmet, “Başlangıçtan Günümüzü Halk Şiiri, Aşık Şiiri, Tekke Şiiri”, Ürün Yayınları, İzmir 1998.

İslam Ansiklopedisi, C. 7, İstanbul 1993. Meydan Larousse, C. 2, İstanbul 1990.

Temel Türkçe Sözlük / Sadeleştirilmiş ve Genişletilmiş Kamus-ı Türkî, İstanbul 1985

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1986. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998.

Özgeçmiş

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Özgeçmiş

Adı Soyadı: YASEMİN SAVAŞ Doğum Yeri: KONYA

Doğum Tarihi: 12-12-1979 Medeni Durumu: EVLİ Öğrenim Durumu LİSANS

Derece Okulun Adı Program Yer Yıl İlköğretim Mehmet Hasan

Sert İÖO Meram Konya 1990 Ortaöğretim Meram Orta

Okulu Meram Konya 1993 Lise Selçuklu Lisesi Yabancı Dil

Ağırlıklı Selçuklu Konya 1997 Lisans Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Selçuklu Konya 2002 Yüksek Lisans

Becerileri: Yemek, El sanatları

İlgi Alanları: Kitap okumak, Sinema, Tiyatro İş Deneyimi: MEB bünyesinde öğretmen Aldığı Ödüller:

Hakkımda bilgi almak için önerebileceğim şahıslar:

Yard.Doç. Dr. Emine Gökçen Koçer Arş.Gör. Selcen Erdal

Tel: 0505 377 86 94

E-Posta: yaseminmavi@mynet.com Adres Mahmut Şevket Paşa İÖO

Benzer Belgeler