• Sonuç bulunamadı

Diğer İlgililer 167 

Belgede Yük alacaklısı hakkı (sayfa 180-187)

C. ALACAKLI 163 

2. Diğer İlgililer 167 

a. Sigortacı

Büyük sermayelerle yapılan deniz ticaretinde girişimciler, Kanun’daki güvencelere ek olarak sorumluluğunu ve oluşabilecek zararlarını sigorta ettirerek deniz ticaretinin risklerinden dolayı kendini korumaya çalışmaktadır. Hatta günümüzde neredeyse sigortasız deniz ticareti yapılmamaktadır.

      

521 YTTK m. 1238, “(1) Navlun sözleşmesiyle taşıyan, navlun karşılığında:

a) geminin tamamını veya bir kısmını ya da belli bir yerini taşıtana tahsis ederek denizde eşya taşımayı üstlenir (“yolculuk çarteri sözleşmesi”); veya

b) ayırdedilmiş eşyayı (parça eşya) denizde taşımayı üstlenir (“kırkambar sözleşmesi”).

(2) Bu bölümdeki hükümler posta idaresinin denizde eşya taşımalarına uygulanmaz.”

522 ÜLGENER, Tasarı, sh. 298. YTTK m. 1136 bu haliyle donatan/taşıyanın ödenmeyen navlun alacağını zora sokmaktadır. Madde bu husus gözetilerek tekrar kaleme alınmalı ve genişletilmelidir. ÜLGENER, Tasarı, sh. 297.

Deniz ticareti yapan kişilerin sorumluluklarını veya zararlarını tazmin eden sigorta şirketleri de, sigortacının halefiyeti ilkesi uyarınca sigorta ettirenin yerine geçmekte ve ödedikleri sigorta tazminatına karşılık varsa sigorta ettirenin üçüncü kişiden olan alacaklarına halef olmaktadırlar. Türk Ticaret Kanunu, konuya ilişkin 1361. maddesinde borçlarını yerine getiren ve sigorta tazminatını ödeyen sigortacının, sigorta ettirenin üçüncü şahıstan olan haklarına, taşıyanın müşterek avarya garâme alacağının yerine geçen tazminat hakkı üzerindeki gemi ve yük alacaklısı hakları baki kalmak şartıyla, (TTK’nın 1256 ve 1258 inci maddelerin 2 nci fıkralarının hükümlerine halel gelmeksizin), halef olacağını düzenlemiştir. Şu halde taşıyanın navlunu taşıtan ve/veya gönderilenden talep hakkının var olduğu bir halde navlun için taşıyana tazminat ödeyen sigorta şirketi, onun taşıtan ve/veya gönderilenden olan navlun alacağına halef olur. Taşıyanın navlun alacağı için taşıtan ve/veya gönderilene talepte bulunması ve yükün gönderilene tesliminden itibaren 30 günlük sürenin de geçmemiş olması şartı ile varsa yük alacaklısı hakkı sigortacıya geçmektedir. Ancak sigortacının yük alacaklısı sıfatı için ayrıca, TTK m. 1361/III uyarınca sigortacısına karşı sorumluluğu bir yana, taşıyanın navlun ve özellikle yük alacaklısı hakkından da feragat etmemiş yahut başka bir şekilde söz konusu hakları sona erdirmemiş olması da gerekir.

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da sigortacının halefiyeti, mevcut düzenlemeye paralel olarak 1450. madde ile düzenlenmiştir. Dolayısıyla yürülüğe girmesi halinde navlun alacağından kaynaklanan rehin hakkı (hapis hakkı), yukarıda belirlediğimiz şartlarla sigortacıya ait olacaktır.

Sigortacının navlun ve buna bağlı olarak yük alacaklısı hakkının alacaklısı olabileceği diğer bir durum da TTK m. 1420 ve devamı hükümlerinde düzenlenen sigortalının sigorta edilen şey üzerinde sahip olduğu hakları devrederek sigorta bedelinin tamamının ödenmesini isteme imkânı veren “bırakma” hakkıdır. Söz konusu hükme göre, sigortalının bırakma hakkı için geminin gaip olması ya da gemi ve yüklerin ambargo edilmiş, muharip bir devlet tarafından müsadere olunmuş, başka her hangi bir nedenle bir kamu tasarrufu veya deniz haydutları tarafından el konulmuş olması gerekir. Ayrıca hükmün ikinci fıkrasında öngörülen sürelerin geçmesine rağmen el onulma hallerinin ortadan kalkmamış olması da aranır. Böylelikle sigortalının bırakma hakkını kullandığını beyan ettiği andan itibaren

navlun ve yük alacaklısı hakkı dâhil sahip olduğu bütün hakları sigortacıya geçmektedir (TTK m. 1427/I). Hükmün üçüncü fıkrasında da navlun alacağı için geminin bırakılması halinde bırakma beyanından sonra kazanılmış olmak şartiyle, kazanın vuku bulduğu yolculuğun safi navlununın geminin sigortacısına ait olacağı523; navlunun bu kısmının mesafe navlununun tesbitine ilişkin hükümlere göre hesap olunacağı düzenlenmiştir (TTK m. 1427/III). Şu halde navlun alacağına bağlı yük alacaklısı hakkı da navlun alacağı ile birlikte bırakma karşılığında sigortalıya (sigorta ettiren) geçmiş olur. Ancak bırakmaya sebep olan hallerin de yükün ambargo edilmek veya düşman devletin eline geçmek gibi sigortalıda kalmasını engelleyecek bir nedenden kaynaklanmamış olması gerekir. Başka bir ifade ile üzerinde rehin hakkının kullanılabileceği yükün fiilen ve/veya hukuken zıyaa uğramamış olması da hakkın tabiatı gereği bir zorunluluktur. Bu konuda olumsuz bir diğer şart da navlun alacağının ayrıca sigorta edilmemiş olmasıdır. Zira TTK m. 1427/III son’a göre, navlunun ayrı olarak sigorta ettirilmesi halinde, sigortalının uğradığı zararı ödemek, navlunun sigortacısına aittir. Gerçi bu durumda sigortacı navlun ve ona bağlı olarak yük alacaklısı hakkının alacaklısı sıfatına sahip olmaktadır. Ancak bu sigortalının bırakma hakkından değil, yukarıda belirttiğimiz üzere sigortacının halefiyetinden kaynaklanmaktadır.

b. İpotek Alacaklısı

Gemi, taşıdığı büyük ekonomik değere karşılık mâlikinin ihtiyaç duyacağı kredi alacakları için de önemli bir güvence teşkil eder. Bu sebeple gemi mâliki de, gemisini alacağı krediler için teminat olarak gösterebilmektedir524. Gemi ipoteği teslimsiz bir rehin hakkı olup, sicile tescille kurulur. Yani gemisini ipotek veren malik, onu işletmeye devam edebilir Ancak geminin işletilmesi de, bu işletme sırasında gemi alacaklısı hakkı gibi ipotek alacağından önce gelen yeni bazı rehin haklarının ortaya çıkmasına, geminin zıyaı yahut hasarına sebep olabilir. Bu sebeple

      

523 Sigortalının bırakma hakkını kullanması halinde navlun alacağının sigortacıya geçmesinin esasında gemi mülkiyetinin de ona geçmiş olmasından kaynaklandığı iddia edilmektedir. Görüş için bkz. KARAYAZGAN, Tez, sh. 53; KARAYAZGAN, “Deniz Hukukunda Navlun (=Eşya Taşıma Ücreti) Bakımından İlgili Şahıslar”, İstanbul Barosu Dergisi, C. 67, S. 4-5-6, sh. 272- 275; ERGUVAN, sh. 107.

524 KALPSÜZ, Gemi Rehni, sh. 44; AKINCI Sami, Türk Hukukunda Gemi İpoteği, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 1958, sh. 6; ÇAĞA/KENDER I, sh. 114;

Kanun, ipotek alacaklısı lehine gemi ile birlikte sigorta tazminatı ve navlun alacağı gibi değerleri de teminatın kapsamına almıştır.

Bu çerçevede TTK m. 900/I’de navlun alacağının ipoteğin kapsamında olduğu belirtilmiştir ve ipotek alacaklısının, alacağınına karşılık borçlunun üçüncü kişilerden olan (taşıtan ve/veya gönderilen) pişmanlık navlunu, mesafe navlunu ve sürastarya ücretinin de dâhil olduğu navlun alacağına525 el uzatabileceği açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm karşısında ipoteğe konu alacağın ödenmemesi ve taşıyanın navlun alacağının da baki olması şartı ile navlun ve buna bağlı yük alacaklısı hakkının alacaklısı değişmekte ve hak, ipotek alacaklısına geçmektedir. Gemi yolculuk sırasında zıyaa uğrar yahut ipotek alacağından önce gelen bir gemi alacaklısı hakkının kullanılması sebebiyle teminat fonksiyonunu tamamen veya kısmen yitirirse, navlun, gemi ve ipoteğin kapsamına dâhil diğer değerlerle birlikte veya tek başına teminata konu olur. Ancak bu durum, navlun alacağının donatan/taşıyana ipotek sözleşmesinden veya ipotek alacağı muaccel olmadan önce ödenmiş olması halinde mümkün değildir526.

İpotek alacaklısının talep edebileceği navlun, icra takibinin başladığı veya donatanın iflasına karar verildiği tarihten itibaren, geminin paraya çevrilmesine kadar geçen süreye ait navlundur (TMK m. 863/I). İpotek alacaklısı, navlun alacağı üzerindeki bu haklarını borçlu taşıtan ve/veya gönderilene ancak icra takibinin kendilerine tebliğinden itibaren ileri sürebilir (TMK m. 863/II). Zira ancak bu tebliğ ile borçlu taşıtan ve/veya gönderilen durumdan haberdar olabilir. Taşıtan ve/veya gönderilen icra takibinin tebliğinden yahut iflasın ilanından önce donatan/taşıyana iyiniyetle navlunu öderse, donatan/taşıyanla birlikte ipotekli alacaklıya karşı da borcu sona erer527. Buna karşılık tebliğin ardından taşıtan ve/veya gönderilen navlun için ipotek alacaklısına karşı sorumlu olacağından, navlunu donatan/taşıyana       

525 KALPSÜZ, Gemi Rehni, sh. 93; AKINCI, İpotek, sh. 90.; ÇAĞA/KENDER I, sh. 118;

ÇETİNGİL/KENDER, Deniz Ticareti Hukuku, sh. 63; ERGUVAN, sh. 106; Aynı şekilde

gemi ipoteğine dahil navlunun, bu konuda Ticaret Kanunu’nda açık bir hüküm bulunmamakla beraber, gemi alacaklısı için Kanun’da kabul edilen gayrisâfi navlun olması gerektiği ileri sürülmektedir. Görüş için bkz. ERGUVAN, sh. 106; KARAYAZGAN, Tez, sh. 47, dn. 87;

KARAYAZGAN, İlgili Şahılar, sh. 270.

526 Böyle bir durumda navlun alacağının sona ereceği yönünde bkz. AKINCI, İpotek, sh. 91;

ÇAĞA/KENDER I, sh. 119; KARAYAZGAN, Tez, sh. 47; KARAYAZGAN, İlgili Kişiler,

sh. 270; ERGUVAN, sh. 105

ödemekle sorumluluktan kurtulamaz. Diğer taraftan henüz muaccel olmayan navlun alacağı hakkında donatan/taşıyan tarafından yapılan hukukî işlemler ile başka alacaklılar tarafından navlun üzerine konulan hacizler, rehnîn paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlamış olan ipotek alacaklısına karşı hüküm ifade etmez (TMK m. 863/III).

Bu başlık altında açıklığa kavuşurulması gereken bir diğer durum da aynı yükü taşımak için yapılan birden fazla (asıl-alt navlun) navlun sözleşmelerinde hangi navlunun ipoteğin kapsamında olduğu meselesidir. Bu tür bir ilişkide çarter ve konişmento navlunu olmak üzere iki navlun alacağı mevcuttur. Donatan/taşıyanın navlun alacağı olan çarter navlununun ipoteğin kapsamında olduğu husususda herhangi bir tereddüt yoktur. Ancak acaba ipoteğe konu gemi ile yapılan taşımadan kaynaklanmakla birlikte asıl taşıtan/alt taşıyana ait olan konişmento navlunu da ipotek alacağının kapsamında mıdır? Kanaatimizce konişmento navlununun ipoteğin kapsamına dâhil olmaması gerekir528. Zira konişmento navlunu her ne kadar ipoteğe

konu gemi ile yapılan taşımadan da kaynaklansa, alacaklısı olan asıl taşıtan/alt taşıyan, ipotek sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü kişi durumundadır. Rehin hakkı ya üçüncü bir kişiden olan alacağına karşılık olmak üzere alacaklı ile rehin borçlusu arasında yapılacak bir sözleşmeden ya da kanundan kaynaklanmalıdır ki, her iki durumda da bu ihtimâl yoktur. Bu sebeple asıl taşıtan/alt taşıyanın donatan/asıl taşıyanın şahsi bir borcu sebebiyle alt taşıma sözleşmesinden kaynaklanan navlun alacağından (konişmento navlunu) mahrum kalması hukukun genel ilkelerine ve hakkaniyete uygun düşmez529.

İpotek alacaklısı, donatan/asıl taşıyanın da sahip olması şartıyla, alacağı ödenmedikçe yahut o değerde bir teminat gösterilmedikçe yükün teslimini engelleme hakkına sahiptir.

Yeni Türk Ticaret Kanunu, yürürlükteki Kanun’un 900. maddesine karşılık gelen 1020. maddesinde çalışmamızla ilgili önemli bir değişiklik öngörmektedir. Buna göre 900. üncü maddenin birinci fıkrasının navlun ile ilgili ikinci cümlesi, navlunun taşıyanın geminin işletilmesinden dolayı değil, yük taşıma taahhüdünün ifası karşılığında talep edeceği bir ücret olması gerekçesiyle metinden çıkarılmıştır.       

528 Aynı yönde KALPSÜZ, Gemi Rehni, sh. 95; AKINCI, İpotek, sh. 90; ERGUVAN, sh. 106. 529 Aynı görüşte ERGUVAN, sh. 106.

Başka bir ifade ile Yeni Kanun’a göre navlun, ipoteğin kapsamında değildir. Bu durumda, yürülüğe girmesi halinde, ipotek alacaklısının navlun alacağı ve buna bağlı rehin hakkının (hapis hakkı) alacaklısı sıfatı söz konusu olmaz.

c. Navlun Alacağını Temlik Alan Kişi

Navlun alacağı, geminin mülkiyetinden bağımsız bir şekilde, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü bir kişiye temlik edilebilir. Zira navlun alacağının, Borçlar Kanunu’nun alacağın temlikine ilişkin hükümleri çerçevesinde (BK m. 162-172) devrine bir engel yoktur.

Yazılı şekilde yapılmak şartıyla navlun alacağının devredilmiş olması, onu temin eden yük alacaklısı hakkının da devri sonucunu doğurur. Bu halde borçlu, navlunu yeni alacaklıya ödemek zorundadır530. Yük alacaklısı hakkı, kanundan kaynaklanan bir teminat olmakla, alacağın devri ile kendiliğinden yeni alacaklıya geçeceğinden, teminatın da devri için ayrıca teminat borçlusunun rızası aranmayacaktır.

Bununla birlikte devrin borçlu taşıtan ve/veya gönderilene de bildirilmesi, gerek iyiniyetle eski alacaklıya yapılan ödeme sebebiyle alacağın sona ermesini engellemesi gerekse yük üzerindeki rehin hakkının kullanılabilmesi açısından önemlidir. Zira taşıtan veya gönderilenin iyiniyetle navlun bedelini taşıyana ödemesi hakkın sona ermesine sebep olur (BK m. 165). Borcun sona ermesine paralel olarak, onu temin eden yük alacaklısı hakkı da ileri süremez.

Navlun alacağının borçlu taşıtan ve/veya gönderilene bildirilmesi halinde ise, navlunun yeni alacaklıya ödenmesi gerekir. Aksi halde temlik alan kişi alacağın tekrar tahsilini sağlayabileceği gibi, yük alacaklısı ve hapis haklarının da alacaklısı sıfatı ile navlun kendisine ödeninceye veya o değerde başka bir teminat

      

530 Bununla birlikte yük alacaklısı hakkı gibi kanundan kaynaklanan bir rehin hakkı olan hapis hakkının alacağın devri ile birlikte yeni alacaklıya geçip geçmeyeceği meselesi doktrinde tartışmalıdır. Buna göre bir görüş hapis hakkının dürüstlük kuralına dayanmasını gerekçe göstererek alacağın devrinin, alacağa bağlı hapis hakkını yeni alacaklıya geçirilmeyeceğini ileri sürmektedir. KÖPRÜLÜ/KANETİ, sh. 374. Buna karşılık bizce de uygun olan diğer bir görüş ise hapis hakkının alacağa bağlı bir yan hak niteliğinde olması nedeniyle BK m. 168 uyarınca teminat altına aldığı alacağın devri ile yeni alacaklıya geçebileceğini kabul etmektedir. Görüş için bkz. OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY–ÖZDEMİR, sh. 837.

gösterilinceye kadar yükün teslimini engelleyebilir ve yükü sattırmak suretiyle alacağını karşılamak imkânına sahip olur.

Diğer taraftan devralanın (yeni alacaklı) borcun ifasını taşıtan ve/veya gönderilenden isteyebilmesi için alacağı devraldığını ispat etmesi gerekir ve bunu da "devir senedi'ni ibraz etmek suretiyle yapabilir. Keza taşıtan ve/veya gönderilen, devri öğrendiği anda taşıyana karşı sahip bulunduğu defi ve itirazları devralana karşı da ileri sürebilir (BK m. 167/I). Ancak, borçlunun ileri sürebileceği defi ve itirazların alacağa bağlı bulunması şarttır. Kaldı ki borçlunun ileri sürebileceği defi ve itirazlar, ancak onun devri öğrendiği anda sahip bulunduğu defi ve itirazlardır.

Borçlu, devredene karşı sahip bulunduğu alacakları devralana karşı takas etmek yetkisine de sahiptir. Ancak, borçlunun devredenden olan bu alacağının devrolunan alacaktan önce muaccel olması şarttır (BK. m. 167/II). Borçlu, devralana karşı takas ileri sürmek suretiyle devrolunan alacağı ona ödemekten kaçınabilir. Borçlar Kanunu’muz takas ileri sürme imkânını sadece borçluya tanımıştır; bu bakımdan devralan, bunda bir menfaati olsa dahi takas ileri süremez.

d. Geminin Yeni Mâliki

Gemi mülkiyetinin devri açısından Kanun, meseleyi ilgili hükümlerinde (TTK m. 866 vd.) sicile kayıtlı gemiler, sicile kayıtlı olmayan gemiler ve gemi payının devri olmak üzere üç ayrı ihtimâle göre farklı şekilde düzenlemiştir. Buna karşılık devrin navlun alacağına etkisi ise Kanun’un “nef’i ve hasar” başlıklı 870. maddesinde düzenlemiştir. Anılan maddesinde Kanun, gemi veya payının devri halinde yarar ve hasar hakkında Borçlar Kanunu’nun 183. maddesi hükmünün tatbik olunacağını hüküm altına almıştır. BK m. 183’te de halin icabı veya özel şartlar dışında, satılan şeyin yarar ve hasarının sözleşmenin kurulması anından itibaren alıcıya geçtiği öngörülmektedir. Buna karşılık TTK m. 871’de bir gemi veya payının devredilmesinin, devredenin üçüncü kişilere karşı olan borçlarını etkilemeyeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla devirden önce yapılmış bir navlun sözleşmesini gemisini devreden donatan/taşıyan ifa etmekle yükümlü olup; ifa ettiği navlun sözleşmesinden

kaynaklanan ücret531 ve bu ücretten kaynaklanan yük alacaklısı hakkının alacaklısı olur.

Gemi veya gemi payının, gemi yolculukta bulunduğu sırada devredilmesi halinde ise bu yolculuğun kâr veya zararı, aksine anlaşma olmadıkça, devralana aittir. (TTK m. 870/I). Keza geminin teslimi için belirli bir günün kararlaştırılmışsa sözleşmede aksine hüküm olmadıkça, yarar ve hasar kararlaştırılmış olan bu günden itibaren devralana geçer (TTK m. 870/II ). Şu halde geminin yolculuk sırasında devrinde o yolculuktan kaynaklanan navlun532 ve dolayısıyla yük alacaklısı da yeni mâlike ait olur.

Geminin yeni mâlikine navlun ve yük alacaklısı sıfatı veren Kanun’nun anılan hükmü, Yeni Kanun’un 1002/III hükmünde dili sadeleştirilmek sureti ile aynen muhafaza edilmektedir. Dolayısıyla Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra navlun alacağı ve buna bağlı rehin hakkı (hapis hakkı) konusunda mevcut durumda bir farklılık olmayacaktır.

Belgede Yük alacaklısı hakkı (sayfa 180-187)

Benzer Belgeler