• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3. TÜRK SLAM EDEB YATINDA LAH NEFES VE DEVR YELER

3.3. DEVR YELER

3.3.1. DEVR YEN N TANIMI

Tekke ve Tasavvuf edebiyat9n9n en karmaC9k ve izah9 en zor türlerinin baC9nda gelir. Özellikle “tenasüh” ve “evrim” telakkileriyle kar9Ct9r9lmas9 sebebiyle ciddi ve anlaC9labilir bir tan9mlama gerekmektedir. Devriye, yarat9l9C9n baClang9c9 ve sonu, varl9@9n nereden gelip nereye gitti@i ve bu ikisi aras9ndaki safahat9n tasavvufa göre izah9d9r. Yani, “tekvîn”, “sudûr” ve “tecellî” meselelerini tasavvufta daireye benzeterek izah edildi@i için buna “devir”, bundan do@an türe de “devriye” denmiCtir.149

Devriye, rûhun âlemi dolaCmas9n9 konu edinen Ciirdir. Daha çok devriye, BektâCîlerce baCvurulan bir naz9m türüdür. Devriye Ciirleri, mutlak varl9ktan insana, insandan asl9na dönüCe kadar süren devri anlatan Ciirlerdir 150

Devir kuram9na göre @ayb âlemine yani madde âlemine düCen varl9k, önce cemat (cans9zlar) sonra bitki, daha sonra hayvan ve daha sonra da insan biçiminde görülür. Bu dört ö@eden geçen insano@lu as9l gerçe@e dönmek, kavuCmak ister. Son derece yükselir ve Tanr9’ya kavuCur. Ondan sonra yeniden asl9na kavuCur. Bu bir insî ç9k9Ct9r.151

148 Selçuk, Ali; Tahtac lar, stanbul 2004, s. 16 149 O@uz, Öcal; age, s. 228

150 Onay, Ahmet Talat; age, s. 233

Devriye, evrenin ve insan9n Tanr9’dan ç9k9p tekrar Tanr9’ya dönmesi felsefesine göre yaz9lan tasavvuf Ciiridir.152

.Devriyeler “devir” nazariyesinin ran ve Türk tasavvuf edebiyatlar9n9n yan9 s9ra özellikle tekke, halk ve BektâCî edebiyatlar9na ait de@iCik naz9m Cekilleriyle ifade edilmesinden meydana gelmiCtir.153

Devir kuram9n9 anlatan Ciirlere denir. Bu kurama göre evrendeki canl9 cans9z her Cey Allah’tan gelmiCtir, yine Allah’a dönecektir. Devir kuram9, Hz. Muhammed (sav)’in “Ben Nebî iken, Âdem su ile çamur aras9ndayd9” hadisi ile ilgilidir. Mutasavv9flara göre vücûd halindeki Hz. Muhammed yeryüzüne sonradan gelmiCtir. Hâlbuki rûh halindeki Hz. Muhammed ezelden beri vard9. Bir baCka ifade ile bu kuram Cöyle aç9klanabilir: Vakti gelen rûh maddî âleme iner. Önce cans9z varl9klara, sonra bitkilere, hayvana, insana ve en son da insan-9 kâmil’e geçer. Oradan da Allah’a döner ve Onunla birleCir. Bu iniCe “nüzûl”, tekrar Allah’a dönüCe ise “hurûc” denir.154

3.3.2. EDEB YATIMIZDAK YER

Devriye, evrenin ve insan9n Tanr9’dan ç9k9p tekrar Tanr9’ya dönüC felsefesine göre yaz9lan tasavvufî Ciirlere denir.155

Tasavvuftaki devir nazariyesine göre, mutlak varl9k olan Tanr9, bilgisiyle zuhûr eder. Böylece varl9klar9n hakikatleri bilgi görünüCleri olarak ortaya ç9kar. GörünüClerin gerçekleCmesi gerçekler âlemidir ki görünen âlemdir. Bu madde âlemi dört ö@eden, yani toprak, su, hava ve ateCten oluCmuCtur. Nitekim yarat9l9C efsanelerinde de bu dört temel unsuru görmek mümkündür. Göklerle ö@elerin birleCmesinden üç çocuk, yani, hayvan, bitki, maden do@ar. Hayvan derecesinin en olgunu insand9r.156

Devir teorisine göre maddî âleme, yani dünyaya gelen varl9k önce cans9zd9r. Daha sonra bitki, daha sonra hayvan ve en sonra da insan Cekline girer. Yani asl9na dönülmüC olur. Bu devir hareketi daireye benzetilir. “vücud-9 mutlak”tan (mutlak varl9k, Tanr9) evrene gelinceye kadar bölüme “kavs-9 nüzul” (iniC yay9), dünyadan

153 Uzun, Mustafa, Devriye, slam Ansiklopedisi, s. 251 154 Dilçin, Cem; age, s. 348

155 Yard9mc9, Mehmet; age, s. 397

yüce âleme var9ncaya kadar geçen zamana da “kavs-9 uruc” (ç9k9C yay9) denmiCtir. “kavs-9 nüzul”u anlatan devriyeler “arCiyye”, “kavs-9 uruc”u anlatanlara ise “ferCiyye” denir.157

Mutasavv9flar aras9ndaki devriye fikri, Yunan’dan Araplar’a geçen bir panteizm anlay9C9 olabilir. Vahdet-i vücûd telâkkîsinden de daha ileri giden bu pan- teist anlay9C9 (evrendeki bütün canl9 ve cans9z varl9klar9 Tanr9’n9n parças9 olarak görme) slâmîleCtirilmiCtir.158

Devir nazariyesi ile tenâsüh nazariyesinin birbirine kar9Ct9r9lmamas9 gerekti- @ini, baz9 tarikat Cairlerinin “hulul” ve “ittihat” gibi tenâsüh akidelerini maddeleCtirerek “devriyeler” halinde anlatmaya çal9Ct9klar9n9 ifade etmiCtir. AraCt9r9c9, hayat9nda hayvani bir s9fata sahip olan insan9n ölümünden sonra ayn9 hayvan suretine bürünerek tekrar bu âleme gelece@ini öngören tenâsüh inanc9yla, mutasavv9flar9n manzum ve mensur eserlerinde ifade ettikleri hayâlî ve sûfiyâne devir aras9nda bir ba@lant9 olmad9@9n9, tasavvuftaki devir nazariyesinin Kur’an ve hadis çerçevesinde iClendi@ini savunmuCtur.159

Varl9k Birli@ine (vahdet-i vücud) inanan sûfilerce Tanr9 mutlak varl9kt9r. Kâinattaki bütün varl9klar, mutlak varl9@9n tecellîsidir. Mûtî varl9k, hiçbir s9fatla s9fatlanamaz, hiçbir adla ad9 ayd9nlanmaz. Ona mutlak bile denemez, çünkü mutlak oluC da bir kay9tt9r. Hâlbuki o, her çeCit kay9ttan münezzehtir. Ancak anlatabilmek için mutlak varl9k demek zorunday9z.

Mutlak varl9@9n, zat9 iktizâs9, zuhûr etmektir. Su nas9l bo@arsa, ateC nas9l yakarsa, 9C9k nas9l etraf9 ayd9nlat9rsa ve bo@uculu@u sudan, yak9c9l9@9 ateCten, ayd9nlatmay9 9C9ktan ay9rmam9za imkân yoksa mutlak varl9ktan da zuhûr etmeyi ay9rmam9za imkân yoktur.

Mutlak varl9@9n, zuhûr’a olan meyli, ayn9 zamanda bilgisidir ve bu bilgide, bütün varl9k suretleri ve bilgi suretleri Ceklinde belirmiCtir. Bu belirme, kâinat9 izhar eder. Bu bak9mdan kâinat, baCl9 baC9na var olmayan suretlerden ibarettir. Her Cey, onun zuhûrudur, fakat hiçbir Cey, “O” de@ildir.160

157 Cebecio@lu, Ethem; Tasavvuf Terimleri ve Deyimler Sözlü9ü, stanbul 2005. s. 165 158 Artun, Erman; age, s. 229

159 O@uz, Öcal; age, s. 229 160 Artun, Erman; age, s. 323

Sûfilere göre bütün varl9klar birer birer Tanr9’n9n bir s9fat9na mazhar’d9r. Fakat insan Tanr9’n9n mutlak varl9@9n9, bütün s9fatlar9na, yani zât9na mazhard9r. u halde mutlak varl9@9n en olgun ve son zuhûru insand9r. Fakat mutlak varl9k insan suretinde tecellî edinceye kadar bütün varl9klardan geçmiC, kâinattan süzülmüCtür.

nsan, kâinat9n hulâsas9d9r.161

Devirden bahseden devriyelerde Câir, bu Ciirlerde kudreti yetti@i kadar, basit yahut duygulu, aç9k veya gizli bir tarzda duygular9n9 dile getirir. Devriyeler destan gibi uzun olmakla beraber koCma Ceklinde de olabilir.162

Manzum devriyeler hem aruz hem de hece ölçüsüyle yaz9l9rlar. ÂC9klar aras9nda da ilgi çeken devriyelerde “idim”, “oldum”, “geldim” gibi redifler kullan9l9r. Erzurumlu Emrah ve Yozgatl9 Hüznî’nin devriyeleri âC9kl9k gelene@i içinde bu türün yayg9nl9@9n görmek aç9s9ndan an9labilir.163

Ey kardeCler, ey yaranlar sorun bana kanda idim, Dîvânlar dinler isen diyivirem ezelî vatanda idim, Yunus senin âC9k can9n ezelî âC9klar ile,

Ol Allah’9n dergâh9nda cavlan-ü seyranda idim.

Lâ mekân Cehrinden kurb-9 sultandan, Kün emrinden kevn-ü mekâna geldim, Âlem-i vahdetten nûr-9 irfandan, Halim arz etmeye cânâna geldim. Bir baCka Devriye örne@i:

Da@lar ile taClar ile Ça@9ray9m Mevlâ seni, Seherlerde kuClar ile Ça@9ray9m Mevlâ seni.

161 Gölp9narl9, Abdülbaki; age, s. 70 162 Gölp9narl9, Abdülbaki; age, s. 71 163 O@uz, Öcal; age, s.13

Sular dibinde mâhiyle, Sahralarda âhü ile Abdal olup yahu ile Ça@9ray9m Mevlâ seni.

Gökyüzünde sa ile Tur da@9nda Müsâ ile Elindeki asa ile, Ça@9ray9m Mevlâ seni.

Derdi öküC Eyüp ile, Gözü yaCl9 Yakup ile,

ol Muhammed mahbup ile, Ça@9ray9m Mevlâ seni.

BilmiCim dünya hâlini, Ter kettim kil ü kâlimi, BaC aç9k ayak yal9n, Ça@9ray9m Mevlâ seni.

Yunus okur diller ile, Ol kumru bülbüller ile, Hakk9 seven kullar ile,

Ça@9ray9m Mevlâ seni. Yunus Emre

Yunus Emre’den ald9@9m9z yukar9daki Ciir bir devriye örne@idir. Devriye, bir çember veya dairenin üzerinde tecellînin çeCitli görünüCler Ceklinde Tanr9 kat9nda cans9z varl9klara do@ru iniC kaydetmesi ve belli tecrübelerden sonra çeCitli safhalar katederek Allah kat9na ulaCmas9 seyridir.

Türk edebiyat9nda tasavvufu esas alan bu düCünceyi esas alan ve iCleyen edebiyat olan tasavvuf edebiyat9 genellikle, hece ve aruz veznini, koCma, gazel, kasîde ve mesnevî gibi naz9m Cekillerini de kullanm9Ct9r. Dili zaman zaman a@9rlaCsa da Türkçedir. Bu edebiyatta semboller önemli yer tutar. ÂC9k (Hak aC9@9), MâCuk (Sevgili, Allah), Sâkî, Pîr-i Mugan (MürCit), Mey, Arap ( lâhî aCk), Meyhane, Harâbât (Tekke, Dergâh).164

3.3.3. DEVR YE ÖRNEKLER

Benzer Belgeler