• Sonuç bulunamadı

Bir iç politika aracı olarak devlet terörü, devletin kendi sınırları içerisinde halkına karşı güç kullanımını ifade eder. Devlet terörü, şiddetin devlet tekelinde bulunmasına ilişkin ön kabulün istismar edilmesi ve devletin kendi halkına karşı gücünü kötüye kullanmasıdır. Tespit edilen ya da algılanan tehditler kolluk kuvvetleri, ordu ve diğer güvenlik güçleri kullanılarak bastırılır ya da ortadan kaldırılır. Güvenlik güçlerine ek olarak, paramiliter gruplar ve ölüm magandaları ile söz konusu bastırma ya da ortadan kaldırma desteklenir. Devletin dolaylı ya da direkt, kendisi ya da ajanları tarafından işlenen terör girişimlerinde tamamen devletin kaynakları kullanılır. Eylemler devletin onayıyla devlet adına gerçekleştirilir ve asli failler ve ajanlar, çeşitli özel devlet dışı gruplara dahil olurlar ya da bireysel olarak

terör eylemlerinde bulunurlar. 98

Özel güvenlik şirketleri tarafından tali anlaşmaları yapılan bu gruplara ayrıca milisler, yasa dışı kanun infazcıları, çeteler, devlet dışı

terör örgütleri ve suikastçi gibi diğer aktörler de dahil olmaktadır.99

Halka açık

95

Adem Ali İren, Muharrem Gürkaynak, “Mutlak Güç ya da Sınırsız Sorumluluk: Devlet Egemenliği ve Uluslararası Toplumun Koruma Sorumluluğu”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 24, 2016/2, s. 138.

96

Ibid. , s. 138.

97 Ibid. , s. 141. 98

Siegfried O. Wolf, “Pakistan and State-Sponsored Terrorism in South Asia”, Edt. Paulo Casaca, Siegfried O. Wolf, Terrorism Revisited Islamisim, Political Violence and State-Sponsorship, Springer Publishing, 2017, s. 117-118.

34

alanlarda girişimlerde bulunmak devlet terörünün uygulanabilmesi için gerekli bir unsurdur.

Devlet terörü bünyesinde belirli amaçlar için siyasal şiddeti barındırır. Bu amaçlar rejimi muhafaza etmek ya da yeni bir tane oluşturmak amacıyla muhafazakar çizgiden devrimsel çizgiye kadar çeşitlilik gösterebilmektedir. Devletin sistematik olarak giriştiği bu faaliyetler rastgele, alakasız ya da istikrarsız olmaktan

ziyade planlı ve düzenlidir.100

Başvurulan bu yöntemin asıl amacı ise yurt içinde muhalefeti korkutarak ya da ortadan kaldırarak hükümetin üstünlüğünü pekiştirmektir. Devletler genellikle otoritelerinin ciddi anlamda tehdit altında

olduğunu algıladığı zamanlarda devlet terörü yöntemine başvururlar.101

Önemli siyasal figürler ya da uluslararası boyutta ele alındığında diğer devletlerin liderleri de saldırılara maruz kalabilmektedir. Bu noktadaki asıl amaç hedefle ittifak kuran müttefiklerin siyasal liderlerine mesaj göndermek ve onlar arasında korku yaymaktır. Soğuk Savaş sırasında Latin Amerika ulusal güvenlik güçlerinin uyguladığı işkenceler, yasa dışı tutuklamalar ve ortadan kaybolmalar, Pinochet yönetimi altındaki Şilinin ve askeri cunta altındaki Arjantinin siyasal muhalifleri, ticaret adamlarını ve gazetecileri kaçırması gibi olaylar devlet terörüne örnek olarak gösterilmektedir. Devlet terörünün bu türü özel hedefleri gözeten sınırlı

devlet terörizmi olarak da adlandırılan küçük çaplı operasyonları anlatmaktadır.102

Fransız Devrimi sonrasında yaşanan terör dönemi bu olaya verilebilecek örneklerden bir tanesidir. Nitekim terör rejimi aracılığıyla devrimin birliği sağlanmış ve uygulanan şiddet, devleti düşmanlardan koruyan bir güç haline gelerek meşru sayılmıştır. Oluşturulan olağanüstü hukuk düzeninde adaletin hızlı bir şekilde

sağlandığı ve yönetilenlerin kontrol altında tutulduğu düşüncesi hakim olmuştur.103

Tarih boyunca Mussolini, Hitler ve Stalin gibi totaliter rejimler devletin yaptırımlarına boyun eğmeleri için halkı terörize edecek şiddete başvurmuşlardır. Aynı şekilde emperyalist Avrupa devletleri, imparatorluklarını kurmak ve muhafaza

100 Ibid. , s. 118-119.

101 Gus Martin, op.cit. , s. 121. 102

Ruth Blakeley, Sam Raphael, “Understanding Western State Terrorism”, Edt. Richard Jackson, Routledge Handbook of Critical Terrorism Studies, New York, Routledge, 2016, s. 344.

35

etmek için vatandaşları üzerinde şiddet uygulama yoluna gitmişler ve kolonileri içinde özgürlük savaşı mücadelelerinin olmaması için şiddet yoluyla baskı

kurmuşlardır.104

Ancak devlet terörü genellikle İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler’in Almanya’da, Mussolini’nin İtalya’da kendi vatandaşlarına uyguladığı şiddetle özdeşleştirilmiştir. Bu noktada geniş çaplı devlet teröründen bahsetmek mümkündür.

Avrupa’daki birçok siyasal çatışma ve şiddet olayları sağ kanadı temsil eden Faşistler ve muhafazakar gruplar ile sol kanadı temsil eden sosyal demoratlar ve komünistler arasında gerçekleşmiştir. Örneğin Birinci Dünya Savaşından sonra İtalya’da sosyalistler siyasal sistemi ve devleti istikrarsız hale getirdiklerinde Benito Mussolini buna karşılık sosyalist partinin ofislerine, gazete bayilerine ve toplanma yerlerine saldırmaları için ölüm mangalarını görevlendirmiştir. Mücadeleler iki tarafında büyük kayıplar vermesine sebep olmuş ve ülke çapında büyük korkunun

yayılmasına zemin hazırlamıştır.105

Benzer şekilde Nazi Almanyası’da kendi ülkesi içerisinde bir dizi terör eylemlerinde bulunmuş, safkan bir Alman ırkı yaratma amacıyla Yahudilere ve Çingenelere karşı soykırım gerçekleştirmiştir. Hükümet tarafından oluşturulan korku ve baskı, siyasal arbede, sokak çatışmaları, Yahudiler dışında komünistlerin ve devletin düşmanı olarak etiketlenmiş diğer grupların infazı şeklinde kendini göstermiş, vatandaşların sorgulamaksızın boyun eğmesi ve bağlılığı

amaçlanmıştır.106

Devletin kendi vatandaşlarına karşı terör uyguladığı devletlerden bir diğeri de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Stalin yönetimi olmuştur. Tutuklamalar, hapis cezaları ve idamlar halktan gizlenmeden gerçekleştirilmiştir. Devletin gizli polisleri gece yarısında tutuklamalar yapmak için evleri bastığında buradaki asıl amaç operasyonları gizlemek değil halk arasında daha fazla panik ve korku ortamı

yaratmak olmuştur.107

Bu parametreler değerlendirildiğinde, yukarıda bahsedildiği gibi rejimin varlığını muhafaza etme, güçlendirme, muhalifleri ortadan kaldırma ve vatandaşlarının sorgusuz bir şekilde devlete boyun eğmesini sağlama amacı güdüldüğü ortadadır. Nitekim gerçekleştirilen soykırımlar, suikastler, sokak

104 Ruth Blakeley, “State Violence as State Terrorism”, The Ashgate Research Companion to Political

Violence, January 2012, s. 1.

105 James M. Lutz, Brenda J. Lutz, Terorism Origins and Evolution, New York, Palgrave Macmillian,

2005 s. 70-71.

106 Bruce Hoffman, op.cit. , s. 14.

36

çatışmaları ve arbedeler temel insan hak ve özgürlüklerine zarar vermiş ve bu durum ulus aşırı yapıların harekete geçmesine sebep olmuştur. Zira devletin gücü kötüye kullanması söz konusu olmuştur.

Yaratılan bu kaos ortamı, korku ve terör hali incelendiğinde İkinci Dünya Savaşından sonra demokratik normlar ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde devletin halkı üzerinde baskı kurmasına belirli sınırlamalar getirilmiştir. Her ne kadar devletler şiddet tekeline sahip olduklarını iddia etseler de savunma savaşında dahi bazı girişimler yasaklanmıştır. İster silahlı çatışmada olsun ister barış zamanında, kasıtlı olarak sivillerin hedef alınması veya zarar verilmesi, dünya çapında kabul görülmüş ve insan haklarını koruma prensibini edinmiş Uluslararası İnsani Hukuk ve Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ilkelerinin çiğnendiği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda uluslararası hukuk yoluyla her vatandaşın yaşam hakkı korunma altına alınmış olup işkence, acımasız, insanlık dışı ve aşağılayıcı her türlü muamele ya da cezalandırma, kölelik, soykırım, toplu katliam ve esaret etme gibi hareketler

yasaklanmıştır.108