• Sonuç bulunamadı

Destinasyon, en basit tanımıyla turistlerin tatillerini geçirmek için tercih ettikleri yeri ifade etmektedir (Jafari, 2000: 144). Destinasyon, seyahat sebebiyle geçici olarak başka bir yere gitmek ve gidilen yerde belirli bir süre kalmaktır. Söz konusu yer-mekân; bir ülke, bir bölge ya da herhangi bir turizm merkezi olabilir. Bu yer-mekânlara turizm ekonomisi ve işletmeciliğinde "destinasyon" adı verilmektedir (Bahar ve Kozak, 2005: 18). Destinasyon adı verilen turizm bölgesi, turistlerin seyahat programlarına, kültürel geçmişlerine, ziyaret nedenlerine, öğrenim düzeylerine veya geçmiş deneyimlerine dayanan algısal bir kavram olarak da yorumlanabilmektedir (Buhalis, 2000: 97). Destinasyonlarda turistin talebini karşılayan ürünlere bakıldığında bunlardan birçoğunun bir destinasyonu meydana getiren ögelerden oluştuğu görülmektedir. Bu sebeple, turistik ürün ile destinasyon arasında sıkı bir ilişki söz konusudur (Atay, 2003: 29). Bir turistik tesis, bir köy, bölge, ülke, birkaç ülke grubu, hatta bir kıta turistik destinasyon olarak tanımlanabilmektedir. Destinasyon imajı belli bir turist pazarının destinasyon hakkında algılamış olduğu imajdır (Batchelor, 1999: 250). Destinasyon kavramını, bölge tanımına bağlı olarak da farklılaşabilmektedir. Destinasyonu tanımlamak için seçilen özellikler turizm gelişiminin boyutları ile ilgili olduğunda, analiz edilen bölgeler turizm destinasyonu olarak adlandırılabilir. Geniş bir tanımla turizm destinasyonu, ülke bütününden küçük ve ülke içindeki pek çok kentten büyük, insan beyninde belirli bir imaja sahip markalaşmış ulusal bir alan ve önemli turistik çekiciliklere, çekim merkezlerine, festivaller, karnavallar gibi çeşitli etkinliklere, bölge içinde kurulmuş iyi bir ulaşım ağına, gelişim potansiyeline, dahili ulaşım ağıyla bağlantılı bölgeler arası ve ülke düzeyinde ulaşım olanaklarına ve turistik tesislerin gelişimi için yeterli coğrafi alana sahip bir bölge olarak tanımlanmaktadır (Hosany, Ekinci ve Uysal, 2006: 638).

1.4.1. Destinasyon Sınıflandırması

Turistlerin turistik destinasyonları seyahat amaçları değişebilmektedir (kültür, sağlık, deniz vb.). Bu sebeple destinasyonları sınıflandırma gereği ortaya çıkmıştır. Buhalis (2000: 102) destinasyonları 6 farklı şekilde sınıflandırmıştır.

Kentsel Destinasyon: Bu destinasyon çeşidi insanlığın ilk yıllarından beri var olan bir

turizm çeşididir. Bireyler tanıdıkları insanlarla, şehir yöneticileriyle görüşmek veya tanışmak için kent ve kasabalara gitmişlerdir. Antin Yunan medeniyetinde düzenlenen olimpiyatlarda ve buna benzer spor organizasyonlar, sporcuların kentleri ziyaretine sebep olmuştur. Ayrıca insanlar büyük camiiler, katedraller ve tapınakların bulunduğu kentlere seyahat etmişlerdir. Günümüzde birçok kente büyük organizasyonlar ve etkinliklerim düzenlenmesi için kongre ve sergi salonları inşa edilmiştir. Bu duruma ek olarak ulaşım ve konaklama alt yapısı da oluşturulmuştur.

Deniz Kıyısı Destinasyonlar: Bu tip destinasyonlar geleneksel olarak tabir edilen

deniz, kum ve güneş üçlüsünü içeren tatiller için tercih edilen destinasyonlardır. Günümüzde klasik hizmetlerden sıkılan turistlerin bu tür destinasyonlarda farklılık arayışı, deniz kıyısı destinasyonlarda değişikliğe gidilmesine sebep olmuştur. Su sporlarının geliştirilmesi ve ülkeye özgü otantik ürünlerin çoğaltılması turistlerin tercih sebebini artırmıştır. Küreselleşmenin getirdiği seyahat kolaylığı sayesinde uzun mesafeli ve egzotik ürünlere sahip destinasyonlara talep artmıştır.

Dağlık Destinasyonlar: Bu tip destinasyonlar kayak, snowboard gibi kış sporları

tutkunları yanı sıra doğa tutkunu turistlerin de tercihi olmaktadır. Ayrıca doğa bilimcileri, dağ bisikletçileri, trekkingciler gibi turistlerin de dikkatini çekmektedir. İsviçre’de bulunan ve her yıl Dünya Ekonomik Forumu’na ev sahipliği yapan Davos’da bir dağlık destinasyondur. Bu tip destinasyonların turizmde sürdürülebilirlik açısından diğer destinasyonlara göre daha fazla avantajı bulunmaktadır.

Kırsal Turizm Destinasyonları: Özellikle şehir hayatından sıkılan turistlerin doğaya

geri dönme, bazı tarımsal faaliyetleri yerinde gözlemleme ve sınırlı olarak tarımsal faaliyetlere katılması gibi olanakların bulunduğu kırsal turizm anlayışı son yıllarda yükselişe geçmiştir. Bu tip destinasyonlarda özellikle tarımsal yaşamı hiç tecrübe etmemiş bireyler için arı yetiştirme, yöresel yemek pişirme gibi eğitim unsurları da mevcuttur.

Otantik Destinasyonlar: Genellikle az gelişmiş olan üçüncü dünya ülkelerine turistik

faaliyetlerin gerçekleştirildiği bu destinasyon türünde turizm sınırlı bir şekilde gelişmiştir ve bu destinasyonlar turizm hizmetleri için gerekli alt yapıdan yoksundurlar. Çoğunlukla Asya, Güney Amerika ve Afrika’da bulunan bu destinasyonlar, yerel topluluklar ve el değmemiş çevreyle etkileşime girebilmek için tercih edilmektedir.

Emsalsiz (Unique) Destinasyonlar: Bazı destinasyonlar benzersiz ve değerli bir

deneyim sundukları için bu şekilde adlandırılmaktadır. Fiyatlandırma konusunda ise oldukça yüksek rakamların olduğu bu destinasyonlara Bhutan ve Seyşeller örnek gösterilebilir. Ziyaretçi başına gelirin en yüksek düzeye çıkarılması için ulaşım konusunda sıkı bir politikayla takip edilmektedir ve ziyaretçi sayısı kontrollüdür. Çoğunlukla özel bir gün veya amaç için (balayı, düğün, prestijli bir hediye vb.) tercih edilmektedirler.

1.4.2. Destinasyon İmajı

Destinasyon imajı ile ilgili çalışmalar Hunt’ın (1975: 1) “potansiyel ziyaretçilerin bir yer hakkındaki algısı” tanımıyla başlamıştır. Destinasyon imajı, turistin bir destinasyon ya da bir yer hakkında sahip olduğu inançlar, düşünceler, ifadelerin tümünü kapsayan bir kavramdır (Crompton, 1979:18). Bir destinasyonun imajı, destinasyonu ziyaret eden veya gelmeyi planlayan ziyaretçilerin destinasyona ya da özelliklerine ilişkin görüş ve düşünceleridir. Bireyler çoğu zaman, henüz ziyaret etmediği yerler veya henüz göremediği şeyler ile ilgili bir fikre sahip olabilirler. Hatta bireylerde bu fikri oluşturan şeyler gerçek olmayabilir veya yanlış bilgiler içerebilir. Bu konu ile ilgili bireylerin eğitim, medya ve diğer bireylerin fikir ve etkileri ya da bireysel tecrübeleri, önyargıları ve inançları etkili olabilmektedir (Tekeli, 2001: 45). Kotler (1994: 54) ise destinasyon imajının bireyin destinasyon ile ilgili fikirlerinden oluştuğunu belirtmektedir. Turistlerin satın alma tercihlerini ve seyahatten duydukları memnuniyetin düzeyine etki eden en önemli unsurlardan birisi destinasyon imajıdır. Herhangi bir destinasyonu ziyaret etmeyi düşünen ve satın alma niyeti gösteren turistlerin destinasyon ile ilgili edindikleri izlenim, o destinasyonun geleceği ile ilgili oldukça önemlidir. Turistik ürünlerin ikame olanakları çok olduğu için destinasyonlar

arasındaki rekabet destinasyon imajı ile gerçekleşmektedir. Bu sebeple destinasyon imajı, seyahat öncesi satın alma kararında oldukça etkilidir (Akyurt ve Atay, 2009: 4).

İKİNCİ BÖLÜM

UNESCO VE KÜLTÜREL MİRAS KAVRAMLARI

Kısaca UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization-Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) olarak bilinen kuruluş, kültürel miras alanlarının korunması amacıyla, bu alanları “somut kültürel miras” ve “somut olmayan kültürel miras” olarak ayırmıştır. Bu ayrımın sebebi, kültür miraslarının azlık veya çokluğu değil, niteliksel olarak farklı olmalarıdır.

2.1. UNESCO ve Kültürel Miras İlişkisi

İkinci Dünya Savaş’ında milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir ve birçok somut ve somut olmayan kültürel miras da dünya üzerinden silinmiştir. Özellikle savaşın sebep olduğu yıkımlardan oldukça zarar gören ülkelerin, UNESCO himayesinde kültürün korunması ve barışın sağlanması için ilk icraatları “Somut Kültürel Miraslar” hakkında olmuştur. Yıkılan heykel ve anıtlar, harabe haline gelen tarihi eserler, yakılıp yıkılan kütüphane ve yazma eserler, tamamıyla zarar gören doğal alanlar ilk korunması gereken unsurlar olarak öne çıkmıştır.

“Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi”, 1972 yılında imzalanmıştır. Korunması gerekli olan kültürel miras “gözle görülen, elle tutulan” olarak tanımlamış ve bu alanların koruma altına alınmasını amaçlanmıştır. Bu sözleşmenin tanımının sınırlı olduğu, somut kültürel mirasların koruma altına alınması açısından bir farkındalık oluşturmasına rağmen somut olmayan kültürel mirasları içermediğinin düşünülmesi imzalandığı tarihten itibaren eleştirilmesine sebep olmuştur. Eleştirilerin yoğunlaşması sonucunda, UNESCO harekete geçmiş ve 1973 yılında ilan edilen “Bolivya Deklarasyonu”, 1989 yılında ilan edilen “Geleneksel Kültürün ve Folklorun Korunması Tavsiye Kararı”, 1994 yılında düzenlenen “Yaşayan İnsan Hazineleri Programı”, 1997-1998 yıllarında yayımlanan “İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Başyapıtları İlan Programı” ve son olarak 2003 yılında “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” imzalanarak somut olmayan kültürel mirasın da korunması sağlanmıştır (Oğuz, 2016: 3).

Somut kültürel mirasın “Dünya Miras Listesi’ne” dahil olabilmesi için, “Dünya Miras Komitesi” tarafından belirlenmiş listeye alınması, istenilen alanın evrensel

değerini ölçen dört doğal ve altı kültürel koşuldan en az birer tanesini karşılaması gereklidir. Bu koşullar aşağıdaki gibidir (Somuncu, 2009: 63):

• İnsan yaratıcılığının üst düzey bir eseri olması,

• Bir dönemde teknolojik ve mimari açıdan sanatsal yapılar olması ve peyzaj mimarisi ve kentsel planlama açısından benzersiz insani değer içeriyor olması, • Yok olan veya yaşayan bir kültürel âdetin unutulmaya yüz tutmuş bir temsilcisi

olması,

• Eserin insanlık tarihinde önemli bir aşamayı temsil eden bir mimarinin veya doğal güzellik açısından az rastlanan bir örneği olması,

• Bir kültürü temsil eden, geleneksel yerleşim, arazi veya deniz kullanımının az rastlanan bir örneği olması,

• Nadir bulunan ve küresel ölçekte önemli edebi ve sanat eserleri, inançlar, düşünceler, yaşayan gelenekler ve olaylarla ilgili olması,

• Eşsiz doğal manzaralara veya doğal güzelliklere ve estetik öneme sahip mekânları içermesi,

• Önemli jeolojik süreçler veya önemli jeomorfik veya fizyografik özellikler dâhil, dünya tarihinin önemli aşamalarını temsil eden, eşine az rastlanan örnekler olması,

• Kara ve denizde bulunan yaşam alanları ile bitki, hayvan topluluklarının gelişiminde ve evriminde biyolojik-ekolojik süreçleri gösteren örnekler olması,

• Nadir görülen ve küresel ölçekte öneme sahip nesilleri tehlike altında bulunan türleri içeren mekânlar da dâhil, floranın bulunduğu yerde korunması için doğal çeşitliliği içermesi gerekmektedir.

Benzer Belgeler