• Sonuç bulunamadı

Majör depresyon tedavisinde psikoterapi ve ilaç tedavisinin yanı sıra bu tedavileri destekleyen, kişiye özgü beslenme tedavisinin de uygulanması önem taşımaktadır. Depresif bireylerin klinik tablosunda; iştah değişimleri, yetersiz ve dengesiz beslenme, belli besin gruplarının tüketiminde artış ve buna bağlı vücut ağırlığı değişimleri, konstipasyon, dehidratasyon, serum vitamin düzeylerinde değişiklikler sıkça görülmektedir. Ayrıca kullanılan antidepresan ilaçların ağırlık kontrolü üzerinde olan etkileri de göz ardı edilmemelidir (7,102).

Tüm bu nedenlerden dolayı depresyonda beslenme tedavisi multidisipliner bir yaklaşım çerçevesinde, bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak, bireye özgü beslenme desteğinin sağlanması ile gerçekleşir. Beslenme desteği planlanırken sadece hastanın ağırlık kontrolü ve besin gereksinmesi değil içinde bulunduğu duygu durumu ve kullandığı ilaçlarında dikkate alınması gerekir. Çünkü bu hasta grubunun içinde bulunduğu duygu durumları ve bireydeki davranış bozuklukları pek çok güçlük yaratabilmektedir (7,102).

MD‘li hastaların beslenme tedavileri ile ilgili herhangi bir protokol bulunmamaktadır. Ancak çalışmaların sonuçlarına göre uygun bir beslenme programı şu başlıklar altında incelenebilir:

2.9.1. Enerji ve Makro Besin Öğleri

MD‘li hastaların beslenme alışkanlıklarının belirlenebilmesi ve olumsuzlukların saptanabilmesi için detaylı bir beslenme anamnezi alınması gerekmektedir. Buna göre öncelikle diyetin enerjisi optimum vücut ağırlığı sağlanacak şekilde düzenlenmelidir. Vücut ağırlığı artışı gözlenen hastaların beslenme tedavisinde ilk hedef; özellikle sağlıksız, yüksek karbonhidrat ve yağ içeren besinlerin alımının azaltılması olmalıdır (7,102).

37

Bu duruma ters vücut ağırlığı kaybı görülen depresif bireylerde ise besin alımı dengelenmeli, yeterli enerji ve sağlıklı besinlerin tüketilmesi arttırılmalı, özellikle diyette iştah arttırıcı besinler seçilerek vücut ağırlığı kazanımı sağlanmalıdır (7,102).

Genel olarak depresif bireylerde yapılan çalışmalar daha çok karbonhidrattan zengin bir diyet tükettiklerini göstermektedir. Özellike bu hasta grubunun karbonhidrat alımlarının daha fazla olmasının ana nedeni basit şeker içeren besin maddelerini oldukça fazla tüketmeleridir. Karbonhidrat alımının artmasının altında yatan neden ise depresyonun karakteristik bulgusu olan ―karbonhidrat tüketme isteğinin artması‖ duygusundan kaynaklanmaktadır (103). Bu hastaların diyetlerindeki basit karbonhidratın azaltılması ve daha sağlıklı karbonhidrat kaynaklarının diyete eklenmesi gerekmektedir.

Özellikle pskiyatrik hastalıkların tümünde olduğu gibi majör depresyonda da diyetle alınan toplam yağın örüntüsü ve elzem yağ asitlerinin dağılımı oldukça önem taşımaktadır. Genel olarak n-3 yağ asitlerinin yetersiz alımı, depresif semptomlar ve kognitif gerilemeyle ilişkilidir. O nedenle MD‘li hastaların diyetleri planlanırken n-3 yağ asiti içeriği ve n-6/n-3 oranının uygunluğu oldukça önem taşımaktadır (77).

Diğer yandan majör depresyonun etiyolojisinde serotonin, dopamin, noradrenalin ve GABA gibi nörotransmitterlerin eksikliği etkin rol oynamaktadır. Bu nörotransmitterlerin öncü maddeleri bazı elzem aminoasitler (triptofan, tirozin, fenilalanin ve metionin) olduğundan diyetin protein içeriğide oldukça önem taşımaktadır. Bu sebeple de MD‘li hastaların diyetlerine kaliteli protein kaynaklarının eklenmesi beslenme tedavisinin etkinliği açısından çok önemlidir (79).

Düşük gelir, kötü yaşam koşulları veya alkolizm gibi altta yatan nedenlerin olduğu hastalarda ise yetersiz ve dengesiz besin alımlarına bağlı sağlık sorunları oluşmaktadır.

38

MD‘li hastaların varolan koşullarına uygun yeterli ve dengeli enerji ve besin öğesi alımının sağlanması majör depresyon semptomlarının düzelmesinde oldukça önemlidir (7,102).

Depresif bireylerde sıkça görülen vücut ağırlığı artışının nedenlerinden biri de fizisel aktivite düzeylerinin azalmasıdır. Egzersiz sırasında bireyde nörotrofik destek ile nörojenezis artmakta ve bu durum strese karşı organizmada bir bariyer oluşturarak antidepresan bir etki göstermektedir (103). O nedenle MD‘li bireylerin fiziksel aktiviteye yönelmeleri ve bu konuda destek almaları oldukça önemlidir.

2.9.2. Yeterli Sıvı Alımı

MD‘li hastalarda sıkça görülen sorunlardan bir diğeri de dehidratasyondur. Özellikle besin ve sıvı alımı reddi görülen hastalarda sıkça dehidratasyon görülmektedir. Bu nedenle hastaların sıvı alımlarının takibi yapılmalı ve yetersizlik söz konusu ise diyetlerinde gereken düzenlemeler ile yeterli sıvı alımları sağlanmalıdır (84).

2.9.3. Posa Alımı

Konstipasyon depresif bireylerde sıkça görülen önemli bir fizyolojik sorundur. MD‘li hastalarda görülen konstipasyonun birçok nedeni olabilmektedir. Özellikle bu hasta grubunda sıkça görülen yetersiz ve dengesiz beslenme başta olmak üzere dehidratasyon ve kullanılan antidepresan ilaçların yan etkileri konstipasyona neden olmaktadır. O nedenle majör depresyon hastalarının beslenme programları oluşturulurken posa alımının arttırılması gerekmektedir (85).

2.9.4. Vitamin ve Mineral Alımı

Depresif bireylerde besin alımındaki dengesizlikler nedeni ile vitamin, mineral ve iz element yetersizlikleri görülmektedir.

39

Yapılan çalışmalarda folat, B12 vitamini, demir, çinko ve selenyum yetersizliklerinin depresyonlu bireylerde sağlıklı bireylere göre daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Vitamin mineral yetersizliklerinin düzeltilebilmesi için hastaların beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, meyve sebze tüketimlerinin arttırılması ve daha sağlıklı besin seçimleri yapmaları sağlanmalıdır. Bu hasta grubunun vitamin ve mineral düzeyleri hakkında bilgi edinebilmek için sık klinik takip şarttır (85,105). Vitamin ve mineral düzeyleri ile ilgili yapılan çalışmalar genellikle suplemantasyon üzerine yoğunlaşmıştır ancak suplementasyonlarla ilgili net doz ve süre hakkında kesin yargılar bulunamamaktadır (85,105).

2.10. Majör Depresyonda Özel Diyetler

MAOI türevi ilaç kullanan bireylerde özel bir beslenme programı uygulanması gerekmektedir. Bu hastalarda monoamin oksidaz enzim aktivitesi baskılanmakta ve bunun sonucunda serotonin ile norepinefrin düzeyleri ve basit feniletil aminlerin (tramin ve dopamin) serum düzeyleri artış göstermektedir. Özellikle serumda seviyesi artan Tiramin anormal beyin fonksiyonları, artan kan basıncı, migren, ödem gibi birçok sağlık sorununa yol açmaktadır Tüm bunlar nedeniyle MAOI tedavisi alan hastalara tiraminden fakir diyet programı uygulanması gerekmektedir (106).

Genel olarak tiramin fermente edilmiş ürünlerde yüksek miktarda bulunur. Buna göre tiraminden zengin besinler Tablo 2.5‘de verilmiştir (106).

Tablo.2.5. Tiraminden Zengin Besinler

Peynir çeşitleri (öz. eskimiş peynirler) Bakla

Çikolata Alkol çeşitleri (şarap ve bazı biralar)

Maya ekstreleri Tütsülenmiş veya salamura balık

Nitrit içeren besinler Kafein (kahve, kola, enerji içecekleri )

Yoğurt Olgun muz

Soya ürünleri Tavuk karaciğeri

40

MAOI diyetleri ile ilgili yapılan çalışmaların sınırlı olmasına karşın genel olarak tiraminin 100 mg/kg ve üzerindeki değerlerde migren atakları ve ödeme neden olduğu; 100-800 mg/kg arası değerler de ise toksikasyonun başladığı eşik değeri olduğu kabul edilmektedir. Bu diyetlerin oldukça kısıtlı olması uygulamada ve yaşam tarzına uyarlamada hastalar açısından güçül yaratmaktadır. O nedenle MAOI diyetlerinin dikkatli bir şekilde düzenlenmesi, pratik ve güvenilir hale getirilmesi gerekmektedir (106).

41

Benzer Belgeler