• Sonuç bulunamadı

A. Yapısalcı Paradigma Ve Kalkınma Đktisadı

2. Dengeli Kalkınma

Dengeli kalkınma ekonomideki tüm sektörlerin dengeli ve eş zamanlı olarak büyümesi olup tam istihdamın devamı için toplam talebin toplam arzdaki artışa eşit bir oranda yükselmesi anlamı gelmektedir. Bu konuda Nurkse, Rosentein-Rodan, Lewis ve Myrdal’ın yaklaşımları önemlidir.

Bu noktada dengeli büyüme ile dengeli kalkınma kavramlarının farklılığını belirtmek önemlidir. Harrod-Domar modelinde, dengeli büyüme, tam istihdamın devamı için toplam talebin, toplam arzdaki artışa eşit bir oranla yükselmesi anlamına gelmekte ve bu yaklaşım daha ziyade gelişmiş ekonomiler için geçerli olmaktadır. Dengeli kalkınma ise az gelişmiş ülke ekonomilerinde bütün kesimlerin, birlikte, aynı zamanda geliştirilmesi olarak algılanmaktadır (Đsmayilov,2007:66). Dengeli kalkınmayı açıklayan yaklaşımlar aşağıdaki şekilde ele alınabilir.

a) Büyük Đtiş Kuramı

Rosentein-Rodan’ın 1943 yılında yayınladığı makalesi ”Doğu ve Güney Doğu Avrupa’nın Sanayileşme Sorunları”nda Avrupa’nın geri kalmış bölgelerine ilişkin kalkınma sorunu ele alınmıştır. Bu makalede önemle vurgulanan bu bölgelerin pazar yönünden kalkınma gerçekleştirebilecek büyüklüğe sahip olmamasıdır. 1957 yılında yayınladığı “Büyük Đtiş Teorisi Üzerine Notlar” (Notes on The Theory of the Big Push) ekonomide kalkınma için küçük çaplı yatırımların değil, eş zamanlı her sektörde yapılacak büyük çaplı yatırımların “Büyük Đtiş”i gerçekleştireceğini vurgulamaktadır.

Rosentein-Rodan’ın AGÜ’lerin kalkınma çabalarına ilişkin oluşturduğu teoride ekonomide tüm sektörlerde eş zamanlı yapılacak yatırımların “Büyük Đtiş”i yaratacağını açıklamıştır. Bunu başarmak içinde vurgu yaptığı “sosyal sabit

sermaye” kavramı önemli olup dört tane yenilik içermektedir. Bunlar gizli işsizliğe dikkat çekmesi, dışsal ekonomiler, sosyal sabit sermaye (SSS) ve teknolojik dışsal ekonomilerdir (Cypher, 2004:132). Rodan pazarın genişlemesi için gizli işsizlerin diğer sektörlere kaydırılmasını önermektedir.

“Büyük Đtiş” kuramında yatırımlarda bölünemezlik kuralını içermektedir. Bu hem arz fonksiyonu hem de talep fonksiyonu açısından değerlendirilir. Arz yönlü bölünmezlik SSS ile ilgilidir. Dışsal ekonomilerin kalkınma için faydalarını görebilmek farklı sektörlerde benzer eş zamanlı yatırımları yapılmasıyla olmaktadır. Talep yönlü bölünmezlik ise piyasanın dar bir alan oluşturmasından dolayı ekonomik faaliyetlerin karına kısıtlama getirmektedir. Birçok sektörde yapılan büyük çaplı yatırımlar arz ve talep yönlü bölünmezliğin dışsal ekonomi ile sağladığı dengeli bir büyüme gerçekleşmektedir (Jain,Ohri,2006:260). Talep yönünden geri kalmış bölgeler kalkınma için gerekli gelir seviyesine sahip olmayıp, arz yönünden de piyasalar dar bir alan oluşturmaktadır. Burada sanayileşme için yabancı sermayeden yararlanabileceği ancak bunların kâr amacı güttükleri için dışsal ekonomilerden yararlanmayacakları ve bu görevi kamunun üstlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Burada yapılacak yatırım sosyal sabit sermayeyi oluşturmaktadır.

Dengeli kalkınma modelleri içinde yer alan Büyük Đtiş Teorisi, gelişmemiş bölgelerdeki piyasanın kalkınma için gerekli büyüklüğü sahip olmadığını, kamunun gerçekleştireceği SSS yatırımları ile birlikte yapılacak yabancı sermayenin de etkili olduğu tüm sektörlerde eşanlı ve büyük çaplı yatırımın hem piyasayı genişleteceğini hem de talebin arması için bir gelir artışı oluşturacağını ifade etmektedir.

b) Kısır Döngü Yaklaşımı

Ragnar Nurkse 1952 yılında American Economic Review’da yayınladığı makalesinde “Bir ülke yoksul olduğu için yoksuldur” tezi fakirliğin kısır döngü analizi olarak adlandırılmıştır.

Bir ülkede gelir seviyesi çok düşükse, tasarruflar da düşüktür, bu ise düşük yatırım ve düşük gelir demektir. Aynı şekilde, düşük gelir sonucunda toplam talep de düşüktür ve bu yatırımları ve geliri düşürmektedir. Düşük gelirli ülkelerde beslenme düzeyi de yetersizdir ve sonuç olarak verimlilik ve üretim de düşük olacaktır (Başkaya,2000;51). Nurkse tasarrufu gelirin, geliri de yatırımın bir fonksiyonu olarak ele alarak yabancı sermaye, dış borç ve dış yardımların fakirliğin kısır çemberini kırmak için yeterli olacağını belirtmiştir (Savaş,1986:28). Nurkse, tasarruflar ile yatırım, talep ile yatırım ve gelir ile verimlilik arasında kurduğu kısır döngü analizi sonucunda AGÜ’lerin bu paradokstan ancak dış borç ve dış yardımlarla kurtulabileceğini belirtmiştir.

Piyasalarda sınırlı yatırımın sebebi, piyasanın darlığıdır. Piyasanın sınırlarını belirleyen sadece para talebi, sınırlı emek gücü ya da fiziksel alan değildir. Piyasanın sınırları üretim seviyesi tarafından belirlenir. Satın alma kapasitesi üretim kapasitesi anlamına gelmektedir. Kârseviyesi genellikle üretimde sermayenin kullanımına bağlıdır. Sermayenin sınırlı kullanımı piyasayı darlaştırır (Nurkse,1994;47–48). Tek başına bir sektörde yapılan sanayi yatırımları piyasanın sınırlılığı nedeniyle verimli olmamaktadır, birbirini tamamlayıcı sanayi yatırımlarının eş zamanlı kurulması gerekmektedir (Başkaya,2000:63). Ancak, bu şekilde piyasanın genişlemesi sonucunda kısırdöngü ortadan kalkacaktır. Nurkse’ün dengeli kalkınma modeli, tek bir sektöre değil, birkaç sektöre eş zamanlı olarak yatırım yapılması sonucu iç piyasanın genişleyeceği ve ekonomik gelişmenin bu şeklide oluşacağını belirtmektedir.

c) Sınırsız Emek Arzı Đle Kalkınma Yaklaşımı

1979 yılında Nobel ekonomi ödülünü alan ilk siyahi iktisatçı olma özelliği de bulunan Athur Lewis AGÜ’lerin kalkınmasını “Economic Development with Unlimited Suppies of Labor” (Sınırsız Emek arzı ile Ekonomik Kalkınma) adlı makalesinde iki sektörlü bir modelde “sınırsız emek arzı” ile açıklamıştır.

Birçok ekonomide geçinme ücretlerinde sınırsız emek arzını bulmak mümkündür. Lewis böyle ekonomilere neo- klasik model ve Keynesgil modelin uygulanmasının hatalı sonuçlar doğuracağını ifade eder. Đktisadi gelişmeyle beraber işçilerin yer aldığı kaynakları; geçinme tarımı, gel-geç işçiler, işportacılar, hizmetçiler, ev işlerinde çalışan kadınlar ve nüfus artışı teşkil eder. Nüfus artış hızı yüksek ise, bu sektörlerin tamamında olmasa bile çoğunda, emeğin marjinal verimliliği çok düşük veya sıfırdır (Lewis,1994;60-61). Lewis, AGÜ’lerin dezavantajı olarak görülen nüfus artışı ve geleneksel ekonomideki emek fazlalığını kullanarak kalkınmanın gerçekleşeceğini belirtmiştir.

Lewis’e göre geleneksel ve kapitalist olmak üzere ekonomide iki kesim bulunmaktadır. Kapitalist kesim ekonomide sermaye birikiminin olduğu kesim olup geleneksel kesimde ise herhangi bir sermaye birikimi yoktur. Emeğin marjinal verimliliğinin sıfır olduğu ve ücretlerin çok düşük olduğu geleneksel kesimden kapitalist kesime emek gücü transfer olmaya başlar. Đlk başta kapitalist kesimde geleneksel kesimden daha yüksek ücretler bulunmaktadır. Kapalı ekonomide kapitalist kesimdeki gelişme, emek fazlası bitince kadar devam etmektedir. Emek fazlası biten bir ülkenin dışa açılması durumunda kapitalist kesim ya göçleri teşvik etmekte ya da sermayelerini bu ülkelere ihraç etmektedirler (Lewis,1994;60-61).

Sınırsız emek arzı yaklaşımında istihdam artışının gerçekleşmesi için sermaye artışının olması gerekmektedir. Sermaye birikimi ise elde edilen üretimin ücret ve kâr arsındaki dağılımına bağlıdır. Kısaca tasarrufun tek kaynağı kârdır. Zaman içinde kâr payının büyümesi için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir: Emeğin marjinal veriminin artması ve ücret hadlerinin yükselmemesi (Savaş,1986:265). Bu şartlarla birlikte kâr payı artacak ve tarım sektöründen sanayi sektörüne işçi geçişi devam edecektir.

Lewis modelinin çağdaş eleştirisinde kritik nokta, zamanda herhangi bir noktayı aşan marjinal emek verimliliğinin, tüketimin payının, toplu sözleşme ücretlerinin reddedilmiş olmasıdır (Ranis,2004:11). Tarım kesiminin gelişmesini göz

ardı etmesi ve emek fazlalığının AGÜ’lerde artış halinde olduğu gerçeği bu modele getirilen diğer eleştirilerdir.

3. Dengesiz Kalkınma Yaklaşımı

Hirschman, Keynesyen ekonominin, ekonomilerin çoğunlukla eksik istihdam seviyesinde dengeye geldiğini açıklamasıyla AGÜ’lerin, gelişmiş ülkelerden farklı bir şekilde algılanmaya başlandığını belirtmiştir (Hirschman,1981:6). Dengeli kalkınma teorisi AGÜ’lerdeki sektörlerin aynı anda yapılacak büyük yatırımlarla harekete geçeceği ve kalkınmanın gerçekleşeceği tezini AGÜ’lerin yapısının gelişmiş ülkelerden farklı olduğunu öne sürerek reddeder. Ekonomideki tüm sektörlere aynı anda yatırım yapmak, hem sermaye birikiminin hem de müteşebbis ve yönetici kadronun yeterli olması halinde mümkündür. Ancak, AGÜ’lerde hem sermaye birikimi, hem de yatırımları yönetecek girişimci sayısı yetersizdir.

Belli stratejik sektörlerde yapılacak yatırımların diğer sektörleri de etkileyeceğini belirten Hirschman, sektörler arası bağlantının en yoğun olduğu yerde ve zamanda bu yatırımların yapılması gerektiğini ifade etmektedir (Dülgeroğlu,1999:44). Hirschman sanayileşme için gerekli bu stratejik sektörleri seçerken girdi-çıktı analizini kullanmıştır. Üretim kesimleri arasında yapısal bağımlılığın zayıf olması nedeniyle AGÜ’ler için “koruma” “sübvansiyon” uygulaması yoluyla yapısal bağımlılığı kuvvetli ithal ikamesi sanayilerin geliştirilmesini önermektedir (Kazgan,2000:282). Bu sektörlerin girdi çıktı analizinde kullandığı “sektörlerarası ileri ve geri bağlantı” katsayılarına göre belirlenmesi gerektiğini belirtir. Đleri bağlantı katsayısı; bir sektörün diğer sektörlere sattığı ara mallar toplamının toplam talebe oranıyla ölçülür. Geri bağlantı katsayısı ise; bir sektörün diğer sektörlerden aldığı ara mallar toplamının toplam üretime oranıdır. Sektörler arası bağlantının fazla olduğu yerler diğer sektörleri de zincirleme etkileyecektir.

Hirschman yatırımların yapısını SSS ve Doğrudan Verimli Faaliyetler (DVF) kavramları ile açıklamıştır. DVF’nin olabilmesi için devlet tarafından belirli

hizmetlerin sunulması gerektiğini belirtmiş bunun da SSS olduğunu ifade etmiştir. AGÜ’lerin madde ve insan kaynağından yoksun oluşunun değil, bunların ortaya çıkarılmamasını büyüme ve kalkınmanın dengesiz bir süreç içinde oluşacağını belirtir (Hirschman,1981;82). Devlet tarafından gerçekleştirilecek (alt yapı yatırımları, eğitimli iş gücü, vergi avantajları vb.) SSS’nin, gerçekleştirilecek yatırımlar için önemini vurgulamaktadır.