• Sonuç bulunamadı

2.1. Çok Alanlı Sanat Eğitimi Yöntemi

2.2.2. Kompozisyonu Oluşturan Sanat İlkeleri

2.2.2.1. Denge

Denge, fizik ve mühendislikten alınmış bir kelime olup, çeşitli alanlarda farklı kullanımlara sahiptir. Mimaride, genellikle ayar ağırlıkları ve gerilmenin konusu; fizikte, enerji korunumu yasasında bulunan şey; biyolojide, hayvan nüfusu ve yiyecek desteği arasındaki ilişki; sanatta ise fizik ve mühendislikten alınan ağırlık, vurgu ve istikrar gibi algısal anlamlara bürünür (Feldman, 1987: 240).

Resimde denge, sanat elemanı ve ilkelerinin kompozisyonun düzenini bozmayacak şekilde dağılmasıyla oluşur (Balcı ve Say, 2003: 36). Çevreye bakıldığında sayısız denge örneği görülür. Bunlardan birisi insan vücududur. İnsan vücudunu ortadan ikiye bölen hayali bir çizginin olduğunu düşünüldüğünde, denge eksenin iki tarafına ağırlıkları dağıtarak oluşur (Çağlarca, 1999: 39).

İki tür denge bulunur: Simetrik ve asimetrik denge. Feldman’a (1987: 241) göre simetrik denge, denge türlerinin en kolayıdır. Simetri, muhtemelen insan vücudunun iki taraflı olmasından dolayı doğal bir çekiciliğe sahiptir. Ayrıca simetrik dengeyi anlamak için çok az algısal çaba gerekir. Simetrik dengeden daha zor olan asimetrik denge ise zevk almayı sağlar. Fakat asimetrik denge direkt çalışmaz ve algısal performans bakımından daha çok çaba ister.

Denge, terazinin iki kefesindeki denklik gibi düşünülebilir. Terazi kefelerinin aynı hizada olabilmesi için her iki kefede bir kilogram elmanın olması yeterlidir. Ancak burada elma sayılarında neredeyse eşitlik söz konusu olur. Ancak bir kefeye elma, diğer kefeye erik yerleştirildiğinde, ağırlıklarda denklik olmasına rağmen meyve sayısında gözle görülür bir farklılık olacaktır. Yüzey üzerine yerleştirilen biçimlerin ilişkisinde, bu denklik anımsanabilir.

Kompozisyonda dengeye çeşitli yollarla gidilir. Kompozisyonda denge dik ve yatay çizgilerden oluşur. Kırık, tek yönlü ve eğik çizgiler dengeyi bozar. Bir kompozisyonda ögeler arası uzun-kısa, ince-kalın, sert-yumuşak, yuvarlak-köşeli, açık- koyu, simetrik-asimetrik, açık-kapalı, parlak ve mat ilişkileri olmalıdır. Kompozisyondaki biçimler arasındaki büyüklük- küçüklük ve bu biçimler arasında yön bakımından dikey-yatay, diyagonal ve çaprazlık ilişkisi, nesnelerin açıklık koyulukları dengeyi sağlayan diğer önemli unsurlardır. Bunların yanı sıra kompozisyonda renk açısından da bir denge sağlanmalıdır (Artut, 2006: 114). Renk dengesi, kompozisyonda yer alan büyük parçalardaki zayıf renklerin küçük parçalardaki güçlü renklerle dengelemesiyle oluşmaktadır (Alparslan, 2003: 57).

2.2.2.2. Vurgu

Vurgu, anlatılmak istenenin daha iyi ifade edilmesi için dikkatlerin bir noktada yoğunlaşmasını sağlar (Buyurgan, 2007: 121).

Resim yüzeyinde vurgu değişik şekillerde yapılabilir. Bunlardan biri, eserde bir elemanın baskınlığı ve diğer elemanların onun emrinde olmasıyla sağlanır. Baskın olan eleman ön plana çıkarak izleyenin dikkatini çeker. Kimi zaman da yüzeyde bir ya da

birkaç odak noktası belirlenerek bu özel alanlar vurgulanır (Boydaş, 2007: 22). Zaten gözümüz herhangi bir alanın merkezine doğru yol alır. Bazı bölgelerdeki objeler daha çok ilgimizi çekebilir. Çoğu portre resminde baş, tuvalin ortasının biraz daha yukarısında kalacak şekilde yerleştirilmiştir. Bu bölgede baskın faktör uyumlu çizgi ve formların yaydığı ışık olduğundan, göz, tıpkı güneşin gözlerimizi yaktığını bildiğimiz halde ona bakmak istediğimiz gibi, bu noktaya bakmak ister. Bu ışıklı alanlar genellikle etrafını çevreleyen koyu alanların varlığından dolayı daha baskın görünür (Feldman, 1987: 236).

2.2.2.3. Ahenk

Bir kompozisyonda bütünü oluşturan parçalar arasındaki uyum, benzerlik, parçaların ilgi, yapı ve etki özellikleri bakımından bütüne olan uygunluğu, ahengi meydana getirir (Balcı ve Say, 2003: 41). Sanat eserlerinde elemanların benzerliği vurgulanarak veya çeşitli biçimlerin farklı oranlarda tekrarı yapılarak ahenk oluşturulabilir. Yalnızca sanat eserlerinde değil, evrenin işleyişinde de ahenk vardır. Siyah ve beyaz arasındaki gri; anne ve baba ilişkisi arasındaki çocuk ahenge işaret eder. İnsan vücudunda ahengin bozulması, hastalığa sebep olur (Boydaş, 2007: 23).

Ahenk üç temel prensip çerçevesinde ele alınmıştır: Birlik, değişiklik ve denge.

a. Birlik: Kompozisyona egemen bir rengin belirlenmesiyle,

b. Değişiklik (Farklılık): Yüzeydeki renklerin kapladıkları alan ölçüsünde zıtlarıyla,

c. Denge: Büyük orandaki zayıf renklerle, küçük orandaki güçlü renklerin birbirlerini tamamlamalarıyla oluşur (Balcı ve Say, 2003: 50).

Eserde esas alınan ahenk çeşidi sonuna kadar devam ettirilmelidir. Aynı anda birden fazla ahenk oluşturma çabası birliği ve bütünlüğü bozabilir. Yani kompozisyon oluşturulurken, hangi ahenk çeşidinin ele alınacağı önceden planlanmalı ve esas alınan ahenk çeşidi eserde tutarlı bir şekilde kullanılmalıdır (Bigalı, 1999: 245). Sözgelimi, yemeklerin lezzetlerinin birbirinden farklı olması, her tarifte belli başlı malzemelerin ön plana çıkarılması sonucudur. Eldeki tüm malzemeleri kullanma ihtiyacından doğan bir

yemekte nasıl ki tatlar karışır ve lezzet yok olursa, kompozisyonda da durum böyle olabilir.

2.2.2.4. Ritim ve Hareket

Temel olarak müzik, dans ve şiir için kullanılan ve zaman ölçümüyle bağlantılı olan ritim kelimesi, resim sanatında görsel ögelerin birinin ya da daha fazlasının, alan içinde düzenli olarak tekrar etmesi ya da düzenlenmesi anlamına gelir (Feldman, 1987: 244).

Tekrarlar sonucu çeşitli ritim türleri ortaya çıkar. Bunlar düzenli, değişken, akıcı, ilerleyen, tesadüfi vb. ritimlerdir. Ancak ritim sadece tekrarlar olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü farklı ögelerin ara boşlukları, yönleri ve renkleriyle de ritim oluşturulabilir (Balcı ve Say, 2003; Boydaş, 2007). Ritimleri çekici ve aktif hale getirmek için çeşitliliğe gidilerek, monotonluktan kaçınılabilir (Özsoy ve Alakuş, 2009: 83).

2.2.2.5. Oran-Orantı

Oran-orantı, parçaların birbiriyle ve tüm parçayla arasındaki boyut ilişkisidir. İki bin yıldan daha fazladır, mükemmel orantının kuralları belirlenmeye çalışılmıştır. En eski kural “Altın Oran”dır. Bizler ekonomi, iklim ve sosyal yaşam farklılığından dolayı, Eskimoların oranlarında kendimizle çok az benzerlik bulabiliriz ya da hiçbir benzerlik bulamayız. Bu durum zaman ve mekan farklılığından kaynaklanmaktadır ve böyle bir durumda oran-orantı hakkında yargıda bulunabilmek için evrensel bir kurala ihtiyaç duyulmaktadır. (Feldman, 1987: 248-249). Dolayısıyla Altın Oran “…bize tek ve en uygun bir oran verir. ... bölünmüş bir kenarın kısa bölümü uzun kenar üzerine getirildiğinde, bu kenarı nasıl bir oranda bölüyorsa, artan kısım yine uzun kenar üzerine yatırıldığında, bu kenarı aynı oranda bölsün. Bu aktarma … sonsuz sayıda tekrarlanabilir” (Bigalı, 1999: 335).

Oran-orantı ilkesi vurgu ilkesiyle ilişkilidir. Çünkü eserde izleyicinin dikkatini çekmek istenilen noktadaki biçim, diğer biçimlere göre daha büyük yapılır ve izleyicinin gözü otomatik olarak baskın şekle kayar (Boydaş, 2007: 26) Kompozisyondaki orantısız nesneler ise gözü rahatsız eder ve estetik görünüşten uzaktır (Ayaydın, 2009: 121).

2.2.2.6. Zıtlık (Kontrast)

Zıtlık, kompozisyonu oluşturan elemanlarının yüzey üzerinde farklılılar oluşturmasıyla meydana gelir. Kompozisyonda kullanılan zıtlık, çalışmayı monotonluktan kurtararak insanların dikkatini çeker. Örneğin kırmızı şapkaların içindeki yeşil şapka, zıtlığı sağladığından çalışmaya canlılık katar (Ayaydın, 2009: 120). “Biliyoruz ki uyumsuzluk göze çarpar: Eğer çok sayıda dairenin arasında oval bir biçim görünürse, o sıra dışı olarak görünecek….” (Feldman, 1987: 236).

Kompozisyonda zıtlıklar farklı şekillerde oluşturulabilir. Zıtlık, bir nesnenin yönünde, renginde, biçiminde, boyutunda, dokusunda, değerinde ve çizgilerindeki karşıtlıkla elde edilebilir. Ayrıca dikey hareketlerden oluşan bir kompozisyonda o hareketi kesen yatay hareket, yönde; sıcak ve soğuk ilişkisi, renkte; karelerin içine yerleştirilen daireler ya da dairelerden oluşan çalışmada yer alan üçgen, biçimde; büyük nesneler arasında yer alan küçük nesne, boyutta; pürüzlü ya da desenli dokulardan oluşan kompozisyondaki pürüzsüz ve desensiz nesne, dokuda; açık tonlardan oluşan bir düzenlemedeki koyu tonlar, değerde; uzun-kısa, düz-yatık, düz-eğik-eğri olan çizgiler ise çizgide zıtlığı sağlar (Alparslan, 2003; Çağlarca, 1999).

2.2.2.7. Birlik-Bütünlük

Görsel düzenlemede belki de tek prensip birliktir. Diğer ilkeler bunu, muhtemelen farklı yollarla başarır. Bireyler olarak bir sona sahip olmamızdan dolayı, görsel deneyimlerimizi de diğer şeylere hareket edebilmek için sınırlama ve sonlandırma ihtiyacı duyarız. Birliği oluşturmanın temel sebebi de sonsuz olamamamızdır. Sanatçı, sanat eserinin bütün görülebilmesi için eserin parçalarını düzenler. Bu düzenleme çabası başarısızlıkla sonuçlanırsa, eser yarım kalacağından, izleyenler esere bakmayı keserek

eserle aralarındaki iletişimi koparırlar. Bu yüzden sanatçı, eserini düzenlerken birlik yaratmayı başarabilmelidir. Birliği yaratmada en önemli unsur ise baskınlık, yani vurgudur (Feldman, 1987: 236). Kompozisyonda hakim rengin olması, bir rengin birkaç yerde kullanılması, çok çeşitli renkler kullanmak yerine az çeşit renk; çok sayıda değer (valör) kullanmak ve sanat elemanlarını, sanat ilkeleri doğrultusunda kullanmak da estetik bütünlük oluşturulabilir (Alparslan, 2003; Buyurgan, 2007; Yılmaz, 2007).

Gestaltçı yaklaşımın da birliğe önem verdiği söylenebilir. Çünkü Gestaltçı yaklaşım, “Bütün, tüm parçaların toplamından büyüktür.” düşüncesini savunmuştur. (Küçükahmet, 2006: 33). Yani parçaların hem kendi içlerinde uyumları hem de bütünle uyumları olmalıdır. Parçalar arası etkileşim sonucu ortaya çıkan uyumlu bütünün, bu yaklaşıma göre daha anlamlı olduğu söylenebilir.

Bir eserde birliğin olup olmadığı, eserin izleyen üzerinde bıraktığı etkiden anlaşılabilir. “Eserde sağlanan bütünlük, insanı yarım kalmışlık hissinden uzaklaştırır” (Ayaydın, 2009: 122). Dolayısıyla, eser izleyeni rahatsız ediyorsa birlik sağlanamamış demektir.

2.3. İlgili Araştırmalar

ÇASEY ile ilgili olarak yapılan araştırmalar şu şekildedir:

Alakuş’un (2002), “İlköğretim Okulları 6. Sınıf Resim-İş Dersi Öğretim Programındaki Grafik Tasarımı Konularının Çok Alanlı Sanat Eğitimi Yöntemiyle ve Bu Yönteme Uygun Düzenlenmiş Bir Ortamda Uygulanması” konulu doktora tezi çalışmasında, Türk eğitim sistemi içerisinde sanat eğitimine ve bu eğitimin içerisinde de özel bir alan olan grafik tasarımına önem verilmemesi ele alınmıştır. Deneysel desenlerden “Öntest-sontest kontrol gruplu desen” modeliyle yapılan araştırmada, tesadüfi (seçkisiz) olarak belirlenen 31 kişilik deney, 30 kişilik kontrol grubuyla çalışılmıştır. Araştırma sürecinde deney grubuna ÇASEY ile, kontrol grubuna geleneksel öğretim yöntemiyle ders anlatılmıştır. İki grup, öğrencilerin başarısı, derse karşı tutum ve öğrenilenlerin kalıcılığa etkisi açısından karşılaştırılmıştır. Araştırma sonuçları deney grubunun lehine sonuçlanmış ve öğrencilerin sanat eserini eleştirebilmeleri ve eserle ilgili

doğru bir estetik yargıda bulunabilmeleri için ÇASEY’e ilköğretim kurumlarında yer verilmesi önerilmiştir.

Şahan’ın 2004’te yapmış olduğu “İlköğretim 6. Sınıflarda Üç Boyutlu Çalışma Konularının ÇASEY ile Uygulanması” konulu doktora tezinde, üç boyutlu biçimlendirme ve inşa çalışmaları yapabilme konusu ÇASEY ile uygulanarak, bu uygulama sonuçlarının öğretime ve öğrenciye katkısı belirlenmeye çalışılmıştır. Nicel ve nitel verilerden yararlanılan bu araştırmada, deneysel desenlerden “Çok denekli-tek faktörlü deneysel desen” kullanılmıştır. Bu doğrultuda, deney grubuna ÇASEY’e dayalı eğitim uygulanırken, kontrol grubuna da aynı üniteye ait geleneksel öğretim etkinlikleri uygulanmıştır. Araştırma sonucu deney grubunun lehine çıkmıştır. Deney grubunun heykel ve seramik çalışma konuları için konuyu kavrama düzeyi, kontrol grubuna göre daha yüksektir. Bu sebeple, resim-iş dersi programında üç boyutlu çalışmalara daha çok yer verilmesi gerektiği önerilmiştir.

Akengin’in (2006) “İlköğretim 6. Sınıflarda Renk Konusunun ÇASEY ile Uygulanması” konulu doktora tezinde, renk konusunun öğretimi ele alınmıştır. Desen olarak, deneysel desenlerden “Çok denekli-tek faktörlü deneysel desen” kullanılmıştır. Bu bağlamda öntest- sontest kontrol gruplu desen üzerinde yürütülen çalışma, deney ve kontrol grubu ile gerçekleştirilmiştir. Deney grubunda ÇASEY’e dayalı öğretim etkinliklerine yer verilirken, kontrol grubunda aynı üniteye ilişkin geleneksel öğretim etkinliklerine yer verilmiştir. Uygulama sonunda ÇASEY’e dayalı olarak yapılan eğitim, öğrencilerin renk konusunun öğretimine yönelik erişilerde anlamlı bir fark sağlamıştır. Sonuç olarak, ilköğretim kurumlarında ÇASEY’e dayalı eğitime yer verilmesi uygun görülmüştür.

Yılmaz’ın (1998) “Birleştirilmiş Sanat Eğitimi Yöntemine Göre İlköğretim 2. Basamağında Sanat Eleştirisinin Uygulanması ve Sonuçları” başlıklı doktora tezinde, dört disiplinden biri olan sanat eleştirisi disiplininin öğrencilerin sanat eğitimindeki başarılarını ne ölçüde etkilediği araştırılmıştır. Bu amaçla ilköğretim ikinci kademe 7. sınıf öğrencileri seçilerek deney ve kontrol grupları oluşturulmuştur. Her iki gruba da öntest yapılarak, öğrencilerin sanat eleştirisine dair bilgi düzeyleri belirlenmiştir. BSEY’e dayalı öğretim sonrasında deney ve kontrol gruplarına uygulanan sontest ile sanat eleştirisine dönük başarı puanları arasında deney grubunun lehine belirgin bir fark

gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda, BSEY’in uygulanması önerilmiş ve bu konuda çalışmalar başlatılmıştır.

BÖLÜM 3

YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli, araştırma için seçilen evren ve örneklem, veri toplama araçlarının geliştirilme süreci, verilerin toplanması ve analizi aşamaları hakkında bilgi verilmiştir.

3.1. Araştırmanın Modeli

Bu araştırma deneysel desenler içerisinde yer alan tek grup öntest-sontest desen kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu tür desende, deneysel işlem tek bir grup üzerinde yürütülür ve deneklerin bağımlı değişkene ilişkin ölçümleri öntest ve sontest olarak yapılır. Her iki ölçümde de aynı grup ve aynı ölçme aracı kullanılır. Tek gruba ait öntest ve sontest değerleri arasındaki farkın anlamlılığı belirlenir (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2010: 198). Öğrencilerin bağımlı değişkene ilişkin ölçümleri uygulama öncesinde öntest, uygulama sonrasında sontest olmak üzere aynı denekler kullanılarak elde edilmiştir. Araştırma 10 hafta sürmüştür.

3.2. Evren ve Örneklem

Bu araştırma Çorum ili, Kargı ilçesi, Cumhuriyet Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda (YİBO) öğrenim gören, ilköğretim ikinci kademe 8.sınıf öğrencileriyle yürütülmüştür. Bu okul amaçlı örnekleme yöntemlerinden, kolay ulaşılabilir durum örneklemesi temel alınarak seçilmiştir. Çünkü bu örnekleme yöntemi, “araştırmaya hız ve pratiklik kazandırmaktadır” (Yıldırım ve Şimşek, 2008: 113).

Çalışma grubu seçiminde, yansızlığı sağlamak ve öznelliği en aza indirmek için seçkisiz örnekleme kullanılmıştır. Çalışma grubu, 22 kız 18 erkek olmak üzere toplam 40 öğrenciden oluşmaktadır. Çoğu durumda, iyi belirlenmiş küçük bir örneklem üzerinde yapılan bir araştırmanın, büyük bir evrende yapılandan daha iyi sonuçlar verebileceği gerçeği göz önünde bulundurulur (Karasar, 2009: 111). Bu sebeple, araştırmada çok veri toplamak yerine, geçerli ve güvenilir veriler toplamak amaç edinilmiştir.

3.3. Verilerin Toplanması

Araştırmayla ilgili veriler, daha önce geliştirilmiş ve denenmiş bir ölçek olmadığı için araştırmacı tarafından geliştirilen resim değerlendirme ölçeğiyle elde edilmiştir (EK- 7). Resim değerlendirme ölçeğinin geliştirilmesi sürecinde literatür taraması yapılarak aracın kavramsal yapısı, ölçeceği verilere yönelik olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda ölçekte sanat elemanlarından renk, mekan ve biçim olmak üzere üç temel boyutun ölçülmesi uygun bulunmuştur. Bu boyutların her birinin sanat ilkelerinden oluşan alt boyutları ise yine ayrı ayrı seçilerek, her bir temel boyutun alt boyutla kullanımının 5’li likert ölçeğine göre değerlendirilmesine karar verilmiştir. Değerlendirme aşamasında gerekli olacak ölçütler hazırlanmıştır (EK-8).

Puanlama aşamasında kullanılan 5’li likert ölçeğinde her bir rakamın anlamsal karşılığı şu şekildedir: (1) Yetersiz, (2) Geliştirilebilir, (3) Orta, (4) İyi, (5) Çok İyi.

Geliştirilen resim değerlendirme ölçeğinin amacına hizmet edip etmediğini saptamak için ölçeğin görünüş ve kapsam geçerliği çalışması sürecinde 2’si alan uzmanı, 3’ü eğitim bilimleri uzmanı olmak üzere 5 uzman görüşüne başvurulmuştur. Alan uzmanları, ölçeğin boyutlarını ve her bir boyut altında dikkate alınacak ögeleri incelemişlerdir. Eğitim bilimleri uzmanları ise, ölçeğin puanlama ve maddeleştirme teknikleri açısından incelemesini yapmışlardır. Uzmanların görüşleri arasındaki uyumluluk ilişkisel olarak incelenmiş, ölçeğe verdikleri toplam puanların ortalaması dikkate alınarak ölçeğin kapsam geçerliğine karar verilmiştir. Her uzman ölçeğe 10 puan üzerinden puanlama yapmış ve bu doğrultuda ölçeğin %80 oranında geçerli olduğu kanıtlanmıştır. Ölçeğin tümünün güvenirliği için Cronbach alfa (α) değeri .91 olarak hesaplanmıştır.

Araştırmada, çalışma grubuna uygulama öncesi 13.02.2012 tarihinde öntest ölçümü için, uygulama sonrasında 16.04.2012 tarihinde sontest ölçümü için resim yaptırılmıştır. Böylece her öğrenciye ait iki resim elde edilmiştir. Bu resimler fotoğraflanıp bilgisayar ortamına aktarılmış ve puanlayıcı yanlılığından doğabilecek olumsuz faktörleri en aza indirmek için karışık olarak numaralandırılarak 4 uzmana resim değerlendirme ölçeğiyle beraber ulaştırılmıştır. 1 haftalık süre içerisinde puanlama yapan uzmanların görüşmelerinden elde edilen puanlar, SPSS programında kaydedilmiştir.

Çalışma grubu için verilerin toplanması aşamaları aşağıda belirtilmiştir:

1.hafta (1 ders saati):13.02.2012 tarihinde öntest ölçümü olarak imgesel resim yaptırılmıştır (EK-1).

2. ve 3.haftalar (2 ders saati): 20.02.2012, 27.02.2012 tarihlerinde Rönesans dönemi ressamlarından, Leonardo da Vinci’nin “Meryem, İsa, Anna Üçlüsü” adlı eseri ÇASEY’e dayalı olarak işlenmiştir (EK-2).

4. ve 5.haftalar (2 ders saati): 05.03.2012, 12.03.2012 tarihlerinde Barok dönemi ressamlarından, Rembrandt’ın “Meleklerle Birlikte Kutsal Aile” adlı eseri ÇASEY’e dayalı olarak incelenmiştir (EK-3).

6. ve 7.haftalar (2 ders saati): 19.03.2012, 26.03.2012 tarihlerinde Empresyonizm (İzlenimcilik) akımı ressamlarından, Van Gogh’un “Gece Kahvehanesi” adlı eseri ÇASEY’e dayalı olarak işlenmiştir (EK-4).

8. ve 9.haftalar (2 ders saati): 02.04.2012, 09.04.2012 tarihlerinde Kübizm akımı ressamlarından, Picasso’nun “Avignonlu Kadınlar” adlı eseri ÇASEY’e dayalı olarak işlenmiştir (EK-5).

10.hafta (1 ders saati): 16.04.2012 tarihinde sontest ölçümü olarak, imgesel resim yaptırılmıştır (EK-6).

3.4. Verilerin Analizi

Verilerin analizi, araştırmanın amacına uygun olarak ve alt problem cümleleri dikkate alınarak yapılmıştır. Bu kapsamda her öğrencinin resmi renk, mekan ve biçim boyutlarında 5’li likert ölçeğine göre değerlendirilmiştir. Uzmanların görüşleri tüm boyutlarda toplanıp, elde edilen puanların genel ortalaması alınarak analizler yapılmıştır.

Bu kapsamda elde edilen puanların, ÇASEY’e dayalı eğitimin öğrencilerin sanat elemanlarından renk, mekan ve biçim anlayışlarını kullanabilme yeterlikleri ve genel ortalama açısından öntest-sontest puanları arasında anlamlı bir fark oluşturup oluşturmadığına, SPSS 18.0 paket programı kullanılarak ilişkili örneklemler için t-testi (paired samples t-test) ile bakılmıştır. Araştırmada elde edilen tüm bulgular 0.01 anlamlılık düzeyinde sınanmıştır.

BÖLÜM 4

BULGULAR VE YORUM

Bu bölümde, araştırmanın amacı doğrultusunda belirlenen alt amaçlara ilişkin bulgular ve bu bulgular çerçevesinde yapılan yorumlar bulunmaktadır.

Benzer Belgeler