• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM

3.3. Müzikte Deşifre 31 

3.3.1. Deşifre Okuma 31 

Deşifre okuma (sight-reading); müziği, ilk okumada, yani önceden çalışılmaksızın ilk görüşte okuyup seslendirme (çalma/söyleme) becerisidir. Daha açık bir ifadeyle; deşifre okuma daha önce görülmemiş sözsüz bir müzik parçasının, ilk anda, nota yükseklikleri ve ritmine uygun olarak okunmasıdır.

Deşifre okuma işi görme (sight) ve okuma (reading) işlerini kapsar ve ilk kez okunan bir müzik parçasının notasının göz ile takip edilmesini ifade eder. Ancak daha önce de belirtildiği gibi Türkçe ve İngilizce kaynakların çoğu deşifre okuma terimini, deşifre seslendirme olarak da kullanmaktadır. Bu anlamda, deşifre okuma, sessiz olarak yani müziği zihinde canlandırarak yapılabildiği gibi, bir çalgı ya da insan sesi ile de yapılabilir.

Deşifre okuma, ilk kez görülen bir yazı metninin sesli ya da sessiz okunmasına benzetilebilir. Her iki okumada da görsel şekilleri tanımak/algılamak söz konusudur. Metin okumadaki görsel algılama ve göz hareketleri deşifre okumadakilerle benzerdir. Deşifre okuma sırasında gözün algıladığı görüntü yoluyla, bellekte depolanmış olan müziksel bilgiler geri çağırılıp yeniden düzenlenir, işlenir. Deşifrede gözün hareketleri ve görsel algıyla ilişkili bu işleyiş birçok çalışmada araştırma konusu olmuştur.

Young (1971), araştırmasında deşifre okumada başarılı olanların göz hareketlerini fotoğraflarla tespit etmiş ve gözlerin düzgün bir şekilde alçalıp yükselmediğini, sürekli olarak ileri ve geri sıçrayan düzensiz bir rota izlediklerini bulmuştur (Haug, 2000: 26).

Goolsby (1994), deşifre okuma sürecinde gözün hareketleriyle ilgili yaptığı araştırmalarında, iyi deşifre okuyanlarda gözlerin ortalama dört vuruş ilerideki notaları okuduğunu, daha sonra gözün kaldığı yerden devam ettiğini ve gözün bu işlemi daha çok uzun süreli notalarda/suslarda kalış esnasında yaptığını saptamıştır. Bununla birlikte araştırmacı iyi deşifre okuyanların deşifre sürecinde, karşılaştıkları ezgideki her notayı işlemediğini bunun yerine nota yazısına odaklandıklarında bir seferde birden fazla nota ya da görsel detay yakalamak için bir çeşit “kümeleme (chunking6) sistemi” kullandıklarını kaydetmiştir. Goolsby, deşifre okumada daha az başarılı olanların neredeyse her bir notaya ve daha çok da suslara takıldıklarını, dinamikleri ve anlatım ifadelerini ise nispeten daha az yakalayabildiklerini tespit etmiştir.

Sloboda (1993), normal görüş uzaklığındaki bir sayfaya bakan gözün görüş alanının yaklaşık 2.54 cm çapında bir daire olduğunu, gözün her baktığı noktada bu ölçüde daireleri taradığını ve kısa saptamalarda bulunarak ilerlediğini belirtmiştir (Çimen 2001: 446).

6 Chunking (kümeleme): Kümeleme, görsel bilginin küçük parçalarını daha büyük bir birimde bir araya

getirmeyi/gruplamayı içerir. Müzikte kümeleme, notaları tek tek okumaktan ziyade, bir kaç notanın oluşturduğu bir birimi görmeği içerir. (Galyen, 2005: 61)

Küçük de (1994) çalışmasında benzer açıklamalarda bulunmuştur. Deşifrede gözün bir tek noktaya değil, dairesel bir alana bakmaya alıştırılması gerektiğini ifade etmiştir:

“… Eğer bir tek noktaya bakılırsa, bir tek nota net olarak görülebilir, onun ilerisindeki notalar aynı netlikte görülemez. Dairesel bir alana bakıldığı zaman ise, birçok nota net olarak görülebilir. Gözün bir sıçrayışında, bu görme alanları (daireler) iç içe girer ve “görme” satır boyunca kesintisiz sürer. Böylece çalınmakta olan notadan çok daha ilerideki notaları görmek mümkün hale gelmiş olur” (s.187).

Metin okumada ve müziksel okumada göz hareketleri, görsel algı üzerine sayısız araştırma yapılmış olmasına rağmen bunların her ikisinin aynı anda yapıldığı; müziği sözleriyle okuma/söyleme sırasında gözün hareketlerinin araştırıldığı çalışmalar sınırlıdır. Berséus’un araştırması bu alanda dikkat çekici bir çalışmadır.

Berséus (2002), araştırmasında “göz-ses süresi” (eye-voice span) ya da kendi deyişiyle “göz-ses mesafesi” (eye-voice distance) üzerinde durmuştur.7 Araştırmada 18-24 yaşlarındaki gönüllü onbeş koriste üç ayrı test uygulanmıştır. Deneklere, birinci olarak sözsüz bir şarkının notası, ikinci olarak normal bir metin, üçüncü olarak da sözlü bir şarkı okutturulmuştur. Şarkılar deneklerin daha önce görmedikleri/duymadıkları iki eski İsveç halk şarkısı olarak belirlenmiştir. Pek çok farklı sonuç elde edilen araştırmada, metin ya da sözsüz müzik yazısı okumada benzer sonuçlar elde edilirken, sözlü müzikler okunurken saptamaların çok daha kısa olduğu, deneklerin dikkatlerinin %52’sini notalara, %48’ini sözlere yönelttikleri saptanmıştır. Bu da metin ya da sözsüz bir müzik okunurken yazıya verilen dikkatin ikiye bölünerek kullanıldığını göstermiştir. Sözlü şarkılar okunurken deneklerin tempoyu ve akıcılığı dikkate almadığı, nota sürelerindense nota yükseklikleri ve doğru aralıkları seslendirmeye daha çok çaba sarfettikleri gözlemlenmiştir. Bazı deneklerin sözcük hataları yaptığı saptanmıştır. Bunun, müzik ile sözlerin aynı anda deşifre edilmesinde meydana gelen, yüksek bilişsel algı yüklemesinden kaynaklı olabileceği belirtilmiştir.

Haug (1990/2000), deşifre çalma ve görsel algılama üzerine yazdığı makalede konuyla ilgili geniş bilgi sunmakla beraber tüm bu sürecin nasıl işlediğinin tam olarak

7 Göz-Ses Süresi: “Bir müzik yazısı ya da metin okunurken gözler, sesten(seslendirmeden) daha önde

gider. Bir başka ifadeyle bir notayı ya da kelimeyi seslendirmeden önce görmek gerekir ve göz ile seslendirme arasındaki bu mesafe, metin okumaya ilişkin araştırmalarda göz-ses süresi olarak tanımlanır. Bununla birlikte göz-ses süresi, beyindeki görsel iz kaybolmadan (yaklaşık iki saniye içinde) yapılan saptamada elde edilen bilginin miktarını da ifade eder” (s.6).

kavranamayacağını, her öğrencinin farklı okuma stratejileri kullandığını belirtmiştir. Sesli okuma sırasında, gözlerin sessiz okumaya oranla daha fazla sayıda saptama yaptıklarının görüldüğünü ifade eden Haug bunun nedeninin, sesli okumada okuma sürecinin yavaşlayıp sayfayı gözden geçirmeye daha çok zamanın kalması olduğunu ifade etmiştir. Yazara göre deşifrede anahtar etken deneyim ve çalışmadır; metin okuma becerisi de deşifre okuma becerisi de ancak okumaya düzenli zaman ayırmakla gelişebilir. Çünkü okuma yoluyla bellekte işlenebilecek bilgi ve örnek depolanmış olur (s.26-29).

Galyan (2005) da benzer şekilde, deşifre okumada başarıyı tetikleyen değişkenler olduğunu, eğitimcilerin bu değişkenleri saptayıp, dikkate alarak öğrencilerinin deşifre okuma becerilerine katkıda bulunacaklarını ifade etmektedir. Galyan’a göre; müzik alanında özel ders alıyor ya da almış olmak, müziksel okuma deneyimine sahip olmak, okunan eserde karşılaşılan ritmik ve ezgisel zorluklar deşifre okuma başarısını etkilemektedir. Henry ve Demorest (1994) ise ABD (Amerika Birleşik Devletleri) içinde yaptıkları araştırmada, müziksel ön yaşantılardan yalnızca, özel piyano dersleri almış olmanın, koro öğrencilerinin bireysel deşifre okuma ve söyleme başarılarını anlamlı derecede arttıran bir faktör olduğunu saptamışlardır (s.4-8).

Benzer Belgeler