• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM

4.2. Metot

Türkçe Sözlükte15 “metot” teriminin karşılığında, “yöntem” terimi yazmaktadır. Aynı sözlükte “yöntem” terimi; “Bilimde belli bir sonuca erişmek için bir plana göre izlenen yol, metot” olarak tanımlanmaktadır.

Oğuzkan (1974: 248), Eğitim Terimleri Sözlüğü’nde yöntemi şöyle tanımlamaktadır:

1- “Bir sorunu çözmek, bir deneyi sonuçlandırmak, bir konuyu öğrenmek ya da öğretmek gibi amaçlara ulaşmak için bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yol,

2- Yeni gerçekleri bulmak, bilinen gerçekleri yorumlamak ve açıklamak için tutulan mantıklı düşünme yolu”.

Taşdemir’e (2000: 102) göre yöntem, eğitimin hedeflerine ulaşması için kullanılacak tekniklerin, işlenecek konunun araç, gereç ve kaynakların, bütünlük oluşturacak biçimde örgütlenerek hizmete sunulduğu bir öğretme yoludur.

Bu tanımlara ek olarak Büyükkaragöz (1997: 3), eğitimde yöntem ve tekniği farklı olarak tanımlayan kişilerin yanında bu kavramları aynı olarak tanımlayanların da bulunduğunu belirtmekte ve bu iki kavramı birden içeren “öğretim metodu” kavramının kullanılmasının daha yerinde olacağını söylemektedir.

Choksy ve diğerleri (1986) müzik eğitiminde metodu; "belirli bir felsefe, diğer bir anlatımla, bir seri özgün prensipler, kendine özgü bütünleştirilmiş bir yapı, izlenmeye değer amaç ve hedefler ile samimi, ciddi ve gereksinilen bütün malzeme ve örneklerin yalnız müzik öğretme amacına yönelik olduğu nesnel eğitim yaklaşımı" (Toksoy, 2005: 6 ) olarak açıklamaktadır.

Bu çalışmada kullanılan “öğretim metodu” terimi yukarıda açıklanan anlamı içermektedir. Bu araştırmada “metot” sözcüğüyle anlatılmak istenen; kendine özgü bütünleştirilmiş bir yapı, izlenmeye değer ilke, amaç ve hedefler çerçevesinde şekillendirilmiş deşifre şarkı söyleme yöntemi ile öğretim materyallerini içeren kitabın kendisidir.

Araştırmacı, metodu oluştururken öğrenci merkezli öğretim-öğrenim ortamı hazırlamayı hedeflenmiştir. Günümüzde küresel boyutta kabul gören “öğrenmeyi öğrenme” ve “yaşam boyu öğrenme” gibi yaklaşımlarla; yaşam boyu öğrenen, edindiği bilgi ve beceriyi yaşama geçiren, bilginin pasif alıcısı olan değil, kendi öğrenmesinin sorumluluğunu taşıyan bireylerin yetiştirilmesi önem kazanmıştır. Burada öne çıkan nokta, öğrenme ve öğretme etkinliklerinde öğrenciye aktif rol verilmesi ve bu amaçla öğrenmenin gerçekleşebileceği, öğrenci merkezli öğrenme ortamlarının düzenlenmesi gerekliliğidir. Öğrenci merkezli eğitim, her öğrencinin öğrenmeye karşı farklı yetenek, tercih ve eğilimlere sahip olduğunu, farklı zaman, tür ve hızda öğrenebileceğini benimseyen, düşünme becerilerini geliştirmenin yaratıcı düşünceyi geliştirdiğini kabul eden, öğrenmeyi öğrenmenin esas olduğu bir yaklaşımdır. Bu nedenle, öğrenci merkezli eğitimde bu farklılıklar dikkate alınarak öğretim etkinlikleri çeşitlendirilir ve teknoloji ile desteklenir.

Öğretimde hiç bir yöntem tek başına sihirli bir değnek olmadığı gibi, öğrenmeyi öğreten, kalıcı ve etkili bir öğretimde de tek bir yöntemden söz etmek mümkün değildir.

Etkin bir öğretim için yöntem zenginliğine gitme artık evrensel bir kural haline gelmiştir. Öğretmenin etkin bir öğretim için seçim yapabileceği yöntem sayısı sınırsızdır. Çünkü her öğretmen kendi yaratıcılığını katarak yeni yöntemler geliştirebilmektedir… Ancak her yeni yöntem, değişik faydaları yanında değişik sınırlılıkları da beraberinde getirmektedir. Son derece doğal olan bu durumda iş uygulayıcılara, yani öğretmenlere düşmektedir (Küçükahmet, 2005: 53, 92).

1999’da hazırladığı modülde, müzik öğretimindeki yöntemlerin çokluğundan ve çeşitliliğinden bahseden Uçan, müzik öğretim yöntemini, “müzik öğretimi sürecinde veya müziksel öğretme-öğrenme etkinliklerinde amaca ulaşmak ya da hedefe erişmek için bilinçli ve mantıklı olarak seçilen ve izlenen düzenli yol” olarak tanımlamakta ve şöyle devam etmektedir: “… Tanımda da açık-seçik belirtildiği gibi, müzik öğretiminde amaca ulaşma ya da hedefe erişme yolu hem düzenlidir, hem de bilinçli ve mantıklı olarak seçilir ve izlenir” (s. 43). Aynı çalışmada müzik öğretim yöntemlerini genel, özel ve özgül yöntemler16 olarak üç sınıfa ayıran Uçan: “…Müzik öğretiminde genel, özel ve özgül yöntemler; belirli yönleriyle birbirlerinden farklı olmakla birlikte, birbirlerinden tamamen ayrı, kopuk ve bağımsız değildir. Bu nedenledir ki, bu yöntemler ayrı ayrı kullanıldığı gibi, birlikte ve iç içe de kullanılır” (s. 46) demektedir.

Yöntemler gibi, öğrenmeye ilişkin tüm soruları açıklamaya ve çözmeye yeterli olan tek bir öğrenme kuramı, tekniği ve stratejisinden de söz edilemez. Bu araştırmada deşifre şarkı söyleme öğretim metodu oluşturulurken, öğretim yöntem, kuram, teknik ve stratejileri bir bütün olarak ele alınmış ve öğrencilerde deşifre şarkı söyleme davranışlarının geliştirilmesine yönelik yöntemler bir arada kullanılmaya çalışılmıştır.

Etkili ve kalıcı bir öğrenmede olduğu gibi, deşifre şarkı söyleme becerisinin öğreniminde de tekrar ve alıştırmaların yeri büyüktür. Watson, Guthrie, Thorndike, Hull, Gestaltçılar gibi pek çok öğretim kuramcısı, öğrenme sürecinde ezberciliğe karşı tekrar etmenin önemi üzerinde durmaktadır. Söz konusu bir becerinin öğrenimi

16 Uçan hazırladığı el kitabında bu yöntemleri ve ilgili alt yöntemleri çok geniş bir çerçevede ele alıp

olduğunda, tekrar etme başlıca öğretim tekniği olacaktır. Staven’a göre, birey belli bir beceriyi sürekli olarak yerine getirebilmek yani kazanmak için devamlı çalışmak ve tekrarlayarak alışkanlıklar haline getirmek durumundadır. (Saraç, 1997’den aktaran Karkın, 2007: 414)

Guthrie’ye göre de becerilerin geliştirilmesinde tekrarın etkisi büyüktür. Guthrie beceriyi hareketlerden ayırmıştır. Ona göre hareketler basit kas devinimleridir. Oysa beceri birden fazla hareketi kapsayan bir etkinliktir ve ancak zaman içinde alıştırma yapılarak geliştirilebilir. Birçok becerinin aynı anda gerçekleştirildiği bir etkinlik olan deşifre şarkı söylemenin geliştirebilmesi için de şüphesiz tekrar ve alıştırmaya büyük ölçüde yer verilmesi bir zorunluluktur. Bu alıştırmalar beceriyi oluşturan tüm hareketleri kapsayan benzer alıştırmalar olmalıdır. Beceride yetkinleşmek için alıştırma süresinin belirlenmesine ve zamana dağılımına dikkat edilmesi gerekir. Kısa süreli ancak çok sayıda derse dağıtılmış alıştırmalar daha faydalı olmaktadır.

Bilişsel öğrenme kuramcıları ezber öğrenme yerine anlayarak öğrenme üzerinde durmuşlardır. Kuramcılar, anlamaya dayalı tekrarların bilginin daha uzun süre hatırlanabilmesinde etkili olduğunu, öğrenmede daha kalıcı izli davranış değişikliği meydana getirdiğini gözlemlemiş; özellikle öğrenci ne kadar çok problem çözme durumuyla karşılaşırsa, problem çözme süresinin o derece kısaldığını ifade etmişlerdir.

Geştaltçılara göre, öğretmenler öğrenilenlerin farklı durumlarda anlamlı bir şekilde kullanılmasını sağlamak için öğrencileri, alışılmamış problemlerle karşılaştıracak ödevler vermeli, uygulamalar yaptırmalıdır. Böylece öğrenci deneme- yanılma yoluna başvurmadan, karşılaşılan her yeni ya da benzer problemi, mekanik bir şekilde eski alışkanlıklar ya da ezberlenen kurallar kullanılarak değil, kavrayarak ve sezerek, yapısal olarak çözümlenmeye çalışacaktır. Bunlara ek olarak, bilişsel öğrenme kuramcısı Hebb de öğretmenlerin, öğretme- öğrenme durumunda öğrencilerine, bir konudan diğerine geçmeden önce tekrar yapmaları için gerekli olanak ve zamanı vermeleri gerektiğini belirtmiştir (Senemoğlu, 2005: 259, 262, 375). Tekrar konusunda en önemli nokta, daha önce de belirtildiği gibi tekrarın yorgunluğa neden olmayacak şekilde aralıklı ancak sık yapılmasıdır.

Alıştırmalar gibi ödevler de bir tekrar yoludur. Ödev verme, çocukların belli konularda önceden bilgi sahibi olmalarını sağlayan ve/veya belli konularda alıştırmalar yaparak bilgilerini pekiştirmelerine yarayan bir öğretim tekniğidir. Ödevler öğrencilerin

öğrendiklerini pekiştirmeleri bakımından önemli materyallerdir. (Küçükahmet, 2005: 189) Ödev, evde de yapılsa okulda da yapılsa, doğru ve etkili kullanıldığında öğrencilerin çalışma alışkanlıklarını ve tutumlarını olumlu yönde etkileyecek faktörlerden biridir. Ödevler öğrenilmemiş bir bilginin kazanılması için bir fırsat olabileceği gibi, öğrenilmiş bilginin tekrar edilerek pekiştirilmesine de olanak sağlar. Bunun yanı sıra ödevler her öğrencinin başarma deneyimini yaşamasına da fırsat verir.

Bu araştırmada da bu yaklaşımlarla, tekrarın önemi üzerinde durulmuştur. Farklı özelliklerdeki öğrencilerin birbirleri ile etkileşimi ve öğrenciler arasındaki olumlu ilişkiler de öğrenmeyi olumlu yönde etkilediği düşünülerek metot oluşturulurken hazırlanan ders içi ve ders dışı etkinliklerde alıştırmaların yanı sıra grup çalışmalarına büyük ölçüde yer verilmiştir. Bu alıştırma ve çalışmaların tekrar edilmesi ve öğrenilenlerin pekiştirilmesi amacıyla her dersin sonuna “ev ödevi” başlığı altında farklı alıştırma ve çalışmaları içeren bir bölüm eklenmiştir. Tüm alıştırma ve çalışmaların öğrencide merak uyandıran, yaratıcı ve karmaşık düşünmeyi harekete geçiren, güdüleyici ve öğrenmeyi öğretir nitelikte olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca her yeni dersin başına da, öğrenilenlerin hatırlanması için, bir önceki derste öğrenilenlere ilişkin alıştırmalar konmuştur. Böylece yeni bir konunun öğretimine başlamadan gerekli davranışların tamamlanması, giriş davranışlardaki olası eksikliklerin giderilebilmesi amaçlanmıştır.

Benzer Belgeler