• Sonuç bulunamadı

2.4. Değerler Eğitimi

2.4.2. Değerler Eğitiminin Amacı ve Önemi

Hayvanların hareketleri biyolojik olarak daha öncesinden bilinmesine karşın, az sayıda insanın hareketleri içgüdüsel oluşmaktadır. İnsanların hal ve hareketlerinde bilinen gerçek davranışlarının önceden öğrenilmiş olmasıdır. İnsan dünyaya gelirken tam anlamıyla savunmasızdır. Doğduğundan itibaren yürümeyi, yemek yemeyi, konuşmayı, üretmeyi, üremeyi vb. unsurları aile ve çevreden öğrenmektedir. Eğitilip evcilleştirilen hayvanları da göz önünde bulundurulacak olursa, insanları hayvanlardan ayıran başlıca özelliğin hareketlerini bilerek ve düşünerek yapabiliyor olmalarıdır.

“İyi-kötü” ve “doğru-yanlış” kavramlar arasında insanların yapacağı tercihleri, bilerek ve düşünerek yaptıkları tercihlerdir. İyi ve kötü, doğru ve yanlış kavramlarının içerikleri yaşadığı toplumca şekil almaktadır ve kültürlerinin bir gereğidir. Kültür insanların sosyal hayatlarının olağan bir neticesidir. Bir toplumu meydana getirmek demek bir kültürü de meydana getirmek demektir. Kültüre sahip olmayan toplumlar, kendilerini ifade edebilecek bir dile, kimliğe sahip olamayacağı için zamanla yok olmaya mahkumdur. Her bir toplumun yaşam standartları toplum biliminde, çoğunlukla maddi manevi öğeler olarak iki şekilde incelenmektedir.

Maddi unsurlar; toplumların kullandığı teknolojiyi, sanayiyi, üretim maddelerini vb. insanların kullanabileceği bütün unsurları kapsamaktadır. Diğer bir ifadeyle, elle tutulup gözle görülebilen her türlü öğe maddi unsurlar kapsamında yer almaktadır.

Manevi unsurlar; her bir toplumun kültürel yapısında bulunan dini yargıları, değerleri, hukuk düzenini, insanlar arasındaki iletişimi belirleyen resmi veya gayri resmi birtakım kuralları, sosyolojik simgeleri, insanların davranışlarının altında yatan sebepleri ve inançları kapsamaktadır. Toplumların sahip olduğu manevi değerler, orada yaşayan insanların düzenli olarak sergilediği değer ve davranışlardan yola çıkarak anlaşılabilmektedir.

İnsanlık tarihinde her topluma ve kültüre ait değerler sistemi bulunmaktadır. Örneğin; ortak yaşam alanların ındoğru kabul edildiği Türk kültüründe, bekar olan bir çocuk kaç yaşında olursa olsun, evlenene kadar ailesiyle beraber aynı evde kalması normal karşılanırken, bireyselliğe önem veren İngiliz kültüründe yetişkin bir çocuğun ailesiyle birlikte yaşaması doğru bulunmamaktadır. Bu değerler sistemi yalnız kültür yapılarında olmamakla birlikte aynı zamanda toplumların düzenlerinde de görülmektedir. Mesela tarımcılığın yaygın olduğu toplumlarda, kırsal alanlara uygun tarım ve hayvancılıkla alakalı değerler ve tutumlar görülmektedir. Kırsal alanların değer sistemine imece örnek verilecek olursa, paralı insan gücünün ve tarım makinelerinin henüz yaygınlaşmadığı tarım alanlarında imece şeklinde çalışmanın bir çözüm yolu olduğu bilinmektedir.

Bir toplumda yaşayan insanların, iletişim halinde oldukları kişilerin ihtiyaç ve davranışlarını göz önünde bulundurmaları gerekmektedir. Daha önceden tanınmamış bir kişinin davranış ve gereksinimleri bilinemeyeceğinden, çoğunlukla insanlar böyle durumlarda toplumun bünyesinde yer alan kültürel unsurlara göre davranış sergilemektedirler. Toplum içinde birbirlerini tanımayan milyonlarca insanın belli bir sistemde yaşayabilmesi, iletişim kurabilmesi toplumun sahip olduğu kültürel düzen sayesinde oluşmaktadır. Örneğin, Müslüman olan bir toplumda insanlar, yemek için girdikleri bir lokantanın “helal et” vasıflarında hizmet verdiğini düşünürler ve gönül rahatlığıyla yemeklerini yiyebilirler. Böyle bir ortamda lokantadan hizmet alan müşteri, lokanta sahibinin de Müslüman olduğunu bilmesinden dolayı, onun

ürünlerini sorgulama ve araştırma ihtiyacı duymamaktadır. Fakat zaman zaman bir toplumda yaşayan insanların bu konu hakkında güvenlerini sarsacak haberler de olmaktadır. Bu da toplumun kültüründe ahlaki yıpranmaların meydana gelmeye başladığının göstergesidir.

Bir toplumda yaşayan insanların doğru kabul edilen davranışları sergilememesi dolayısıyla doğru şekilde sosyalleşememesi tam anlamıyla kültürel değerleri edinemediğini, bulunduğu topluma ait istenilen değer ve davranışlardan eksik kaldığı kabul edilmektedir.

Yukarıda da bahsedildiği üzere, topluma ait kültürel değerlerde şu şekilde bir sebep zinciri ifade edilebilir:

● Her insan birer sosyal varlıktır,

● İnsanlarda görülen davranışlarının çoğunluğu, onların doğduklarından itibaren sosyalleşmesi sürecinde kazanılmıştır,

● Bireylere kazandırılması gereken davranışlar, onun yaşadığı toplumda zamanla oluşan maddi ve manevi değerler tarafından belirlenmektedir,

● Bir topluma ait kültürde doğru ve yanlışın, iyi ve kötünün neler olduğu, kabul edilen ve kabul edilmeyen davranışlar, o toplumun kültüründe yer alan değerler aracılığıyla belirlenmektedir.

O halde denilebilir ki; meydana gelen bu sebepler zinciri doğrultusunda, değerler toplu ve kültür için son derece büyük bir öneme sahiptir.

Durkheim, Parsons ve Weber vb. 20.yy’da yaşamış bilim insanları, toplumların da insanlarda görüldüğü gibi, gelecek nesillere sahip oldukları kültürel değerleri aktarmak için çaba gösterdiklerini belirtmektedir. Bir insanın toplumsallaşması demek aynı zamanda onun kültürleşmesi demektir. Toplumda kültüre ait bütün değer unsurlarının sonraki çağlara aktarılarak devam ettirilmesi ancak değerler sayesinde olabilecektir. Bu eğitim sürecinde yetişen neslin topluma kazandırılmasında önemli olan etkenlerden ilk sırayı aile, ikinci sırayı da eğitim kurumları almaktadır. O halde değerler eğitiminde eğitim kurumları aileden sonra en önemli yere sahip olmaktadır.

Bu konuda Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş yukarıda da bahsedildiği gibi 2017-2018 eğitim öğretim yılında uygulanan eğitim öğretim programlarındaki değişikliklerle, değerler eğitiminin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu şu sözleriyle belirtmiştir:

● Toplumun geleceği için değerlerini benimsemiş bireylere duyulan ihtiyaç, ● Öğrencilerin ahlaki kararlar almaları ve uygun davranışlar sergilemeleri, ● Öğrencileri küresel ve çok kültürlü dünyaya hazırlamak,

● Öğrencilerin gerçek hayatı tanımalarına yardım etmek, ● Öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek,

● Öğrencilerde sorumluluk bilincini geliştirmektir (Durmuş, 2017).

Değerler eğitimi konusuna değinmiş olduğu eğitim konferansı çerçevesinde, değerler eğitiminde milli kültürün devamlılığı ile birlikte evrensel kültürün de son derece önemli olduğunu belirtmektedir. Bu konu hakkında 2023 Eğitim Vizyonunda (Durmuş, 2017; 18) ifade ettiği üzere; “…. bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük, o toplumu kendi kültüründen mahrum etmektir. Daha büyük bir kötülük ise onu kendi kültürüne mahkûm etmektir.” Demek oluyor ki değerler eğitimi, yetişen nesli küreselleşen ve çok çeşitli kültürlere sahip dünyaya kazandıracak başlıca araç vazifesini görmektedir. Öğrenciler kanalıyla farklı toplumlardan insanlara sergilenecek saygılı tutumlarıyla, farklı kültürlerden milletlerde meydana gelebilecek önyargıların kırılması, iletişimin güçlü bir şekilde gerçekleşmesi ailelerin olduğu kadar eğitim kurumlarında da sorumluluğu altındadır. Evrensel boyutta meydana gelecek böyle bir tutum ise ancak verimli bir değerler eğitimi kanalı ile yapılabilir.

Benzer Belgeler