• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde genel olarak gelişmiş ülke kentlerindeki kentsel dönüşüm süreci incelenmiştir. Bunun nedeni ortaya çıkışını nedenleyen süreçleri yaratan gelişmelerin bu ülkelerde gerçekleşmiş olması ve kentsel dönüşüm olgusunun karşılaştığı ve yarattığı sorunlar, çözüm yöntemi ve müdahale biçimleri açısından bu ülkelerde daha yoğun şekilde bulunmasıdır.

Küreselleşme sürecinde ekonomik, sosyal ve mekansal yığılmaların gerçekleştiği kentler meydana gelen bozulma ve eskime gibi sorunlara kentsel dönüşüm ile çözüm aramışlardır. Üretilen yöntemler ve uygulamaları büyük finansal kaynak gerektirdiğinden ciddi bir maliyet yönetimi sorunu ortaya çıkmıştır. Ancak gelişmiş ülkeler için bu sorun karşısında içinde bulundukları güçlü ulusal ekonomik yapının ve uluslar arası bağların güçlü olması sayesinde avantaj sağlamışlardır. Bu avantaja karşın kentsel dönüşüm süreci içinde karşılaşılan her sorun farklı bir müdahale biçimi ile çözülmeye çalışılarak gerek ekonomik kaynakların israf edilmemesi gerekse sosyo-kültürel farklılıkları dikkate alınması anlamında sürekli geliştirilmiştir. Tabii ki bunda ülkelerin gelişmiş ekonomik yapılarının, yasal ve yönetsel açıdan güçlü ve yaptırımcı olmalarının çok büyük etkisi olduğu yadsınamaz.

Mekansal sınırların öneminin kaybolduğu, post-modern olarak nitelendirilen gelişmeler içerisinde kentlerin ekonomik sistemde yer alabilmelerini sağlayacak donanımları sürekli olarak geliştirmeleri zorunlu bir hal almıştır. Değişen dünya düzeni içinde yerlerini korumak isteyen ülkeler kentsel alanlarını yıkıp yeniden üretmelerini sağlayan kentsel dönüşüm her ne kadar başta insan öğesini ve sosyal yapıyı dikkate almayan uygulamalar üretmiş olsa da zaman içinde ortaya çıkardığı,

sorunları azaltmak için alanların niteliklerine bağlı olarak ekonomik, sosyo-kültürel, mekansal ve politik unsurları dikkate alan bir yapılanmanın gerekliliği anlaşılmıştır.

32 BÖLÜM ÜÇ

KENTSEL DÖNÜŞÜM OLGUSUNUN TÜRKİYE İZDÜŞÜMÜ

Türkiye kentlerinde mekansal gelişim son 50-60 yıllık dönemde meydana gelen sosyal kültürel ve ekonomik yapılanmalardan etkilenmiş, değişmiş ve dönüşmüştür. Bu süreçte siyasi ve politik unsurların da etkisi oldukça fazladır (Özden,2008). Dünyada değişen ekonomik yapı ve üretim-tüketim ilişkileri içinde sisteme entegre olmaya çabalayan Türkiye, kısa vadede değişebilen ulusal politikaların sonuçlarının da etkisi ile hızlı bir kentleşme süreci yaşamış, bu hızlı gelişim plansız ve sorunlu yerleşimlerin ortaya çıkmasındaki en önemli nedenlerden biri haline gelmiştir.

Avrupa’nın yaklaşık üç yüzyılda yaşamış olduğu sanayileşme ve sonrasında bilgi toplumuna geçiş sürecini Türkiye, Cumhuriyet tarihi içinde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu noktada farklı iktisadi yapılanma çabaları, dar bir zaman diliminde, kısıtlı ekonomik olanaklar dahilinde değerlendirildiğinde; sosyal ve mekansal değişimleri ne denli olumlu ya da olumsuz etkilediği günümüzde tartışılmaya devam etmektedir. Elbette olumlu ve olumsuz sonuçları oluşmuştur ancak süreci bir bütün olarak değerlendirmek ve tüm sonuçların birbirleri ile ne kadar ilişkili olduğu ortaya koymak gerekmektedir. Türkiye’nin çağdaşlaşması, imkanlar dahilinde okur-yazarlık oranın artması, GSMH kişi başına düşen gelir miktarının artması v.b. gibi sayılarla ortaya konmuş gelişmeler tek başına sosyo-ekonomik iyileşmeye işaret etmesi olanaksızdır. Eğitim-sağlık gibi konularda yetersiz koşulların giderilememesi, kentleşme, altyapı, ve çevre sorunlarının ve kullanılabilir su potansiyellerinin tükenmesi gibi problemlerin çözülemeyerek daha da büyümesi bir iyileşmeden çok kötüye gidişi tariflemektedir. Bu anlamda Türkiye’de savunamsızlığı nedenleyen faktörler açısından risk altında kalabilme potansiyeli taşımaktadır.

Kentlerde farklı iktisadi yapılanma süreçlerine uygun mekansal dokuyu oluşturabilmek adına, birbirleri ile ilişkisiz ya da uygun olmayan (konumu, büyüklüğü, niteliği v.b.açıdan) fonksiyonlar ile doldurulmuş veya doldurulmasına izin verilmiş, ulaşım, altyapı, sosyal tesis, konut üretimi gibi fiziksel mekan gelişimi kapsamında bir çok konuda sorunlar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında sorunların

oluşmasında önemli etkisi olan bir başka konu da hızlı ve yoğun bir şekilde, çeşitli nedenlere bağlı olarak gerçekleşen göç hareketidir. Kırsal alandan, kentlere doğru gerçekleşen bu nüfus hareketlerine bağlı olarak kentler mekansal, sosyal, ekonomik ve yasal sorunlarla aynı hızda başa çıkamamışlardır.

Son yıllarda kentsel dönüşümün çoğunlukla bu sorunların çokça yaşandığı plansız, altyapısız, gerekli denetim ve kontrolden uzak, yasadışı gelişen ve imar afları ile yasallık kazanan alanlarda sorunların çözümü adına önerildiği izlenmektedir (Özdemir,2002). Bu çerçevede de kentsel dönüşüm daha çok, sorunlu bölgeler olarak tanımlanan göçle oluşmuş gecekondu alanları üzerine yoğunlaşmaktadır. Gecekondulaşma Türkiye’de özellikle büyük kentlerde çarpık mekansal gelişimin karşılığı olarak ele alınmaktadır. Gecekondunun ortaya çıkışı, gelişimi, günümüzdeki haline gelene kadar geçirdiği süreç, kentlerdeki mekansal gelişimi şekillendiren önemli etmenlerinden biri olmuştur. Gecekondu sadece bir barınma ve konut sorunu olarak ele alınmamalıdır. Özellikle son dönemde bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye kentlerinde hızlı göç ve kentleşme içinde aynı hızla kente entegre olamamış, tam olarak uyum sağlayamamış, kentsel yoksulluk kavramı ile açıklanmaya çalışılan bir sosyal grubun oluşmuş olması da bir başka önemli noktayı işaret etmektedir. Bu nedenle gecekondu olarak adlandırılan yapıların kendilerine özgü sosyo-kültürel yapısı, mekansal dokusu, ekonomik işleyişi ve bu alanlar özelinde bugüne kadar düzenlenmiş tüm yasal-yönetsel prosedür v.b. özellikler kentsel dönüşümün çok boyutlu ele alınması gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. En önemli boyutlarından biri düzeltilmesi gereken bir mekansal bozukluk olarak görülen gecekonduların sosyo- ekonomik profilidir.

Çalışmanın bu bölümü, göçle oluşmuş gecekondu alanlarında yaşanan süreç, günümüzde gelinen nokta ve kentsel dönüşüm kapsamında tekrar gündeme gelen yenileme, ıslah, sağlıklaştırma, yeniden geliştirme kavramlarının dönüşen içeriği ile, son yıllarda iyice belirginleşen kentsel yoksulluk ve yoksunluk olgusunu ele almaktadır. Bu çerçevede genel anlamda yoksulluk bölgeleri ile dönüşüme konu olan gecekondu bölgelerinin ne ölçüde çakıştığını, kentsel dönüşümün mevcut olan çok boyutlu sorunlara bu çakışma içinde geçmiş deneyimlerden farklı olarak ne gibi

çözümler üretebilme potansiyeli taşımakta olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu bölümde “kentsel dönüşüm”ün genel bir kavram olarak ve yenileme, sağlıklaştırma v.b. gibi müdahaleleri kapsayan içeriği ile ele alındığını vurgulamak gerekir.