• Sonuç bulunamadı

Artı-Değerin Realizasyonu Sorunu

I. İLKEL BİRİKİM

3. Luxemburg’da İlkel Birikim: İlkel Birikimin Sürekliliği

3.1. Artı-Değerin Realizasyonu Sorunu

Luxemburg, temel eseri olan Sermaye Birikimi’nde (2004) yeniden üretim ve sermaye birikimi konusunu ele alır. Sermayenin Yeniden Üretimi ve Toplumsal Ortamı ismini taşıyan 26. Bölümde (Luxemburg, 2004: 267), Marx’ın genişlemiş yeniden üretim şemasına dair getirdiği eleştiriyi anlatmaktadır. Luxemburg’a göre Marx’ın genişlemiş yeniden üretim şeması birikimin gerçek ve tarihsel sürecini açıklamamaktadır. Bunun nedeni ise, şemanın birikim sürecini, kapitalistlerle işçilerin tüketimin yegâne unsuru olduğunu ön varsaymasıdır. Luxemburg, tüketimin yegane unsurlarını bu varsayım üzerinden tanımlamanın hatalı olduğunun altını çizer ve Marx’ın genişlemiş yeniden üretimim şemasının bağlı olduğu koşulları sıralar:

29 1- Sermayeye dönüştürülecek artı-değer önce sermayenin doğal biçimi içinde

ortaya çıkar (ek üretim araçları ve işçiler için ek geçimlik mallar).

2- Kapitalist üretimdeki genişleme, tamamen kapitalist ürünlerle, yani kendi üretim araçları ve geçimlik mallarıyla olur.

3- Bu genişlemenin sınırları her seferinde ve daha en baştan, belli bir veri durum altında sermayeye dönüştürülecek olan artı-değer miktarı tarafından belirlenir.

4- Kapitalist üretim, artık-ürünün tamamı satın alındığı içindir ki, sermaye birikiminin sınırı yoktur (Luxemburg, 2004: 254).

Luxemburg Marx’ın şemasını sadece birikimin devamlılığını ifade ettiğini ama bu birikimden kimin yararlanacağına ve genişleyen yeniden üretimin yeni tüketicilerinin kim olacağına dair bir açıklama getirmediği üzerinden eleştirir.

“Marx’ın şeması soyutlanmış bir şekilde ele alınırsa (…) “daireler içinde dönmekteyiz” yorumuna izin vermektedir. Kaldı ki Marx da, toplam sermayenin sadece kapitalistlerle işçilerden oluşan bir toplumdaki birikim sürecini açıklamayı amaçladığın, tekrar tekrar belirtmektedir. Kapitalin her cildinde bu anlama gelen pasajlar bulunabilir” (Luxemburg, 2004: 254).

Luxemburg’a göre genişlemiş yeniden üretimin bir yönünü oluşturan artı-değerin realizasyonu sorunu kapitalist birikimin temel sorunlarından birisidir. Genişlemiş yeniden üretim sürecinde yeni tüketicilerin kim olacağı artı-değerin realizasyonu ile bağlantılıdır. Bu bağlantıyı Luxemburg’un kendi kelimeleriyle ifade edersek:

“ Gerçek yaşamda, toplam sermayenin birikiminin fiili koşulları, bireysel sermayeler ve basit yeniden üretim için geçerli olan koşullardan tamamen farklıdır.

Sorun şuna inmektedir: Eğer artı-değerin, giderek artan bir bölümü, kapitalistlerce tüketilmeyip üretimin genişlemesi için kullanılıyorsa, o zaman sosyal yeniden üretim ne

30 tür biçimler alır? Sosyal üretimden, değişmeyen sermayenin yenilenmesi payını çıkardıktan sonra geriye kalan, ex hypothesi işçilerle kapitalistlerin tüketimiyle massedilemeyeceği gibi –bu sorunun ana görünümüdür- toplam üretimi de işçilerle kapitalistler kendi başlarına realize edemezler. İşçilerle kapitalistler her zaman, sadece değişken sermayeyi, değişmeyen sermayenin kullanılacak olan bölümünü ve artı-değerin tüketilecek olan parçasını realize edebilirler; ama bu yolla üretimin sadece bir önceki ölçüde yenilenebilmesini güvence edebilirler. İşçilerle kapitalistlerin, artı-değerin sermayeye dönüştürülecek olan parçasını, realize edebilmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla, sadece işçilerle kapitalistlerden oluşan bir toplum için, artı-değerin, birikim amacıyla realize edilmesi, imkânsızdır” (Luxemburg, 2004: 268-269).

Bu paragraf Luxemburg’un sermaye birikimi konusuna yaptığı katkıyı görmek açısından önem taşımaktadır. Luxemburg yazının devamında artı-değerin realize olabilmesini kapitalist olmayan toplumsal formasyonların var olması gerektiği koşuluna bağlar. Sömürünün gerçekleşmesi, el konulan emeğin realize olabilmesi için kapitalist üretim kapitalist toplumun dışında kalan sosyal örgütlenmelere ya da katmanlara (köylülük, bağımsız küçük üreticilik gibi) yaslanmalıdır (Luxemburg, 2004: 270).

Luxemburg artı-değerin realizayonu sorununu Marx’ın yeniden üretim şeması üzerinden ele aldıktan sonra, birikimin tarihsel koşullarına odaklanır. Üretim araçları sağlamanın ve artı değeri realize edebilmenin ilk koşulu olarak doğal ekonomiye dayalı toplumların bağımsızlıklarının elinden alındığının anlatıldığı Doğal Ekonomiye Mücadele (2004: 280) bölümü birikimin tarihsel koşullarının ilkini oluşturur.

Kapitalizmin var olabilmek ve gelişebilmek için kapitalist olmayan toplumsal tabakaların varlığına ihtiyaç duyduğunu belirten Luxemburg, bu bölümde sermayenin, Avrupa dışındaki ilkel toplumsal örgütlenmelere karşı verdiği mücadeleye odaklanır.

31 Sermaye, sömürgeci yöntemlerin varlığıyla doğal ekonominin geçerli olduğu toplumlara savaş açar. Bu yöntemler; vergilendirme sistemi ve kapitalist olmayan örgütlenmelerle ticari ilişkiler kurulması gibi siyasi ve ekonomik faktörlerin birlikteliğinden oluşur.

Luxemburg sermayenin doğal ekonominin geçerli olduğu toplumsal tabakalardaki amaçlarını şöyle sıralamaktadır:

1- Toprak, balta girmemiş ormanlardaki av hayvanları, madenler vs. gibi önemli üretim güçleri kaynaklarına sahip çıkmak.

2- İşgücünü özelleştirip kendi hizmetine sokmak.

3- Meta ekonomisini getirmek.

4- Ticaret ile tarımı ayırmak (2004: 281).

Luxemburg ilkel birikimi kapitalizmin başlangıcı olarak kabul eder ve Avrupa’da üretim araçlarıyla işgücünün sermayeleştirilmesinde kapitalizmin kullandığı en önemli silahın köylülerin mülksüzleştirilmesi olduğunu belirtir. Luxemburg’a göre sermaye ilkel birikim yöntemi olarak modern sömürgecilik siyasetinin geçerliliği giderek artan ölçüde devam etmektedir.

Kapitalist sermaye birikiminde kuvvet kullanılması, sermayenin insanların toplumsal ve ekonomik bağlarını hedef almasıyla birlikte, insanların üretim araçları ve işgücü ellerinden alınmaktadır. Luxemburg, sermayenin önündeki engelleri yok etmesi için tek çözümün kuvvet kullanmak olduğunu belirtir. Ona göre sermaye, kapitalist olmayan doğal formasyonların çözülerek meta ekonomisine geçmesini beklemez.

Tarihsel bir süreç olan sermaye birikimi, ortaya çıkış aşamasında olduğu gibi “yerleşik bir silah” olarak varlığını devam ettirir (Luxemburg, 2004: 282).

Kuvvet kullanma doğa ekonomisinde varlığını sürdüren halkı meta müşterisi yapmanın, üretim araçları ve işgücüne sahip çıkmanın en hızlı sonuç getiren yöntemidir.

32 Luxemburg bu yöntemi artan militarizmle birlikte ele alır. Luxemburg militarizmi birikim alanı olarak 32. Bölümde anlatır. Luxemburg ilk birikim örneği olarak sömürge ülkelerini, İngiltere’nin Hindistan’da, Fransa’nın Cezayir’de izlediği siyasetleri inceler (Luxemburg, 2004: 283-94).

Luxemburg, üretim araçları sağlamanın ve artı-değeri realize edebilmenin ikinci önemli koşulunu, bağımsızlığı elinden alınan doğal ekonomiye dayalı toplumlara meta ekonomisini sokmak olduğunu belirtir. Sermaye böylelikle basit meta üretiminin yerine geçer. Luxemburg Meta Ekonomisinin Getirilmesi bölümünü (2004: 294) Afyon Savaşları üzerinden inceler. Daha sonra Uluslararası Ödünçler bölümünü (2004: 320) ele alır. Luxemburg’a göre uluslararası ödünç sistemi kapitalizm ile kapitalist olamayan üretim biçimleri arasındaki ilişkilerin bir başka önemli belirleyenidir. Bu bölümde devletin demiryolları ve silah yapımı için ödünç vermesinin sermaye birikimi açısından işlevlerini şöyle sıralamaktadır:

1- Kapitalist olmayan grupların parasını sermayeye dönüştürmesine hizmet eder:

Burada para, hem metanın değerinin karşılığı, hem de kapitalist sınıfın asalaklarının tüketim fonu olarak hizmet görmektedir.

2- Para sermayeyi, devlet kuruluşları yoluyla üretken sermaye haline dönüştürmeye hizmet eder.

3- Birikmiş sermayeyi, eski kapitalist ülkelerden genç kapitalist ülkelere yönlendirmeye hizmet eder (Luxemburg, 2004: 321-22).

Luxemburg, Bir Birikim Alanı Olarak Militarizm bölümünde (2004: 348-49) militarizmi, kapitalist ve kapitalist olmayan üretim biçimleri arasındaki ilişkilerin diğer bir belirleyeni olarak ele alır. Luxemburg, militarizm ve ilkel birikim arasındaki ilişkiyi ilk olarak Yeni Dünya ve Hindistan’ın baharat üreten ülkelerinin fethedilmesindeki rol

33 üzerinden anlatır. Militarizm daha sonra sosyal yapının sermayeye uygun olmadığı ülkelere zorla meta ticaretini sokmak ve yerli halkı proletarya haline getirip sömürgelerde ücret karşılığında çalışmak zorunda bırakmak için kullanılmıştır.