• Sonuç bulunamadı

dan bazı arkadaşlarımızın, bunu ikide bir gündeme getirmesini yadırgıyorum

Değerli arkadaşlar, biz, ne için geldiğimizi... Çünkü, çok şeyler atlattı ülke; 12 Eylülleri, 12 Martları atlattı. Sonuçta ne oldu; bu ölen çocuklar, sağı da solu da bizim çocuklarımız değil mi?!

Bu çocuklar neden birbirine şey yaptı; hepsi de vatanını seviyordu; ama, biz, bu vatanını seven

çocukları, o dönemlerde, yollar aşınmazdır mantığıyla değil, bu insanları çağırıp uzlaştırmanın

yol-larını aramak zorundaydık; bu yapılmadı ve Türkiye bu noktaya geldiyse ve bu faturaları hep bir­

likte sağıyla, soluyla ödemiyor muyuz?! Elbette ki, bu kadar ağır olmamalıydı. Bu ölen çocukların aileleri açılarıyla baş başa kaldı. Tekrar böyle acılar olmasın düşüncesindeyim.

Değerli arkadaşlar, bizi, bazı arkadaşlarımız, parti değiştirdi diye dün burada da suçladı. Biz, bu amaçla, herkesi sevmek; sağı solu değil, merkezde insanı kucaklayan, herkesi kucaklayan bir yapı içerisinde olmamız için Anavatanı seçtik. Artık, siyaseti gererek bir yere varılmıyor ve germek isteyenler de siyasî rant peşinde koşanlardır. Bunlara, inanıyoruz ki, Türkiye Halkı geçit ver­

meyecektir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'yi, Sayın Maliye Bakanımız toz pembe gösteriyor. Memurların durumu belli, işçilerin belli. Sayın Bakanım, sanayi çarşısına gidelim; siftah etmeyen o işçileri görelim, işyerlerini görelim. Polislerimiz neredeyse onsekiz saat çalışıyor; ek ücret verebiliyor muyuz; mesai yapan memurlarımıza ek ücret verebiliyor muyuz?! Asgarî ücretle veyahut da nor­

mal bir ücretle çalışan insanlar nasıl geçinebilir?! Bu konuda, halka giderek, kardeşim bütçemiz bu, biz bu kadar verebiliyoruz diyebiliyor musunuz?! Sanki birden gelirlerimiz yüzde 100 artmış, refah içerisindeyiz; değil Sayın Bakanım. Gelin, sizinle, isterseniz, Ankara'nın göbeğinde Altındağ'a gidelim, Mamak'a gidelim, Tuzluçayır'a gidelim; bu halkın yaşantısını görelim, perişanlığını görelim; küçük sanayi sitelerine gidelim. İşte göreceğiz ki, insanlar ıstırap içerisinde.

Bir de mahallî idarelerle ilgili hazine yardımı... İşte, bakıyoruz ki, İstanbul'da parti kuruyor genel başkanlar, belediye başkanlığı yapanlar. Demek ki, belediyelerde gerçekte sıkıntılar var.

Belediyeler hazineden almış oldukları yardımlarla eğer keyfi davranacaklarsa, siyaset yapacaklar­

sa, bu halktan uzaklaşacaklarsa, bu konuda da gerekli düzenlemeler yapılmalı, gerekli işlemler yapılmalıdır. Alıyorlar arabalarının arkasına balonları, topları, iaşe torbalarını, mahallelere iniliyor.

Bu, insanların vicdanına ipotek koymaktır; bu, insanları kandırmaktır.

Biz, vatandaşı, o torbalara, iaşe torbalarına, o çadırlara, o aşevlerine muhtaç etmemeliyiz. On­

lara aş ve iş bulmanın yatırımını ve çalışmasını yapmalıyız. İstihdam alanı yaratmalıyız; ama, bir taraftan bakıyorum, özelleştirme furyası altında birsürü işçi sokakta, perişan veyahut da bu insan­

ların, işte, Köy Hizmetlerinde olduğu gibi, işine gelmedi mi -o kuruma söz vermiştiniz, çalıştıracak­

tınız- hemen başka yerlere tayini çıkarılıyor. Olur mu; kış gününde bu insanları farklı yerlere gön­

dermenin bir anlamı var mı?! Zaten, alın teriyle çalışan bu işçilere, gerçekten, yapılan en büyük haksızlıktır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir yeşil sermaye, siyasetin de dışında değil. Örneğin mi diyorsunuz; bir ar­

kadaş, iki yıl önce Almanya'da ABİTAŞ'a 75 000 mark, KOMBASSAN'a 143 000 mark verdiğini söyledi. Geldi, benden "sen Mersin Milletvekilisin..." ABİTAŞ'ın yöneticileri de, orada çalışanlar, ortakları da benim bitişik komşulanmdı. Birden onların değişmeleri, sonra bu boru imalatına gir­

meleri, hiç ibadet yapmayan arkadaşlarımızın birden ibadet yapması; bu neymiş diye o zaman...

Sonradan o çocuk gelince, bu arkadaşımızın, bu işçi arkadaşımızın yanına, geçmişte Refahta ve Millî Selamette, bugün ise AKP içerisinde olan bir milletvekili arkadaşımız, il müftüsü, Alman-ya'daki cami imamı, giderek bu vatandaştan para alıyorlar. Ellerinde de makbuz, belki sizlere de gelmiştir; şu kadar para aldık, seni kâr ortağı yapalım diye. Gelmiş, bizlerden şey umuyor.

Değerli arkadaşlar, böyle binlerce işçimizin emeğini, inanç sömürüsü yaparak aldılar; ama, bunlara meydan verme. İşte, bu yeşil sermaye, bunları biriktirerek bu insanların emeğine saygısız­

lık yaptılar; ama, yüce dinimizi hiç kimse istismar etmesin, kullanmasın. Neden siyasetçi çıkıyor da, bunun önüne düşüp gidiyor, yanına il müftüsünü alarak. Bunlar doğru şeyler mi; soruyorum siz­

lere, doğru mu bu?! Elbette ki yanlış, sizlerin çoğunun da tasvip etmeyeceğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlar...

ÜNAL KAÇIR (İstanbul) - Yalan olabilir yani...

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır, ABİTAŞ... Ben, isimleri de veririm; ama, isimlere gerek yok.

ÜNAL KAÇIR (İstanbul) - Yalan da olabilir, yanlış da olabilir!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır; arkadaş geldi, burada dolaştı. İşçi, elindeki makbuzu da gösterdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen...

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - İsimleri ver!.. İsimleri ver!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Özcan, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET KARTAL (Van) - İsimleri daha sonra verebilirsin.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - O isimleri de gerekirse veririz. O arkadaşı da ben, gelen iş­

çiyi tanımıyorum. O arkadaş da bilir zaten, o milletvekili arkadaşımız da bilir.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - İsimleri vermen gerekiyor.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Mersin milletvekillerinden bir arkadaş.

BAŞKAN - Sayın Özcan, Genel Kurula hitap eder misiniz.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Kısacası, daha başka fazla şey yapmayalım; o isim geçmişti;

evet.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımız, seyahatlerini... Bizim orada bir Derviş Ali vardı rah­

metlik; hanımı da çok gezermiş. Komşuları sormuş "hanımın nerede Derviş Amca" demişler "görür­

sen selam söyle" demiş komşu bayanlara. Sayın Başbakanımız, maşallah dışarılarda geziyor; görür­

seniz selam söyleyin, bir Meclise uğrasın diyoruz.

Bir de, değerli arkadaşlar, hatırlar mısınız, bir at binme olayı vardı. At, gerçekten sevimli bir hayvandır; atalarımız da gerçekten şey yapan... At sırtından attı ve biri zorlayarak, indirerek...

Demek ki, at dahi, artık, binicisini arıyor. Bu, gerçekten, bu ülkeyi yönetemeyeceğini gösteren bir hareket içerisinde oldu diyorum.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - At başka, vatandaş başka...

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, atın binicisini diyorum... Eğer, at dahi isyan ediyorsa, halk da isyan edecektir.

İnanıyoruz ki, gelecek ilk seçimde, sizler, geçmişteki partiler gibi, sandığa gömüleceksiniz diyor, Yüce Milleti saygı ve sevgiyle selamlıyorum (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay, buyurun.

İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin, 14 üncü maddeyle ilgili teknik konularını 5 dakika içerisinde dile getirmeye çalışacağım. Baktığımızda, maddenin (a) bendi 1 600 000 000 lirayı il özel idarelerine devrediyor;

çünkü, 5286 sayılı Yasada böyleydi, (b) bendi devam eden projelerle ilgili 300 000 000 YTL'yi gön­

deriyor ve KÖYDEŞ projeleriyle ilgili 300 000 000 YTL'yi gönderiyor.

Değerli arkadaşlarım, bir sürpriz var. Yani, sadece, bu maddeye kuru kuru baktığınızda, doğ­

rudur, 600 000 000 YTL'lik bir yatırım gözüküyor; ama, birden, 11 inci maddenin (e) bendine bir

sarkma var. Orada, bunun 2,5 katı bir değerin bu madde çerçevesi içerisinde kullanılması söz konusu, bir sürpriz, saklanmış bir sürpriz. Tabiî ki, kırsal kesime yapılacak olan kaynak nereden gelirse gelsin, saygıyla karşılamak lazım, bir hizmettir, bunu takdirle karşılıyorum; ama, açık ve net yazılması da şüphesiz iyi olurdu. Yani, buralara, 11 inci maddelere falan gizlemenin bir mantığı yoktu. O nereden geliyor; şöyle olabilir: Şimdi, tabiî, böyle, gizli olunca, yorum yapma hakkı doğuyor, niyet okuma değil, yorum yapma hakkı doğuyor. Değerli arkadaşlarım, IMF'nin faizdışı fazlayla ilgili bir değerlendirmesi olabilir; ama, onu kırsal kesimde, köylünün sırtından yapmanın mantığı yok. Başka bir kaynaktan yapmak söz konusuydu. Hiç olmazsa, kırsal kesime götüreceğimiz hizmetleri açık ve belirgin olarak koyabilirdik. Şimdi, biz, bu yorumlan yapmak durumundayız. Köye gidecek olan hizmetler, bakıldığında, TMSF'den, buradaki kaynaklardan ak­

tarılacak. Kimin insafına kalmış durumda; Uzanların, Balkanerlerin, Demirellerin, batık banka pat­

ronlarının insafına kalmış durumda. Kime kalmış durumda; TMSF Başkanının başarısına kalmış durumda; bundan birkaç ay önce "ben bu paraları tahsil edemem" diyen Sayın Başkanın insafına kalmış durumda. Bir de, Sayın Maliye Bakanının keyfine kalmış durumda; çünkü, 11 inci maddenin sonunda, Maliye Bakanının yetkili olduğu söyleniyor.

Değerli arkadaşlarım, bir başka yorum yapma hakkımız var, doğaldır; bu da, bir erken seçim, seçime yönelik bir çabanın işareti olarak görülebilir hiç tartışmasız.

Değerli arkadaşlarım, seçim ciddî bir iştir. Şimdi, biz iktidar olarak, biz muhalefet olarak... İn­

şallah iktidar olacağız, bu ifadeyi dil sürçmesi olarak söylemiyorum, iktidar olarak, önümüzdeki süreçte bu hizmetleri yerine getireceğiz. Biz, muhalefet olarak, erken seçim, seçimin erken yapıl­

ması konusunda ısrarlıyız. Değerli arkadaşlarım, sadece siyasî çıkarlarımız, Cumhuriyet Halk Par­

tisi falan için ısrarlı değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi, sekseniki yıldır, ülkenin çıkarları için siyasetin yolunu, yöntemini çizen bir kurumdur. 1950 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi, iktidardan uzaklaşacağını bile bile, demokrasi adına bu fedakârlığı yapmıştı; tarihte örnekleri de var.

Değerli arkadaşlarım, niçin erken seçim; yani, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin kazancı için değil, alt tarafı, bizim iktidara gelişimiz, önümüzdeki dönem görev almamız bir yıl ertelenir; ama, Türkiye'nin ihtiyacı var. Şu nedenlerle ihtiyacı var; değerli arkadaşlarım, bakın, seçim konusunu, gizli, baskın yaptığımızda büyük sıkıntılar içerisinde oluyoruz, bunların örneklerini gördük. Şimdi, bunları, çok açık ve net şekilde yapmamız gerekiyor. Halkın karşısına, siz de, seçimle ilgili gün­

deminizle çıkın, bütçenizi açık, net koyun. Niçin yapalım seçimi; bakın, Türkiye'de, şu ana kadar dört yılda bir seçim yapmıştık, hiç beş yıla sarkan olmamış, dünyada da böyle; artık, bir gelenek, görenek, yaklaşım bu çerçeve içerisinde. Yeni 4 000 000 seçmen geliyor, 2 000 000 oy kullanmayan seçmen, yaklaşık yüzde 20 civarında insan, iradesini, bu Parlamentoya yansıtmak durumunda.

Değerli arkadaşlarım, bu ifade edildiğinde, Sayın Başbakan "ben Sayın Baykal'dan mı yetki al­

dım, Cumhuriyet Halk Partisinden mi yetki aldım" diyor. Doğrudur, yetkiyi bizden almadınız; ama, Sayın Erdoğan'ın Başbakan olması konusundaki icazeti, Sayın Baykal'dan ve Cumhuriyet Halk Par­

tisinden aldınız. Anayasa değişikliği konusunda, eğer Cumhuriyet Halk Partisinin katkısı olmamış olsaydı, belki siyaseten Cumhuriyet Halk Partisinin işine gelen bir konuyu, sırf demokrasiye olan bağlılığımız ve inancımız nedeniyle, siyaseten kendi aleyhimize olacak bir konuyu, kabul ettik, Anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. (CHP sıralarından alkışlar) Biz seçim isterken, sadece kendi çıkarlarımızı değil, ülkenin çıkarlarını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bakın, en önemli konu Cumhurbaşkanlığı seçimi, doğrudur; 2007 yılın­

da Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı meselesi, başı türbanlı, türbansız; bunlar, yüzeysel değerlendirmeler, bunlara detayda katılmıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, önemli olan, Cumhurbaşkanının, toplumun konsensüsünü, birlikteliğini sağlayan bir yapı içerisinde seçilebilmesi.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Meclis seçer.

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Şimdi, Meclis seçer; ama, bu Meclisin Türkiye'deki desteğinin yüzde 30'larda dolaştığını, giderek, daha da altlara indiğini, toplam seçmen sayısına göre yüzde 26 olduğunu hepimiz biliyoruz. Türk toplumunun yüzde 26, yüzde 30 desteğiyle Cumhurbaşkanını seçecek olursak, gerçekten, önemli tartışmalar içerisine girebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, 1989 yılında bunun örneklerini yaşadık. Toplum gerildi ve sıkıntılar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özay, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Topluyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

1989'da bunların sıkıntılarını gördük, toplum, gerildi; bu toplumun gerginliğe ihtiyacı yok. Bu anlayış içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin niçin erken seçim istediğini ifade etmek istedim. Şüp­

hesiz ki, takdir Yüce Meclisimizindir; ama, bu anlayışlar içerisinde siyaset yapmanın Türkiye'yi daha doğru, daha düze çıkaracağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Aksaray Milletvekili Ruhi Açıkgöz.

Buyurun Sayın Açıkgöz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 14 ün(çü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması nedeniyle ve henüz mahallî idareler gelir kanunu Meclisten geçmemiş olmasından dolayı bu alandaki konulan düzenleyen, Maliye Bakanlığımıza yetki veren hükümleri içermektedir. Bu madde çerçevesinde, büyükşehirlere aktarılan personele, halen devam etmekte olan Köy Hizmetlerinin projelerine ve KÖYDES'e ödenek aktarılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, hükümetimiz, geldiğinden bu yana, yerel yönetimlere gereken önemi ver­

mekte, bu çerçevede, merkezî idarenin bir kısım yetkilerini tedricen yerel yönetimlere aktarmak­

tadır. Bu çerçevede özellikle KÖYDES'e aktarılan ödenekler, mahallinde, hizmetlerin daha etkin, daha verimli yürütülebilmesine imkân sağlamaktadır. Bu sene KÖYDES'e aktarılan ve köy hizmet­

leri birlikleri aracılığıyla kullanılacak ödeneklerin toplamı 2 katrilyon Türk Lirası ya da 2 milyar Yeni Türk Lirası. Bu rakam, geçen sene yaklaşık 640 milyar Türk Lirasıydı, 640 milyon YTL'ydi.

Burada, yaklaşık üç katının üzerinde bir artış var. İşte, bütçemizin sosyal yönü olmadığıyla ilgili ciddî eleştiriler yapılıyor; bu artış bile, tek başına, köylere götürülecek hizmetlerdeki bu artış bile, bütçemizin ne kadar sosyal ağırlıklı olduğunun da bir diğer göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, ben, 2006 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açıkgöz.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Akbulut, buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Bakanım, hükümetimizin 2006 yılı sonuna kadar ülkede susuz ve yolsuz köy bırakılmayacağına ilişkin karan yine AK Parti Hükümetinin cum­

huriyet hükümetleri içerisindeki bir ilki ve halkımız bunu büyük bir sevinçle karşıladı.

Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi, Özelleştirme İdaresinin, 58 inci hükümet kuruluncaya kadar yaptıkları iş giderlerini bile karşılamaya yetmemişti; ama, bu son üç yıl içerisinde 30 milyar doları aşkın işlem yapıldı. Elde edilen bu özelleştirme gelirlerinin bir kısmı yatırım olarak kullanılacak mı;

yoksa, tahsil edilen para ülkenin dış borçlarına mı ödenecek? Sorum bu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Sayın Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Seydişehir Eti Alüminyumun özelleştirilmesi süreciyle ilgili olarak Sayın Bakana sorularım olacak.

İhale öncesinde ihaleye fesat karıştırıldığına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar yargı aşamasın­

da olduğu için olayın o bölümüne yönelik bir sorum olmayacak; ama, ihale sürecinden sonra ortaya çıkan birtakım bulgular var. Nedir onlar; şu: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bünyesinde görev yap­

makta olan Cemil Tiryakioğlu, yani, bir kamu görevlisi, bu kişi, bakıyoruz, hem Eti Bakır AŞ'nin özelleştirilmesinde hem de Eti Alüminyumun özelleştirilmesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı adına yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış. Her iki firmayı da, yani, hem Eti Bakırı hem de Eti Alüminyumu, piyasada Cengiz İnşaat olarak bilinen bir firma satın aldı. Yine, enteresan bir gelişme, Özelleştirme İdaresi adına görev yapan Cemil Tiryakioğlu, şu anda, Cengiz İnşaatta, yönetim kademelerinde görev yapıyor. Bakıyoruz, Seydişehir Eti Alüminyumun Genel Müdürü olan kişi de, şu anda alıcı firma Cengiz İnşaatta, yine, Genel Müdür olarak görev yapıyor. Yani, gerek Seydişehir bünyesinde görev yapan kişi aracılığıyla gerekse Özelleştirme İdaresi Başkan­

lığında görev yapan kişi aracılığıyla, teknik ifadesiyle söylüyorum, içeriden öğrenenlerin ticareti yoluyla ihaleye fesat karıştırıldığı yolunda birtakım ciddî bulgular var. Bu, olayın birinci boyutu.

İkinci boyutu da şu: Eti Alüminyumu alan alıcı firmanın, yine, Eti Alüminyum bünyesinde modernizasyon yatırımı yapması gerekirken, Eti Alüminyumun Antalya'daki limanlarına, taşınmaz­

larına mobilya fabrikası yaptığını biliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kart, sorunuz lütfen...

ATİLLA KART (Konya) - Sorumu soruyorum efendim.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili sorunuzu sorar mısınız Sayın Kart ATİLLA KART (Konya) - Sorumu hemen soruyorum Sayın Başkanım.

Bu gelişmeler karşısında, alıcı firmanın, hem ihale kapsamında denetlenmesi hem de mevzuat anlamında denetlenmesi yolunda soru önergeleri vermemize rağmen, bunların gereğini bugüne kadar neden yapmadınız; bundan böyle yapacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bütçe açış konuşmasında, bize dağıttığınız kitapçığın 28 inci sayfasında "42 000 derslik eğitime kazandırıldı" dediniz; evvelsi gün de, burada "70 000 derslik yapmadık mı" dediniz.

Şimdi, onbeş günde, 42 000, 70 000'e mi çıktı? Yoksa, o 42 000 eksik bilgiden mi kaynaklanıyor­

du? Üstelik, Bakan ayrı bir rakam verdi, Başbakan ayrı bir rakam verdi, siz de, onbeş gün arayla iki çelişik rakam verdiniz; bunların hangisi doğrudur?

İkinci sorum şu: Tekel, üreticiyi yeterince desteklemediği için, üretici de, artık, Tekelden umudu kesti. Siz de, yazın, tütün alımlarında -Türk tütünü alındığı zaman- vergi kolaylığını

kaldır-diniz yabancı tekellerin çıkarına olarak, dolayısıyla, Tekel, sürekli ülkemizde pazar yitirdi ve özel­

leştirme kapsamında olduğu için de yitirmeye devam ediyor. Bu vergi indirimini niçin yaptınız yabancılar lehine? Özelleştirme kapsamından çıkarmayacak mısınız Tekeli?

Son sorum...

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, süre tamamlandı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki efendim, son sorumu soruyorum.

BAŞKAN - Kısaca sorarsanız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki, çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Benden başka soru soracak yok diye rahat ediyorum. Teşekkür ediyorum hoşgörünüz için.

Belediyelerin gelirleri yeterince attırılmadı Sayın Bakan. Özellikle küçük belediyeler büyük sıkıntı içinde. Üstelik, nüfusu 5 000'den aşağı olan belediyelerin, gelecek seçimlerde, belediyelik haklarının alınması gibi bir tehlikeleri var. Siz, zaman zaman belediyelere yardım yapıyorsunuz;

ama, AKP'li olmayan belediyelere yasak savar gibi az yardım yapıyorsunuz. Şimdi, 300'ün üzerin­

de, nüfusu 1 000 OOO'a yaklaşık küçük belediye var böyle. Belediyelik hakları alındığında bunlara hizmet nasıl gidecektir? Bu, hükümetinizin sürekli vurguladığı yerelleşme ve kentleşme politikasına aykırı değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Özelleştirme gelirleriyle bütçenin borçlarının ödenip ödenmeyeceği, bütçe giderlerinde kul­

lanılıp kullanılmayacağı şeklinde soruya şöyle cevap vermek istiyorum: Hepinizin bildiği gibi, özelleştirme, Türkiye'de yapılması gereken çok önemli bir yapısal reformdur ve özelleştirmeyi, bizim hükümetlerimiz gelene kadar, yirmi senedir, maalesef, Türkiye'yi yönetenler ağızlarında sakız gibi çiğnediler ve bu özelleştirmeyi herkes yüzüne, gözüne bulaştırdı.

Şimdi, bu özelleştirmelerle ilgili basanlar karşısında da bize yapılan, maalesef, efendim, özel­

leştirme de yapıldı; ama, şu vardı, bu vardı gibi, gereksiz, lüzumsuz ve aslı astan olmayan iddialar­

la da karşı karşıya kalıyoruz. Bunu da özellikle burada belirtmek istiyorum.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Görmeyecek miyiz, duymayacak mıyız?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, burada, kürsüde de açıkladım, bugüne kadar; yani, üç yıllık süremiz içerisinde, 33 milyar dolara yakın özelleştirme yaptı bu Hükümet ve Türkiye tarihinde görülmemiş bir özelleştirmedir bu. Bu özelleştirme gelir­

lerini de, biz, Türkiye'nin borçlarının yapılandırılmasında kullanacağız; yani, bunları, alıp da, büt­

çenin giderleri kısmına, katiyen bütçeye koymuyoruz.

Bunu belirttikten sonra; Sayın Atilla Kart'ın, Seydişehir Alüminyum ihalesinden sonraki durumları anlatan sorusu oldu. Burada diyor ki: "Cemil Tiryakioğlu, Özelleştirme İdaresinde Yönetim Kurulu üyesiydi, Özelleştirme İdaresinde çalışıyordu. Ondan sonra da Cengiz İnşaatın Yönetim Kuruluna seçildi. Bir de sonradan genel müdür olmuş. Bununla ilgili..." Sayın Kart, biz bunları inceliyoruz, biliyorsunuz. Bize sorular soruyorsunuz, bu soruyu da sordunuz, bunun cevabını da verdik biz; yani, bize, soru sorduk cevap vermediniz şeklinde diyemezsiniz.

Bunu belirttikten sonra; Sayın Atilla Kart'ın, Seydişehir Alüminyum ihalesinden sonraki durumları anlatan sorusu oldu. Burada diyor ki: "Cemil Tiryakioğlu, Özelleştirme İdaresinde Yönetim Kurulu üyesiydi, Özelleştirme İdaresinde çalışıyordu. Ondan sonra da Cengiz İnşaatın Yönetim Kuruluna seçildi. Bir de sonradan genel müdür olmuş. Bununla ilgili..." Sayın Kart, biz bunları inceliyoruz, biliyorsunuz. Bize sorular soruyorsunuz, bu soruyu da sordunuz, bunun cevabını da verdik biz; yani, bize, soru sorduk cevap vermediniz şeklinde diyemezsiniz.