• Sonuç bulunamadı

ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 20.02

Teknik ve ara eleman eğitimi konusunda ise görüşlerimiz şudur: Ormancılık hizmetlerini yürütecek olan orman mühendislerinin eğitimi, ülkemizdeki mevcut 9 adet otman fakültesinde

ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Al­

tıncı Oturumu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Taşanlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

/.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bil­

diriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bil­

diriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Görev zararları

MADDE 21.- Kamu iktisadi teşebbüslerinin, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev zaran alacakları ile 12/12/2001 tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar kararlan kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme programına alındığı tarih itibanyla sözleş­

mesi ve bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından doğan ve/veya doğacak görev zararları ile Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) ilgili mevzuatında belirtilen esas ve usullere göre doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları, avans olarak (TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde işleme rejimi kapsamında doğan ve/veya doğacak görev zararları hariç) Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.

Türk Eximbank A.Ş.'nin politik risk kapsamında yapacağı tahsilatlardan Hazinenin Bankaya olan politik risk yükümlülüğünü aşan kısmı ile Bankanın 2005 yılı faaliyet kânndan Hazineye teret­

tüp eden temettü tutarları, Bankanın ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu mah­

sup işlemine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine Müsteşar­

lığının teklifi üzerine, bütçenin gelir ve gider hesaplanyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetine göre il­

gili Devlet hesaplarına kaydetmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Millet­

vekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 21 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Par­

tisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, kamu iktisadî teşebbüslerinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev zararları, Türkiye Şeker Fabrikaları ile Toprak Mah­

sulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün de dahilde işleme rejimi dolayısıyla doğacak görev zararları hak­

kında düzenlemeyi kapsıyor. Avans olarak Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanması hususu da ayrıca düzenlenmiş durumda.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum.

Hazine Müsteşarlığı bütçesinden KİT'lere yapılan ödemeleri avans ödemesi olarak ifade etmek doğ­

ru değildir; çünkü, avans şeklindeki bir ödeme, bir ön ödeme şekli olup, miktarı önceden belli ol­

mayan bir ödemeyi kapsar. KİT'lerin bilanço hesaplarının incelenmesi neticesinde doğmuş görev zararlarının hangi tutarlarda olduğunu kolayca anlamak mümkündür. KİT'lerin fiilî görev zarar­

larına ilişkin ödemeler, Hazinece zamanında ve tam olarak yapılmamaktadır; dolayısıyla, burada

"avans" adı altında yapılacak ödemeler, gelecekte yapılacak bir giderin karşılığı değil, fiilî harcama karşılığı bir ödeme durumundadır. Bu nedenle, kavramları doğru yere oturtmak için, Hazine Müs­

teşarlığınca, KİT'lere gerçekleşmiş görev zararları karşılığı yapılacak ödemeleri, avans ödemesi şeklinde değil, doğrudan ödeme şeklinde ifade etmek daha doğrudur. Yapılacak ödeme, ne zaman ki, gelecekteki, yani doğacak görev zararlarını karşılamak için yapılacak bir ödeme olur, ancak o zaman avans ödemesi kavramını kullanmış oluruz. Yıllardır, KİT'ler için, sürekli, görev zararından bahsedilir durur. Nedir bu görev zararı; açıklayayım değerli arkadaşlar. Eğer, Bakanlar Kurulu, her­

hangi bir KİT'e, konusuyla ilgili bir görev verir ve bu görevle ilgili olarak bir satış fiyatı belirler, bu satış fiyatı da maliyet fiyatının altında olursa, ortaya çıkan zarar, görev zararıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görev zararı öngörülen satışların Hazine tarafından ödenmesi şeklindeki finansman biçimi, harcamanın hemen ardından ödeme yapılmaması nedeniyle, teşebbüsün zararına yol açmaktadır. KİT'lerin, satış fiyat ve politikalarına siyasî otoritenin müdahalesi, bu KİT'lerin piyasadaki prestijlerini de sarsmaktadır. KİT'lerin görev zararlarının karşılanması için bütçeye konulan hüküm, KİT'lerin gerek özkaynak gerekse kredi kullanarak girdiği finansman darboğazını önlemeye yetmemektedir; çünkü, Hazinece görev zararlarını karşılamaya yönelik ödemeler zamanında yapılmamaktadır. Oysa, hem bütçenin şef­

faflık ve hesap verilebilirlik prensibini hem de KİT'lerin malî yapısını bozan bu uygulama yerine, bu harcamaların bütçenin ilgili bölümünde ödeneğe bağlanması ve harcamanın ödenek aktarma işleminden sonra yapılarak, bu uygulamadan doğan finansman yükü, KİT'ler üzerinden kaldırıl­

malıdır. Nitekim, tasarıda yer alan Toprak Mahsulleri Ofisi ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'nin 2004 yılı bilanço hesaplarına baktığımızda, dahilde işleme rejimi kapsamındaki buğday ve şeker satışlarının özkaynaklarla finanse edilmeye çalışıldığını görüyoruz; ancak, yeterli özkaynak ol­

madığı için dış kredi kullanılmış, daha sonra, söz konusu kuruluşlara, Hazine tarafından görev zararı kapsamında ödeme yapılmasına rağmen, önemli büyüklükte bir finansman gideri doğmuş­

tur ve bunlar da, tabiî, dolayısıyla, maliyet hesaplarına yansıtılmıştır. Bu tutarlar, Toprak Mahsul­

leri Ofisi için 2004 yılında 49,4 trilyon, Türkiye Şeker Fabrikaları içinse toplam 58,4 trilyon ol­

muştur. Dolayısıyla, dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan satışlardan doğan bu görev zarar­

larının Hazinece karşılanması nedeniyle, bu satışları yapan KİT'ler için herhangi bir külfet oluş­

turmadığı düşüncesi doğru değildir. Verdiğim bu rakamlar devletin resmî rakamları olup, Baş­

bakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2004 yılı raporlarından alınmıştır. Uygulama sonuçlan, bu yöntemle yapılan satışların bütçeye getirdiği yük bir yana, dünya fiyatlarıyla neden rekabet edemediğimizi de önemli ölçüde cevaplamaktadır. Katlandığımız bütün bu maliyetlere karşılık elde edilen ihracat kazancımızın ne olduğunu bile bilemeyişimiz, sorunun ciddiyetini daha da ar­

tırmaktadır.

Değerli arkadaşlar, KİT Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yaptığımız tes­

pitler sonucunda, Toprak Mahsulleri Ofisi ile Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ tarafından dahilde iş­

leme rejimi kapsamında yapılan buğday ve şeker satışları konusunda, hem Cumhuriyet Halk Partisi

hem de Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından 2 adet Meclis araştırması önergesi verilmiştir ve bu önergeler, 1 Temmuz 2005'te kabul edilmiştir; ancak, bugüne kadar, hâlâ, bu 2 ciddî araştırma öner­

gesi görüşülmeye alınmamıştır. Konu gerçekten ciddîdir. Önüne geçilmediği takdirde sonuçlan da vahim olacaktır. Söz konusu önergelerin, Meclis Genel Kurulunda bir an önce görüşülmeye başlan­

ması ve bunun sağlanması ve kurulacak komisyon marifetiyle de gerekli önlemlerin alınmasını bek­

liyoruz.

Sizlere dün sunduğum 2 anket sonucundan sonra, bugün de, AKP Hükümetinin başarısını gös­

teren bir başka istatistikî gelişmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum. Ondan sonra huzurunuzdan ay-nlacağım değerli arkadaşlar.

Türkiye Ulusal İstatistik Kurumunun açıkladığı verilere göre, işsizlik oranı, ağustos ayında yüzde 9,4 iken, eylül ayında bu oran yüzde 9,7'ye çıkmıştır. Hani ekonomi yüzde 10 büyümüştü?!

Hani millî gelir artmıştı, 5 000-6 000'li rakamlardan bahsediyorduk?! Değerli arkadaşlar, peki, iş­

sizlik neden azalmıyor da artıyor?! Sayın AKP'liler, görüyorsunuz ki, her şeyi toz pembe göster­

mekle, göz boyamakla olmuyor. Rakamlar, açıkça başansızlığınızı belgeliyor.

Yine, bu bütçeyle de yatınmlar için yeterli ödenek konulmamıştır. Yatırım olmayınca da istih­

damı artırmak, işsizliği önlemek mümkün değildir değerli arkadaşlanm. İktidarınız döneminde yap­

tığınız 4 bütçenin hepsinde de yatınma yeterli ödeneği koymadınız. Demek ki siz, işsizliği önlemeyi düşünmüyorsunuz. 2006 bütçesi, yatınm ödeneği bakımından, şu ana kadar yapılmış en zayıf büt­

çe görüntüsündedir değerli arkadaşlar. Yani, 2002 ve öncesini bırakın, kendi döneminizde dahi, yatırım ödeneği bakımında, en zayıf bütçedir. Peki, nasıl olacak da siz işsizliği önleyeceksiniz?!

Değerli arkadaşlar, ürün sepetini değiştirip enflasyon oranını düşürdüğünüzü söyleyerek övün­

mek yerine, işsizlik oranını düşürerek övünün lütfen. Kaldı ki, fakir fukaranın mutfağındaki yangın halen devam ediyor. Yoksulluk sınınnın altındaki milyonlarca vatandaşımız, eğer bu ekonomi politikaları böyle devam ederse, korkanm ki, yakında, aş yerine taş kaynatacaklar.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi burada tamamlarken, ülkemiz ve ulusumuz için daha az işsizliğin yer aldığı, daha çok refahın oluştuğu güzel bir yeni yıl ve bayram dileğiyle, 2006 yılı bütçesinin tek­

rar ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, bu duygularla Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

(CHP sıralanndan alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasansı üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, çeşitli etkenlerle birlikte şeker fabrikalannın uzun yıllar özelleştirme sürecinde bulunması nedeniyle, ileriye dönük yatırım, üretim ve satış politikalan oluşturulamamış ve çiftçi kaderine terk edilmiştir. Ülkemizde, şeker tüketiminin yansı kadar ucuz kaçak üretim var­

dır. Binlerce ton şeker ile nişasta bazlı şeker, kaçak olarak Suriye ve İran'dan ülkemize girmektedir ve ciddî bir denetim olmadığı için haksız kazanç meydana gelmektedir.

Şöyle ki; şeker ambalajları değiştirilerek faturasız piyasaya sürülmektedir; çünkü, dünyada üretilen şekerin yüzde 80'i şekerkamışından üretilmektedir ve pancara göre maliyet çok düşüktür;

şekerpancarı üreticisinin rekabet etme gücü yoktur.

Şekerlerden elde edilen illegal kazanç akaryakıtı geçmiştir. Özelleştirilen Konya, Kayseri, Amasya, Çorum gibi şeker fabrikalarını işletenler mağdur olmuştur.

Ülkemizi açık pazar olarak gören çokuluslu şirketler, AB ülkelerinde yüzde 2-3 olan kotalarını, ülkemizde yüzde 15'lere kadar kolaylıkla çıkarabilmektedirler.

Ülkemizde, 500 000 çiftçi ailesi geçimini şekerpancarı tarımıyla sağlamaktadır. Daimî ve mev­

simlik olmak üzere, ortalama 33 000 kişi şeker fabrikalarımızda çalışmaktadır. Bu insanların kaderi, birkaç nişasta bazlı şeker üreticisi firmanın ellerine teslim edilmemelidir. Şekerpancarı kotalarını daraltıp, ABD, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların baskıları sonucu nişastsa bazlı şeker kotalarının artırılması, bu ülkenin temelini emekleriyle yoğuran Türk çiftçisine karşı yapılan en büyük haksızlıktır.

Değerli milletvekilleri, nişasta bazlı şeker kotalarının yüzde 50 artırılmasıyla kaç tane şeker fabrikasının kapanacağını ne kadar insanımız biliyor?! Şekerpancarı üretiminin kısıtlanıp, Türk çift­

çisinin hakkı ve onurlu alınterini birkaç nişasta bazlı şeker üreticisine peşkeş çekmek, hiçbir politikaya fayda getirmez.

Çiftçilerimiz geçim derdiyle uğraşırken, başkaları büyük kârlar peşinde koşuyorsa, çift­

çilerimizin haklarını korumak, Yüce Meclis çatısı altında görev yapan bizlere düşer. Bu nedenle, çiftçilerimizin yüzünü güldürmeliyiz.

Değerli arkadaşlar, elimde şöyle bir tablo var, dikkatinize sunmak istiyorum. Pancar eken, il, köy ve çiftçi sayısına ait bir tablo. Bakın, 2002 yılında pancar eken köy sayısı 5 726, pancar eken çiftçi sayısı 416 619 iken, 2004 yılında, pancar eken köy sayısı 5 233'e düşmüştür, pancar eken çift­

çi sayısı da 303 428'e düşmüştür; yani, pancar eken köy sayısı 493 azalmış, 113 191 üretici de bu işi bırakmak zorunda kalmıştır.

19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4634 sayılı Şeker Kanununda "kota sınırı yüzde 10'u geçemez" denilmektedir. Buna rağmen, kotanın, Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 artırılarak yüzde 15'e çıkarılmış olması büyük bir hatadır. Bu uygulamadan hemen vazgeçiniz.

Sonuç olarak, Şeker Kurumunca alınan bu kararın, Bakanlar Kurulunda da onaylanması halin­

de, son yıllarda oldukça kan kaybetmiş olan şekerpancarı sektörü, daha da sıkıntıya girecek, yakın gelecekte, sektör, işlevini yitirmiş olacaktır. Ayrıca, şekerpancarı sanayiini zora sokacaktır.

Dolayısıyla, 500 000 çiftçinin, diğer bir ifadeyle 3 000 000 insanın yanı sıra, tarım, hayvancılık, yem sanayii, ilaç, nakliye ve hizmet sektörüyle uğraşan 10 000 000 insanımız üzerinde olduğu gibi, camiada da derin üzüntü ve kaygı yaratacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, hızla bir kanunsuzluk cenneti haline gelmek üzeredir. Daha iki gün önce, Kapıkule'de 58 görevli tutuklandı. Demek ki, diğer kapılarda da ciddî suiistimaller bulun­

maktadır. Bu tür suiistimallerin üzerine ciddî ve kararlı gitmek, 59 uncu hükümetin görevidir.

Hububat, artık, bütün dünyada stratejik ürün olarak bilinmektedir. Buna rağmen, 2004 yılında kabul edilen Tarım Strateji Belgesinde, hububat sektörüne yönelik özel bir destekleme dahi yoktur.

Dünyada söz sahibi olmak istiyorsak, ABD ve Avustralya'nın ihracat pazarlarında, beş yıl içerisin­

de en az yüzde 30'luk payımız olmalıdır ve bunu sağlamanız gerekir.

Türkiye'ye IMF ve Dünya Ticaret Örgütüyle çizilmek istenen kaderi değiştirmeliyiz. Bu ülkeye yapılacak en büyük iyiliklerden bir tanesi de budur. Hububatta verimliliğe önem vermeliyiz, ıslah edilmiş tohum kullanmalıyız, miras nedeniyle bölünmüş tarlaları birleştirmeliyiz. Tarımda tam makineleşmeyi sağlamalıyız. Sulu tarımdaki oranları hızla artırmalıyız.

Değerli arkadaşlar, Enerji Bakanımız geçen gün burada şunu ifade etti: "Biz" dedi "sulama yapacak, baraj yapacak su arıyoruz." Gerçekte, Türkiye su zenginidir. İşte, başlamak üzere olan bu barajlarımızı değerlendirirseniz ve başta GAP'ta olmak üzere, Türkiye'nin her tarafında sulama kanallarını tamamlarsanız, bu konuya da çözüm getirmiş olursunuz.

Tekniğine uygun gübre ve tarımsal ilaçlamayı kullanmalıyız. Üretim maliyetinin yüzde 18'ini oluşturan gübre ve yine, yüzde 25'ini oluşturan mazotta indirimler uygulamamız gerekmektedir.

Mesela, ABD çiftçisi, 2004 yılında 1 kilogram buğdayı 168 000 TL'ye üretirken, bizim çiftçimiz yüzde 76 daha fazla masraf yaparak ancak 1 kilogramını 343 000 liraya üretebilmiş, buğdayını da bu fiyatın altında satmak zorunda kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu hükümetin, daha 2004 ve 2005 yılına ait bir kısmını halen ödemediği doğrudan gelir desteği sosyal amaçlı bir sistemdir; ama, uygulama bakımından yetersiz­

dir, ödemeler zamanında yapılmıyor. Burada da çok ciddî bir iyileştirmenin yapılmasını dikkat­

lerinize sunuyorum. Muhakkak stratejik üretim planlaması ve çok iyi düzenlenmiş bir çiftçi kayıt sistemiyle birlikte yeni ek girdi destekleri sağlamamız gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, ben, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum; fakat, Sayın Maliye Bakanımıza da buradan bir soru iletmek istiyorum. Ben, kendisine, biraz evvel bir soru iletmiştim;

fakat, verdiği cevap beni tatmin etmedi.

Değerli arkadaşlar, seçim bölgem Mardin Savur İlçesinde devlet hastanesi bir sene evvel yapıl­

mış, bitirilmiş; cihazları da tamamlanmış olduğu halde, bugüne kadar, doktor, hemşire, ebe eksik­

liğinden dolayı orada sağlık hizmetleri yapılamamaktadır. Bayram geliyor, yılbaşı geliyor; ben, Sayın Bakanımın oraya bayram hediyesi olarak, yılbaşı hediyesi olarak acilen bir doktor görevlen­

dirmesi, atama yapılması gerekir; çok önemlidir.

ABDULLAH VELİ ŞEYDA (Şırnak) - Yapılmadı mı?!.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Hayır, yapılmadı, şu anda yok; yani, arzu ederseniz, ben size yarın noter kanalıyla tespit ettirip sizin bilginize sunayım; eğer çok ısrar ediyorsanız. Maliye Bakanımız versin.

Bir de, ben Sayın Bakanıma bir soru sormuştum; bu soruya da cevap alamadım; bunu da buradan iletmek istiyorum izninizle. Şark tütününü desteklemekten neden vazgeçtiniz Sayın Bakanım? 200 000 ton -sadece 2005 yılından bahsediyorum- tütün stokunu nasıl eriteceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

Tekrar, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.

Buyurun Sayın Sür. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 21 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve bizi izlemekte olan Yüce Türk Halkını saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, günlerdir üzerinde konuştuğumuz bu bütçe, muhalefet olarak eleştir­

diğimiz bu bütçe, her noktasında Sayın Bakanımızı yansıtıyor. Bu da çok doğal; çünkü, bu bütçeyi, bundan önceki üç bütçede olduğu gibi, Sayın Bakanımız hazırladı ve Sayın Bakanımız bu bütçeye damgasını vurdu ve burada övünerek zaten söylüyor. Sayın Bakanımız diyor ki: "Benim değerimi bilin."

Şimdi, Sayın Bakanımızın elbette değerini bileceğiz, bilmek gerekiyor; ama, önce, Sayın Bakanımızı bir tanısak; çünkü, Sayın Bakanımızı tanımak, bütçeyi tanımakla eşdeğer.

AHMET YAŞAR (Aksaray) - Biz tanıyoruz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, tanımayanlar tanısın diye, arkadaşlarıma, sadece kısa not­

larla Sayın Bakanımızı tanıtmak istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Özgeçmişi var.

ORHAN SÜR (Devamla) - Mustafa ve Hidayet oğlu, 1946 doğumlu, Beykoz-Çayırbaşı nüfusuna kayıtlı...

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen, madde üzerinde konuşur musunuz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Madde üzerinde konuşuyorum Sayın Başkanım.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu?!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri... Uyarıyoruz Sayın Vekili.

ORHAN SÜR (Devamla) - Evet, burada, AKP'nin programını dinledik 2 saat önce; o da mad­

de üzerinde değildi. Ben, bütçe üzerinde konuşuyorum. Bütçeyi Sayın Bakan yaptı ve Sayın Bakan bütçeye yansıdı. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen...

ORHAN SÜR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız...

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşur musunuz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Evet...

...Sayın Başbakanımızın ağabey olarak hitap ettiği bir kişidir.

AHMET YENİ (Samsun) - Biz de ağabey diyoruz, biz de...

ORHAN SÜR (Devamla) - Üsküdar-Bulgurlu'da hakkında üç kez yıkım karan alındığı halde, mühürleri kopartarak kaçak bina yaptıran ve hâlâ o villanın sahibi olan kişidir. (CHP sıralarından

"Allah Allah" sesleri) 1977 yılında Millî Selamet Partisinden milletvekili adayı olmuştur.

Kamuoyunda "babalar gibi satan" ve "tüccar siyasetçi" lakaplarıyla ün salmıştır. Murabaha yoluyla 1995-1998 yıllarında adına 182 000 000 dolarlık hayalî ihracat gerçekleştirilen Albaraka Türk Şir­

ketinin o dönemki yönetim kurulu üyesidir.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan!..

ORHAN SÜR (Devamla) - Daha sonraki...

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen... Sayın Sür, madde üzerinde konuşur musunuz.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Böyle şey olur mu?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, madde üzerinde böyle konuşulmaz!

ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanımız, buraya geliyor, kendisini, Atatürk'ün dönemindeki maliye bakanlarıyla karşılaştırıyor. Sayın Bakanımız o karşılaştırmayı yaparken, bunları düşünmek zorunda değil mi?! O zaman, maliye bakanlarının böyle özellikleri var mıydı?! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanımız, çıkacak, diyecek ki; Atatürkçü olmak demek, denk bütçe yapmak demektir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bak, bu şekilde arkadaşımız bir şey yapmak is­

tiyor!

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle şey olmaz canım! Konuştuğu maddeyle ne alakası var ya?!

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kapusuz; ben uyaracağım.

ORHAN SÜR (Devamla) - Sürem bitiyor... Sürem bitiyor...

Şimdi, değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye... Bir saniye Sayın milletvekilleri...

Sayın Sür, lütfen, o kürsüye çıkma hakkınız, sizin maddeyle ilgili konuşmayla ilgilidir. Lütfen Sayın Sür...

ORHAN SÜR (Devamla) - Sürem bitti Sayın Başkanım.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Devam, devam...

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri...

Sayın Sür, lütfen...

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan konuşurken, bunları söylerken kimse sesini kesmiyor, kimse buna ikaz etmiyor. Ben Sayın Bakanın söylediklerini burada tekrarlıyorum. Ben söylemedim "Atatürkçü olmak, denk bütçe yapmak demektir" diye; ama, Sayın Bakanım buradan...

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan konuşurken, bunları söylerken kimse sesini kesmiyor, kimse buna ikaz etmiyor. Ben Sayın Bakanın söylediklerini burada tekrarlıyorum. Ben söylemedim "Atatürkçü olmak, denk bütçe yapmak demektir" diye; ama, Sayın Bakanım buradan...