• Sonuç bulunamadı

1.3. Uluslararası Göç Türleri

1.4.5. Dünya Sistemi (Merkez-Çevre) Göç Kuramı

Dünya sistemi göç kuramı, 18. yüzyılında itibaren global kapitalist sistemin gelişmesini ve gelişimini kapsamlı derinlemesine incelemektedir (Aktaş, 2015: 204). Bu kuram, Kosack, Castle, Galtung ve Amin tarafından 1970’li yıllarda ortaya atılmış, Castles, Portes ve Sasen tarafından geliştirilmiştir. Dünya sistemi kuramı, gelişmiş- az gelişmiş ya da merkez-çevre ülkeler arası sömürü ve çıkara dayanan ilişkileri ortaya koyan bir yaklaşımdır. Bu kurama göre göç, gelişmeyi ve modernleşmeyi sağlayan bir sistemden ziyade, kaynak ülkelerdeki emek kaynaklarının gelişmiş ülkeler avantajına kullanılmasını sağlamakta ve gelişmekte olan ülkelerin sosyoekonomik ilerlemelerini negatif olarak etkilemektedir (Turhanoğlu vd., 2013: 113).

Merkezi oluşturan öncü kapitalist ülkeler: Japonya, Yeni Zelenda, Avustralya, Kuzey Amerika ülkeleri ve Avrupa ülkelerdir. Çevreyi oluşturan fakir ülkeler ise göç, sermaye ve ticaret ilişkisiyle merkez ülkelere tamamıyla bağımlı olanlardır. Yarı çevre ülkeleri ise, karşılıklı bağımlılık bağları ve zenginlik seviyeleriyle yeni uluslararası işbölümü içerisinde çevre ile merkez arasında konumlanmaktadır (King, 2012: 18).

Immanuel Wallerstein’e göre, yeni sömürgecilik ve kurumsal kapitalizm ekonomiyi ve buna bağlı olarak da uluslararası göçü etkileyen temel unsurlardır. Uluslararası göçün temeli ise uluslararası ekonomilerde meydana gelen ikili piyasa yapıları değil, 1500’lerden bu zamana kadar genişleyen dünya piyasasıdır. Kuram kapsamında geliştirilen sisteme göre, merkezdeki kapitalist ağlar, kapitalist olmayan toplumların çevre dokularına sızmaya başlayınca çevredeki kişiler uluslararası göç hareketine katılmaya başlarlar. Bu bağlamda merkez-çevre kuramında, çevre ülkelerin hakimiyetinden bulunan emek ve hammadde, kapitalist sızmanın neticesinde merkez ülkelerin himayesi altına geçecektir. Merkez ülkelerde emek açığının olması durumunda, çevre ülkelerden merkez ülkelere işgücü göç hareketleri olacaktır (King, 2012: 18; Tılıç vd., 2013: 98).

Entelektüel esaslarını Marksist politik ekonomiden alan merkez çevre kuramı, dünya ekonomisindeki eşitsiz siyasal ve ekonomik güç dağılımına önem vermektedir. Uluslararası göç hareketi sermeye için ucuz işgücü olarak görülmektedir. Ayrıca, uluslararası göç hareketi, zenginlerin daha fazla zengin yapmak için yoksul ülkelerin

sömürülmesinin sürekliliğine ve eşitsiz kalkınmaya sebep olmaktadır. Bu bağlamda, göç, kapitalist gelişme sürecinde meydana gelen bozulmaların ve düzensizliklerin doğal bir neticesidir. Merkez çevre kuramı, uluslararası göç hareketlerinin, giderek yayılan küresel pazarın ekonomik ve siyasal organizasyonlarını takip etmekte olduğunu söylemektedir. Kapitalist iktisadi ilişkilerin çevre ülkelere ulaşması, kapitalist olmayan toplumlarda uluslararası göçe istekli bir grup yaratmaktadır (Güllüpınar, 2012: 67).

Kapitalist sistemin dinamikleri gelişmekte olan ülkelerde göç etme eğilimi olan bir kesim oluşturmakta, böylece merkez ülkeler dünya sistemi ile iç içe girmektedir. Kapitalist sürecin ortaya çıkardığı bu göçe eğilimli grubun aynı zamanda merkez ülkelerden etkilendiği de görülmektedir. Merkez çevre kuramında uluslararası göç esas itibariyle kapitalist birikim sürecinin gelişimci doğasına bağlı olarak ucuz işgücünün sermaye için harekete geçilmesinin bir neticesidir. Bu kuram çoğunlukla mikro iktisadi karar süreçlerini değerlendirme kapsamının dışında tutarak, daha üst seviyedeki birikim teknikleri üzerinde yoğunlaşmakta ve göç hareketini ulusal sınırları aşan piyasa açılımı ve iktisadi globalleşmenin doğal bir neticesi olarak değerlendirmektedir (Toksöz, 2006: 19).

Merkez çevre kuramı uluslararası göç hareketini, kapitalist sistemin doğal bir sonucu olarak görmektedir. Gelişmekte olan ülkeler bu sistemin bir parçası olup, uluslararası göç hareketleri de bu parçanın önlenemez bir neticesidir. İlk olarak gelişmiş ülkelerden mal transferi gerçekleşmekte, sonrasında bunun karşılığı olarak işgücü göçü hareketi yaşanmaktadır. Bazı durumlarda da gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere sermaye transferleri gerçekleşmektedir. Bu durumun sebebi ise gelişmekte olan ülkelerdeki hammaddeyi kendi ülkelerine çekmek için yapılan alt yapı yatırımlarıdır (Turhanoğlu vd., 2011: 113).

Dünya sistemi kuramına göre, çevre ülkeler, merkez ülkeler için vazgeçilemeyecek ve merkez ülkelerin sürekli kapitalist ilerlemesi çerçevesinde gereksinim duyulan bir konumda olacaktır. Ortaya çıkan bu gereksinim, esasında bağımlılık zincirini meydana getiren iktidar sisteminin temel ihtiyacıdır (Çağlayan, 2007: 97).

Gelişmekte olan ülkelerden gelen hammadde, yine gelişmekte olan ülkelerden gelen ucuz emekle işlenerek maliyet düşürülecek ve düşük maliyetli bu mallar diğer ülkelere ihraç yoluyla kapitalist sisteme geri dönüş sağlayacak ya da ülke içinde tüketilecektir. Bu yaklaşımın ana işleyişi kapsamında, merkez ülkeler var olan kapitalist birikimlerini sürdürmek ve geliştirmek için çevre ülkelere gereksinim duyarlar. Çevre ülkelerde kapitalist gelişimlerini tamamlamak ve iktisadi kalkınmalarını geliştirmek için merkez ülkelerle ilişkili sistemlere dahil olmaktadırlar. Bu bağlamda görüldüğü gibi bağımlılık gelişmişlik ölçütlerine göre olsa bile tek taraflı değildir. Çünkü hem merkez hem de çevre ülkeler çeşitli bağlamlarda birbirlerine ihtiyaç duymaktadır (Çağlayan, 2006: 80).

Merkez çevre kuramına göre işgücü göçü, kapitalizmin merkez ülkeleriyle çevre ülkeleri arasında adaletsiz ve eşitsiz olarak kurulan sömürü ve iktidar ilişkisinin bir neticesi olarak meydana gelmiştir. Bu bağlamda göç, 3. Dünya’nın 1. Dünya’ya tabi kalması, dünya çıkarları ve ticaretinin kontrolü bakımından askeri güç kadar mühimdir (Güllüpınar, 2012: 70).

Sonuç olarak, oluşan merkez çevre bağlantısında kapitalist genişlemenin etkisiyle çevre ülkelerde göç akımı ortaya çıkmaktadır. Aristide Zolberg geçmişten günümüze tüm göç hareketlerinin, özellikle de günümüzdeki işgücü göçlerinin, çevre ülkelerden merkez ülkeler doğrultusunda gerçekleştiğini belirtmektedir. Bu bağlamda, uluslararası göç hareketi, kapitalist ilerlemenin sebep olduğu yer değiştirme ve kopmaların bir neticesidir. Merkez çevre kuramına göre, gelişmiş ülkeler, emek açıklarını kapatmak için göçmen işçi destek politikaları uygulanmaktadır. Çağımızda uygulanan göçmen işçi politikaları çok ağır koşullar içermektedir. Bu koşulların en önemlisi nitelikli işgücü olunmasıdır. Az geliş ve gelişmekte olan ülkelerden göç eden nitelikli işgücü gelişmiş ülkelerde düşük ücret ile çalıştırılmakta (yerel işgücüne göre), neticesinde üretim maliyetleri azaltılmaktadır (Çağlayan, 2006: 80-81).

Merkez çevre kuramı, uluslararası göç hareketlerinin giderek yayılan küresel pazarın ekonomik ve siyasal organizasyonlarını takip etmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Karşılıklı olarak merkez-çevre ülkeler arasındaki bağımlılık bağlarını da güçlendiren bu durum, çevre ülkelerde de bazı değişimlere neden olmaktadır. Ayrıca,

merkez ülkelerdeki kapitalist şirketlerin çevre ülkelerde kurdukları fabrikalar ve fabrikada çalışan işçiler, çevre ülkelerdeki geleneksel üretim sistemlerini zayıflatmakta ve zayıflayan ücretim sistemlerinden işgücü, ucuz işgücü piyasasına dahil olmakta ve işgücü piyasasının hareketliliği korunmaktadır. Bununla birlikte, ucuz işçilere olan talebin de artması, çocuk işçi talebinin artmasına sebep olacaktır (Abadan-Unat, 2002: 28).

Özet olarak dünya sistemi kuramı temel olarak şu ilkelere dayanmaktadır (Güllüpınar, 2012: 71-72):

 Küreselleşme ekonomi bağlamında kapitalizmin çevre ülkelere yeni emek, hammadde ve pazarlar arayışı içinde girerek, hazır olan yapıları, sermaye birikimi mantığı içinde dünya piyasasına bütünleştirmesi, çevre ülkelerde var olan ekonomik ve sosyal yapıları bozar ve sonucunda kişileri geleneksel kazanç yollarından mahrum bırakarak uluslararası göç hareketine katılmalarına zorlar.

 Merkez ülkenin kapitalist piyasa yapısının çevre ülkelere girişi, uluslararası göç hareketini başlatan doğal bir süreçtir. Merkez ülkelerin çevre ülkelere ucuz işgücü arayışı içinde girmesi ve ekonomik piyasalara yayılması sonucunda uluslararası göç akımı daha da artacaktır.

 Kapitalist düzenin çevre ülkelere sızmasıyla, kırsal kesimde sadece rekabete uyum sağlayabilen büyük işletmeler varlığını sürdürürken, küçük ve orta ölçekli işletmelerin batmasıyla kazanç kapılarını kaybeden işsiz kırsal kesim ülke dışına veya ülke içinde başka bölgelere göç eder.

 Uluslararası işgücü hareketi, uluslararası sermaye hareketinin tersi istikametinde ilerlemektedir. Kapitalist yatırım çevre ülkelerde geleneklerinden kopmuş, göçe istekli bir toplum meydana getirmekte, bunun neticesinde uluslararası göç hareketleri ortaya çıkmaktadır.

 Uluslararası göç, piyasa ekonomisinin küreselleşmesinden kaynakladığına göre, uluslararası göç akımlarını önlemenin yolu, devletlerin sınır aşırı yatırım alanlarıyla çok uluslu şirketlerin finansal faaliyetlerini incelemektedir.

 Siyasal ve askeri müdahalelerin başarısız olması merkez ülkelere mülteci ve sığınmacı akımının yönelmesine sebep olur. Bu durum göç hareketini artıran faktörlerden biridir.

 Kapitalist sistemin bölgeler ve ülkeler arasında oluşturduğu, derinleştirildiği eşitsizlikler ve hedef-kaynak ülkelerin refahları ve yoksullukları birbirinden bağımsız olgular değildir. Aralarında nedensellik ilişkisi vardır. Kaynak ülkenin yoksulluğunun nedeni, hedef ülkenin kaynak ülkenin politikasına ve ekonomisine yaptığı müdahalelerdir.