• Sonuç bulunamadı

Dünya Hayatının Bir Eğlence ve Oyalanma Olması

B. EĞLENMEK

5. Dünya Hayatının Bir Eğlence ve Oyalanma Olması

İnkârcıların ahiret hayatını reddetmelerinin temelinde esasında dünya tutkusu bulunmaktadır. Çünkü bir yasalar bütününden oluşan din, bir takım emir ve yasaklarıyla insanın sonsuz arzularını sınırlamaktadır. Bu açıdan insan bir ikilemde kalmaktadır: Nefsâni talepleri karşısında aklının ve vicdanının buyruklarını hakim kılmayı başaranlar iradelerini

384 Seyyid Kutub, a.g.e., II, s. 1072.

385 Ateş, a.g.e., III, s. 136.

79 inançlarıyla bütünleştirip dinin emir ve nehiylerinin makul, değerli ve uyulması gerekli ödevler olduğuna hükmederler. Akıl ve vicdanlarına nefsani arzuları galip gelenler ise söz konusu emir ve yasakları birer yük olarak görür ve bunların anlamsız ve yararsız olduğuna hükmederler. Sonuçta ise din karşıtı bir düşünce ve hayat çizgisini benimserler.

İnceleyeceğimiz Ankebût suresi 64. âyette bu kesimlerin algıladığı anlamda bir dünya görüşünün yanlışlığına dikkat çekilmekte, bu anlayışla yaşanan bir dünyanın sadece sıradan, gelip geçici zevkler ve hazlardan ibaret olduğu uyarısında bulunulmaktadır. Oysaki insan için önemli olan, ebedi mutluluk ve esenliğe ulaşması açısından ahiret yurdundaki asıl hayatı kurtarmasıdır.386 Âyet:

“َُنو مَلْعَيُاو ناَكُْوَلُ ناَوَيَحْلاُ َىِهَلَُةَر ِخٰ ْلااَُراَّدلاَُّنِاَوُ ٌبِعَلَوٌُوْهَلُ َّلاِاُاَيْنُّدلاُ ةوُٰيَحْلاُِهِذٰهُاَمَو”

“Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!387

Bu âyetle ilgili müşriklerin zevk ve safa içerisinde yaşadıkları dünya hayatının ancak bir eğlence ve oyun olduğunu, bunun ise insanların nefsini zevklendirdiğini bildiren Taberî’ye göre âyette de denildiği gibi asıl ebedi hayat, devamlı olan hayat, ölümün olmadığı ahiret yurdudur. Bu açıdan asıl hayat ahirette yaşanacak hayattır. Eğer müşrikler bunu anlayacak olsalar, o zaman Allah’a ortak koşmaktan vazgeçip sadece ona kulluk ederlerdi. Ayrıca nakletmiş olduğu hadislerde âyetteki “ُ ناَوَيَحْلاُ َيِهَل” ifadesinin “orada ölüm yoktur” ve “bakidir”

anlamlarına geldiğini bildirmektedir.388 Beyzâvi de bu ifadenin mübalağa için kullanıldığını ve “o bizzat hayattır” anlamına geldiğini söylemektedir.389

Râzî bu âyette birbirine atfedilen “ٌُوْهَل” ve “ٌُبِعَل” arasında bir fark olması gerektiğini söyler ve bu farkı iki şekilde açıklar. Bunlardan birincisi: Her şey kişiyi meşgul eder. İnsanın, bir şey yapmaya yöneldiğinde, onun dışındaki her şeyden yüz çevirmesi gerekir. Çünkü bir işin diğer bir işi yapmaktan kendisini alıkoyamadığı zât sadece yüce Allah’tır. Bu dikkate alındığında geçici ve önemsiz bir hazdan dolayı batıla yönelen kimsenin haktan yüz çevirmiş olması gerekir. Bu durumda Râzî, batıla yönelmenin “ٌُبِعَل”, haktan yüz çevirmenin ise “ٌُوْهَل”

olduğunu söyler. Bu durumda ise dünya bir oyundur. Yani batıla yönelmedir. Haktan yüz

386 Karaman v.dğr., a.g.e., IV,s. 285.

387 Ankebût 29/64.

388 et-Taberî, a.g.e., XX, s. 60.

389 el-Beyzâvî, a.g.e., IV, s. 199.

çevirme anlamında ise bir lehvdir. İkincisi: Bir şeyle meşgul olanın o şeyle meşgul olabilmesi için onu başkasına tercih etmesi gerekir. Bu ise ya o kimsenin “bunu öne alıyorum, diğerini ise daha sonra yapacağım” diyerek takdim ile olur, ya da tamamıyla o işe dalıp başkasından da büsbütün yüz çevirmesiyle olur. Razî bu durumlardan ilkini oyuna, ikincisini ise eğlenceye benzetmiştir. Buna delil olarak da, örfte satranç, güvercin uçurma gibi şeylerin eğlence aletleri olarak isimlendirilmediklerini, oysa ki ûd ve diğer yaylı sazların eğlence aletleri olarak isimlendirildiklerini göstermektedir. Çünkü ikinci kısımda zikrettiği şeyler kişiyi o anda kendisinde ortaya çıkan hazdan dolayı başka şeylerden alıkoyar. Bu durumda dünya, bazıları için meşgul olduğu ve “bu meşguliyetimin yanı sıra ibadet ve ahiretimle de meşgul oluyorum”

dediğinden dolayı oyun, bazıları için ise o işe tamamıyla dalarak ahireti büsbütün unuttuğu için bir lehv’dir, eğlencedir.390

Kurtubî, bunların mal, mevki, geçimin temel esasını sağlayacak ve itaatler için gerekli gücü temin edecek, zorunlu olan ihtiyaçtan fazla olan giyecek gibi dünyalık şeyler hakkında olduğunu söylemektedir. Sadece bunlardan Allah için olanlar ahiretin kapsamı içerisini girerler ve asıl kalacak olanlar da onlardır. Yani kendisi ile Allah’ın mükafat ve rızası anılarak yapılan şeyler kalıcı olacaktırlar.391

Nesefî âyetteki “ٌُوْهَل” kelimesinin, insanın haz alıp yararlandığı, bir müddet oyalandığı ve bir süre sonra da elinden kaçırdığı, elinden çıkıp giden şey anlamına geldiğini söylemektedir. Ona göre bu dünya hayatının oyundan ibaret olması, çabucak elden çıkması, kaybolup gitmesi, ehlinin eline bir şeyi bırakmaması, ölüm hallerinin adeta bir anlık oyun ve eğlenceye dalan, sonra da oradan dağılıp giden çocukların haline benzer. Burada dünya hayatının basitliği, hiçliği, dünya işlerinin de oldukça küçük ve basit olduğu ifade edilmiştir.392

Bursevî dünyayı eğlenceye benzetme sebebi olarak iki şey zikretmektedir. Bunlardan birincisi eğlence ve oyun çabuk biter ve sürekli değildir. Buna binaen âyete şu anlamı vermektedir: “Süsleri ve cazibesiyle birlikte dünya yok olacak bir gölge gibidir. Onun devamlılığı söz konusu değildir. Bu nedenle kalbin onunla huzur bulması ve ona meyletmesi

390 er-Râzî, a.g.e., XXV, s. 92.

391 el-Kurtubî, a.g.e., XVI, s. 387.

392 en-Nesefî, a.g.e., III, s. 212.

81 doğru olmaz.” İkincisi ise, eğlence ve oyun akıllı ve basiretli kişilerin değil, çocukların ve ahmakların işidir.393

Seyyid Kutub’a göre bu dünya hayatı genel anlamda ve ahiret amaçlı yaşanılmadığı zaman bir eğlenceden ibaret hale gelir. İnsanlar için bu hayat en yüce bir amaç olursa, dünya hayatına yaşama gayesi eğlenme olursa o zaman âyetteki durum ortaya çıkmış olur. Ahiret hayatı ise canlılık dolu bir hayat olup her türlü anlamıyla doğrudan doğruya canlılık ifade eder. Kur’an bununla insanları dünya hayatından tamamen çekilmeye, dünya nimetlerinden uzaklaşıp onu bir yana atmaya teşvik etmemektedir. Nitekim bu İslam’ın ruhuna ve hareket tarzına uygun değildir. Ancak şu da var ki bununla ahiret hayatının göz önünde bulundurulmasını, Allah’ın koymuş olduğu sınırların aşılmamasını istemektedir. Nefsin elinde köleleşip mahkum olmamayı, nefsin arzularını karşı konulamaz hale getirmemeyi amaçlamaktadır. Burada mü’minin dünyanın ve ahiretin değerlerini iyi bilmesi ve her ikisini bildikten sonra da hür olarak hareket etmesi gerekmektedir. Bakış tarzı her zaman mutedil olmalıdır.394

Mevdûdî dünya hayatının oyun ve oyalanmasına kapılıp onun oyuncaklarıyla ömür geçirenlerin ölüm kapısından elleri boş bir şekilde, ahiretteki ebedi hayatı gözettiklerinde ve o oyuncaklarının kendileri için ebedî bir azaba sebep olduğunu gördüklerinde oyuncaklarının kendilerine ne faydası olacağını ifade etmektedir.395

Süleyman Ateş son âyetin, sadece dünyayı düşünen, bütün yaşamı dünya yaşamından ibaret zanneden kafirlere, bu inançlarının doğru olmadığını, ebedî olan ahiret yaşamı karşısında bu dünya hayatının bir eğlence ve oyun gibi kısa, değersiz olduğunu, esas yaşanacak yurdun ahiret yurdu olduğunu ifade etmektedir. Bu dünya hayatı, bir göz açıp yumma gibi kısadır. Ahiret ise süreklidir. Düşünen insan, gönlünü fani olan bu dünyaya kaptırmaz. Bütün gayretini dünyayı kazanmaya harcamayıp bir yandan sürekli olan ahiret yurdunu kazanmak için çabalar. Ancak dünyayı da ihmal etmez. Yani her ikisine karşı da görevlerini yerine getirir. Bedenin de ruhun da ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte, bedenin geçici, ruhun ise esas olduğunu bilir ve her birine gerektiği kadar değer verir.396

393 el-Bursevî, a.g.e., VI, s. 356.

394 Seyyid Kutub, a.g.e., V, s. 2751.

395 el-Mevdûdî, a.g.e., IV, s. 271.

396 Ateş, a.g.e., VI, s. 531.

Allah Teâla dünya hayatının bir oyun ve oyalanma olduğunu bir diğer âyette şöyle bildirmektedir:

“ُْم كَلاَوْمَاُْم كْلَپ ْسَيُ َلاَوُْم كَرو ج اُْم كِتْؤ يُاو قَّتَتَوُاو نِمْؤ تُْنِاَوٌُوْهَلَوُ ٌبِعَلُاَيْنُّدلاُ ةوٰيَحْلاُاَمَّنِا”

“Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez.397

Bu âyetle ilgili açıklamalar yukarıda incelediğimiz âyetten farklılık göstermediği için tekrar geniş bir biçimde ele alınmayacaktır. Kısaca Yüce Allah dünyanın değersizliğini ve önemsizliğini anlatmak için “dünya hayatı bir oyun ve eğlencedir” diyerek ahiret karşısında bu dünyanın değerinin birkaç günlük gönül eğlendirmeden öteye gitmeyeceğini bildirmektedir. Mâtürîdî (ö. 333/944) bu âyetin tefsirinde onlara dünya hayatının oyun ve eğlence olma sebebinin ölümden sonra dirilme ve hayata inanmayışlarından kaynaklandığını belirtmektedir.398 Seyyid Kutub, “şayet iman eder ve sakınırsanız O size ecirlerinizi verir”

ifadesiyle bu durumda dünya hayatını oyun ve eğlenceye almaktan çıkarıp ona ciddiyet mührünü vuran, hayvanî seviyenin üzerinde yüce bir seviyeye ulaştıran ve oradan da yücelerin yücesine bağlayan hususun iman ve takva olduğunu belirtmektedir.399 Âyetin sonunda ifade edilen “sizden mallarınızı tamamen sarf etmenizi istemez.” bölümü bir sonrasındaki âyet incelendiğinde Allah’ın malların tamamının sarf edilmesini istemesi durumunda inananları zorlayacağı ve cimrilik edecekleri, bu şekilde de kinlerinin ortaya çıkacağı400 bildirilmektedir. Nitekim Allah Teâla insanların bütün mallarını feda etmelerini istemiyor. Çünkü farzlarını koyarken, hükümlerini yerleştirirken insanlara zorluk çıkarmayı amaç edinmiyor. Nitekim insanın fıtraten ve yaratılışından dolayı kendini düşündüğünü biliyor. Bu yüzden de bir nefse götürebileceğinden fazlasını yüklemiyor.401 Kullarına acıdığından dolayı bütün varlıklarını sarf etmelerini dileyerek göğüslerini sıkıntıya sokup içlerini daraltarak bencillik duygularını ortaya çıkarmalarına sebep olmaz.402 M. Sait Şimşek,

397 Muhammed 47/36.

398 el-Mâturîdî, Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed, Te’vîlâtü Ehli’s-sünne, tah. Mecdi Ba Sellum, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût 2005, IX, s. 286.

399 Seyyid Kutub, a.g.e., VI, s. 3302.

400 “ُْم كَناَغ ْضَاُ ْجِرْخ يَوُاو لَخْبَتُ ْم كِفْح يَفُاَهو م كْلَپ ْسَيُ ْنِا” “Eğer onları (tamamını) isteyip sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.” Muhammed 47/37.

401 “اَهَع ْس وُ َّلاِاُا ًسْفَنُ هللاُ فِ لَك يُ َلا” “Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz…” Bakara 2/286.

402 Seyyid Kutub, a.g.e., VI, s. 3302.

83 âyetin “sizden mallarınızı(n tamamını) istemez” şeklinde bitmesiyle, esasında Allah yolunda hiçbir infakta bulunulmadığı takdirde dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden ibaret olacağını vurgulamak için olduğunu zikretmektedir.403

6. Dünya Hayatının Mal ve Evlat Sahibi Olma Açısından