• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. KENTİN İDARİ DURUMU VE YÖNETİCİLER

40. Yönetim

İncelediğimiz zaman dilimi içersinde Osmanlı İmparatorluğu taşra yönetiminde önemli değişiklikleri yürürlüğe koymuştu. İlerleyen kısımlarda yeri geldikçe bu değişikliklere değinecek olmakla birlikte biz burada Trabzon’a gelen seyyahların yönetim konusunda verdikleri bilgiler doğrultusunda, onlara göre Osmanlı yönetiminin Trabzon’da nasıl olduğunu ortaya koymaya çalışacağız. Elbette böyle uzun bir dönemi kapsayan bu çalışmada yönetim konusunda her noktaya değinmek oldukça güçtür. Bundan dolayı burada, özellikle seyyahların üzerinde durmuş oldukları noktaları açıklama yönüne gidilecektir.

Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu XIX. yüzyılda pek çok idari düzenleme ile birlikte eyaletlerin sınırlarında birtakım değişiklikler yapmıştı. Yüzyılın başlarında Trabzon ve Gönye sancağından oluşan Trabzon Eyaleti yüzyılın ortalarına doğru, 1850 yılı Devlet Salnamesine göre, Canik, Ordu, Karahisar-i Şarki, Gümüşhane, Trabzon ve Gönye Sancaklarından, 1 1867 yılında yapılan idari düzenleme ile birlikte de Trabzon, Batum ve Gümüşhane Sancaklarından oluşmaktaydı2 İlerleyen dönemlerde yapılan birtakım düzenlemelerle birlikte idari taksimat yeniden oluşturulsa da Trabzon eyalet merkezi olarak önemini korumaya devam etti.3

Osmanlıların eline geçmesinden itibaren önemli bir idari merkez olagelen Trabzon XIX. yüzyılda belirttiğimiz bir takım değişikliklerle bu özelliğini devam ettirmiş, bu yüzyılda daha da önemli bir konuma gelmiştir. Fakat idari bakımdan XVIII. yüzyıl boyunca ve XIX.

1

Tuncer Baykara, Anadolu’nunTarihi Coğrafyası’na Giriş, c. I, Ankara, 1988, s.115-129.

2 Baykara, a.g.e., s 134;

3 Musa Çadırcı, “19. Yüzyılın İkinci Yarısında Karadeniz Kentleri”, İkinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, Yay. B. Kodaman, M. Ali Ünal, J.B. Grammont, N. Özbalcı, Samsun, 1990, s.16.

131

yüzyılın ilk dönemlerinde, imparatorluk genelinde Ayan adı verilen yerel güç odaklarının tüm ülkede oldukça etkili olduğu ve taşra idaresinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır.4 Osmanlı taşra teşkilatının bozulmasının ortaya çıkardığı kurumlardan biri olan Ayanlığın Osmanlı şehirleri üzerinde önemli etkileri olmuştu. Ayanlık kurumunu önemli bir eyalet merkezi olan Trabzon için düşündüğümüzde ise karşımıza, Ayan-iktidar mücadelelerinin yoğun olarak hissedildiği bir yer çıkmaktadır. Ayanların II. Mahmud’un (1808-1839) izlemiş olduğu politikalar ile kısmen kontrol altına alınmalarından sonra ise Tanzimat Dönemi başlamış ve bu kez de Tanzimat’ın taşrada uygulanılmasına çalışılmaya başlanması ile beraber yeni bir dönem başlamıştır. Yüzyılın ilk yarısında Trabzon’da yönetim konusunda öne çıkan bu önemli gelişmelerden bahsettikten sonra seyyahların yöneticiler hakkında verdiği bilgilerle beraber yabancıların Osmanlı yönetimini nasıl algıladıkları ve bu konuda nelere vurgu yaptıklarını ortaya çıkarmaya çalışacağız.

400. Bölgede Ayanlık ve Etkileri

Genel olarak ayanlık kurumu XVII. yüzyıldan itibaren başlayıp XIX. yüzyılın ilk yarısında etkinliği kaldırılana değin geniş bir zaman diliminde var olmakla birlikte bilhassa XVIII. yüzyılda önemli bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.5 İmparatorluk genelinde XVIII. yüzyılda ve XIX. yüzyılın başlarında ayan ve derebeyleri halkın üzerinde oldukça egemen bir halde idi. Trabzon ve civarı, bu ayan ve derebeylerinin etkinliklerinin belirgin bir şekilde hissedildiği önemli bir bölgeydi. 6

Ayanlığın bir kurum olarak incelenmesinin kendi içerisinde birtakım güçlükleri barındırdığını burada belirtmek gerekmektedir. Bir kere konuya kati bir sınırlandırma getirmek ve kesin bir tarihi süreç belirlemek oldukça güçtür. Tedricen gelişen ve devletin içinde bulunduğu koşullardan doğan bu kurumu Osmanlı sosyal tarihinin gelişim sürecinde

4 Ayanlığın bu dönemde oldukça etkili bir kurum olmasındandır ki bazı araştırmacılar bu döneme “Âyanlar Çağı” demişlerdir. Bkz. Bruce McGovan, “Ayanlar Çağı, 1699-1812”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1600-1914, c. II, çev. Süphan Andıç, ed. Halil İnalcık, Donald Quataert, İstanbul, 2004, s. 761–885.

5 Osmanlı İmparatorluğu’nda ayanlığın gelişimi ve XIX. yüzyıldaki durumu için bkz. Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayanlık, Ankara, 1994.s1-12.

6 Yücel Özkaya, “XVIII. Yüzyılda Trabzon’un Genel Durumu”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri (13-17 Ekim 1986), Samsun, 1998, s. 145.

132

ele almak daha mantıklı bir yaklaşım olacaktır.7 Fakat böylesine uzun ve sınırları belirsiz olan bir kurumu incelemek elbette ki bu çalışmanın sınırlarını ve hedefini aşacağından burada Trabzon’u etkilemesi bakımında kısaca XVIII. yüzyılda bölgede etkili olan ayanlardan bahsederek bir sonraki yüzyılda da bölgedeki en son ayanlık hadiselerine değinilecektir.

Ayanlığın oluşumunda çok değişik iktisadi ve sosyal sebepler yatmakla birlikte, bu kurumun ortaya çıkmasında aslında klasik Osmanlı toprak sisteminde yaşanan değişiklikler birinci derecede etkili olmuştu. XVIII. Yüzyılın uzun süren savaşları ve bu savaşların mali yükleri Osmanlı Devleti’ni kendi iç mali kaynaklarının toplanmasında yeni arayışlara yöneltti. Osmanlı taşra sisteminde yerel ayanların idari, askeri ve mali bir güç olarak ortaya çıkmalarını hazırlayan siyasi ve askeri şartlar aynı zamanda klasik Osmanlı taşra sisteminde de köklü bir değişikliği beraberinde getiriyordu. Batıda Avusturya ve doğuda İran ile uzun süren mücadeleler ve bunların arkasından gelen gerileme döneminde Osmanlı toprak sistemi önemli değişikliklere maruz kaldı.8 Tımar sistemine dayanan bu yapının bozulması yerel bir güç unsuru olarak idari, mali ve askeri görevleri olan yeni bir zümrenin doğmasına neden oldu.9

Trabzon ve çevresinde XVIII. yüzyılda derebeylik olayları oldukça yaygın bir hale gelmişti. 1723’te başlayıp aralıklarla 1746’a kadar süren Osmanlı-İran savaşının sefer güzergahının Doğu Karadeniz sahillerini takip etmesi, mühimmat ve asker naklinin bu kıyılardaki limanlar kullanılarak gerçekleştirilmesi, ayrıca bölgeden sürekli asker talepleri, Viyana bozgunundan bu yana seferlere yerli kulu olarak katılmış olmakla kazanmış bulundukları resmi ve askeri sıfatlara da müsteniden zaten giderek güçlenmekte olan yarı feodal zümrelerin durumunu kuvvetlendirdiği gibi kıyı hattını da oldukça hareketlendirmiştir. 10

7

Feridun Emecen, “Doğu Karadeniz’de Ayanlık: Tirebolulu Kethudazâde Mehmet Emin Ağa”, Belleten, LXV/242, Ankara, 2001, s. 194.

8 M. Alaaddin Yalçınkaya, “The Provincial Reforms of the Early Tanzimat Period As Implemented in the Kaza of Avrethisarı”, OTAM, say. VI, 1995, s. 346

9

Ayanlığın Osmanlı taşta sisteminde ki gelişimi ve yeri için bkz. Canay Şahin, The Rise and Fall of An Ayân Family in Eighteenth Century Anatolia: The Caniklizâdes (1737-1808), The Instıtute of Economics and Social Sciences of Bilkent University, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2003, s.23-39.

133

I. Selim devrinden beri devam eden Laz-Çepni-Gürcü rekabeti yüzünden çatışmalar şiddetlenmiş ve belirttiğimiz gibi XVIII. yüzyılda Trabzon ve havalisinde birtakım derebeyiler türemeye başlamıştı.11 Yöredeki derebeylik hadiselerinde çoğrafi yapının önemli bir etkisi olmuştu. Doğu Karadeniz bölgesinde derebeylerinin oluşmasında etkili olan bölgenin kendine has coğrafi yapısı aynı zamanda idari taksimatta belirleyici olmuş; bu yapı merkezin gücünün de buralara ulaşmasına engel olmuştur.12 Zira bölgedeki ayanların gerek birbirleriyle gerekse de idarecilerle olan hâkimiyet mücadelelerinde bu yapı oldukça etkili olmuştu.

Trabzon’da ayanlık hususunda yaşanan süreç imparatorluğun geneline paralel bir gelişim göstermiştir. Taşradaki ünlü yerli ailelerin kendi bölgelerinde hâkimiyet kurmak için birbiri ile mücadele etmesi süreci Trabzon’da da yaşandı ve şehir gerek XVIII. yüzyıl gerekse de XIX. yüzyılda ünlü ayanların mücadelelerine tanık oldu. Bölgede ayanlar ile olan mücadele 1754 yılına kadar Trabzon valiliğinde bulunan Hekimoğlu Ali Paşa ile başlamış ve Ali Paşa mütegallibe ve derebeyleriyle mücadele etmiştir.13 Bunun yanında şehirde XVIII. yüzyılda Şatıroğlu ve Kalcıoğlu gibi önemli ayan ailelerinin varlığı görülmektedir. Kalcıoğlu 1757–1758 yıllarında Trabzon’a bağlı olan yerlerde önemli tahribatlarda bulunmuş ve Trabzon’daki paşa sarayını tahrip etmişti.14 Kalcıoğulları gibi etkili olan diğer bir ayan ailesi de Şatıroğulları idi. Bölgedeki tımar ve zaamet sahiplerinin seferde olmaları sebebi ile 1782–1783 senelerinde buraların tahsildarlığı görevi Şatırzade Ömer’e verilmiş ve o da bu sırada servetini arttırmıştı. Fakat daha sonra devletin ayanlara karşı olan mücadelesinde Şatıroğulları da devleti bir süre meşgul etmişti. 15 Devlete karşı olan isyanları bastırmada Canikli ailesinin ise önemli katkıları olmuştu. 1771’den 1776’ya kadar Trabzon valisi, bu tarihte ise Kars seraskeri olan Canikli Ali Paşa Soğucak ve Anapa’yı imar etmekle kalmayıp Çerkes kabilelerin Osmanlılar lehine birleştirilmesi için de faaliyetlerde bulundu. 16 1773 yılını Trabzon’da geçiren Canikli Ali Paşa, bağımsız

11 M.C. Şehabettin Tekidağ, “Trabzon”, İA, XII/1, İstanbul, 1974, 456–469

12 Anthony Bryer, “The Last Laz Rising and the Downfall of the Pontic Derebeys 1812-1840” Bedi Kartlisa, vol.XXVI., 1969, s. 194-195.

13

Tekindağ, a.g.m., s 464.

14 Kalcıoğlu ailesinin ileri gelenlerinden olan Osman Bey aynı zamanda bir dönem çıkardığı isyan hareketleri ile bölgede önemli bir sorun olan Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın eniştesiydi ve Memiş Ağa’nın Trabzon üzerine yaptığı hareketlerde en yakın destekçilerinden biriydi. Bu tablo bölge ayanlarının akrabalık yoluyla güçlerini birleştirdiğini ortaya çıkarmaktadır. M. Münir Aktepe, “Tuzcuoğulları İsyanı” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, c. 3, say. 5-6, İstanbul, 1953.

15 Özkaya, a.g.m., s. 142.

134

hareket eden ve asker desteğinde bulunmayan Kalcıoğlu Ömer gibi ayanların üzerine gitti ve bölgede otoritesini tesis etti. 17

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Orta Karadeniz bölgesinde ortaya çıkan ve XIX. yüzyılın ilk on yılına kadar Orta ve Doğu Karadeniz’de önemli bir güç olarak kalan Canikli ailesinin en meşhur üyesi ve ailenin asıl gücünü tesis eden Canikli Ali Paşa daha sonra Çapanoğlu ile giriştiği mücadele nedeniyle isyan etti ve 1779’da Kırım’a kaçtı. Canikli Ali Paşa’nın isyanı Trabzon ve çevresini de etkilemişti. Nitekim Canikli Ali Paşa Kırım seraskerliği görevini yerine getirdikten sonra halka pek çok eziyet etmiş ve bir sürü malı zorla zapt etmiştir. 18 İsyanından bir süre sonra affedilen Ali Paşa 1785’te ölmesine rağmen oğulları Battal Hüseyin ve Mikdad Ahmet Paşaların etkinlikleri devam etmiş ve 1808’de ailenin son üyesi Tayyar Mahmud Paşa’nın da ortadan kaldırılması ile beraber de Canikli ailesinin bölgedeki gücü kırılmıştır. 19

Canikli ailesinin etkinliğini yitirmesinden sonra bölgede ayanların neden olduğu karışıklıklar son bulmadı. Hatta denilebilir ki bilhassa Trabzon için ayan-iktidar arasındaki çekişmeler daha da belirgin bir hal aldı.20 Trabzon’da valilerin otoritesi tüm XVIII. yüzyıl boyunca olduğu gibi ve XIX. yüzyılın ilk otuz yılında da zayıflamaya devam etmiş ve valiler ayanların saldırılarından kale içine sığınarak kurtulabilmişlerdir.21 Bu çekişmede ön plana çıkan ayan aileleri Tuzcuoğulları, Hazinedaroğulları ve Şatıroğulları idi. Bu aileler arasıdaki mücadele ve Trabzon’da meydana gelen siyasi otorite krizlerinin başlıca aktörleri Rizeli Tuzcuoğlu Memiş Ağa, Trabzonlu Şatıroğlu Osman Ağa ve Canikli Hazinedaroğlu Osman Ağa’ydı.22 Bu üç güç odağının verdiği mücadele uzun bir süre Trabzon kentini iktidar mücadelesinin ve pek çok huzursuzluğun yaşandığı bir yer haline getirdi.

XIX. yüzyıl başlarında Trabzon ve çevresinde ayanların neden olduğu huzursuzlukların ulaştığı boyutu ortaya koyan en iyi örnek Rize ayanı Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın isyanıdır.

23 Memiş Ağa’ya Ruslara karşı bölgenin savunmasında gösterdiği yararlılıktan ötürü

17

Şahin, a.g.t., s. 52-53.

18 Özkaya, a.g.m., s. 143.

19 Şahin, a.g.t, s. 39-40.

20 Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Fetihren Kurtuluşa, Trabzon, 2000, s. 101.

21

Bryer, a.g.m., s. 196.

22 Michael E. Meeker, İmparatoluktan Gelen Bir Ulus, Türk Modernitesi ve Doğu Karadeniz’de Osmanlı Mirası, İstanbul, 2005, s.235.

135

Kapıcıbaşılık rütbesi verilmişti fakat bir müddet sonra ağanın merkezle olan münasebetleri bozulmuş ve Trabzon Valisi Hazinedarzade Süleyman Paşa ile araları açılmıştı.24 Vali Süleyman Paşa devlete sürekli haber göndererek Memiş Ağa’ın asi olduğu ve başının vurulmasının gerektiğini belirtmişti. Memiş Ağa ise bunun karşısında başta damadı Kalcıoğlu Osman gibi ayanlar ve etrafında topladığı adamlarla Trabzon üzerine yürüdü. Memiş Ağa’nın adamları ilk iş olarak limandaki seyrüsefere mani oldukları gibi limandaki malları da yağma etti.25 Bu da ister istemez şehirdeki ticari faaliyetlerin zarar görmesine neden oldu. Memiş Ağa 1816 yılında şehir üzerine yürüyerek şehrin kenar mahallelerini işgal etmiş ve Süleyman Paşa’yı eyalet merkezinden kaçmaya zorlamıştır.26 Memiş Ağa ve yanındaki diğer ayanlar şehri kuşatmış ve kısa bir süre sonra da şehirde tam hakimiyeti ele geçirmişlerdi. İsyancıların eline geçen şehir baştan başa yağma edildi.27 Memiş Ağa’nın hareketleri sadece bunlarla sınırlı kalmadı. Bölgedeki diğer yerlere de nüfuzunu yaymaya çalıştı. Bunun üzerine hükümet hadisenin ehemmiyetini kavramış ve Tuzcuoğlu’nun üzerine gidilmesine karar vermişti. Memiş Ağa yanındaki diğer ayanların kendisini terk etmesiyle kendi güvenliğinin artık sağlam olmadığını anlamış olacak ki kendi bölgesi olan Rize’ye daha sonra da Of’a kaçmak zorunda kaldı. Burada uzun bir süre direnen Memiş Ağa nihayet 26 Ekim 1817’de ele geçirildi ve boynu vuruldu. 1814–1817 yılları arasında vuku bulan bu isyan şehre ve bölgeye önemli zararlar verdiği gibi isyanın bastırılması da devletin mühim bir harcama yapmasına neden oldu.28 Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın hallinden sonra bölgedeki ayanlık hareketleri son bulmadı. Nitekim Memiş Ağa’nın damadı Kalcıoğlu Osman ve oğlu Ahmed’in isyanları, diğer önemli ayanlardan Şatıroğlu Osman Bey’in ayaklanması ve nihayet yine Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın kardeşi ve çocuklarının isyanları bir müddet daha bölgedeki huzuru bozmaya devam etti.29 1834 yılının sonlarında Varna taraflarına iskân ettirilmelerine kadar yaklaşık olarak yirmi yıl diğer ayanlarla bir araya gelip çıkardıkları isyanlarla hem devleti uğraştıran hem de bölgeyi kargaşa ortamına sürükleyen Tuzcuoğulları’nın bölgedeki etkinliğine bu şekilde son verilmiş oldu. Elbette ayanların güçlerinin ortadan kaldırılması II. Mahmud’un izlemiş olduğu merkezileştirme

24 Nitekim ayanlar arasında yaşanan mücadelelerin geneline bakıldığında çatışmaların genellikle hakimiyet mücadelesinden çıktığı görülür. Hazinedarzade Süleyman Paşa ve Memiş Ağa’ın aralarının açılmasında para meselesi olmakla birlikte daha kuvvetle muhtemel görünen diğer sebep de bunların arasındaki rekabet ve nüfuz mücadelesidir bkz. Aktepe, a.g.m., s. 22-23.

25 Aktepe, a.g.m., s. 26-27.

26 Meeker, a.g.e., s. 240.

27

Aktepe, a.g.m., s. 28-29..

28 Şakir Şevket, Trabzon Tarihi, haz. İsmail Hacıfettahoğlu, Trabzon, 2001, s.197.

29 Trabzon’un önemli ayanlarından olan Şatırzadeler servetlerini devlet hizmetinde bulundukları sırada elde etmişlerdir. Özkaya, a.g.e., s. 129

136

politikasının bir sonucu olmakla birlikte bu güç odakları arasındaki hâkimiyet mücadelesi aynı zamanda bunların güçlerinin kırılması aşamasında devletin iyi bir şekilde kullandığı bir silahtı. Her ne kadar Tanzimatın ilanından önce bazı bölgelerde ayanlık kurumu kaldırılmış olsa da ayan kökenli kimseler yeni tesis edilen idari kurumlarda da etkinliklerini uzun bir süre devam ettirmişlerdir.30

Ayanların neden olduğu karışıklıkların hissedildiği bir zamanda bölgeye gelen seyyahlar, bu güç odaklarını Avrupa’daki feodal sistem ile mukayese etmekte ve ayanları da derebeyi olarak tanımlamaktaydılar.31 Mesela 1813’te Anadolu’da yaptığı seyahatler esnasında Kinneir bizzat tanışma fırsatı bulduğu Çapanoğlundan “Grand Seignior” olarak bahsetmekte ve elinde bulundurduğu bölgeler ve güç hakkında bilgiler vermektedir.32 Kinneir bunun yanında, kullandığımız diğer kaynakların ayanlar hakkında verdiği bilgilerin aksine, Çapanoğlu’ndan, yeteneği ve ileri görüşlülüğü sayesinde hem arazilerini genişleten hem de üretimi arttıran başarılı biri olarak bahsetmektedir.33 Ayanlık konusunu Trabzon için düşündüğümüzde elimizdeki kaynaklar daha çok yukarıda belirttiğimiz güç odakları arasındaki mücadeleden çok onların mücadelelerinin bölgeye nasıl yansıdığı ile ilgili bilgiler vermektedirler. Fransa’nın Trabzon konsolosu Dupré 1807 yılında şehirdeki durum için şunları söylemektedir: “Daha önce ittifak halinde olan derebeyleri tekrar silahlandılar ve şehirde tekrar iç savaş ortamı hâkim. Şehirde gerçek bir anarşi ortamı var. Ahmet Paşa güçsüz. Şatıroğlu’nun disiplinsiz askeri birlikleri düzensizlik yaratıyor, pervasızca haydutluk, hırsızlık yapıyor ve cinayetler işliyorlar” diyerek şehrin durumunu ortaya koymaktadır. 34 20 yılı aşkın süren bu gibi çekişmeler ve çıkan isyanlara bir de Osmanlı-Rus harplerinin olumsuz tesirleri de eklenince bölgenin ekonomik ve sosyal yapısı iyice tahrip oldu. Muhakkak ki şehrin bu anarşi ortamından zarar görmesi kaçınılmazdı. Sağlık konusunda da görüleceği üzere bu dönemde şehirde veba salgını

30 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Ekonomik ve Sosyal Yapısı, Ankara, 1997, s. 37; Bölgedeki ayan ailelerinin bazıları geleneksel ve bölgesel otoritelerini çok yakın bir zamana kadar devam ettirmişlerdir. Bryer, a.g.m., s. 197.

31

Eli Smith, Researches of the Rev. E. Smith and H. G. H. Dwight in Armenia Including A Journey Thorough Asia Minor, and into Georgia and Persia with A Visit to the Nestorian and Chaldean Chiristians of Oormiah and Salmas, vol. II, New York, 1833, s. 324; Bryer, a.g.m., s. 192; Meeker, a.g.e., s. 253.

32 John MacDonald Kinneir, Journey Through Asia Minor, Armenia, and Koordistan, in the Years 1813 and 1814, London, 1818, s. 85-86.

33 İlerde de üzerinde duracak olduğumuz gibi bazı seyyahlar ayanlar ve da ayan kökenli yöneticiler olmak üzere şehrirdeki idari unsurlar hakkında bazen olumlu bazen de olumsuz bir tablo sergilemektedirler.

137

ayanlar arasındaki mücadele ile birleşince halkın bir kısmı şehri terk etti.35 Nitekim şehir 1757 ve 1833 yılları arasında, devlet görevlilerinin, şehrin surları kuşatıldığı ve kenar mahalleleri yağmalandığı için, kaleye sığınmak zorunda kaldıkları en az sekiz olay yaşamıştır. 36 Şehirdeki durumun kötü olduğu bir zamanda, 1826 yılında Trabzon’a gelen Schulz-Beusher kentin durumundan oldukça ümitsiz bir şekilde bahsetmekte ve kentin eski parlak günlerine bir daha dönemeyeceğini ifade etmektedir.37 Fontanier’in 1827 yılındaki Trabzon için yapmış olduğu betimlemelerde Schulz-Beusher’in anlattıklarını destekler mahiyette bilgiler aktarmaktadır.38 İngiliz coğrafyacı Hamilton 1836 yılında bölgede yaptığı gezilerde gerek veba gibi hastalıklar gerekse de diğer olumsuzluklardan dolayı halkın yerlerini terk ettiğini, yöredeki bazı madenlerin de derebeyiler arasındaki mücadelelerde tahrip edildiğini ve o günden beri açılmadıklarını yazmaktadır. 39

Şehre gelen seyyahların notlarına yansıyan diğer bir husus da bu derebeylerinin güçlerinin kırılması için devletin nasıl bir yol izlediğidir. Trabzon’daki derebeylerin güçlerinin kırılmasında 14 yıl kadar Trabzon valiliği yapmış olan Hazinedarzade Osman Paşa’nın oldukça önemli hizmetleri oldu. Osman Paşa sert ve şiddetli huyu vasıtasıyla şehirde ayanların etkinliğini kırdı.40 Onun bu sert yönetimi şehre gelen yabancıların notlarına da yansımıştır. 1833 yılında şehre gelen Misyoner Smith Trabzon ve çevresi hakkında bilgi verirken bölgenin önceleri kargaşa içinde olduğunu ve bundan etkilediğini, dereh-beghs olarak nitelendirdiği bir çeşit soyluların aralarında sürekli bir kan davası

35 Bryer, a.g.m., s. 196-197.

36 Bunlardan ilki 1757 yılında Kalcıoğlu tarafından gerçekleştirmiş ve Kalcıoğlu paşa sarayını tahrip etmiş ve oturulamaz hale getirmiştir. Özkaya, a.g.m., s. 142; Meeker ise kuşatmaların tarihini şu şekilde vermektedir.1758-59, 1807, 1808 yazı ve 1808 Sonbaharı, 1816,1827, 1830 ve 1833. Bkz. Meeker, a.g.e., s. 220.

37 Beusher, “bugün ticaret yavaş yavaş sönmekte ve sefalet görünmektedir. İstanbul’da değişik anlayışlar, çeşitlenmeler olur ve projeler yapılırsa memnuniyet verecek başarılar olur, ancak Trabzon’un eski ticaretinin tekrar canlanacağı, eski parlak günleri göreceği düşünülemez. Geriye sadece güzel iklimi, verimli toprağı, onu asla terk etmeyecek olan antik şehir oluşundan gelen ünü kalacaktır” demektedir. Kudret Emiroğlu, “Dünyadan Bakınca Trabzon” Bir Tutkudur Trabzon, haz. İ. G. Kayaoğlu, Ö. Ciravoğlu, C. Akalın, İstanbul,1997, s.237.

38 Fontanier şehir hakkında “bu anarşi ortamının daha ilerisini düşünmek pek mümkün değil. Şehirde birbiriyle savaşan taraflara ait kaleler var. Çatışmanın sürdüğü birkaç gün boyunca, bir evden öteki eve doğru ateşlenen silahlardan başka bir şey duyulmaz. Bunların öldürücü çatışmalardan çok gürültücü çatışmalar olduğu doğrudur, çünkü çatışmanın sonunda genelde kimse ölmez, hatta yaralanmaz. Trabzon’dan ayrıldıktan birkaç gün sonra, Halkın tamamının silahlandığını ve paşanın konağını kuşattığını duydum. Daha sonra savaştan bıkınca, otoritesini geri kazanmasına izin verdiler. Şehir sakinlerinin daima silahlı olduğu