• Sonuç bulunamadı

Dîn ile ilgili kavram ve terimler

1.4. Nedîm’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri

2.1.7. Dîn ile ilgili kavram ve terimler

Dîn, Tanrı‟ya, doğaüstü güçlere, çeĢitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleĢtiren toplumsal bir kurum, diyanet; bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen; Ġnanılıp çok bağlanılan düĢünce, inanç veya ülkü gibi anlamlara gelir.

Nedîm, Ġsmaîl Efendi‟nin din müftüsü oluĢunun müjdesini verir; Böyle tahrîr etdi târîhin Nedîm-i bendesi

Oldu Ġsma'îl Efendi müjde kim müftî-i dîn (K1. 32/20)

Kendini periĢan olarak niteleyen Nedîm, sevgiliyi din cellâdı, iman düĢmanı olarak niteler;

Nedîm-i zârı bir kâfir esîr etmiĢ iĢitmiĢdim

Sen ol cellâd-ı dîn düĢmen-i îman mısın kâfir (G. 41/8)

Îmân, dinin ortaya koyduğu dogmalara inanma, din inancı, kutsal inanç, inanç, itikat; Ġslâm dinine inanma; güçlü inanç, inan gibi anlamlara gelir.

Beğendiği bir Çerkez kızından bahseden Nedîm, onun vefasızlığından, ilgisizliğinden yakınır ve onu îmanı, Ġslâmı bilmemekle itham ederek onun ne denli zâlim olduğunu gösterir;

Bildiğim hun-rîz ise çeĢmi o çerkes-zâdenin

Sırf kâfirdir ne îmânın ne islâmın bilir (G. 36/4)

2.1.7.2. Kâfir, nâ-Müselmân

Kâfir; Hakk‟ı tanımayan, bilmeyen; Allah‟ın varlığına ve birliğine inanmayan; küfreden, küfredici; iyilik bilmeyen, nankör gibi anlamları ihtivâ eder.

Sevgilinin beni, zâlim ve merhametsiz olması dolayısıyla kâfire benzetilir. Nedîm: “Ben kâfir, saç kâfir, göz kâfir… Aman aman! Güzellik iklimi, baĢtanbaĢa

hep kâfirler yurdu oldu.” diyerek sevgilinin beniyle birlikte saçını ve gözünü de kâfire benzeterek göreceği zulmün kat be kat artmasından ötürü aman aman demiĢtir;

Hâl kâfir zülf kâfir çeĢm kâfir el-aman

Ser-be-ser iklîm-i hüsnün kâfiristân oldu hep (G. 9/3)

Dîvân Ģiirinde sevgililer çoğunlukla hayâlîdir. Fakat Nedîm‟in Ģiirlerindeki güzeller, “gerçek güzeller” olarak karĢımıza çıkmaktadır ki bu bakımdan da Nedîm‟in Ģiirleri gelenekten ayrılır. Sevgiliyi öpme konusunda sevgiliden izin alan Nedîm, bu sözünden cayması üzerine onu zulmeden kâfire benzetmiĢtir;

Gerdeninden sînesinden bûseler etmiĢdi va„d

Cümlesinden n'eyleyim kâfir peĢîmân oldu hep (G. 9/5)

Sevgilinin saçını, günah iĢleyen; kaĢlarını ve bakıĢını, zâlim; gözlerini hîleci olarak niteleyen Nedîm, sevgiliyi doğal olarak kâfire teĢbih etmiĢtir;

Yine oldum esîri âh bir Ģûh-ı sitemkârın

Ki dil-ber sevmemiĢ bilmez belâsın âĢık-ı zârın Ne kâfirliklerin gördüm ben ol zülf-i siyehkârın

O ebrûnun o zâlim gamzenin ol çeĢm-i mekkârın (M. 29/I)

Kendisine zulmeden sevgiliyi kâfir olarak niteleyen ve onun nereli olduğu konusunda bilgi sahibi olmaya çalıĢan Nedîm, onu “Ġrân Ermenisi” olarak bellemiĢtir;

Dürzî değil yezîd değil sürhsâr değil

Kâfir heman dürüst Acem Ermenîsidir (K1. 87/2)

Nâ-Müselmân, nâ-Müselmen olarak da kullanılan bu kavram, Müslüman olmayanlar için kullanılan bir ifadedir.

Sevgilinin âĢığa olan zulmü, bazen o kadar çok incitir ki âĢık Allah‟a sığınarak duâ veya bedduâ etmek zorunda kalır. Sevgilinin zulmünü artık kaldırılamayacak derecede bulan Nedîm, Allah‟ına sığınarak “ Ey Allahım! Bu islâm

düĢmanı gibi imansız kâfir yavrusunu Müslüman olmayanın rakibinin karĢısına bile düĢman olarak çıkarma.” diyerek içten bir duâ eder;

Rakîb-i nâ-müselmânın da yâ Rab olmasın hasmı

O kâfir-beççe-i Ġslâm-düĢmen gibi îmansız (G. 50/2)

2.1.7.3. Büt, sanem

Büt; pût, sanem anlamındadır. Dîvân edebiyatında sevgiliye istiâre yoluyla büt ve sanem denilir. Buradaki put, daha çok kilise duvarlarındaki mozaik iĢlemeli tasvirler yerine kullanılır ve bununla sevgilinin o tasvirler kadar güzel olduğu anlatılmak istenir.

Sevgiliyi “sanem” olarak niteleyen Nedîm, onunla çimenlikte leb-i derya faslının ne kadar muhteĢem olacağından bahseder;

Ey gönül sahn-ı çemende leb-i deryâ faslın

Bir sanemle edegör kâm alasın dünyâdan (K1. 74/1)

Sevgilinin beni ve kâkülü putperest olarak bilinir. Küfr kelimesinin siyah anlamı ve kâfir kelimesi ile olan iliĢkisi böyle bir teĢbîhe sebep olur. Yine sevgilisinin güzelliği bir puthâne gibidir. ÂĢık sevgilisinin güzelliği karĢısında kendini puthânedeki kadar dinden, imandan çıkmıĢ olarak gösterir. Çünkü o güzellik aklını baĢından almıĢ ve onu, ne yaptığını bilmez hale getirmiĢtir.

Dilberi bir Hristiyan güzeli olarak gören Ģâirimiz, dilberin “Ģarap içermisin?” sorusunun gönül için ne kadar zor bir soru olduğunundan dem vurur;

Ol büt-i tersâ sana mey nûĢ eder misin demiĢ

El-aman ey dil ne müĢkilter su‟âl olmuĢ sana (G. 2/5)

2.1.7.4. Deyr

Deyr; manastır, kilise, dünya anlamlarına gelir. Hristiyanların râhip ve râhibelerinin yaĢadığı meskûn yerlerden uzakça bina veya binalara denir. Bunlar içinde yaĢayanların bütün ihtiyaçlarını karĢılayacak Ģekilde inĢa edilmiĢ, manastır dediğimiz

külliyelerdir. Deyr, kubbe mânâsında da kullanılır. Mecazen meyhâne yerinde kullanılır. Kilisenin güzel resimler ve mozaik güzelliği için ve daha çok çelipâ, büt, tersâ gibi kelimelerle olan ilgisiyle çok kullanılmıĢtır.

Sevgiliyi bir put olarak niteleyen Ģâirimiz, gönlünün manastırında her dâim sevgilinin hayalinin bulunduğunu belirtir;

Deyr-i dil böyle sanem-hâne-i Ferhâr olmak

Hep senin ey büt-i nâzende hayâlindendir (G. 21/3)

2.1.7.5. İslâm, Müselmân

Ġslâm, Hz. Muhammed‟in Allâh tarafından teblîgine memur olduğu din; bu dinden olan kimse, Müslüman demektir.

Müselmân; Müslüman, Ġslâm dininden olan kimse; dine baglı, dindar kisi; mecazen dogru, haktan ayrılmayan kisi demektir.

Sultân III. Ahmed‟i kutlu Ġslâm ülkesinin koruyucusu olarak gören Nedîm, bu memleketin böyle Ģanlı bir sultânı daha önce görmediğini belirtmiĢtir;

Eyâ iklîm-i pür-tekrîm-i Ġslâmın nigehbânı

Bu kiĢver görmemiĢdir sen gibi sultân-ı zî-Ģânı (K. 11/29)

Nedîm “Ey iman düĢmanı; adâlet, iyilik bilmez misin? Doktor kâfir olsa da hasta olan bir Müslümana gelir.” diyerek kâfir ile Müslüman arasındaki karĢıtlık ilgisinden yararlanmıĢtır;

Dâd bilmez misin ey düĢmen-i îman ki tabîb

Kâfir olursa da bir hasta müselmâna gelir (K. 16/4)

Sevgiliyi zulmetmesi açısından kâfire benzeten Nedîm, bu zulümlerin bitmesi için çâreyi Müslümanlıkta görmektedir. ġâirimiz sevgilinin zulmü bırakmasını, iyiliksever olmasını, adâletli davranmasını ve âĢığa karĢı hoĢgörülü olmasını Müslüman olması ile özdeĢleĢtirmiĢtir;

Geldi mülk-i hüsnüne hatt-ı siyeh mushaf-be-dest

Sen dahı ey kâfir-i nahvet müselmân olmadın (G. 68/3)

2.1.7.6. Fevt

Fevt, bir daha ele geçmemek üzere kaybetme, elden çıkarma, kaçırma; ölüm demektir. Dîvânda bir defa kullanılmıĢtır.

ġarap dağıtıcısına seslenen Nedîm, Ģarabın zamanı geçmesin, bu zamanı öldürmeyelim diyerek Ģarabı getirmesi için uygun zaman olduğunu bildirmektedir;

Sâkî duracak zaman değildir

Fevt etmeyelim dem-i Ģebâbı (K1. 83/1)

2.1.7.7. Kefen

Kefen, ölünün gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez, yakasız gömlek, yakasız mintan gibi anlamlara gelen kefen, Dîvânda üç yerde kullanılmıĢtır.

Kefen‟i, ölünün sarıldığı bez anlamında kullanan Nedîm, Ali PaĢa‟nın düĢmanlarının kefenden uzak olmamalarını diler;

Câme-i fethe verüp kâmet-i azmin revnak

Gerden-i hasmdan ayrılmaya hem-vâre kefen (K. 2/77)

2.1.7.8. Fetvâ

Fetvâ, Ġslâm hukuku ile ilgili bir sorunun dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, seyhülislâm veya müftü tarafından verilen belgedir.

Nedîm, dönemin müftüsü Ġsmaîl Efendi‟nin fetvasından bahseder; Mesned-i fetvâya zîver-bahĢ olup ikbâl ile

2.1.8. Ġbâdet ve ibâdetle ilgili kavram ve deyimler

Benzer Belgeler